Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2021/1127 E. 2022/155 K. 16.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/09/2019
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : MENFİ TESPİT
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : DAVALI VEKİLİ
KARAR TARİHİ : 16/02/2022
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 03/03/2022

Mahkemece verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı tarafından davacı aleyhine Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2010/15890 E sayılı icra dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, icra takibinde 196.880,00 TL anapara, 269.855,06 TL işlemiş faizi ile birlikte toplam 466.735,06 TL’nin davacıdan tahsilinin talep edildiğini, davalı tarafından takip talebine 23.05.2005, 26.04.2005ve 04.05.2005 tarihli olmak üzere 3 adet belge eklenerek davacı şirkete toplam 196.880,00 TL ödeme yapıldığının belirtildiğini, icra takibine dayanak yapılan belgeler üzerinde davacı şirkete atfen tek bir imzanın atılı bulunduğunu, oysa ki belgelerin düzenlenme tarihinde davacı şirketin müşterek imza ile temsil edildiğini, bu nedenle dayanılan ödeme belgelerinin geçerliliğinin bulunmadığını belirterek, Ankara 27. İcra Müdürlüğü’nün 2010/15890 sayılı dosyasında davacı şirketin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, zamanaşımı definde bulunmuş, esas yönünden ise, davalının adi ortaklık sözleşmesi gereğince sermaye payı olarak 196.880,00 TL ödeme yapmasına rağmen davacının bu ödemeyi inkâr ettiğini, ayrıca davalı ortağın sözleşmeden kaynaklanan hak ve alacaklarını ödemekten kaçındığını belirterek, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI:Mahkemece, davanın kabulü ile, Ankara 27. İcra Müdürlüğünün 2010/15890 esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, davacının kötü niyet tazminatı talebinin yerinde bulunmadığından reddine karar verilmiş, hükme karşı sünesi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna gidilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı vekili istinaf talebinde, taraflar arasında adi ortaklık bulunduğunu, davalının sermaye payını davacıya ödediği halde, davacının ortaklıktan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, aralarında hesaplaşmanın yapılmadığını belirterek, kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi talebine ilişkindir.
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinin fesih ve tasfiyesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosyada mevcut ve taraflar arasında imzalanan tarihsiz “Kat karşılığı İnşaat Ortaklık Anlaşması” ‘na göre davacı ve davalı arasında inşaat yapımına ilişkin adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, bu sözleşmeye göre davacı şirketin % 75 davalının ise % 25 oranında ortak oldukları, ortaklık sözleşmesinin 4/f maddesine göre, üzerinde inşaat yapılacak parselin iskan ruhsatının alınması ile taşınmaza ilişkin inşaat ortaklığının sona ereceğinin kararlaştırıldığı, taşınmaza ilişkin iskan ruhsatının 02/04/2008 tarihinde alındığı ve böylelikle taraflar arasındaki adi ortaklığın son bulduğu, ortaklık sözleşmesinin 4/g maddesinde ise tasfiye usulünün düzenlendiği dosya kapsamı ile sabittir.
Davalı ortak tarafından sermaye payının iadesi amacı ile davacı ortak aleyhine icra takibi yapılmış olup, davacı eldeki dava ile bu icra takibi nedeni ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmektedir.
Maddi olay ile bağlı olan hakim, hukuksal nitelendirmeyi kendiliğinden (re’sen) yapmakla yükümlüdür (HMK.md 33 ).
Davacının, eldeki dava ile davalının ortaklığa koymuş olduğu sermaye payı nedeni ile borçlu olmadığının tespitine ilişkin talebi aynı zamanda ortaklığın fesih ve tasfiyesini de kapsadığından, uyuşmazlığın bu bağlamda değerlendirilip TBK’nın 620. vd. maddeleri gereğince çözümlenmesi gerekmektedir.
Buna göre, mahkemece; 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK.’nun 620 vd. maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, TBK.’nun 642. madde vd. hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir.
Tasfiye usulünü düzenleyen TBK’nun 644. maddesine göre; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.”.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise “Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.” hükmü yer almaktadır. Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır( TBK’ nun 642. md.).
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.” hükmünü ihtiva etmektedir.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, öncelikle taraflardan anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Bu durumda, mahkemece; taraflar arasındaki adi ortaklıksözleşmesinin 4/g maddesinde ifadesini bulan tasfiye maddesi de dikkate alınarak. adi ortaklığın tasfiyesine yönelik uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek, çözümlenmesi gerekirken bu konuda inceleme ve değerlendirme yapılmadan, adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin deliller hiç toplanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun (diğer hususlar incelenmeksizin) kabulü ile HMK’nun 353/1-a-6. maddesi gereğince ilk derece mahkeme hükmünün kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1-)Ankara 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin, 18/09/2019 tarih, 2014/695 E., 2019/928 K. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-)Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde ilgililere iadesine,
4-)Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-)İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a- maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16/02/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.