Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2021/380 E. 2021/1006 K. 21.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2020
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : İSTİRDAT
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : DAVACI VEKİLİ
KARAR TARİHİ : 21/09/2021
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 06/10/2021

Mahkemece verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde, Kırıkkale 1.İcra Müdürlüğünün ….. sayılı dosyaları ve yine Kırıkkale 2. İcra Müdürlüğünün…. sayılı takip dosyaları ile “……” adresindeki elektrik tüketimi nedeniyle davacı şirket aleyhine icra takipleri başlatıldığını, davacı şirketin belirtilen adreste hiçbir zaman bulunmayıp, söz konusu adresteki elektrik tüketiminden de sorumlu olmadığını, Kırıkkale İcra Hukuk Mahkemesi’nin…… sayılı dosyasında usulsüz tebligat nedeniyle şikayet başvurusunda ve tedbiren takibin durdurulması talebinde bulunduğunu ancak tedbir talebinin reddi üzerine dosya borçlarının zorunlu olarak ödendiğini, davacı şirketin Kırıkkale ilinde herhangi bir şubesi veya deposunun da olmadığı dikkate alındığında davalı tarafın davacıya ait olmayan bir borcu davacıdan tahsil etmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, davacının borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı 7.791,98 TL’nin, ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte istirdatına karar verilmesini talep etmiş, davalı tarafın zamanaşımı itirazı üzerine davayı sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak davası olarak ıslah etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, icra takibinin usulüne uygun şekilde yapılmış olup, davacının 09/04/2018 tarihinde yaptığı ödemeler ile dosyaların infaz edildiğini, davacı tarafça tebligatın usulsüz olduğu iddiasıyla İcra Hukuk Mahkemesine şikayet başvurusunda bulunmuş ise de menfi tespit davası açılmadığını, eldeki istirdat davasının ise 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmış olup davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, davacının ıslah talebi üzerine zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
MAHKEME KARARI:Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna gidilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde; 06/10/2020 tarihli kısa kararda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiği halde, gerekçeli kararda davanın menfi tespit davası olarak kabul edilerek hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmek suretiyle kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluştuğunu, oluşan çelişki nedeniyle kararın kaldırılması gerektiğini, 24/06/2020 tarihli tam ıslah dilekçesi ile dava sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak davası olarak ıslah edildiği halde mahkemece, rıza ile yapılan bir ödeme söz konusu olmayıp ödemenin icra tehdidi altında yapıldığı gerekçesiyle davanın İİK 72 maddesinde düzenlenen menfi tespit davası olarak kabul edilip hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Davada, ödeme emri tebligatlarının usulsüz olduğu sonradan tespit edilen icra takipleri kapsamında tespit öncesinde ödenmiş olan bedellerin tahsili talep edilmektedir.
6100 sayılı HMK’nın 294.vd.maddelerinde hükmün verilmesi, tefhimi ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı hususları ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesinde açıklandığı gibi, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/19-109 E. ve 2009/123 K. sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 E. 1992-4 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm veya gerekçe başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır. İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta kararın gerekçesinde, hukuki değerlendirmede hataya düşüldüğü açıkça belirtilerek, “kısa kararda zamanaşımından red kararı verildiği yazılmış ise de Yargıtay (19. HD. 18.09.2002 T. 7714/5851; 3 HD.8.6.1999 T. 4522/4669 (www.e-uyar.com) kararlarında 1 yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğunu işaret etmiştir. Bu yüzden gerekçeli kısa karardaki zamanaşımı yerine davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verildiğine, kısa kararda sürenin niteliği ve türü maddi hata yapıldığına işaret edilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” ifadelerine yer verilmiş, böylece kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılmıştır. Bu husus, yukarıda açıklanan gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğundan gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasında oluşan çelişkinin giderilerek yeniden bir karar verilmesi için hükmün kaldırılması gerektiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, mahkemece; yazılı şekilde hüküm fıkrası ile ile gerekçeli karar arasında çelişki olacak şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nun 297/2. ve 298. maddeleri gereğince kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasında oluşan çelişkinin giderilmesi suretiyle yeniden karar verilmesi için kararın (esası incelenmeden) HMK’nın 353/1-a.6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1-)Ankara 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin, 06/10/2020 tarih,…. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-)Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
4-)Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-)İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 21/09/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır

İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.