Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/975 – 2023/1102
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
ESAS NO : 2023/975
KARAR NO : 2023/1102
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17.11.2022
ESAS-KARAR NUMARASI : 2020/192 E., 2022/792 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :
İHBAR OLUNAN :
Asıl dosya davacıları … Tic. Ltd. Şti ve … İnş. ve Tic. AŞ vekili ile birleşen dosya davacısı, asıl dosya davalısı Müflis … Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352’nci maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Asıl dava alacak, birleşen dava menfi tespit istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davalı/birleşen dosya davalısı …San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 01/07/2020 gün ve 2019/325 E, 2020/370 K sayılı kararı ile anılan tarihte iflas ettiği, kararın 07/07/2022 günü kesinleştiği;
Somut olayda asıl davada davacı tarafından açılan davanın, davalı …Ltd. Şti’nin iflasına karar verilmekle, ona yönelik kayıt kabul davasına dönüştüğü, bu davada İcra ve İflas Kanunu’nun 235’inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca yetkili ve görevli mahkemenin “iflasa karar veren yerdeki ticaret mahkemesi” olduğu ve bu yetkinin kamu düzenine ilişkin kesin yetki niteliğinde bulunduğu;
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-ç maddesine göre kesin yetkinin dava şartları arasında sayıldığı ve aynı yasanın 115/1 düzenlemesine göre dava şartlarının mevcudiyetini davanın her aşamasında re’sen gözeteceği gerekçesiyle bu maddenin 2 numaralı fıkrası uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Kararı asıl dosya davacıları … Şti ve … İnş. ve Tic. AŞ vekili ile birleşen dosya davacısı, asıl dosya davalısı Müflis … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
HUKUKİ NEDEN VE GEREKÇE :
Asıl dava 29.05.2015, birleşen dava 20.04.2016 günü açılmış, 01.07.2020 tarihinde (davadan sonra) asıl dosya davalısı, birleşen dosya davacısı …. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. hakkında İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesince iflas kararı verilmiştir.
Alacak davasının devamı sırasında davalının iflasının davanın türünü değiştirerek onu sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasına dönüştürüp dönüştürmeyeceği ve buna bağlı sonuçların derdest dava için uygulanıp uygulanmayacağı noktasında değerlendirmeler yapılmalıdır (ayrıntılı bilgi için bkz. Karakaş, C. F.: Yargılama Süreci ve İflâs, “Yeniden Yapılandırılması Gereken Bir Kurum Olarak İflas ve Konkordatonun İşlememesinin Sebepleri” konulu On Üçüncü MİHBİR Toplantısı, Ankara 2017, s.303).
İlk olarak belirtmek gerekir ki derdest bir davanın başka bir davaya dönüşmesi ancak bu konudaki yasal düzenleme bulunması halinde mümkündür. Söz gelimi menfi tespit davası sırasında takip konusu alacak ödenmişse bu dava yasa gereği istirdat davasına dönüşür (İİK m.72/VI).
Bu noktada sıra cetveline itiraz davası üzerinde özellikle durmak gerekir.
Roma’da her bir hak (jus) bir dava hakkı (actio) ile korunurdu. Davası olmayan hak yaptırımsız ve korumasızdı. O nedenler her bir davanın bir adı vardı ve bunlar başlangıçta sınırlı sayıda idi (numerus clausus) fakat sonradan artan ihtiyaçlar bunların da sayılarını arttırdı.
Bugün Türkiye’nin de dahil olduğu modern kara Avrupası hukuk sisteminde ilke olarak davacı güncel bir hukuki yararı bulunmak kaydıyla her türlü davayı açabilir; yasalarla belirlenmiş birkaç istisna dışında davaların adı yoktur. Uygulamanın bunları birbirinden ayırmak için çeşitli adlar kullanması ilkenin istisnası değildir.
İlkenin asıl istisnası “boşanma”, “iflas” gibi hakkı doğrudan saptayıp gerçekleştiren davalardır.
Bunlardan biri de İcra ve İflas Kanunu’nun 235’inci maddesinde öngörülen ve iflas tasfiyesinde düzenlenen sıra cetveline itiraz davalarıdır. İflas idaresine yaptığı alacak kayıt başvurusu tamamen veya kısmen reddedilen alacaklının alacağının masaya kaydı için sıra cetveline itiraz ettiği dava uygulamada “kayıt kabul” davası olarak adlandırılmaktadır. Aynı maddede düzenlenen ve bir başka alacaklının gerçekte alacaklı olmadığına ya da kabul edildiği sıranın hatalı saptandığına yönelik davalar da sıra cetveline itiraz başlığı altında düzenlenmiştir ve bu iki dava türünü ayırt edebilmek için bunlara da “kayıt terkini” davası denmektedir.
Alacak davası ise bir para alacağı doğuran sübjektif hakkının ihlal edildiğini düşünen kimse (davacı) tarafından, bu hakkı ihlal ettiğini ileri sürdüğü kimseye (davalıya) karşı devlet mahkemelerinden hukuki korunma ve bu bağlamda alacağının tahsiline karar verilmesini istemesidir. Alacak davası sonucunda verilecek hüküm “eda hükmü” niteliğindedir ve davanın tarafları arasında, aynı konu ve hukuki sebep çerçevesinde kesin hüküm teşkil eder (HMK m.303). Dava sonunda davacı, mahkemenin verdiği ilamı icra takibine koyarak alacağını tahsil etmeye çalışır.
Sıra cetveline itiraz davalarının alacak davasından farklı olduğu tartışmasızdır.
Sıra cetveline itiraz davalarını diğer alacak (ve itirazın iptali) davalarından ayıran husus, bu davaların iflas sıra cetvelinin düzenlenmesinden sonra açılmasıdır. Davanın İcra ve İflas Kanunu’nda tanımlandığı sistematik konum da (m.235) bu saptamayı doğrulamaktadır. Burada kayıt sözcüğü “kaydetmek” bağlamında bir fiili değil, (tapu kaydı, trafik kaydı gibi) sıra cetvelinin her bir satırını ifade etmekte ve alacaklı bu dava ile tahsilden ziyade belirli bir tutardaki alacağının o iflas tasfiyesinde bir kayıt numarası altında pay almasını sağlamak maksadıyla bu davayı açmaktadır (Hunkeler/Sprecher: Kurzkommentar, 2. Bası, Basel 2014, m.250, n.1).
Sıra cetveline itiraz davalarının basit yargılama usulüne tâbi olduğu kabul edilmektedir (Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku, C.IV, 3.b., İstanbul 1997, s.3242; Üstündağ, S.: İflas Hukuku – İflas, Konkordato, İptal Davaları, 8.b., İstanbul 2009, s.180). Basit yargılama usulüne tâbi davalarda dilekçelerin verilmesi (HMK m.316), ikinci dilekçe verme yasağı (HMK m.317/2), delillerin gösterilmesi (HMK m.318) ve iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı (HMK m.319) yazılı yargılama usulüne göre çok daha basitleştirilmiştir. Esasen bu basitlik yargılamanın yazılı usule göre daha teminatsız olduğunu gösterir.
Sıra cetveline itiraz davaları masa hasım gösterilerek açılır ve kesin hüküm etkisi sadece o iflas tasfiyesi içindir. Bu nedenledir ki dava sıra cetvelinin ilanından itibaren on beş günlük hakdüşürücü süreye bağlanmıştır (İİK m.235/I). Bu süreyi kaçıran alacaklı alacak hakkını kaybetmemektedir, o sadece bu tasfiye sonunda yapılacak paylaşıma katılamayacaktır. Yoksa müflise karşı alacağı zamanaşımı süresi sonuna kadar istenebilecek durumdadır (Üstündağ, s.179). Alacaklı iflasın kaldırılması veya kapanmasından sonra alacağını borçludan isteyebilir.
Bu paragrafta kısaca dava açılmasının sonuçlarına ve iflasın derdest davalara etkisine değinmek gerekmiştir.
Davanın açılması ile (Bkz. Tanrıver, S.: Medeni Usul Hukukunda Derdestlik İtirazı, Ankara 1998, s.1, dn.1):
– Mahkemenin davayı incelemesi zorunluluğu doğar,
– Davanın açılması anında yetkili ve görevli olan mahkeme artık sabit hale gelir ve yetki ve görev sonradan ortaya çıkan değişikliklerden etkilenmez (perpetuatio fori),
– Dava şartları davanın açıldığı tarihe göre belirlenir,
– Dava, açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanır,
– Aynı dava tekrar açılamaz (HMK m.114/1-ı),
– Davayı geri alma yasağı başlar (HMK m.123) ve
– Dava açılması tasarruf yetkisini kısıtlamaz.
İflasın derdest davalara etkisi İcra ve İflas Kanunu’nun 194. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre; “Acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplanmasından on gün sonra devam olunabilir.”
Bu ilkeler ve yasal düzenlemelerin bir arada değerlendirilmesinden ortaya çıkan sonuç şudur: Derdest bir alacak davası bulunan alacaklı davalının iflası üzerine (alacağını masaya yazdırmak zorunda olmaksızın) davasına devam edebilir ve dilerse alacağının masaya kaydı için de başvurabilir. Davacının masaya başvurması başlı başına davayı konusuz bırakmaz; bu ancak alacağın nizasız olarak masaya kaydıyla mümkündür.
Davacı davasına devam etmek istiyorsa mahkeme yargılamayı ikinci alacaklılar toplanmasından on gün sonrasına kadar ertelemelidir. Nitekim İcra ve İflas Kanunu’nun 224. maddesinde birinci alacaklılar toplanmasının görevleri arasında “muallak davalar” hakkında acele karar verilmesi de sayılmıştır. Esasen derdest davaların ikinci alacaklılar toplanmasından on gün sonrasına kadar duracağına dair yasal düzenleme ile (İİK.m.194/I) masa tarafından neticelendirilmesine lüzum görülmeyen iddiaların ve bu arada müflisin davacısı olduğu derdest davaların takibinin, ikinci alacaklılar toplanmasında hakkı isteyen alacaklıya devrolunmasına dair düzenleme (İİK.m.245) birlikte değerlendirildiğinde, anılan davaların olduğu gibi devam edeceğinin yani kayıt kabule dönüşmeyeceği hususunun yasa koyucu tarafından da benimsendiği anlaşılmaktadır. Bu düzenlemenin maksadı şudur: İkinci alacaklılar toplanması derdest davanın haklı olduğunu ve daha fazla gidere sebebiyet verilmemesi için bunun cetvele kabulüne karar verebilir. Beklemenin amacı da bu iradenin ne şekilde oluştuğunun görülmesidir.
Alacaklı eğer alacağını masaya yazdırmak için iflas idaresine başvurmuşsa iflas idaresi bu alacak hakkında red kararı vermeyip, bunu masaya “nizalı alacak” olarak kaydetmelidir zira ortada zaten derdest bir dava bulunmaktadır ve müflisin yerine iflas idaresince takip edilecek bu dava sonucunda verilecek karar doğrudan masaya etki edecektir. Davanın kabulü halinde niza kaydı silinecek ve bu tutar masaya kabul edilmiş olacak, davanın reddi halinde ise alacak tamamıyla sıra cetvelinden çıkartılacaktır.
Bu çerçevede varılan sonuç: İflas tarihinde derdest bulunan ve konusu masayı ilgilendiren bir mal ya da hak olan davaların aynen (=tür değiştirmeksizin) devam edeceğidir.
Bu noktada derdest davanın sıra cetveline itiraz davasına dönüşeceği ve dönüşmeyeceği olasılıkları çerçevesinde yapılacak yargılama ve davanın sonunda verilecek hükmün niteliği ile bunun masaya ne şekilde kaydedileceği üzerinde de durulmalıdır.
Konusu para alacağı olan derdest davaların sıra cetveline itiraz davasına dönüşeceği kabul edildiğinde ortaya çıkan ilk sorun mahkemenin görevi noktasında olacaktır. Sıra cetveline itiraz davalarında görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi iken dava diğer mahkemelerde görülürken davalının iflası halinde söz gelimi sulh ya da asliye hukuk mahkemesi görevsizlik ya da somut olayda olduğu gibi yetkisizlik kararı veremeyecektir.
Ortada derdest bir alacak davası varken borçlu iflas ettiğinde alacaklı masaya başvurmuş ve iflas idaresi alacağı nizalı yazmak yerine reddetmişse bu noktada alacaklı yeni bir sıra cetveline itiraz davası açmak durumunda değildir. Zira iflas idaresi yeni bir hasım olmayıp, iflas masasının yasal temsilcisi olması sıfatıyla davacının karşısında konumlanmıştır. Geniş haklar bahşeden bir alacak davası varken, aynı hukuki sebebe ve aynı konuya dayalı açılacak ve aslında daha az hak bahşeden kayıt kabul davası açılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
Davalı iflas etse de alacak davasına bakan mahkemenin alacağın masaya kaydına değil, ortada hiç iflas yokmuş gibi tahsile karar vermesi mümkün ve gereklidir. Ola ki mahkeme kayıt kabul kararı vermişse bunun da infazı kabildir.
Sıra cetveline itiraz davaları sonunda verilen kararlar zaten davalı sıfatıyla davayı takip eden iflas idaresince masaya kaydedilecektir. Tahsil kararı ise davacı-alacaklı tarafından masaya kayıt için iflas idaresine sunulur. İflas idaresinin taraf olduğu ilamda gösterilen alacağı, itfa ya da zamanaşımı (İİK m.33 ve 33/a) ve mükerrerlik dışında bir nedenle masaya kaydetmeme hakkı yoktur. İflasın borçlunun bütün borçlarını muaccel hale getirdiğine ilişkin ilke (İİK m.195) karşısında “imhal” kayıt isteminin reddine gerekçe olamaz. Eğer iflas idaresi ilamda yazılı alacağı reddetmişse yeni bir sıra cetveline itiraz davası açılmak yerine, icra mahkemesine şikâyet yoluna gidilmelidir. Zira ilama bağlanmış alacağın tahsili için yeni bir ilam almaya gerek yoktur.
Bu haliyle davaların sıra cetveline itiraza (kayıt kabule) dönüştüğüne dair düşünce Yasanın mantığına ve düzenlemesine uymamaktadır. Nitekim İcra ve İflas Kanunu’nun 72’nci maddesindeki dönüşme düzenlemesinin aksine 194’üncü maddede böyle bir dönüşmeden söz edilmemiş ve davaya devam olunacağı açıkça yazılmıştır.
Somut olayda dava açıldığı tarihte ortada ne iflas ve ne de düzenlenmiş bir sıra cetveli bulunmaktadır. Eldeki davanın, ortada bulunmayan bir sıra cetveline itiraz istemini içerdiğini söylemenin hiçbir yasal ve mantıksal dayanağı yoktur.
Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemeler ve yargılama hukuku ilkeleri çerçevesinde derdest alacak davalarında davalının iflasının açılmasının davayı sıra cetveline itiraz davasına ( kayıt kabule) dönüştürmeyeceği açıktır.
Somut olayda asıl dava sonradan iflas eden … Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti aleyhine açılmış bir alacak davası iken, birleşen dava adı geçen tarafından açılan bir menfi tespit davasıdır. Bu durumda mahkemece İcra ve İflas Kanunu’nun 194’üncü maddesinde gösterilen usul izlendikten sonra esas hakkında bir karar vermek gerekirken yasada yeri bulunmayacak şekilde davanın dönüştüğünden söz edilerek yetkisizlik kararı verilmesi doğru değildir.
Mahkemenin görev ve yetkisi kesinleştikten sonra davanın dönüştüğünden söz edilerek böyle bir karar verilemez.
Menfi tespit davası için böyle bir durum zaten söz konusu değildir.
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.353/1-a.3).
HÜKÜM :
1-HMK m. 353/1-a.3. gereğince Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/192 E., 2022/792 K sayılı dava dosyasında verdiği 17.11.2022 tarihli kararın ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine.
3-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m.359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m.302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
14.06.2023 tarihinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK m.353/1-a ve 362/1-g gereğince KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİYLE karar verildi. (GK Yazım Tarihi: 15.06.2023)
Başkan Üye Üye Katip