Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2023/215 E. 2023/284 K. 15.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/215 – 2023/284
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
ESAS NO : 2023/215
KARAR NO : 2023/284

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30/09/2021
ESAS-KARAR NUMARASI : 2021/186E., 2021/715K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, Müvekkili Şirketin yatırım faaliyetleri kapsamında Rüzgâr Enerji Santrali Bağlantı Hakkı İhalesini kazandıktan sonra taraflar arasında 24.10.2011 tarihinde “RES KATKI PAYI ANLAŞMASI” başlıklı sözleşme imzalandığını, daha sonra taraflar arasında 19.08.2020 tarihli yeni RES KATKI payı anlaşması imzalandığını, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan … projesi için 22.12.2011 tarih ve 3570-5 sayılı lisans alındığını, bu lisans kapsamında davaya konu RES KATKI PAYI tutarının davalı tarafından hesap edilerek müvekkiline gönderildiğini, müvekkili söz konusu bedele itiraz etmişse de bu itirazın davalı tarafından kabul edilmediğini, davalının yaptığı hesaplamanın hukuka uygun olmadığını, … projesinin Mart 2019 tarihinde işletmeye alındığını, sözleşmenin 3. Maddesi gereği … tarafından düzenlenen 21.01.2021 tarihli … fatura numaralı 11.551.339,18 TL bedelli fatura düzenlenerek müvekkili şirkete gönderildiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3. Maddesinde;“ … Tesisin yıllık net elektrik enerjisi üretimi üzerinden bir önceki yıla ait yıllık toplam RES katkı payı tutarı, her yılın 15 Ocak günü saat 17:00’ye kadar Türkiye Elektrik İletim Anonim şirketi (…) tarafından şirkete faturalanacaktır. Şirket ödemeleri her yılın 31 Ocak günü saat 17:00’e kadar …’ın … Şubesindeki… no’lu hesabına yapılacaktır.” şeklinde düzenlendiğini, davalının evvela bu hali ile sözleşmeye aykırı davranarak sürelere uymadığını, müvekkilinin 05.02.2021 tarihinde davalıya ödemeyi ihtirazi kayıtla yaptığını, davalı tarafından yapılan işlemin hukuka uygun olmadığını, davaya konu fatura hesaplamasının bu iki düzenlemeye aykırı olarak yapıldığını, davalı tarafından hesaplamaya esas alındığı söylenen teklif mektubunun sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olduğuna dair ne sözleşmede ne de teklif mektubunda hiçbir şekilde atıf bulunmadığını, ayrıca teklif mektubunun düzenlendiği yönetmelikte de teklif mektubunun sonradan imzalanacak sözleşme halinde de geçerliliğini koruyacağına dair herhangi bir ibare bulunmadığını, teklif mektubunun hiçbir hukuki etkisi ve/veya sonucu kalmadığını, teklif mektubuna göre hesap yapılmasının mümkün olmadığını, Sözleşme ve Yönetmelik’teki Formülde TÜFE bedelinin başlangıç tarihinin teklif yılından başlayacağına dair bir ifade yer almadığını, aksine sadece bir önceki yıl TÜFE oranın uygulanacağının açıkça yazıldığını ileri sürerek, fazla ödenen 6.782.578,87 TL’nin ödeme tarihi olan 05.02.2021 tarihinden itibaren değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu ödemeye esas faturanın idari sözleşme niteliğinde olduğu açık olan RES Katkı payı anlaşmasının ilgili hükümleri uyarınca tesis edildiğini, idari yargının görevli olduğunu, davacı şirket tarafından RES yarışmasına teklif verilmesi sırasında imzalanarak müvekkili şirkete sunulmuş olan teklif mektubunda; toplam RES katkı payı tutarının, teklif yılından ödemeye esas üretim yılına kadar Türkiye İstatistik Kurumu tarafından Ocak ayında açıklanan yıllık tüketici fiyat endeksi oranında güncelleştirilerek ödenmesi kabul ve taahhüt edildiğini, müvekkili … tarafından RES katkı payı tutarının, Yarışma Yönetmeliği ve bu Yönetmeliğin ekleri, teklif mektubu formu ve RES katkı payı anlaşması hükümleri bir bütün halinde değerlendirilerek hesaplanmasının konuya ilişkin mevzuatın gereği olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “… …’ın tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi, faaliyetlerinde özerk ve
sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir iktisadi devlet teşekkülü olduğu, kamu hizmeti niteliğindeki elektrik iletim faaliyetini yürüttüğü, davalı ile davacı şirket arasında Rüzgâr Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans
Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliğine
dayanarak düzenlenen katkı payı anlaşmasının idari sözleşme niteliği olduğu, dava konusu katkı payı faturasının anılan idari sözleşme kapsamında düzenlendiği,
verilen yetkinin kullanımı sırasında kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı olarak tesis
edilen RES katkı payı faturası bedelinin fazla hesaplandığına ve tazminine ilişkin davanın 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2 maddesinde belirtilen idari dava niteliğinde olduğu, davanın
görüm ve çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığından HMK.114.1-b HMK.115.maddeleri uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, elektrik piyasasının özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterilen bir piyasa olduğunu, özel hukuk hükümlerinin hakim olduğu bir piyasada bir şirketin kamu gücünü kullanarak idari işlem tesis etmesi ve idari para cezası uygulamasının mümkün olmadığını, elektrik dağıtım faaliyeti gibi elektrik iletim faaliyetinin yürütüldüğü işyerinin de ticarethane olduğunu ve iletim faaliyetinin de ticari iş olduğunu, bu durumun sonucu olarak iletim faaliyetini yürüten …’ın da tacir olduğunu, özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren … ile tamamen özel hukuk tüzel kişisi konumunda olan piyasa katılımcıları arasındaki tüm ilişkilerin özel hukuk hükümlerine tabi olmasının gerektiğini, dolayısıyla taraflar arasındaki tüm sözleşmelerin özel hukuk sözleşmeleri olduğunu, müvekkili tarafından elektrik üretimi için kurulacak santralin bulunduğu alan ve mevzuattan kaynaklı tabi olacağı tüm elektrik üretim faaliyetlerinin ve şartlarının EPDK tarafından verilmekte ve belirlenmekte olduğunu, davaya konu uyuşmazlığın … tarafından trafoda kalan kapasitesinin en yüksek fiyatı verene verilmesi için açılan ihalenin sonucunda, müvekkili ile imzalanan sözleşmedeki bedelin tutarına ilişkin olduğunu, taraflar arasında sadece ticari bir faturaya dayalı “RES KATKI PAYI “ bedelinin idari sözleşme sayılmasının mümkün olmadığını, sözleşmenin konusunun, EPDK tarafından müvekkiline tahsis edilen alanda, müvekkili tarafından belirlenen şekilde yapılacak elektrik üretimin sisteme … tarafından bağlanılmasına izin verilmesi neticesinde ödenecek olan RES KATKI PAYI bedeli olduğunu beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki Res Katkı Payı sözleşmesi kapsamında düzenlenen fatura kapsamında fazla ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2001 tarih ve 4-661 E., 1074 K; 22.03.2006 tarih ve 4-12 E., 95 K.; Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 26.10.2015 tarih ve 2014/9157 E., 2015/6877 K., 10.06.2015 tarih ve 2014/7403 E., 2015/4452 K.,03.02.2015 tarih ve 2014/5176 E., 2015/545 K.; 14.01.2014 tarih ve 2013/7390 E., 2014/82 K., Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.10.2013 tarih ve 11345 E., 15660 K., Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.06.2013 tarih ve 7895 E., 10514 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere;
Resmi Gazete’nin 14.12.1984 gün ve 18435 sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesi uyarınca Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, İktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu İktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre İktisadi Devlet Teşekkülü sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise, sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüsüdür.
233 sayılı KHK’nın 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır. Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK’nın verdiği yetki ile Resmi Gazete’nin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (…) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların “kamu iktisadi kuruluşu” ve “kamu iktisadi teşebbüsü” olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK’nin 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz. Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof. Dr. Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. 233 sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalman kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalman kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % …. kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir.
Somut olayda, davalı … A.Ş.’nin 29.06.2001 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan anastatüsünün “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde;
“1-Bu Anastatü ile teşkil olunan … A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü’dür.
2- Teşekkül EPK, K.H.K., ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3- Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.” hükmünün yer aldığı görülmektedir.. Uyuşmazlık, İlk derece Mahkemesinin “Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasındaki sözleşmeye dayanmamış, ilgili yasa ve yönetmeliklerin tarafına yüklediği görevlerin ifası sırasında alınabilecek hizmet bedeli olduğu, başka bir anlatımla yasa ile yapılan düzenlemeye dayanmaktadır. Taraflar arasındaki özel hukuku ilgilendiren bir sözleşme hükümlerine dayanılmadığından davalı idarenin iş ve işlemlerinden doğan bir eylem nedeniyle bedel iadesi istendiğinden 2577 sayılı yasamn 2. maddesi de gözetildiğinde idari yargının görevli olduğu açıktır.” şeklindeki kabulünün aksine, tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan ve anastatünün “Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları” başlıklı 4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılan “RES Katkı Payı Anlaşması” ve eklerinin RES katkı payı ödemeleri ile ilgili hükümlerinden kaynaklanmakta olup, davalı da anastatüsüne göre özel hukuk tüzel kişisidir.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin idare değil, özel hukuk hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olduğu, uyuşmazlık konusunun idari bir işlem veya eylem niteliğinde bulunmadığı, tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin idari bir sözleşme olamayacağı gözönünde bulundurularak, yargı yolu yönünden görevli olduğunun kabulü ile, uyuşmazlığın esası incelenip, taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, aynı Kanunun 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,a.4 gereğince, Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/186E., 2021/715K. sayılı dava dosyasında verdiği 30/09/2021 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
15/02/2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 15/02/2023

Başkan Üye Üye Katip