Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2021/23 E. 2022/625 K. 25.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/09/2020
NUMARASI : …
DAVANIN KONUSU : ALACAK
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : TARAF VEKİLLERİ
KARAR TARİHİ : 25/05/2022
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 17/06/2022

Mahkemece verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:
TALEP:Davacı vekili dava dilekçesinde,taraflar arasında 06/02/2011tarihinde akdedilen protokol ile … … … Ltd. Şti’nin amaç, faaliyet, yürütme ve kazanç/kâr dağıtım yöntemlerinin belirlendiğini, akabinde taraflarca yapılan müzakereler neticesinde düzenlenen 22/01/2013 tarihli sözleşme ile … … … Ltd. Şti.’de harici olarak hak sahibi olan …’e belli hak ve alacaklar taahhüt edilerek kendisinin … … … Ltd. Şti. ile olan bağının kesilmesi ve … … … Ltd. Şti.’nin kendisine terkinin kararlaştırıldığını ancak, söz konusu 22/01/2013 tarihli sözleşme ile belirlenen şartların yerine getirilmediğini, taahhüt edilen hak ve alacakların ödenmediğini belirterek, şimdilik 65.500,00 TL’nin en yüksek temerrüt faizi, olmadığı takdirde yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 11/06/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 262.960,00 TL’ye yükseltmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, taraflar arasında yapılan sözleşmenin kamu düzenine aykırı olduğunu, tarafların davada husumet ehliyetlerinin bulunmadığını ve bu nedenle davanın sıfat yokluğundan reddinin gerektiğini, 22/01/2013 tarihli sözleşmenin 1. maddesinde yer alan ceza-i şartın fahiş olması bakımından ve ayrıca karşılıklılık esasına aykırı olması nedeniyle geçersiz olduğunu, söz konusu sözleşme ile belirlenen şartların, borç ve taahhütlerin yerine getirilmiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI:Mahkemece, davanın kabulü ile 262.960,00 TL’nin 03/01/2017 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, davacı vekilinin tashih talebi üzerine faiz başlangıç tarihinin 09/01/2017 olarak tashih edildiği, hükme karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili katılma yoluyla sunduğu istinaf dilekçesinde, davanın davacı tarafça her yönüyle ispat edildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğunu, davalının ödeme def’ilerine ilişkin olarak iddia ettiği cümle def’i itirazlarını yazılı belge ile ispatlaması gerektiği halde dosyaya buna dair herhangi bir belge sunamadığını, müddeabihin faiz başlangıç tarihi davalı tarafça istinaf başvurusuna konu edilmemiş ise de, karşı tarafın hak kaybına sebebiyet verilmemesi için ıslah edilen 197.960,00 TL yönünden ıslah tarihi itibariyle değişen oranlarda avans faizine hükmedilmesi suretiyle hükmün düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, davanın üç eski ortak arasındaki sözleşmenin tasfiyesi niteliğinde olup mahkemece yapılan hizmet sözleşmesi nitelemesinin doğru olmadığını, davacı şirketin aktif husumet ehliyetinin olmadığını, dava konusu sözleşmede davalı şirkete atfen atılan bir imzanın bulunmadığını, bu nedenle davalı şirketin de pasif husumet ehliyetinin olmadığını, mahkemece tüm deliller toplanmadan ve bilirkişi raporuna yönelik itirazları değerlendirilmeden verilen kararın hatalı olduğunu belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Davada, davalı … Ltd. Şti.’nin gayrı resmi ortağı olan …’in, söz konusu şirketteki haklarından vazgeçmesi karşılığında, 22/01/2013 tarihli sözleşme ile vaat edilen borç ve taahhütlerin yerine getirilmediği iddiasına dayalı olarak alacak talep edilmektedir.
04/06/1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği üzere; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak ise hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; dayanılan delilleri bildirmek ve vakıaları açıklamak taraflara, hukuki niteleme ise hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 31).
Bir uyuşmazlığın çözümüne tarafların iddia ve savunmaları yön verir. Dava dilekçesinde dayanılan vakıalara uygulanacak normatif düzenlemeleri uygulamak ve hukuki nitelendirmeyi yapmak hakimin yasal görevidir. Hakim tarafından bu hukuki nitelendirme yapılırken, tarafların yargılama sırasındaki istem ve savunmalarına yönelik tüm dilekçe, beyan ve delilleri bir bütün olup uyuşmazlığın çözümünde bunların tümünün dikkate alınarak bir sonuca varılması gerekir.
Dosya kapsamında bulunan 06/02/2011 tarihli “Protokol”ün davalı … Ltd.Şti ile … ve … arasında imzalandığı, 22/01/2013 tarihli “Sözleşme” nin … … … Ltd.Şti ile … … … Ltd.Şti. arasında imzalandığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, davalı şirketin resmi ortakları olan … ve … ile davacı şirketin resmi ortağı olan … arasında 06/02/2011 tarihli protokol ile adi ortaklık ilişkisi kurulduğu, taraflar arasındaki söz konusu adi ortaklığın yine taraflar arasında akdedilen 22/01/2013 tarihli tasfiye anlaşması mahiyetindeki sözleşme ile sona erdirildiği, akabinde söz konusu sözleşme ile yüklenilen borç ve taahhütlerin yerine getirilmediği iddiasıyla eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, tasfiye anlaşması mahiyetindeki 22/01/2013 tarihli sözleşmeyle yüklenilen borç ve taahhütlerin yerine getirilip getirilmediğine ilişkin olup, mahkemenin davanın ticari nitelikteki hizmet sözleşmesinden kaynaklanan alacak davası olduğuna ilişkin nitelemesinde isabet görülmemiştir.
Dava konusu 22/01/2013 tarihli sözleşme kapsamından, söz konusu sözleşmenin davacı ve davalı şirketin resmi ve gayri resmi ortakları olan …, … ve … tarafından düzenlenmiş olması nedeniyle davada taraf teşkilinin sağlandığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK’nın 6. maddesi gereğince, kural olarak, herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlamakla yükümlüdür.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi heyet raporunda, 22/01/2013 tarihli sözleşme ile yüklenilen borç ve taahhütlerin tamamen yerine getirilmiş olduğunun davalı tarafça yazılı belge ile ispatlanamadığı, davalı tarafın söz konusu sözleşmenin 1. maddesi kapsamında 180.000,00 TL, 2. maddesi kapsamında 70.000,00 TL ve 4. maddesi kapsamında 12.960,00 TL olmak üzere davacı tarafa toplam 262.960,00 TL borçlu olduğu belirtilmiştir.
Raporun hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu anlaşılmıştır.
Ancak, davanın fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere 65.000,00 TL üzerinden açıldığı, davacının 11/06/2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 197.960,00 TL arttırarak toplamda 262.960,00 TL’nin en yüksek temerrüt, olmadığı takdirde yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği, mahkemece faiz başlangıç tarihi yönünden ıslah edilen miktar da dahil olacak şekilde hükmedilen miktarın tamamına dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Belirtilen, bu hususun davacı vekili tarafından düzeltilmesi talep edildiğinden hüküm fıkrasında yazılı “…262.960,00 TL’sının 09/01/2017 tarihinden itibaren..” ibaresinin silinerek, yerine “..65.500,00 TL’nin dava tarihi olan 09/01/2017 tarihinden, ıslah edilen 197.960,00 TL’nin ise ıslah tarihi olan 11/06/2019 tarihinden itibaren…” cümlesinin yazılması suretiyle HMK’nın 353/1/b/2. maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR vermek gerekmiştir.
İnfazda duraksamaya yol açmamak için hükmün kesinleşen kısımlarına kararda aynen yer verilmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I-A)Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
B)-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.2 maddesi gereğince KABULÜNE,
1-Davanın kabulü ile 65.500,00 TL’nin dava tarihi 09/01/2017 tarihinden, ıslah edilen 197.960,00 TL’nin ise ıslah tarihi 11/06/2019 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Alınması gereken 17.962,79 TL karar ve ilam harcından peşin ve ıslahla alınan 4.490,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 13.472,10 TL eksik harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 4.526,70 TL harç gideri, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti gideri, 427,70 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 6.454,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı vekili için AAÜT’ye göre tayin ve taktir olunan 26.857,20 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmının 6100 sayılı HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
C)-İstinaf harç ve yargılama giderleri yönünden;
1-Alınması gereken 17.962,79 TL harçtan peşin alınan 4.490,69 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 13.472,10 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
2-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf karar ve ilam harcının istek halinde istinaf kanun yoluna başvuran davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan toplam 44,00 TL istinaf masrafının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere, 25/05/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.