Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2023/454 E. 2023/436 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/454 – 2023/436
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2023/454
KARAR NO : 2023/436

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 23.11.2022
ESAS-KARAR NUMARASI : 2021/445 E., 2022/794 K.
KONKORDATO İSTEYEN :
VEKİLİ :
Konkordato isteyen vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Konkordato isteyen vekili, müvekkili şirketin pandemi dönemine kadar ekonomiye bağlı belirli dönemlerde de mali sıkıntılar yaşamışsa da bunların kısa sürelerde çözüme bağlandığını, ancak siparişlere karşılık mal temininin sağlanamadığını, bazı firmalardan ise alacaklı olmasına karşın alacaklarına karşılık çek almış olduğunu ve bu çekler ile banka kredisi kullandığını, ancak özellikle … şirketlerinin ödemelerini geciktirmesi, çek ötelemesi ve hatta mal teslimine karşın fatura keşide edilmesi gereken tutarlarda KDV’yi dahi ödeyemeyeceğinden dolayı fatura gönderilmemesi sebebiyle alacak tutarlarının mizana yansıtılamadığını, tek başına dahi yaklaşık olarak 5.000.000,00-TL tutarın … şahıs firmasından tahsil edilememiş olmasının şirketi bu güç duruma getirdiğini beyan ederek müvekkili şirket hakkında konkordato geçici ve kesin mühleti sonrasında konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince “…Yapılan yargılama sonucunda, konkordatonun tasdik edilebilmesi için İİK 305 maddesinde düzenlenen tasdik şartlarının gerçekleşmiş olması gerektiği, bu şartlarda alacaklar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde konkordato projesine kabul oyu veren alacaklının bulunmadığı, bu şekilde İİK 302 maddesi gereğince konkordatonun kanunda belirtilen nisapta kabul edilmediği ve 305/1-c maddesindeki tasdik şartının gerçekleşmediği anlaşılmakla davacının konkordato tasdik talebinin reddine karar verilmiştir.
Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflâsı başlıklı İİK ‘nın 308 maddesinde; ” Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.
(Ek fıkra:9/6/2021-7327/6 md.) Konkordato süreci iflâsla sonuçlandığı takdirde, iflâs kararını veren mahkeme tasfiyenin basit veya adi tasfiye usulüne göre yapılmasına ve gerektiğinde adi tasfiyenin komiserler tarafından yerine getirilmesine karar verir. Bu hâlde iflâs idaresine ait görev ve yetkiler komiserler tarafından kullanılır.
” hükmü düzenlenmiştir.
Doğrudan doğruya iflas sebepleri İİK’nın 177 – 178 ve 179. Maddesinde düzenlenmiş olup, komiser kurulu raporuna göre davacı şirketin borca batık olmaması nedeniyle 179. Maddede düzenlenen iflas sebebi değerlendirmeye alınmamıştır. Doğrudan doğruya iflas sebepleri İİK’nın 177 – 178 ve 179. maddesinde düzenlenmiş olup, komiser kurulu raporuna göre davacı şirketin borca batık olmaması nedeniyle 179. maddede düzenlenen iflas sebebi değerlendirmeye alınmamıştır.
İİK’nın 177. maddesinde “Aşağıdaki hallerde alacaklı evvelce takibe hacet kalmaksızın iflasa tabi borçlunun iflasını isteyebilir.
1 – Borçlunun malum yerleşim yeri olmaz, taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle kaçar, alacaklıların haklarını ihlal elen hileli muamelelerde bulunur veya bunlara teşebbüs eder yahut haciz yoliyle yapılan takip sırasında mallarını saklarsa;
2 – Borçlu ödemelerini tatil eylemiş bulunursa;
3 – 308 inci maddedeki hal varsa;(1)
4– İlama müstenit alacak icra emriyle istenildiği halde ödenmemişse Türkiye’de bir yerleşim yeri veya mümessili bulunan borçlu dinlenmek için kısa bir müddette mahkemeye çağırılır.
(Ek: 9/11/1988-3494/36 md.) Bu Kanunun 178 inci maddesinin ikinci fikrası burada da uygulanır.”, 178. Maddesinde “(Değişik: 9/11/1988-3494/37 md.) İflasa tabi bir borçlu, aciz halinde bulunduğunu bildirerek yetkili mahkemeden iflasını isteyebilir. Borçlu, bu halde bütün aktif ve pasifi ile alacaklılarının isim ve adreslerini gösteren mal beyanını iflas talebine eklemek zorundadır. Bu belge mahkemeye ibraz edilmedikçe iflasa karar verilemez.
(Ek: 9/11/1988-3494/37 md.) İflas talebi l66 ncı maddenin ikinci fıkrasındaki usulle ilan edilir. Alacaklılar iflas talebinin ilanından itibaren onbeş gün içinde davaya müdahale veya itiraz ederek, borçlunun iflas talebini, hakkındaki takipleri ertelemek ve borçlarını ödemeyi geciktirmek için yaptığını ileri sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilirler.
İflasa tabi bir borçlu aleyhine alacaklılardan birinin haciz yolu ile takibi neticesinde yapılan haciz borçlunun yarı mevcudunun elinden çıkmasına sebep olup da kalanı muaccel ve vadesi bir sene içinde hülül edecek diğer borçlarını ödemeye yetişmiyorsa borçlu derhal aczini bildirerek iflasını istemeye mecburdur.”
, 308. Maddesinde “Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.
(Ek fıkra:9/6/2021-7327/6 md.) Konkordato süreci iflâsla sonuçlandığı takdirde, iflâs kararını veren mahkeme tasfiyenin basit veya adi tasfiye usulüne göre yapılmasına ve gerektiğinde adi tasfiyenin komiserler tarafından yerine getirilmesine karar verir. Bu hâlde iflâs idaresine ait görev ve yetkiler komiserler tarafından kullanılır.” hükümleri bulunmaktadır.
Yapılan yargılama sonucunda, komiserler kurulunun 15/11/2022 tarihli ek rapordaki borçlu tarafından bugüne kadar ödemelerini gerçekleştirebileceğine dair somut bir verinin sunulamadığına ilişkin tespitleri ve duruşmada alınan konkordato olmadığı takdirde mevcut borçları ödeme imkanı olmadığına ilişkin beyanları dikkate alındığında davacı şirketin aciz halinde bulunduğu, bu şekilde İİK 178. maddesindeki doğrudan iflas sebebinin mevcut olduğu ve ayrıca 177-3 maddesindeki halin mevcut olduğu…” gerekçesiyle “…1-Davacının tasdik talebinin REDDİNE,
2-Davacı şirket hakkında verilen 04/11/2021 tarihli 1 yıllık konkordato kesin mühletinin KALDIRILMASINA,
3-Kesin mühlet kararı ile doğan ve İİK 294-295-296-297 maddelerinde düzenlenen kanuni sonuçların kalkmış olduğunun TESPİTİNE,
4-Komiserler kurulunun görevine 23/11/2022 tarihi itibariyle SON VERİLMESİNE,
5-Davacı şirket hakkında verilen ihtiyati tedbir kararlarının KALDIRILMASINA,
6-Davacı … ‘nin İİK 308, 178 ve 177 maddeleri gereğince İFLASINA,
7-İflasın 23/11/2022 tarih saat 14:36 itibariyle AÇILMASINA,
8-İflasın adi tasfiye usulüne göre YAPILMASINA…” karar verilmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran konkordato isteyen vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Resmi kayıtlar incelendiğinde müvekkilinin borca batık olmadığının görüleceğini, müvekkilinin mal varlığı tespitinin komiserler kurulunca yapıldığını, müvekkili adına kayıtlı araç ve gayrimenkullerin kaydında rehin/ipotek şerhleri olduğunun komiserler kurulu tarafından tespit edildiğini, malvarlığı iflas masası malvarlığında olsa da adi tasfiye masraflarını karşılamaya yetecek tutarda olmadığını, yerel mahkemece müvekkili hakkında iflasın açılmasına karar verilmesine rağmen, komiser kurulununun iflas idare memuru olarak tayin edilmemesinin İİK’nun 308. maddesine aykırı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İstem, konkordatonun tasdikine ilişkindir.
Konkordato projesinin alacaklılar tarafından reddedildiği, borçlunun konkordato projesini gerçekleştirme ihtimalinin olmadığı açıktır. Mahkemece tasdik talebinin reddi ile doğrudan doğruya iflas sebepleri bakımından yapılan değerlendirme sonucu borçlunun iflasına karar verilmiş olması doğru olmuştur.
İflasına karar verilen borçlunun dinlenmesi bakımından yapılan değerlendirmede:
İcra ve İflas Kanunu’nun “Kesin mühlet içinde konkordato talebinin reddi ile iflâsın açılması” başlıklı 292’nci maddesinin son fıkrasına göre “Mahkeme, bu madde uyarınca karar vermeden önce borçlu ve varsa konkordato talep eden alacaklı ve alacaklılar kurulunu duruşmaya davet eder…”
Aynı Kanun’un “Konkordatonun tasdik edilmemesi ve borçlunun iflâsı” başlıklı 308’inci maddesinin birinci fıkrası ise şu şekildedir:
“Konkordato tasdik edilmezse mahkeme konkordato talebinin reddine karar verir ve bu karar 288 inci madde uyarınca ilân edilerek ilgili yerlere bildirilir. Borçlunun iflâsa tabi şahıslardan olması ve doğrudan doğruya iflâs sebeplerinden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme, borçlunun iflâsına resen karar verir.”
Borçlunun konkordato talebini alan mahkeme İcra ve İflas Kanunu’nun 286’ncı maddesindeki belgelerin talep dilekçesi ekinde olduğunu saptadığında borçluya geçici mühlet verir ve geçici konkordato komiseri atar (İİK m.287).
Geçici mühletin sonunda borçluya kesin mühlet verilebileceği anlaşılırsa bu kez kesin mühlet verilerek yine komiser ataması yapılır (İİK m.289).
Mühlet iki ayrı aşama içerir. Bunlardan ilki “komiser işlemleri” safhasıdır. İkincisi ise “tasdik yargılaması” aşamasıdır. Bu iki aşama birbirinden tamamen bağımsız, farklı hüküm ve sonuçlara tâbi aşamalardır. Tasdik aşamasına geçildiğinde artık, komiser işlemleri aşamasına ilişkin bir eksiklik ya da yanlışlık olduğu anlaşılsa bile o aşamaya dönüş mümkün değildir.
Komiser işlemleri aşamasında komiser/ler mühlet içinde alacaklıları alacaklarını bildirmeleri için davet eder (İİK m.299). Alacakların kaydı işi tamamlandığında borçludan alacaklar hakkında beyanda bulunması istenir (İİK m.300). Borçlunun kabul ettiği alacaklar ile reddederek çekişmeli hale getirdiği alacaklar konusunda mahkemenin verdiği karara göre konkordato oylaması yapılır (İİK m.302) ve iltihak süresi de geçtikten sonra dosya ve nihai rapor mahkemeye sunulur (İİK m.304).
Artık tasdik yargılaması aşamasına geçilmiştir.
Raporu alan mahkeme tasdik yargılamasına başlar (İİK m.304); duruşma günü belirleyerek bunu ilan eder. Alacaklılar ancak itiraz ederek duruşmada hazır bulunabilirler. Mahkeme komiserleri dinleyerek bir karar verir. Fakat duruşmaya istemci-borçlunun çağrılmasına ilişkin bir düzenleme yoktur. Elbette onun da duruşmadan haberi vardır ve isterse duruşmaya katılabilir.
Somut olayda komiserler mühlet içinde işlemlerini tamamlamış ve dosya ile raporu mahkemeye tevdi etmiş, artık tasdik yargılaması aşamasına geçilmiştir.
Bu aşamada uygulanacak yasal düzenleme İcra ve İflas Kanunu’nun mühlet içinde iflasın açılmasına ilişkin 292’nci maddesi değil tasdik yargılaması sonucunda iflasın açılmasına ilişkin 308’inci maddesidir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 292’nci maddesinde öngörülen “borçlunun çağrılması” usulü, 308’inci maddede düzenlenmemiştir.
Bunun gerekçesi kısaca şöyle açıklanabilir:
Mühlet içinde borçlu konkordatonun gereklerine ve komiserin talimatlarına uymuyorsa, daha genel bir ifade ile 292’nci maddede gösterilen haller mevcutsa komiser bu durumu mahkemeye bildirir. Borçlunun bu bildirimden haberi olmayabilir. İşte kanunkoyucu bu durumda borçlunun çağrılması yönünde bir irade ortaya koymaktadır.
Oysa tasdik yargılaması başladığında borçlu da komiser raporunu görmüş, bunun leh ya da aleyhinde olduğu konusunda bilgi sahibi olmuş ve kanun gereği iflasının açılabileceğini öğrenmiştir. Duruşma günü ilan edilmiştir (İİK m.304).
Mühletin bittiği ve artık 292’nci maddenin uygulama aşamasının geride bırakıldığı tasdik yargılaması süreci ise kendi özel koşullarına tâbidir. Kanunkoyucu mühlet içinde konkordato gereklerini yerine getirmeyen; dosyadan, rapordan ve duruşma gününden haberdar olan borçluyu bir kez daha davet etme gereği görmemiştir.
Bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi sırasında ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp onun yerine geçerek yaptığı yargılama da tasdik yargılaması aşaması niteliğindedir ve 304 ve izleyen maddeler uygulanır. Kaldı ki Dairemizin inceleme yaptığı tarih itibariyle kesin mühlet de çoktan sona ermiştir.
Konuya “hukuki dinlenilme hakkı” boyutundan da bakılmalıdır (HMK m.27).
Kanunkoyucu iflas hukuku bakımından bunu da özenle düzenlemiştir.
Gerçekten de iflas hukukunda benzer bir durum takipli ve takipsiz (doğrudan doğruya) iflas usulünde mevcuttur. Takipli iflas yollarında davalı borçluya ödeme emri, dava dilekçesi ve depo kararı tebliğ edildiğinden onun ayrıca duruşmaya davet edilmesine gerek görmeyen kanunkoyucu, takipsiz (doğrudan doğruya) iflas yollarında -ortada bir takip ve dolayısıyla bir depo emri tebliği de olmadığından- borçlunun iflas edebileceğinden haberdar olması gerektiğini düşünmüştür (İİK m.177/son). Kaldı ki bu olasılıkta dahi borçlunun davet edilmesi yeterli olup, gelmemesi sonuca etkili görülmemektedir.
Bu hassasiyet karşısında kanunkoyucunun hangi hallerde borçlunun davet edilmesi hangi hallerde ise davet edilmeyebileceği hususunda yanılgı ve bilinçsiz bir suskunluk içinde olmadığı, bunu bilinçli bir tercih olarak kanun metnine yansıttığı kabul edilmelidir.
Şu husus da önemle vurgulanmalıdır ki, iflasın açılmasının ağır hukuki ve mali sonuçları vardır. Esası etkilemeyecek nitelikteki usulî kaldırma kararları iflas prosedürünü aksatmakta, boşuna masraf yapılmasını gerektirmekte ve nihayetinde iflas tekrar açılacağından alacaklılar bakımından da ilave zaman kaybına yol açmaktadır.
Açıklanan nedenlerle ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre konkordato isteyen vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/445 E., 2022/794 K. sayılı dava dosyasında verdiği 23.11.2022 tarihli kararına yönelik konkordato isteyen vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken istinaf karar harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına.
3-Konkordato isteyen tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
08.03.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nin 293 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının göndermesi ile uygulanması gereken 164 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 10.03.2023

Başkan Üye Üye Katip