Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2023/964 E. 2023/1116 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (DAVA – KABUL )

ESAS NO : 2023/964
KARAR NO : 2023/1116

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

Dairemizin 28.06.2022 T., 2022/1074 E., 2022/1084 K. sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.02.2023 T., 2022/6-1054 E., 2023/84 K. sayılı kararıyla bozulmuş olmakla HMK m. 373/3 uyarınca duruşma açılmasına karar verildi, dosya incelendi: GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi iken hukuka aykırı bir şekilde üyelikten çıkarıldığını, birinci ve ikinci ihtarnamenin yasanın aradığı şekil koşullarına uygun olmadığını, borcun hatalı hesaplandığını, birinci ve ikinci ihtarnamede belirtilen borç miktarının birbirinden farklı olduğunu, birinci ihtarname müvekkiline tebliğ edilmeden ikinci ihtarnamenin gönderildiğini, ikinci ihtarname tebliğ edilmeden üyelikten çıkarma kararının tebliğe çıkarıldığını, davalı kooperatifin ihtarnameleri müvekkili ile ilgisi olmayan adrese gönderdiğini, davalı kooperatifin merkezini Antalya’dan Ankara’ya taşıdığını, müvekkilinin kooperatifin adres değişikliğini tesadüfen karşılaştığı üyeden öğrendiğini, kooperatife gittiğini ve kooperatif üyeliğinden ihraç edildiğini öğrendiğini, kooperatifin gerçek adresini bilmesine rağmen tebligat yapmadığını, müvekkilinin … olan ismini … olarak değiştirdiğini, yapılacak işlemlerde bu hususa dikkat edilmesi gerektiğini ileri sürerek, 11/06/2010 tarih ve 24 sayılı üyelikten ihraç kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı kooperatif, 2009 yılı olağan genel kurulunda alınan merkez değişikliği kararına istinaden kooperatifin … adresinde faaliyetine devam etmekte olduğunu, kooperatifin Ankara’daki adresinde faaliyetine devam etmesi sonrasında kooperatif ortaklarının adres ve telefon bilgilerinin güncellenmesi için bütün ortaklara ulaşılmaya çalışıldığını ve ulaşılan ortaklara kooperatif kayıtlarındaki mevcut adresleri esas alınarak genel kurul kararına istinaden tebligat yapıldığını, borcu olan ortakların usulüne uygun olarak noter tebligatlarını ve yasal sürelerini takiben ihraç edildiğini, davalının ihraç işleminin de kayıtlar esas alınarak yapıldığını, kooperatif kayıtlarında davacının adres değişikliği beyanına ilişkin herhangi bir yazılı müracaatının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
DAVANIN SEYRİ VE SONUCU :
Dava, kooperatif ortaklığından ihraç kararının iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi’nce “…davalı kooperatif tarafından davacıya gönderilen 19/02/2010 tarihli birinci ihtarnamede 3.440,00 TL, 05/04/2010 tarihli ikinci ihtarname 4.440,00 TL’ nin ödenmesinin talep edildiği, birinci ve ikinci ihtarnamede borç miktarlarının aynı olmadığı, farklı olmasının sebebinin de açıklanmadığı, ihtarnamelerin usulüne uygun olmadığı gibi davacıya da tebliğ edilemediği, üyelikten ihraca ilişkin 14/06/2010 tarihli ihtarnamenin de davacıya tebliğ edilemediği, bu durumda ihraç kararının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu 27. Maddesi ve kooperatif anasözleşmesinin 14. maddesine uygun olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne…” karar verilmiştir.
Hükme karşı davalı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 22/12/2021 tarih ve 2018/2695 Esas 2021/2012 sayılı kararıyla; “…Davalı kooperatifin merkezi 2009 yılında Antalya ilinden Ankara iline taşınmış, davacı hakkında 11.06.2010 tarihinde ihraç kararı verilmiş, ihracın tebliği sağlanamamıştır. Davacının ismi ise Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.09.2006 itibariyle kesinleşen kararı ile değiştirilmiştir.
Davacının isim ve adres değişikliğini davalı kooperatife bildirdiğine dair dosyaya bir delil ibraz edilmemiştir.
Her ne kadar ihraç kararının davacıya tebliğ edilmemesi nedeniyle ihraç kararının iptaline ilişkin dava süresinde açılmış ise de davacı neredeyse 5 yıl sonra ihraç kararının iptalini istemiş, 2006 yılındaki isim değişikliğini dahi aradan geçen neredeyse 9 seneye rağmen bildirmemiştir.
Aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte ortağın uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi; üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına gelir. Böyle bir ortağın açtığı davanın TMK’nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düştüğü ilke olarak kabul edilmelidir.
Somut olayda Mahkemece, davacının ihraç kararı ile dava açma tarihi arasında geçen uzun süre nazara alınarak davacının iyiniyetli olmamasına göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirmeye göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalara göre; Dairemizce, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine…” karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 05.04.2022 tarih ve 2022/1044 Esas, 2022/1890 Karar sayılı kararıyla; “…Parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortakların ihraç prosedürü, 1163 sayılı Kanun’un 27. Ve Kooperatif Anasözleşmesinin 14. maddesinde etraflıca hükme bağlanmış bulunmaktadır. Anılan düzenlemelere göre ortağın ihraç edilebilmesi için, yasa ve sözleşmeye uygun şekilde ihtar edilmesi ve ayrıca ihtara konu edilen borcun, gerçeği yansıtması gerekmektedir. Ortağa tebliğ edilen her iki ihtarnamede bildirilen borç miktarlarının aynı olması, farklı ise bunun nedeninin ihtarnamelerde açıklanması, dolayısıyla ortağın borç miktarlarında tereddüde düşmemesi, uyulmaması halinde ne gibi bir yaptırım uygulanacağının ihtarnamede açıkça gösterilmesi zorunludur. Aksi halde üyenin 1163 sayılı Kanun’un 16. ve 27. maddelerine uygun olarak temerrüde düştüğü kabul edilemeyeceğinden, ihracı da yasaya uygun sayılamayacaktır.
Aidat toplayan bir kooperatifte uzun süre ilişki kurmayan ortağın zımni olarak ortaklıktan çıkma iradesi taşıdığı dairemizin yerleşmiş içtihatlarından olmasına rağmen bu sürenin somut olayda aşılmadığı görülmektedir. Bölge Adliye Mahkemesince isim değişikliği tarihi başlangıç olarak alınmış ise de ihraç tarihinde davacıyı üye kabul ederek ihraç eden kooperatif iradesini yok sayan bu yorum kabul edilebilir nitelikte değildir. İhraç kararı 14.06.2010 dava tarihi ise 22.01.2015 tarihlidir. Anılan tarihler nazara alındığında B.A.M. kararının isabetli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle gerek ihraç kararına dayanarak yapılan ihtarların isabetli olmaması ve gerekse ihraç kararı ile iptal davası arasında dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre uzun süre geçmemiş olması nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” denilerek dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 05.04.2022 tarih ve 2022/1044 Esas, 2022/1890 Karar sayılı bozma kararı üzerine; Dairemiz 28.06.2022 T., 2022/1074 E. Ve 2022/1084 K kararıyla; “…Davacı tarafından davalı kooperatifçe alınan ihraç kararının doğru olmadığı ve bu karardan daha sonra haberdar olunduğu ileri sürülmüş, davalı kooperatifçe prosedürün usulüne uygun olarak yerine getirildiği, davacının adres değişikliğine dair bir bildiriminin olmadığı savunulmuştur.
Dairemizce, yukarıda yazılı olduğu üzere, ihraç kararı (11.06.2010) ile dava tarihi (22.01.2015) arasında geçen 5 yıla yakın süre boyu davacının kooperatif ile irtibata geçmemiş olması gözetilerek üyeliğin devamı iddiasının TMK 2.maddesi kapsamında iyiniyetli olmadığı kanaatiyle ve davacı hakkında çok daha önce verilen isim değişikliği mahkeme kararının “dahi” bildirilmediği, ortaklık ilişkisinin devam ettirilmesi ve irtibat kurma iradesi açısından değerlendirmeye esas alınan durum olarak gözetilerek karar verilmişse de, bozma ilamıyla, farklı bir yorum ile arada geçen sürenin hesabında Dairemizce isim değişikliği tarihinin (2006) başlangıç olarak alınmasının hatalı olduğu değerlendirilmiştir.
Yargıtay 11 ve 6. Hukuk Dairesi (kapatılan 23 ve 15. Hukuk Dairesi) yerleşik uygulaması kapsamında kooperatif ile uzun süre irtibata geçilip aidat ödemesi yapılmaması, genel kurullara iştirak edilmemesi hususlarının, ortaklığı devam ettirmeme iradesi yönünde sonuç yarattığı ve yıllar sonra açılan davanın iyiniyetli olmadığı kabul edilmektedir. Dairemizce somut olayda bu hususlar değerlendirilerek 5 yıla yakın (4 yıl 6 ay ) süre irtibat kurulmaması yeterli görülmüştür. Bozma ilamında bu sürenin makul olmadığı değerlendirilmiş ise de sürenin hesabında gözetilecek asgari kriterlere ilişkin yerleşik bir uygulama bulunmadığı anlaşıldığından Dairemiz kararında direnilmesi ile davanın reddine…” karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.02.2023 tarih ve 2022-6/1054 Esas, 2023/88 Karar sayılı kararıyla; “…1. Bilindiği üzere kooperatif, tüzel kişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek veya geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklardır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 712).
2. Kooperatiflerde ortaklık sıfatının kazanılması beş hâlde söz konusu olabilir. İlk olarak kooperatifin kuruluşunda kurucu ortaklar, kuruluşun gerçekleşmesiyle ortak sıfatını aslen kazanırlar. Daha sonraki evrede ise giriş talebinin kabulü yoluyla veya payın bir başkası tarafından devir alınmasının yönetim kurulu tarafından kabulüyle ortaklık gerçekleşir. Bir diğer ihtimal olarak ortaklığın taşınmaz mülkiyetine veya bir teşebbüsün işletilmesine bağlandığı durumlarda, taşınmazın veya işletmenin devir alınması hâlinde ortaklık sıfatı kazanılır. Son olarak ise ana sözleşmede hüküm bulunması durumunda miras ile kooperatif paydaşlık hakkı kazanılır.
3. Kooperatifler Kanunu’nun “Ortaklığa girme şartları ve ortak sayısı” başlıklı 8 inci maddesine göre; kooperatif ortaklığına girmek için gerçek kişilerin medeni hakları kullanma yeterliliğine sahip olmaları gerekir. Ortak olmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler, kooperatif ana sözleşmesi hükümlerini bütün hak ve ödevleriyle birlikte kabul ettiklerini belirten bir yazı ile kooperatif yönetim kuruluna başvururlar. Kooperatif, ortaklarına kendi varlığı dışında şahsi bir sorumluluk veya ek ödemeler yüklüyor ise ortak olmak isteği, bu yükümlerin yazılı olarak kabul edilmesi hâlinde değer taşır.
Yönetim Kurulu; ortaklar ile ortak olmak için müracaat edenlerin ana sözleşmede gösterilen ortaklık şartlarını taşıyıp taşımadıklarını araştırmak zorundadır.
Yapı kooperatiflerinde konut, işyeri ve ortak sayısı genel kurulca belirlenir. Yönetim Kurulu, genel kurulca kararlaştırılan sayının üzerinde ortak kaydedemez.
4. Kooperatif ortaklarından her biri ortaklık amacı çerçevesinde borç ve yükümlülük altına girerler. Kooperatifler Kanunu’nun 23 üncü maddesine göre ortaklar hak ve vecibelerde eşittirler. Bilindiği üzere, “eşitlik” kavramı mutlak ve nispi eşitlik olmak üzere ikiye ayrılır. Ortaklık statüsünden doğan objektif haklara sahip olma ve bunların korunmasını isteme hakkı, mutlak eşitlik kapsamındaki haklara örnek gösterilebilecek iken, kooperatif ortaklığına bağlı olarak yararlanma ve maddi menfaat sağlamada ortağın eylemli katkısı ve özverisinin gözetilmesi ise nispi eşitlik ilkesi gereğidir. Bu itibarla, ortaklıktan kaynaklanan borçlarını yerine getiren bir ortağın, eşit durumda bulunduğu diğer ortaklara tanınan haklardan kendisinin de yararlandırılmasını istemeye hakkı vardır.
5. Kooperatif ortakları bakımından geçerli olan ve öğretide “açık kapı ilkesi” olarak kabul edilen ilke uyarınca ortaklık şartlarını taşıyan ve kooperatife ortak olmak isteyen gerçek ve tüzel kişiler kooperatife girmekte serbest olduğu gibi kooperatiften çıkarken de serbesttir. Açık kapı ilkesi kooperatiflere özgün bir nitelik katar ve onu diğer ticaret şirketlerinden ayırır. Ancak bu kural mutlak olarak serbestlik anlamına da gelmemektedir. Zira açık kapı ilkesinin bir uzantısı olup onu tamamlar nitelikte olan “kooperatifin korunması ilkesi” gereğince ortağın kooperatiften çıkışı kooperatife zarar vermemelidir. Kooperatifin korunması ve varlığını sürdürebilmesi için ana sözleşme ile birtakım koruyucu ve sınırlandırıcı hükümler getirilebilir, ancak ana sözleşmeye konulan sınırlandırıcı hükümler hiçbir şekilde ortağın kooperatiften çıkmasını önleyemez ve kooperatiften ayrılmayı da haksız olarak güçleştiremez.
6. Kooperatiflerde ortaklık sıfatını kazanan herkesin, açık kapı ilkesi gereğince kooperatiften çıkma hakkı olduğu gibi ana sözleşmede açıkça belirtilmiş olan nedenlerle ortağın çıkarılmasına (ihracına) karar verilmesi de mümkündür. Kooperatif ortaklığından çıkarılma nedenleri ve esasları Kooperatifler Kanunu’nun 16 ncı maddesinde düzenlenmiş olup, bu madde gereğince ortaklar ana sözleşmede açıkça gösterilmeyen sebeplerle ortaklıktan çıkarılamazlar. Ortaklıktan çıkarılmaya yönetim kurulunun teklifi ile genel kurulca karar verilir. Ana sözleşme, çıkarılanın genel kurula başvurma hakkı saklı kalmak üzere, bu hususta yönetim kurulunu da yetkili kılabilir. Kötü amaçlı olarak ortaklıktan çıkarılmaların önüne geçilmesi ve ortaklıktan ihraç kararlarının iptali üzerine yeniden ortaklığa dönecek olan kişilerin menfaatlerinin korunması ve bu süreçte ortaya çıkabilecek mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla anılan maddenin son fıkrasında haklarındaki çıkarma kararı kesinleşmeyen ortakların yerine yeni ortak alınamayacağı, bu kişilerin ortaklık hak ve yükümlülüklerinin çıkarılma kararı kesinleşinceye kadar devam edeceği hükmüne yer verilmiştir.
7. Kooperatiflerde parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortakların Kooperatifler Kanunu’nun 27 nci maddesindeki prosedüre uyularak kooperatiften çıkarılmasına karar verilebilmektedir. Ortağın parasal yükümlülüklerinden kasıt “sermaye borcu”, “ek ödemeler” ve “sair ödemeler”dir. Sair ödemeler “bir defalık veya dönemli ödemeler olup, giriş ödentisi, yıllık ödenti ve birtakım taksitler” olarak ifade edilebilir (Özge Örnek, Yargıtay Kararları Işığında Kooperatif Ortaklarının Hakları, Yükümlülükleri ve Sorumlulukları, Ankara 2020, s. 56).
8. Parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortağın ihraç edilebilmesi için ilk olarak ihtar gönderilmesi gerekir. Söz konusu ihtar ile ortağın “uygun bir süre” içinde yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiği, aksi hâlde Kooperatifler Kanunu’nun 27 nci maddesi ve ana sözleşmenin ilgili maddesi gereğince gerekli işlemlerin yapılacağı bildirilmelidir. Ortağa verilecek uygun süre ana sözleşmede belirlenecek olup tip ana sözleşmelerde bu süre “on gün” olarak belirlenmektedir. Bu süre istemin ortağa tebliğinden itibaren başlar. Kooperatif ortağı ilk ihtara uymadığı takdirde ikinci bir ihtarda bulunulur. Bu ihtarın tebliğinden itibaren “bir ay” içinde ortağın yükümlülüklerini yerine getirmesi istenir.
9. Kanun hükmüne ve Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre kooperatif ortağı hakkında alınan ihraç kararının usul ve yasaya uygun olması için; ihtarlarda belirtilen borcun gerçek borcu yansıtması, ortağa tebliğ edilen her iki ihtarda bildirilen borç miktarının aynı olması, farklı ise bunun nedeninin açıklanması, her iki ihtarda da borcun miktarının anapara ve varsa faiz olarak açık ve anlaşılır olarak belirtilmesi, hangi aylara ve yıllara ait olduğunun ve neye ilişkin olduğunun gösterilmesi, ödememenin müeyyidesinin ve sonunda ihraç edileceğine ilişkin uyarının bulunması, ihtarların ve ihraç kararının usulüne uygun tebliğ edilmesi gerekir.
10. Öte yandan yerleşik içtihat ve uygulamalarda; aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte ortağın uzun süre kooperatife uğramaması ve aidat borcu bulunup bulunmadığını takip etmemesi üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, başka bir anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiğini benimsediği ve eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı, böyle bir ortağın açtığı davanın da TMK’nın 2 nci maddesinde öngörülen dürüstlük kuralına aykırı olduğu ilke olarak kabul edilmektedir.
11. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı yaklaşık beş yıla yakın bir süre davalı kooperatif ile irtibata geçerek hukuki ve fiili olarak ilişki kurmamış, aidat borcu bulunup bulunmadığını araştırmamış ve takip etmemiş ise de, bahsi geçen süre uzun bir süre olarak kabul edilemez. Bu nedenle davacının üyelik haklarından vazgeçtiği ve eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini taşıdığı da söylenemez. Dolayısıyla kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali istemiyle açılan bu davanın da TMK’nın 2 nci maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu kabul edilemez. Ayrıca davalı kooperatifin merkezi Antalya’dan Ankara’ya taşınmış, yapılan adres değişikliği davacı ortağa bildirilmemiş olup, adres değişikliğinin sorumluluğu davacıya yüklenmemelidir. Bu hususlar dışında dosya kapsamından, davalı kooperatif tarafından parasal yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle ihraç kararının dayanağı olarak davacıya gönderilen birinci ve ikinci ihtarnamenin de usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği, her iki ihtarname içeriğinde belirtilen borç tutarlarının birbirinden farklı olduğu ve ayrıntılı borç dökümü yapılarak farklılığın nedeninin açıklanmadığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda ihraç kararının usul ve yasaya uygun olduğunu kabul etmeye imkân bulunmamaktadır.
12. Netice itibariyle ortaklıktan çıkarma kararının dayanağı olan ihtarnameler geçersiz olup, üyelikten ihraç kararının kanuna uygun olmadığı ve davacının akçalı yükümlülüklerini yerine getirmeyerek zımnen ortaklıktan vazgeçtiğine dair uzunca bir süre kooperatif ile irtibata geçmeme durumunun bulunmadığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmelidir.
13. Hâl böyle olunca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesince önceki kararda direnilmesi doğru olmadığından, hükmün Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir…” denilerek dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı bağlayıcı olduğundan ve Dairemiz direnme kararı bozulduğundan, davaya konu ihraç kararının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu 27. Maddesi ve kooperatif anasözleşmesinin 14. maddesine uygun olmaması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın kabulü ile davalı kooperatif yönetim kurulunun 10.06.2010 Tarih ve 24 nolu ihraç kararının iptaline,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince 179,90-TL harçtan peşin alınan 27,70-TL harcın mahsubu ile kalan 152,20-TL’nin davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. gereğince hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 27,70-TL başvurma harcı, 27,70-TL peşin harç ve 1.509,50 TL yargılama giderinin (toplam 1.564,90 TL) davalıdan tahsiline, davacıya verilmesine,
Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nın 333.maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider ve delil avansından kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde talep halinde ilgili taraflara ayrı ayrı iadesine,
6- HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara re’sen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
20/06/2023 tarihinde, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, davacı vekili Av. Çiğdem Kelgökmen’in yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda;
HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 20/06/2023 Başkan … Üye … Üye … Katip …