Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2021/351 E. 2022/854 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ

….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2020
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : ADİ ORTAKLIĞIN FESİH VE TASFİYESİ
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : DAVACI VEKİLİ
KARAR TARİHİ : 29/06/2022
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 01/07/2022

Mahkemece verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:

TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalı … ve dava dışı arsa sahipleri arasında kat karşılığı inşaat sözleşmeleri imzalandığını, bu sözleşmeler gereği yapılacak inşaatlara ilişkin olarak taraflar arasında adi ortaklık kurulduğunu, bu ortaklık gereğince inşaatların hafriyat ve proje işlerinin davacı tarafından yapılacağının kararlaştırıldığını, davacının anlaşma gereği üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, hafriyat ve temel işleri için dava dışı … hafriyat firmasına 800.000,00 TL ödediğini, proje ve ruhsat işlerinin de yine davacı tarafından yaptırıldığını, buna rağmen davalının sözleşme gereği davacıya vermeyi taahhüt ettiği dairelerin tapu devrini yapmadığı gibi, davacıya vermeyi taahhüt ettiği bağımsız bölümleri de oğlu …’ye muvazaalı olarak devrettiğini belirterek, taraflar arasında inşaat yapımına ilişkin adi ortaklığın fesih ve tasfiyesine, davacının koyduğu sermaye payı ile davacının hissesine isabet eden kâr payının davalıdan tahsiline, davaya konu olan ve davalı … üzerine kayıtlı bulunan ….. bağımsız bölümler ile davalı … adına kayıtlı bulunan …. bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde, öncelikle adi ortaklığın tarafı olmayan davalı … hakkında husumet itirazında bulunduklarını, davacı ile diğer davalı arasında da adi ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, davacının bu iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğunu, taşınmazların muvazaalı olarak davalı …’ye devredildiği iddiasının asılsız olduğunu, davalı … adına tescilli olan 2 daire ve 2 dükkanın bedelleri ödenerek satın alındığından satış işleminin geçerli olduğunu belirterek, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili ise cevap dilekçesinde, davacı … Tic. Ltd. Şti. ile davalı … arasında inşaat yapımına ilişkin adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunu, davacının üzerine düşen hafriyat işlemlerini kararlaştırıldığı gibi ifa ettiğini, gerekli ödemeleri yaptığını, buna rağmen davalı …’nin ortaklıktan doğan edimlerini yerine getirmediğini, davalı …’ın tapuda kendi adına kayıtlı olan ve ortaklık konusu bulunan 2 adet daireyi davacıya devretmeye hazır olduğunu belirtmiştir.
MAHKEME KARARI: Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı süresİ içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf talebinde, taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunu, davacının davasını bu iddiaya dayandırdığını, dosyaya sunulan deliller ile de davacının iddiasını ispat ettiğini, ayrıca davacının adi ortaklık gereği üzerine düşen edimlerini yerine getirdiğini, dosyada buna ilişkin makbuz ve belgelerin bulunduğunu, tüm bunlara rağmen mahkemece deliller toplanmadan ve yeterince değerlendirilmeden eksik inceleme ile karar verildiğini, kabule göre ise davalının arabuluculuk ilk ve son toplantısına katılmadığı halde mahkemece davacının tüm yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Davada, taraflar arasında kurulduğu iddia edilen adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile davacının ortaklığa koyduğu sermaye payı ile davacının hissesine düşen kâr payının tespit edilerek davalı ortaktan tahsili talep edilmektedir.
Uyuşmazlık, davacı şirket ile davalılardan … arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulup kurulmadığı, eğer kurulmuş ise bu ortaklığın fesih ve tasfiyesine ilişkindir.
Mahkemece, taraflar arasında adi ortaklığın bulunmadığı, karşılıklı taahhütleri içeren sözleşmenin bulunduğu gerekçesi ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili gerek dava dilekçesi ile aşamalarda sunduğu dilekçeleri ve beyanları gerekse istinaf dilekçesi ile ısrarla davacı ile davalılardan … arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunu, davacının ortaklık gereği üzerine düşen edimlerini yerine getirdiği halde davalı ortağın edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek ortaklığın fesih ve tasfiyesine karar verilmesini talep etmiştir.
04/06/1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği üzere; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak ise hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; dayanılan delilleri bildirmek ve vakıaları açıklamak taraflara, hukuki niteleme ise hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 31).
Bir uyuşmazlığın çözümüne tarafların iddia ve savunmaları yön verir. Dava dilekçesinde dayanılan vakıalara uygulanacak normatif düzenlemeleri uygulamak ve hukuki nitelendirmeyi yapmak hakimin yasal görevidir. Hakim tarafından bu hukuki nitelendirme yapılırken, tarafların yargılama sırasındaki istem ve savunmalarına yönelik tüm dilekçe, beyan ve delilleri bir bütün olup uyuşmazlığın çözümünde bunların tümünün dikkate alınarak bir sonuca varılması gerekir.
Bu durumda; davacının talebi dikkate alınarak, davacı ve davalı … ile arsa sahipleri arasında yapılmış bulunan tüm kat karşılığı inşaat sözleşmelerinin dosyaya getirtilmesinin ardından tarafların diğer delilleri de toplanarak mahkemece, hukuki nitelendirme yapılıp taraflar arasındaki ilişkinin adi ortaklık, ihtilafın ise adi ortaklığın fesih ve tasfiyesinden kaynaklandığının tespiti durumunda, uyuşmazlığın bu bağlamda değerlendirilip Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları gereğince TBK’nın 620. vd. maddeleri gereğince çözümlenmesi gerekecektir.
Buna göre, mahkemece; 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK.’nun 620 vd. maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, TBK.’nun 642. madde vd. hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir.
Tasfiye usulünü düzenleyen TBK’nun 644. maddesine göre; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.”.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise “Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır( TBK’ nun 642. md.).
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle taraflardan anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Bu durumda, mahkemece; adi ortaklığın tasfiyesine yönelik uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken bu konuda inceleme ve değerlendirme yapılmadan, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun (diğer hususlar incelenmeksizin)kabulü ile HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkeme hükmünün kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK.’nun 355. md. hükmüne göre istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1-)ANKARA 7.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 2020/94 E.- 2020/595 K.tarih, sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-)Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
4-)Davacı tarafından yatırılan peşin harcın talep halinde iadesine,
5-)İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a- maddesi gereğince KESİN olmak üzere 29/06/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

….

İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.