Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2021/944 E. 2023/193 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/944
KARAR NO : 2023/193

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2021
NUMARASI : 2013/595 E.- 2021/85 K.

DAVACILAR : 1 -… -…
: 2 -…
VEKİLİ
DAVALI : … -…
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : MENFİ TESPİT
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : DAVALI VEKİLİ
KARAR TARİHİ : 01/02/2023
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 02/02/2023

Mahkemece verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacının inşaat ve asansör tamir, bakım vs. işiyle uğraştığını, davalı ile aralarında herhangi bir alacak, borç ilişkisi olmadığı halde davalının 04/12/2010 tanzim tarihli, 50.000,00 TL bedelli senede (bono) istinaden davacı ve şirketi aleyhine Ankara 27. İcra Müdürlüğü’nün 2011/14532 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, söz konusu senetteki borcun ve imzanın davacıya ait olmayıp bu durumun Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Sahtecilik ve Dolandırıcılık Bürosu’nca yürütülen soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporuyla da tespit edildiğini belirterek, haksız ve kötü niyetle icra takibine konu edilen senetten dolayı davacıların davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davalının asıl alacağın % 40’ı oranında kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, yetki ve işbölümü itirazında bulunmuş, esas yönünden ise, davalının Eylül 2007’de davacı şirkette işe başladığını, davalının eşi …’in 02/09/2008 tarihinde davacı şirkete hissedar olduğunu, taraflar arasındaki iş ilişkisinin 01/12/2010 tarihinde sözleşmeye döküldüğünü, sözleşme akabinde davacı şirketin yetkilisi olan diğer davacı tarafından takip konusu senedin düzenlenerek davalıya verildiğini, sözleşme metninde bahsi geçen ve sehven 50 TL olarak düzenlenen senedin aslında takip konusu yapılan 50.000,00 TL bedelli senet olduğunu, davacı şirket ve yetkilisi olan diğer davacının taraflar arasındaki 01/12/2010 tarihli sözleşmede belirlenen yükümlülükleri yerine getirmemeleri üzerine davalının davacılardan olan alacağını tahsil etmek amacıyla dava konusu senedi icra takibine koyduğunu ileri sürerek, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Mahkemece, davanın kabulü ile davacıların Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2011/14532 E. sayılı takip dosyasında, takibe dayanak yapılan keşidecisi davacılar, lehtarı davalı olan 04/12/2010 tanzim, 04/03/2011 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli senedin (bononun) iptaline, 20.000,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine karar verilmiş, hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf talebinde, dosyada bilirkişi incelemesi yapılmadığını, ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporuna istinaden verilen kararın hatalı olduğunu ve taraflar arasında sözleşme ilişkisi olması nedeniyle kötüniyet tazminatına hükmedilemeyeceğini ve hükmedilen tazminat oranının yüksek olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Davada, Ankara 27. İcra Müdürlüğü’nün 2011/14532 E. sayılı icra takip dosyasına konu senetten (bono) dolayı davacıların borçlu olmadıklarının tespiti talep edilmektedir.
Uyuşmazlık, davalı tarafından icra takibine konu edilen senetten dolayı davacıların davalıya borçlu olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
Dosya kapsamından, dava konusu keşidecisi davacılar, lehdarı davalı olan 04/12/2010 tanzim tarihli ve 50.000,00 TL bedelli senet (bono) ile ilgili olarak Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında ATK Fizik İhtisas Dairesi tarafından düzenlenen 28/10/2013 tarihli ve 6391 sayılı raporda senetteki keşideci imzasının ve senedin ön ve arka yüzündeki yazıların … eli ürünü olmadığı tespit edilerek sanık … hakkında sahtecilik suçundan mahkumiyet kararı verildiği ve söz konusu kararın Yargıtay incelemesinden de geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nun 74. maddesi gereğince kural olarak, ceza mahkemesince verilen beraat kararları hukuk hakimini bağlamaz ise de, verilecek mahkumiyet kararı ve belirlenen maddi olgular hukuk hakimi yönünden bağlayıcıdır.
Bu durumda dava ve takip konusu senet (bono) altındaki imzanın davacılara ait olmadığının ceza mahkemesinin kesinleşen mahkumiyet kararıyla tespit edilmiş olması karşısında, davacıların söz konusu senet (bono) nedeniyle davalıya borçlu olmadıkları ispatlanmış olduğundan, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Diğer yandan, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun menfi tesbit ve istirdat davalarını düzenleyen 72. maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “…Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.” hükmü dikkate alındığında ve söz konusu hükümde yer alan “yüzde yirmisinden” ifadesinin 6352 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik öncesinde “yüzde kırkından” şeklinde olup, İİK’nun geçici 10. maddesindeki; “Bu Kanunun ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılan takip işlemleri hakkında, değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam edilir.” düzenlemesi göz önünde bulundurulduğunda, davaya konu icra takibinin 29/11/2011 tarihinde başlatılmış olması nedeniyle davacı lehine asıl alacak üzerinden % 40 oranında kötüniyet tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerle, dosya kapsamı, mevcut delil durumu, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında, mahkemece; verilen kararda isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.’nun 353/1/b-1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE karar vermek gerekmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK.’nun 355. md. hükmüne göre istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.

HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK.’nun 353/1/b-1.maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 3.415,50 TL harçtan peşin alınan 853,87 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 2.561,63 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin başvuran üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 362/1-a. maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır

İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.