Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2019/1152 E. 2021/589 K. 27.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/05/2019
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : MENFİ TESPİT-ADİ ORTAKLIK
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : DAVACI VEKİLİ
KARAR TARİHİ : 27/04/2021
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 29/04/2021

Mahkemece verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:
TALEP: Davacı vekil dava dilekçesinde, davalıların murisi …. ile davacı arasında 28.02.2011 tarihli “Ortaklık Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmeye göre … ülkesine ihracat yapılacağını, bu amaçla davalıların murisinden 40.000,00 TL’lık çek alındığını, ihracatın yapılmasına rağmen bedelin tahsil edilmediğini, buna karşılık davacının verdiği 32.000 Dolarlık senedi takibe koyduklarını, adi ortaklık tasfiye edilmeden senedin takibe konulmasının haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, senetten ve icra takibinden dolayı davacının davalılara borçlu olmadığının tespiti ile asıl alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde, davacı ile davalıların murisi arasında düzenlenen adi ortaklığın hiçbir zaman faaliyete geçmediğini, davacının davalıların murisinden 40.000,00 TL tutarında çek aldıktan sonra abisi ile şirket kurduklarını, ortaklık adına işlem yapmadığını, dava konusu senedin teminat senedi olmadığını belirterek, haksız açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI:Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna gidilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf talebinde, taraflar arasında düzenlenen adi ortaklık sözleşmesinin tasfiye edilmediğini, tasfiye edilmesi halinde borç çıkması durumunda senedin takibe konulabileceğini, sözleşmede teminat senedi olduğunun açıkça yazıldığını, ortaklığın tasfiye edilmeden davacı tarafından teminat olarak verilen senedin takibe konulmasının haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE : Davada, taraflar arasında düzenlenen adi ortaklık sözleşmesi gereğince davacı tarafından davalıların murisine verilen ve sermayenin teminatı olarak düzenlenen senet nedeni ile davacının borçlu olmadığının tespiti talep edilmektedir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir (TBK. 620/1 md.).
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
HMK’nın 33.maddesinde “Hakim, Türk Hukukunu re’sen uygular.” hükmü gereğince, maddi olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir.
Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshini ve tasfiyeyi de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır.
Davacı vekili dava dilekçesinde, adi ortaklık nedeni verilen senetten kaynaklanan menfi tespit talebinde bulunduğuna, adi ortaklık sözleşmesi gereğince dava konusu senedin ortaklık nedeniyle verildiği anşıldığına göre, uyuşmazlığın TBK’nın 620.vd.maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi olarak çözümlenmesi gerekir.
Bu durumda, mahkemece; 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK 620 vd. düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, TBK’nun 642.madde vd. hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı TBK’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; TBK yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, TBK yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, TBK hükümlerine tabidir.
Tasfiye usulünü düzenleyen TBK’nun 644.maddesinde; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır” hükmü düzenlenmiştir.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643.maddesinde ise; “Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır” hükmü yer almaktadır. Yine 642.md’de; “Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.” hükmü düzenlenmiştir.
Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; “Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir” hükmünü ihtiva etmektedir.
Kural olarak, mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, adi ortaklık sözleşmesi incelenerek, ortaklık sözleşmesinde bu hususta hüküm bulunup bulunmadığına bakmak, hüküm bulunduğu takdirde tasfiyenin sözleşmedeki hükümlere göre yapılmasını sağlamak; böyle bir hükmün bulunmaması halinde ise ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak re’sen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra, tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Davaya konu 28/02/2011 tarihli “Ortaklık Sözleşmesi”nde, davacı ile davalıların murisi arasında … ile yapılacak ticari işler nedeniyle adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, davalıların murisi …’ın davacıya 40.000,00 TL’lik çek vereceği, karşılığında 32.000 Dolar teminat senedi alacağı, verilecek çeklerin …’e yapılacak ihracat iş ortaklığında kullanılacağı, başka amaçla kullanılamayacağı, taraflar arasındaki ortaklığın bitmesi halinde senedin işleme konulacağı, ortaklar arasında tüm alacak ve borç ilişkisi bittiğinde ise iade edileceği hususunu kararlaştırdıkları anlaşılmıştır.
Bu durumda, mahkemece; davacı ile davalıların murisi arasında düzenlenen 28/02/2011 tarihli adi ortaklık sözleşmesi dikkate alınarak, davaya konu senedin adi ortaklık ilişkisi kapsamında verildiği, teminat senedi olarak belirtildiği hususları incelenerek, TBK’nun 620 vd.maddeleri gereğince adi ortaklığın tasfiye işlemlerinin yapılarak, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nun 353/1-a,6 maddesi gereğince, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK.’nun 355. md. hükmüne göre istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1-Kayseri 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 30/05/2019 tarih, …. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-)Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Peşin alınan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde ilgiliye iadesine,
4-)Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
5-)İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.6, maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/04/2021 tarihinde oybirliği ile karar verildi

Başkan

e-imzalıdır
Üye

e-imzalıdır
Üye

e-imzalıdır
Katip

e-imzalıdır

İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.