Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2019
NUMARASI :..
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : DAVACI (KARŞI DAVALI )VEKİLİ
KARAR TARİHİ : 16/11/2021
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 17/11/2021
Mahkemece verilen karara karşı asıl davada davacı (karşı davalı)vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:
TALEP: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında 01/10/2005 tarihli protokol ile Ankara İli…. 300.000 m2 arazinin davacı kooperatife satılacağı hususunda anlaşma yapıldığını, davacı tarafa devredilmesi taahhüt edilen taşınmazlardan bir bölümünün tapu devrinin sağlandığını, ancak 48 dönümlük taşınmaz yönünden davalı tarafından bu tarihe kadar herhangi bir işlem yapılmadığını, davalı tarafından taahhüt edilen devir yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, satış vaadi sözleşmesi gereğince tescil işlemleri için 22.500,00 TL ödeme yapıldığını, belirterek taahhüt edilip devredilmeyen taşınmazların değerlerine ilişkin olarak, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 15.000,00 TL’nin protokol tarihi olan 01/10/2005 tarihinden itibaren, davalıya masraf olarak ödenen şimdilik 3.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren ticari faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, davalının taraflar arasında imzalanan harici sözleşmeden kaynaklanan edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini, buna rağmen taşınmazların satış bedellerinin tamamının davacı olan alıcı tarafından ödenmediğini, davalıya husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili karşı dava dilekçesinde; 01/10/2005 tarihli sözleşme gereğince, tapu devri gerçekleştirilen taşınmazlara ilişkin olarak ödenmesi gereken komisyon ücretinin ödenmediğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL alacağın 11/06/2009 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte karşı davacı (karşı davalı)dan tahsilini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI: Mahkemece, asıl dava yönünden; davanın kısmen kabulü ile taleple bağlı kalınarak dava konusu 3.000,00 TL alacağın davalının temerrüde düştüğü 29/03/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karşı davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı süresi içinde davacı (karşı davalı) vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı (karşı davalı) vekili istinaf dilekçesinde, bilirkişi raporlarında davalının eksik ifasının olduğunun ve davacı kooperatifin alacaklı olduğunun belirtildiğini, davacı kooperatifin davalı ile yapılan sözleşmeye güvenerek yüklendiği borcu ifa ettiğini, davalıdan da aynı özeni göstermesinin beklenildiğini, ticari ilişkilerde güven ilkesi esas olup, davalı komisyoncunun aydınlatma ve güvene uygun davranma yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirterek, kararın kısmen kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Davada, taraflar arasında düzenlenen 01/10/2005 tarihli …. Alım Satım Protokolü ile davacıya devri gerçekleşmeyen taşınmazların rayiç değerleri ile tapu devrinin gerçekleşmemesi nedeni ile yapılan masraf bedelinin davalıdan tahsili talep edilmektedir.
Karşı davada ise, 01/10/2005 tarihli harici satış sözleşmesi gereğince tapu devrine konu taşınmazlara ilişkin olarak ödenmesi gereken komisyon ücretinin alıcı davacıdan (karşı davalı) tahsili talep edilmektedir.
Uyuşmazlık, asıl davadaki taşınmazların rayiç değerinin tahsiline ilişkin olarak açılan davanın davalı komisyoncuya yöneltilip yöneltilemeyeceği, sonuç olarak davalının davada bu talep yönünden pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Taraf sıfatı, bir başka deyişle husumet ehliyeti, dava konusu hak ile kişiler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Sıfat, bir maddi hukuk ilişkisinde tarafların o hak ile ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi anlamına gelir. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Bir kimsenin, davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı, tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Davanın tarafları, davada gerçekten taraf sıfatına haiz olmadıkları takdirde mahkemece dava konusu hakkın esası hakkında inceleme yapılamaz ve karar verilemez. Mahkeme, davada sıfat yokluğunu tespit ederse, bunu res’en gözetir ve sıfat yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verir.
Dava konusu 01/10/2005 tarihli “…. Alım Satım Protokolü”nde alıcı davacıya davalının aracı sıfatıyla taşınmaz satışı yapılacağının taahhüt edildiği, davalı aracıya hizmet bedeli olarak %3 danışmanlık ücreti ödeneceği, sözleşme kapsamından davacı tarafın davalıya ödeme yapıldığına dair kaydın bulunmadığı anlaşılmıştır.
Kaldı ki 04/05/2012 tarihli bilirkişi heyet raporu ile 01/10/2005 tarihli sözleşmede davalı adına atılı bulunan imzanın, davalı …’nun elinden çıkmadığı, sahte olduğu açıklanmıştır.
Bu durumda, davaya dayanak teşkil eden 01/10/2005 tarihli harici satış sözleşmesi gereğince; davacı davada sözleşmeye konu edilip devri gerçekleşmeyen bir kısım taşınmazların rayiç değerinin komisyoncu olarak sözleşmeyi imzalayan davalıdan tahsilini talep etmiş ise de, devri taahhüt edilen taşınmazlar dava dışı 3. kişilere ait olup, TBK’nun 77-82.maddeleri gereğince sebepsiz zenginleşemeye konu olan ve davacı tarafından ödenen bedelin bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece; davacının taşınmazların rayiç değerinin tahsili talebinin reddine ilişkin kurulan hükümde isabetsizlik görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerle, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle istinaf olunan ilk derece mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, yerinde bulunmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi ile davacı(karşı davalı) vekilinin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE karar vermek gerekmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355.madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile
1-Davacı(karşı davalı) vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1/b/1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Asıl davada Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 249,33 TL harçtan davacı-karşı davalı tarafından yatırılan 108,80 TL nin mahsubu ile bakiye 140,53 TL nispi karar ilam harcının davacı-karşı davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf kanun yoluna başvuran asıl davada davacı-karşı davalı üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK.’nun 361/1.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere 16/11/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
….
İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.