Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2023/753 E. 2023/1047 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/753 – 2023/1047
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2023/753
KARAR NO : 2023/1047
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/05/2022
ESAS-KARAR NUMARASI : 2022/144 E.-2022/302 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; dava dışı … A.Ş.’nin müvekkili kurumun iletim sistemini kullandığını, Yöntem Bildirimi’nin 1.5 maddesindeki “… tesislerinde kullanıcının bağlı olduğu fidere 00.00-24.00 saatleri arasında 3 veya daha fazla arıza intikal ederek kesicinin açması” şeklinde tanımlanan yaptırım uyarınca dava dışı şirkete 31.01.2012 tarihli 1.326.271,62 TL bedelli ceza faturası düzenlendiğini ve gönderildiğini, dava dışı şirketin bu faturaya karşı dava açtığını, Ankara 13. İdare Mahkemesi’nin 15.10.2012 tarih ve 2012/421 E., 2012/2625 K. sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, dava dışı şirketin borcunu ödemediğini, daha sonra dava dışı şirket, davalı şirket ve müvekkili arasında borç nakil sözleşmesi imzalandığını, davalı şirketin dava dışı şirketin borcunu üstlendiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, ceza faturası bedeli 1.326.271,62 TL’nin son ödeme tarihinden itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usülü Hakkında Kanunun 51. maddesinde öngörülen gecikme zammı ve gecikme zammının KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; dava konusu edilen alacağın zaman aşımına uğradığını, davaya konu fatura tarihinde davacı Kurum ile dava dışı … arasında imzalanmış Sistem Kullanım Anlaşması bulunmadığını, davaya konu edilen sistem kullanım cezasının sözleşmeden kaynaklanan bir cezai şart niteliğinde olduğunu, taraflarca imzalanmamış bir sözleşmeye dayalı olarak ceza faturası düzenlenmesinin yok hükmünde olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere Sistem Kullanım Anlaşmasının “Cezai Şartlar” başlıklı 10. maddesi uyarınca sözleşmeye aykırılık halinde davacı tarafça yazılı uyarıda bulunmadan ve bildirim yapılmadan ceza kesilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı … tarafından gönderilen ceza tahakkukuna esas fider açma sayılarını içeren listelerde tutulan kayıtlarda belirtilen fider açma sayıları ile … indirici trafo merkezlerinde tutulan kayıtların birbiri ile örtüşmediğini, bütün taleplere rağmen iyileştirme çalışması yapmayan davacının kendi kusuru ile sebebiyet verdiği fider açmaları nedeniyle ceza faturası düzenlemesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Ankara 13. İdare Mahkemesi kararının tarafları ve müddeabihi aynı olmadığından kesin hüküm oluşturmayacağını, bu karar delil niteliğinde olsa dahi, İdare Mahkemelerinde sistem kullanımı ceza faturalarının iptali istemiyle açılan birçok davada davacı …’ın söz konusu işlemi hukuka uygun bulunmayarak iptaline karar verildiğini, kabul anlamına gelmemek üzere davacının 6183 sayılı Kanun kapsamında gecikme zammı ve gecikme zammına KDV talebinin yerinde olmadığını, ayrıca davacı şirketin müvekkilini dava tarihinden önce temerrüde düşürmediğinden ödeme tarihinden itibaren faiz talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/b maddesi ile; “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davasının idari yargı yerinde açılacağı düzenlenmiştir.”
Somut olayda; 02/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanunun 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklendiği, buna göre “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen cezai şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” …’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildikten sonra 6446 sayılı Kanun’a ek madde 3 ile “8 inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülür.” hükmü eklendiği, 46. madde ile de Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğinin düzenlendiği, 7257 sayılı kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihalelerine ilişkin cezai şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceğinin hükm e bağlandığı, yargı yoluna ilişkin bu değişikliğin usul hükmü niteliğinde olması nedeniyle derhal ve kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıkları da kapsayacağı, sonuç olarak dava konusu uyuşmazlığın İdari yargının görev alanına girdiği” gerekçesiyle, yargı yolu caiz olmadığından davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek, dava konusu fatura alacağına dayalı uyuşmazlığın 7257 sayılı kanun ile getirilen bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihalelerine ilişkin cezai şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceği yolundaki hüküm kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, her şeyden önce dava konusu faturaya dayalı uyuşmazlık hakkında idari yargıda verilmiş ve kesinleşmiş bir mahkeme kararının zaten bulunduğunu, iş bu davanın konusunun kesinleşmiş bir yargı kararıyla hukuka uygunluğu tespit edilmiş olan faturaya dayalı alacağın, borç nakil sözleşmesi ile bu faturayı ödemeyi üstlenen davalıdan tahsili istemine ilişkin olduğunu, dolayısıyla fatura alacağına dayalı huzurdaki uyuşmazlığın adli yargının görev alanı kapsamında ticari nitelikli bir uyuşmazlık olduğunu, kaldı ki davalının borç nakil sözleşmesi ile üstlendiği borcun tahsiline ilişkin uyuşmazlığın da, niteliği gereği esasen Borçlar Kanunu hükümlerine göre adli yargı mercilerince çözümlenmesi gerektiğini, ayrıca 7257 sayılı kanun ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununda yapılan değişikliğin yalnızca müvekkili tarafından uygulanan yaptırımlara karşı açılan davaları kapsamadığını, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. Fıkrası uyarınca idari yargıda ancak idarenin bir işlemine karşı açılan ve idareye yöneltilen uyuşmalıklardan kaynaklanan davaların görülebileceğini, İlk derece Mahkemesinin gerekçesine göre müvekkili tarafından ticari nitelikli bir fatura alacağının tahsili için, kamu kurumu (idare) niteliği taşımayan bir özel hukuk tüzel kişisi aleyhine idari yargıda dava açılmasının gerekeceğini, bu değerlendirmenin gerek 7257 sayılı kanun gerekse 2577 sayılı kanun hükümlerine aykırı olduğunu belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, dava dışı şirket için düzenlenen sistem kullanım ceza faturası bedelinin, borç nakli sözleşmesiyle borcu üstlenen davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesindeki hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine ve göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
07.06.2023 tarihinde, HMK’nın 353/(1)-a ve 362/(1)-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 07/06/2023

Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip
e-imza