Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2023/240 E. 2023/339 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/240 – 2023/339
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

ESAS NO : 2023/240
KARAR NO : 2023/339

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03.11.2021
ESAS-KARAR NUMARASI : 2021/359 E., 2021/735 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI
VEKİLİ :
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkili şirketin … Rüzgar Enerjisi Santralini işlettiğini, davalı ile Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Başvurulara İlişkin Yarışma Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda yapılan yarışma sonucunda müvekkili şirketin ürettiği her bir kWH için davalıya 2,9 krş ödemeyi taahhüt ederek Antakya-2 İskenderun-2 Elektrik İletim hattından sisteme bağlantı hakkı kazandığını, bu yönetmelik hükümlerine göre davalı ile müvekkili şirket arasında 06.02.2012 tarihli, 53 MW gücündeki RES Katkı Payı Sözleşmesi revize edilerek aynı şartlarla 12.08.2015 tarihli, RES Katkı Payı sözleşmesi imzalandığını, anlaşmanın 3. maddesinde ve bu anlaşmanın dayandığı yönetmeliğin 9. maddesinde belirtilen esaslara göre hesaplanacak katkı payı tesisinin 1 yıllık elektrik enerjisi üretimi üzerinden hesaplanan bir önceki yıla ait yıllık toplam RES katkı payı tutarının 15 Ocak günü, saat 17:00’a kadar TEİAŞ tarafından müvekkili şirkete faturalandırılacağını, davalının anlaşmaya ve yönetmeliğe aykırı bir yorum ve yöntemle hesapladığı bedel üzerinden 21.01.2021 tarihli, … numaralı, KDV dahil 19.835.850,55 TL bedelli e-faturayı düzenleyerek müvekkili şirkete e-fatura sistemi üzerinden 22.01.2021 tarihinde ilettiğini, müvekkili şirketin Ankara 20. Noterliği’nin 25.01.2021 tarih ve… yevmiye sayılı ihtarnamesi ile faturaya itiraz ettiğini, müvekkili şirketin ilgili ihtarnamesi ile anlaşma ve yönetmelik hükümlerine göre toplam RES katkı payı tutarının 8.188.870,18 TL olması gerektiğini TEİAŞ’a bildirdiğini ileri sürerk, bahsi geçen faturanın 11.646.980,37 TL’lik kısmı için icra takibine tevessülünü önlemek bakımından belirlenecek teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesini, müvekkilinin söz konusu faturanın KDV dahil 11.646.980,37 TL’lik kısmından borcunun olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; dava konusu uyuşmazlığın çözümünde idari yargı mercilerinin görevli olduğunu ve davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nu 3. maddesinin 5. fıkrası doğrultusunda yürürlüğe giren “Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği” yürürlüğe girdiğini, davacı şirketin gerçekleştirilen yarışmalar sırasında sunduğu teklifi doğrultusunda … RES tesisi için sisteme bağlantı hakkı kazandığını ve lisans alarak faaliyete başladığını, yönetmelik ve eklerinin bütünlük içerisinde değerlendirildiğinde teklif mektubu ve RES katkı payı anlaşması hükümlerinin hesap şekli bakımından çelişmediğini, birbirini tamamlayıcı mahiyette olduğunu, yönetmelik ve anlaşmanın ilgili maddelerindeki formülde de bir çarpan olarak yer alan TÜFE’nin dava konusu anlaşmanın yıllara yayılan bir anlaşma olması nedeniyle, verilen teklif rakamının yıllar içinde yaşanan ekonomik değişimler karşısında güncellenmesi için öngörüldüğünü savunarak, davanın yargı yolu dava şartı noksanlığı yönünden usulden reddini, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esas yönünden reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “Dava, taraflar arasında akdedilen RES Katkı Payı Sözleşmesi nedeniyle davacı tarafça hazırlanan 25.01.2021 tarih ve KDV dahil 11.646.980,37 TL faturadan dolayı davalı tarafın borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
02/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanunun 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklendiği, buna göre “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen cezai şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” TEİAŞ’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildikten sonra 6446 sayılı Kanun’a ek madde 3 ile “8 inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülür.” hükmü eklendiği, 46. madde ile de Kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğinin düzenlendiği anlaşılmıştır.
Dava şartları HMK 114 maddede düzenlenmiştir. Yapılan düzenleme uyarınca açılan davada davaya devam edilebilmesi için öncelikle mahkemeye ilişkin dava şartları bulunmalıdır. Bunlar; yargı hakkı, yargı yolu, görev, kamu düzenine ilişkin yetki halledilir. Taraflara ilişkin dava şartları: Davada iki taraf bulunması, taraf ehliyeti, dava ehliyeti, davaya vekalet ehliyeti ve geçerli vekaletname, davaya takip yetkisi olmalıdır. Dava konusuna ilişkin dava şartları: kesin hüküm bulunmaması, aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması (derdestlik) ve hukuki yarar (menfaat) bulunmasıdır.
HMK m. 115 hükmünde yapılan düzenleme uyarınca; mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Öte yandan davalı vekilince 08.07.2021 tarihli cevap dilekçesi ile yargı yolu itirazında bulunduğu anlaşılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/b maddesi ile; “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davasının idari yargı yerinde açılacağı düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan sebeplerle; Hukuk yargılamasında usul hükümlerinde yapılan değişikliklerin derdest davalarda derhal uygulanacağı, bir davaya hangi yargı kolunda bakılacağı konusu HMK’nın 114/1-b maddesi gereğince dava şartı olduğu, HMK’nın 115/1. fıkrası gereğince anılan dava şartının yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınacağı, ve işbu davadaki uyuşmazlığın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yargı yolu itirazının kabulüne ve dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Dava konusu olayda, cezai şart uygulaması, yaptırım uygulanması gibi bir durum olmadığını, dava konusu ihtilafın sitem kullanım ve bağlantı anlaşmalarıyla ilgili de olmadığını, dava konusunun davalı …’ın müvekkili şirketten alması gereken katkı payı miktarı için düzenlediği faturanın, Katkı Payı Anlaşmasının 3. maddesine aykırı olarak gerçek değerinden fazla miktarda düzenlenmesi ve bu nedenle fazla kısım için, müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti olduğunu, kararın tabi hakim ilkesine, 233 Sayılı KHK hükümlerine ve …’ın ana statüsüne aykırı olduğunu, emsal uyuşmazlıklarda İlk Derece Mahkemelerinin, Bölge Adliye Mahkemelerinin ve Yargıtay’ın adli yargının görevli olduğu yönünde kararlar verdiğini, ihtilafın tamamen hukuki bir ihtilaf olduğunu, görevli yargı yerinin adli yargı olduğunu bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında akdedilen RES Katkı Payı Sözleşmesi nedeniyle davacı tarafça hazırlanan 25.01.2021 tarih ve KDV dahil 11.646.980,37 TL faturadan dolayı davalı tarafın borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2001 tarih ve 4-661 E., 1074 K; 22.03.2006 tarih ve 4-12 E., 95 K.; Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 26.10.2015 tarih ve 2014/9157 E., 2015/6877 K., 10.06.2015 tarih ve 2014/7403 E., 2015/4452 K.,03.02.2015 tarih ve 2014/5176 E., 2015/545 K.; 14.01.2014 tarih ve 2013/7390 E., 2014/82 K., Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.10.2013 tarih ve 11345 E., 15660 K., Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.06.2013 tarih ve 7895 E., 10514 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere;
Resmi Gazete’nin 14.12.1984 gün ve 18435 sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesi uyarınca Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, İktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu İktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre İktisadi Devlet Teşekkülü sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise, sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüsüdür.
233 sayılı KHK’nın 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır. Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK’nın verdiği yetki ile Resmi Gazete’nin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (…) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların “kamu iktisadi kuruluşu” ve “kamu iktisadi teşebbüsü” olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK’nin 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz. Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof. Dr. Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. 233 sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalman kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalman kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % …. kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir.
Somut olayda, davalı ….’nin 29.06.2001 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan anastatüsünün “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde;
“1-Bu Anastatü ile teşkil olunan …. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü’dür.
2- Teşekkül EPK, K.H.K., ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3- Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.” hükmünün yer aldığı görülmektedir
Uyuşmazlık İlk derece Mahkemesinin, 02/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanunun 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere eklenen (d) bendi ve Ek Madde 3. maddesi uyarınca idari yargının görevli olduğu kabulünün aksine, anılan düzenlemelerdeki sistem kullanım anlaşmalarındaki sistem kullanım ihlalleri ve bu nedenle uygulanan cezai şartlardan kaynaklanmamakta, tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan ve anastatünün “Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları” başlıklı 4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılan “RES Katkı Payı Anlaşması” ve eklerinin RES katkı payı ödemeleri ile ilgili hükümlerinden kaynaklanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin idare değil, özel hukuk hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olduğu, uyuşmazlık konusunun idari bir işlem veya eylem niteliğinde bulunmadığı, tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin idari bir sözleşme olamayacağı gözönünde bulundurularak, yargı yolu yönünden görevli olduğunun kabulü ile, uyuşmazlığın esası incelenip, taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, aynı Kanunun 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,a.4. gereğince, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/359E., 2021/735K. sayılı dava dosyasında verdiği 03.11.2021 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
22.02.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 23.02.2023

Başkan Üye Üye Katip