Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2023/2133 E. 2023/1938 K. 05.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/2133 – 2023/1938
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(K A R A R I K A L D I R A R A K
Y E N İ D E N E S A S H A K K I N D A K A R A R)

ESAS NO : 2023/2133
KARAR NO : 2023/1938

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2020
NUMARASI : 2018/843E., 2020/639K.
KONKORDATO
İSTEYENLER :
VEKİLİ :
ALACAKLILAR :
VEKİLİ :

Dairemizin 11.04.2023 tarih ve 2023/312 E., 2023/663 K. sayılı kararının Yargıtay 6 Hukuk Dairesinin 28.09.2023 tarih ve 2023/2376 E., 2023/3041 K. sayılı kararıyla bozulmasına karar verilmesi üzerine HMK’nın 373/(4). maddesi uyarınca duruşma açılmasına karar verildi. Duruşmalı yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Konkordato isteyenler vekili; müvekkili şirketin inşaat işleri ile iştigal ettiğini, diğer müvekkili …’nın ise %98 paya sahip ortağı olduğunu, müvekkili şirketin bitirdiği taşınmazları satamadığını, likiditeye sıkıştığını ileri sürerek, müvekkillerine üç aylık konkordato mühleti verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.12.2020 tarih ve 2018/843 E., 2020/639 K. sayılı kararıyla; “…20/10/2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısı ve iltihak süresi içerisinde davacı … Limited Şirketinin konkordato projesinin 12 red oyuna karşılık 19 alacaklı tarafından kabul edildiği, alacak miktarına göre projeyi kabul eden alacak miktarının 3.346.891,23
TL, red eden alacak miktarının ise 2.640.690,23TL olduğu, oransal olarak bu tutarın %55,90 kabul, %44,10 red oyuna tekabül ettiği ve bu şekilde konkordato projesinin İİK’nın 302/2 maddesinde aranan nisabın üzerinde kabul edildiği, davacı …’nın konkordato projesinin 1 red oyuna karşılık 4 alacaklı tarafından kabul edildiği, alacak miktarına göre projeyi kabul eden alacak miktarının 425.000,00TL, red eden alacak miktarının ise 1.320.000,00TL olduğu, oransal olarak bu tutarın %24,36 kabul, %.75,64 red oyuna tekabül ettiği, konkordato projesinin alacaklılar toplantısında nitelikli çoğunluğu haiz olarak kabul edilmediği, ancak alacaklı …’ün mahkememize sunmuş olduğu 10/12/2019 tarihli dilekçesinde konkordato projesini ve teklifini kabul ettiği, kabul beyanından vazgeçilemeyeceği, bu kabul beyanının geçerli sayılması gerektiği, bu itibarla davacı … açısından toplam 5 alacaklının da %100 oranında kabul edildiği dikkate alınarak bu şekilde konkordato projesinin İİK’nın 302/2 maddesinde aranan nisabın üzerinde kabul edildiği…Sonuç olarak, davacı şirketin konkordato projesinin 20/10/2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında ve sonrasında İİK 302/2 maddesinde aranan nisabın üzerinde alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato tasdik şartlarının oluştuğu….davacı …’nın konkordato projesinin 20/10/2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında ve sonrasında İİK 302/2 maddesinde aranan nisabın üzerinde alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato tasdik şartlarının oluştuğu…Rehinli alacaklılar … Bankası A.Ş., … A.Ş.. … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş. ve … Bankası A.Ş.’den oluşmakta olup, rehinli alacaklılar toplantısına … A.Ş., … A.Ş. ve … Bankası A.Ş. temsilcileri katılmış, ancak rehinli alacaklıların hiçbirisi ile bir anlaşma sağlanamadığı ve herhangi bir protokol ibraz edilmediği….ancak rehinli temin edilen alacaklar konkordato talebinden önce doğduğundan, talep tarihine kadar ödenmemiş faiz bulunmadığından, rehinli malların paraya çevrilmesi durumunda davacı şirketin ekonomik varlığının tehlikeye düşeceğine, konkordato kapsamında yer alan rehinli malların İİK’nun 307 maddesi düzenlenmesi uyarınca bir yıl süre ile satışının ertelenmesine karar vermek gerekmekle” gerekçesiyle, konkordato isteyenlerin taleplerinin kabulüne, konkordato tasdik projesi kapsamında kalan tüm borçlarının tamamının projenin tasdik kararının kesinleştiği tarihten itibaren 5 yıl içerisinde 2’şer aylık eşit taksitlerle ödenmesine, rehinli alacaklılara ilişkin konkordato projesinin tasdik talebinin reddine, İİK 307. maddesi uyarınca rehinli malların muhafazası ve satışının tasdik kararından itibaren 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı alacaklılar … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … T.A.Ş. ve … vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 22.09.2021 tarih ve 2021/692 E., 2021/1284 K. sayılı kararıyla; 19.11.2020 tarihli duruşmada konkordato hakkında yapılan yargılamada ilan yapılması haricinde yapılacak işlem bulunmadığından ve karar verilebileceğinden İİK’nun 304/2. maddesi uyarınca yargılamanın uzatılmasına yer olmadığına, duruşma gününün ilanına, komiserler kurulundan ek rapor alınmasına…ve duruşmanın 09.12.2020 tarihine bırakılmasına karar verildiği, 09.12.2020 tarihinde istinafa konu nihai kararın verildiği, istemciler için kesin mühletin 19.11.2020 tarihinde dolduğu, kesin mühlet dolduktan sonra istemcilerin konkordato projelerinin tasdikine karar verilmesinin İİK’nın 304/1. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle, istinaf yoluna başvuran alacaklılar vekillerinin istinaf itirazları incelenmeksizin, HMK’nın 355. maddesi uyarınca Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.12.2020 tarih ve 2018/843 E., 2020/639 K. sayılı kararının kaldırılmasına ve istemcilerin konkordato istemlerinin usulden reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı istemciler tarafından temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 10.02.2022 tarih ve 2021/5708 E., 2022/714 K. sayılı kararıyla; “İİK’nın 304/1. maddesi mahkemenin konkordato hakkındaki kararını herhalde kesin mühlet içinde verilmesi hükmünü getirmiştir. İkinci fıkrası ise ‘Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir’ hükmünü içermektedir.
Bahsi geçen maddede yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması halinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebilecektir. Zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması halinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
304. maddenin 1. maddesi düzenleyici bir hüküm içermekte olup, bu hükme bir sonuç bağlanmamıştır. Kaldı ki ikinci fıkrada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması halinde hakime 6 aylık bir mühlet tanınmıştır. Kanun koyucu abesle iştigal etmez. Kesin mühlet içinde konkordato konusunda karar verilmemesi haline bir sonuç bağlanacaksa bu hükmün kanuna dercedilmesi gerekir. Ayrıca bir sonraki fıkrada hakime 6 aylık bir süre verilmez.
Hakim; kanunda belirlenen bu süreyi ara kararına geçirerek kullanmaya başladığını belirtmek durumunda mıdır? Bu süre kesin mühlet tedbirleri ile ilgili olup, yargılamanın sonuçlandırılması ile ilgisi olmadığından bu soruya olumsuz cevap verilmelidir.
Bu durumda hakim, kendisine komiser tarafından rapor ibraz edilmesini müteakip gereken hızda yargılamasını yapıp konkordatoyu sonuçlandırmalıdır. İİK 304/2 maddesinde yazılı 6 aylık sürenin hakim tarafından yargılama sırasında kullanılması mümkündür.
Somut olayda mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 304/2 madde kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, komiser heyetince nihai rapor 03.11.2020 günü ibraz edilmiş olup bu tarih ile karar tarihi arasında geçen 36 günlük süre, tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında makul kabul edilebilecek niteliktedir. Ayrıca yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek 20 günlük gecikme nedeniyle cezalandırılmaları doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, üçte iki ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilen ve alacaklıların kendilerine iflasa nazaran daha avantajlı bir durum yaratacağı inancıyla muvafakat verdikleri konkordato projesinin salt geç tayin edilmiş duruşma günü nedeniyle usulden reddedilmesi, onların da daha az oranda tatmin edilmesi sonucunu doğurabilecektir. Oysa, böyle ağır sonuçlar doğuran işlemin sorumlusu, ne alacaklılar ne de borçludur.
Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış…” gerekçesiyle, Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizin 26.04.2022 tarih ve 2022/592 E., 2022/691 K. sayılı kararı ile;
“Aynı Kanun’un 304’üncü maddesinde “Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.
Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde belirtmek gerekir ki, mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlaması beklenir. Mühletin başlangıcı ve sonu belli olduğundan Yasa mühlet için öngörülen sürelerin aşılması ihtimalini öngörmemiştir. Ancak bu ihtimal her zaman söz konusu olabilir. Sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle bu sürelerin hukuki niteliğini belirlemekte yarar vardır. Mühlet hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden değildir. Bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesi söz konusu değildir. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin etkilerini düzenleyen maddeleri (m.294-297) hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmamakta, bunların kullanılmasını sınırlamakta ya da ertelemektedir. Aynı nedenle mühletlerin kesilmesi ve durmasından da söz edilemez. Eğer yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımı mühletin koruyucu etkisinin sona ermesidir.
Her ne kadar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 10.02.2022 tarih, 2021/5708 E. ve 2022/714 K. sayılı kararında; İcra ve İflâs Kanunu’nun 304’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının düzenleyici bir hüküm içerdiği ve bu hükme bir sonuç bağlanmadığı, kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği ve böyle bir sonuç öngörse idi bunu yasada açıkça göstereceği ve hakime ilave süre verilmeyeceği; tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında bu sürenin aşılabileceği;
Yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan istemcilerle konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek bir gecikme yüzünden cezalandırılmasının doğru olmadığı, böyle bir durumun alacaklıları da zarara uğratacağı belirtilmiş ise de bu düşüncelere iştirak edilememiştir. Şöyle ki;
7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühlet hiç yoktu ve kesin mühlet sadece üç aydı. Kesin mühlet gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabiliyordu. O dönemde de gerek mühlet işlemleri ve gerek tasdik yargılaması bu süre içinde yapılıyordu. Getirilen yenilikle uzatmasıyla birlikte beş ay geçici mühlet ve uzatmasıyla birlikte on sekiz ay kesin mühlet kabul edilmiş, işlemler ve yargılama süreci için komiserlere yirmi üç aylık bir süreç verilmiştir. Bu sürecin verimli kullanılmaması öncelikle ve kesinlikle komiserlerin sorumluluğundadır. Komiserlerin bu süreyi kötü kullanmasının, bu kapsamda mahkemeye inceleme yapma olanağı tanımaksızın geçici mühletin uzatılmasına, kesin mühlet verilmesine ve bunun uzatılmasına karar verilmesini istemeleri elbette mahkemenin hatası değildir. Zira konkordatonun uygulamasında asli görevli komiserdir. Komiser oylamayı yapıp, raporunu ve dosyayı sunmadan mahkeme tasdik işlemine girişmez. İcra ve İflâs Kanunu’nun 304’üncü maddesinin 1’inci fıkrası komisere, yargılama yapmak için mahkemeye de süre bırakma yükümlülüğü getirmektedir. Komiserin keyfi davranışları alacaklıların belirsiz, sınırsız bir mühlet ve yargılama süreci ile baş başa bırakılması anlamına gelmemelidir. Kanun koyucu bu süreleri net biçimde belirlerken alacaklılara da alacaklarını alamayacakları, bir diğer ifade ile sabredecekleri azami süreyi göstermek istemiştir.
Sürenin borçlu tarafından kötü kullanılması halinde komiserler buna engel olmalı, komiserler tarafından kötü kullanılması halinde de borçlu komiseri işini hakkıyla yapmaya zorlamalıdır.
Yasalarda birtakım süreler öyle net belirtilmiştir ki, bunların zamanaşımı ya da hak düşürücü süre olduğu anlaşılmakta ve bu sürelerin kaçırılması halinde hukuken doğal sayılan sonuçların ortaya çıkacağı kabul edilmelidir. Söz gelimi ihalenin feshi (İİK m.134/II), sıra cetveline itiraz (İİK m.142/I), iflas masasına kayıt davası (İİK m.235) belli sürelerle sınırlandırılmış fakat bu sürelere uyulmamasının yaptırımı açıkça gösterilmemiştir. Oysa bu süreler geçtikten sonra şikayet yoluna gidildiğinde ya da dava açıldığında red kararı verilmektedir. Bu nedenle Yüksek Dairenin mühletin geçirilmesinin bir yaptırıma bağlanmadığı yönündeki gerekçesine katılmaya olanak bulunamamıştır.
Yine 7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce tasdik kararının kısa bir süre içinde verilmesi gerektiği belirtilmişken (önceki m.296) yapılan yeni düzenlemede tasdikin mühlet içinde olması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Bir yasa değişikliğinde açık ve yeni bir düzenleme yapılmışsa kanun koyucunun önceki dönemde yaşanan bir sorunu çözmek istediği düşünülmeli, yasa bu şekilde yorumlanmalıdır.
Diğer taraftan bu sürenin ucu açık ve belirsiz biçimde uzatılması daha büyük bir tehlike arz etmektedir. İşlemlerin uzadığından söz edilerek 5-10 yıllık sürelerle tasdik işlemlerinin sürüncemede bırakılması ihtimali gündeme gelebilecektir. İflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerin yasadan çıkartılmasının gerekçelerinden biri de aslında beş yıl olan sürenin çeşitli vesilelerle uzatılması idi. Yargıtay’ın yorumu ile bu tehlikenin konkordatoda da ortaya çıkabileceği söylenebilecektir. Kaldı ki, kaç günlük gecikmenin makul, kaç günlük gecikmenin fazla olduğunu saptamak da objektif bir kritere bağlanabilecek bir husus değildir.
Son olarak mühletin hükümleri yasada açıkça gösterilmiştir. Bu dönemde takip, bir kısım sözleşmelerin feshi vs yasaklanmıştır. Mühletin sona ermesi halinde yargılamaya hala devam edilse bile alacaklılar mühletin sağladığı koruma kalktığı için borçlu hakkında takiplere devam edebilecek ve sözleşmeleri feshedebilecektir. Kanun koyucunun tasdik yargılamasını süreyle sınırlaması altında yatan nedenlerden biri de bu olmalıdır.
Mühlet, yukarıda da belirtildiği gibi ne bir zamanaşımı süresi ne de bir hak düşürücü süredir. Mühlet usuli bir süredir ve hakim tarafından, yasanın öngördüğü uzatma halleri dışında uzatılıp kısaltılamaz (HMK m.90). Bu sürenin aşılmasında mahkemenin kusurundan da söz edilemez. Süre aşılmışsa bu komiserin sorumluluğundadır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulaması da bu yöndedir: Yargıtay 11. HD, 25.12.1989 gün ve 1989/8872-7469 E.K (bkz. Eriş, G.: Uygulamalı İflas ve Konkordato Hukuku, Ankara 1991, s.842).
Nitekim öğretide Postacıoğlu, Berkin, Buruloğlu/Reyna sürenin geçirilmesi halinde esasa girişilmeden talebin usulden reddine karar verileceğini ifade etmiştir (Postacıoğlu, İ.E.: Konkordato, Ankara 1965, s.89, n.61; Berkin, N.: İflas Hukuku, 3.b., İstanbul 1970, s.564; Buruloğlu, E./Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.56).
Yine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 10.02.2022 tarih ve 2021/5708 E., 2022/714 K. sayılı kararında, mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 304/2 madde kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, mahkemece İİK’nın 304/2. maddesi kapsamında mühlet hükümlerinin devamına dair bir karar verilmemiş olması durumunda; kesin mühletin sona ermesi ile mühletin koruyucu etkisinin ortadan kalktığını bilen alacaklılar borçlu hakkındaki icra takiplerine devam edebilecek, sözleşmeler feshedilebilecektir. Bu nedenlerle, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin, mahkemece kesin mühletin dolduğu tarihten sonraya duruşma günü verilmesinin mühlet hükümlerinin devamına zımnen karar verilmiş olduğu yolundaki görüşüne katılmak mümkün olmamıştır.”
Gerekçesiyle, Dairemizin 22.09.2021 tarih ve 2021/692 E., 2021/1284 K. sayılı kararında direnilmesine, alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, diğer yönlerden önceki kararımız doğrultusunda hüküm kurulmuştur.
Dairemiz kararının konkordato isteyenler vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulu’nun 09.11.2022 tarih ve 2022/6-671 E., 2022/1463 K. sayılı kararıyla; konkordatonun hukuki niteliği, sürece ve sonuçlarına ilişkin hukuki düzenlemeler açıklandıktan sonra, ” Somut olayda 19.11.2020 tarihinde kesin mühlet süresi dolmuş ise de, İİK’nın 304/2. maddesinde, mahkemece kesin mühlet içerisinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde hâkime altı aylık ek mühlet tanınmıştır. Mahkemece bu altı aylık sürenin yargılama sırasında kullanılması mümkün olup, 19.11.2020 tarihli ara karar ile de tasdik duruşmasının 09.12.2020 tarihine bırakılmasıyla İİK’nın 304/2. maddesinde belirtilen altı aylık ek sürenin hâkim tarafından zımnen kullanıldığının kabulü gerekmektedir. Ayrıca komiserler kurulunun nihaî raporu 05.11.2020 tarihinde mahkemeye teslim edilmiş olup, bu tarih ile karar tarihi arasında otuz dört günlük süre geçmiştir. Bu sürenin ilân işlemleri, itirazların sunulması, incelenmesi ve mahkemece yapılacak değerlendirmeler dikkate alındığında makul olarak kabul edilecek bir süre olduğu, mahkemece de kesin mühletin bitiş tarihi olan 19.11.2020 tarihinden sadece yirmi gün sonra 09.12.2020 tarihinde tasdik kararının verildiği de göz önüne alındığında yargılama süresine etkisi bulunmayan ve kusuru olmayan konkordato talep edenler ile projeye kabul oyu veren alacaklıların aleyhine olacak şekilde yirmi günlük gecikme nedeniyle bu kişilerin aleyhine yorum ve değerlendirme yapılması doğru değildir.
46. Mahkemece geç tayin edilen tasdik duruşması nedeniyle talebin usulden reddedilmesi, alacaklıların, ileride verilebilecek muhtemel bir iflâs kararına göre daha avantajlı durumda bulanacakları düşüncesiyle kabul ettikleri projeye oranla daha az tatmin edilmesi sonucunu doğurabileceğinden böyle bir sonuçtan alacaklılar ve konkordato talep edenleri sorumlu tutmak doğru değildir.
47. Bu durumda bölge adliye mahkemesince mühlet içerisinde karar verilmediği gerekçesiyle konkordato tasdik talebinin usulden reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır.
48. Hâl böyle olunca; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.” gerekçesiyle, Dairemizin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizin 11.04.2023 tarih ve 2023/312 E., 2023/663 K. sayılı kararıyla; “I-1-…Kararların ne şekilde oluşturulacağı ve kaleme alınacağı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294 ve izleyen maddelerinde açıkça gösterilmiştir. Bu bağlamda bir mahkemenin “zımnen” karar verebileceği düşünülemez. Üstelik somut olayda İlk derece Mahkemesince kesin mühletin son günü yapılan 19.11.2020 tarihli duruşmada konkordato hakkında yapılan yargılamada ilan yapılması haricinde yapılacak işlem bulunmadığından ve karar verilebileceğinden İİK’nun 304/2. maddesi uyarınca yargılamanın uzatılmasına yer olmadığına açıkça karar verilmiş, yine de yapılacak işlemler nedeniyle duruşmanın 09.12.2020 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir.
Üstelik geçici ve kesin mühletin uzatılması ve tasdik yargılaması sırasında mühletin etkilerinin devamına ilişkin kararlar sınırsız biçimde takdire bırakılmamış, bu imkân “güçlük arz eden özel durumlar” söz konusu ise kabul edilmiştir (İİK m.289/V).
Yasa’nın keyfiyete bırakmadığı bu husus karar gerekçesinde açıkça gösterilmeli; bir diğer ifade ile bu uzatma mutlak (zımni değil) yazılı bir kararla yapılmalıdır. Bu gerekliliğin sebepleri açıkça gösterilmelidir: bugüne kadar neler yapıldı, hangi iş ve işlemler neden yetiştirilemedi, uzatılacak süre içinde neler hangi sürelerde yapılacak vb (Tanrıver, S.: Konkordato Mühletinin Uzatılması, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Yıl: 1995, S.3, s.409 vd.). Üstelik mahkeme bunu yaparken komiserlerin gereksiz gecikmelerini telafi etmek zorunda da değildir.
Şu husus da önem arz etmektedir:
Gerek mühletlerin uzatılması ve gerek tasdik yargılaması aşamasında mühletin etkilerinin devamına karar verilmesi aslında, mühlet verilmesi ile ortaya çıkan yasal sonuçların sürdürülmesini amaçlayan birer ihtiyati tedbir niteliğindedir. Bunlar yasal sonuç olmasına rağmen özellikle icra daireleri mahkemelerden ara kararı şeklinde tedbir kararı getirilmesini istemektedir.
Zımnen ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin kabulü halinde bunun infaz kabiliyeti olmayacak ve borçlu da bu yasal sonuçlardan ve tedbirlerden layıkıyla yararlanamayacaktır.
Yukarıda açıklandığı üzere, mahkemece İİK’nın 304/2. maddesi kapsamında mühlet hükümlerinin devamına dair bir karar verilmemiş olması durumunda; kesin mühletin sona ermesi ile mühletin koruyucu etkisinin ortadan kalktığını bilen alacaklılar borçlu hakkındaki icra takiplerine devam edebilecek, sözleşmeler feshedilebilecektir. Bu nedenlerle, bozma ilamındaki mahkemece kesin mühletin dolduğu tarihten sonraya duruşma günü verilmesinin mühlet hükümlerinin devamına zımnen karar verilmiş olduğu yolundaki görüşe de katılmak mümkün olmamıştır.

2-Ne var ki, HMK’nın 372/(7) maddesi uyarınca; “Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur.”
Hukuk Genel Kurulunca, “işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerek”tiğine dair Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyulması gerektiği belirtilerek Dairemizin direnme kararı bozulmuştur.
İcra ve İflas Kanunu’nun 304/1. maddesinin ikinci cümlesine göre “Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır.” İstemciler hakkında verilen kesin mühlet, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin ve Hukuk Genel Kurulunun kabulüne göre altı aylık uzatma yetkisinin zımnen kabulü halinde dahi kesin mühlet hükümlerinin sona erdiği 09.12.2020 tarihinden bu yana iki yıldan fazla zaman geçmesi üzerine fazlasıyla dolmuştur.
Bu sürenin Yargıtay 6. Hukuk Dairesi ve Hukuk Genel Kurulu kararlarında benimsenen “makul bir süre” olmadığı açıktır. Dairemizce İİK’nın emredici nitelikte 304. maddesine aykırı olarak kesin mühletin dolmasından sonra tasdik kararı verilmesi mümkün değildir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin ve Hukuk Genel Kurulunun bozma kararlarının konusu olan Dairemiz kararında İlk derece aşaması yönünden kesin mühletin dolmuş olduğu gerekçesiyle istemcilerin konkordato istemlerinin usulden reddine dair karar verilmişti. Bu defa İlk derece aşamasından sonraki dönemde kesin mühletin dolmuş olması nedeniyle aynı kararın verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve konkordato isteminin usulden reddine, alacaklılar … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … T.A.Ş. ve … vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Dairemiz kararına karşı istemciler vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 28.09.2023 tarih ve 2023/2676 E., 2023/3041 K. sayılı kararıyla, “Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde; gelinen aşamada ve geçen zaman içinde kesin mühlet süresinin zaten dolmuş olduğuna atıf yapmış ise de, bu gerekçe hatalı bir değerlendirmeye dayanmakta olup, kanun yolunda geçen sürenin konkordato talep edenler aleyhine olacak şekilde yorumlanması doğru görülmemiştir. Taleplerin usulden reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararı; yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan talep edenlerin ve ayrıca konkordatoya kabul oyu kullanmış olan alacaklıların cezalandırılması sonucunu doğuracaktır.
Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, hatalı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış,” gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Alacaklı … Bankası A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; şirketin kaynakları ile projenin orantılı olması şartının istemci şirket yönünden gerçekleşmediğini, şirktetin geçici ve kesin mühlet ve süre uzatmaları dahil 19 ayda hiç bir birikim sağlamadığını, borca batıklık oranını artırdığını, bu durumun alacaklıları zarara sokan bir eylem olduğunu, mahkemece komiser maaşlarını dahi ödeyemeyecek durumda olan şirkete ek süre verilmesinin kabul edilemeyeceğini, şirketin gelirlerine göre borcunu ancak asgari 15 yılda ödeyebileceğini, konkordato projesi ile öngörülen vadenin çok uzun olduğunu, tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren ödeme yapılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemece istemci şirketin rehinli alacaklılar ile ilgili konkordato tasdik talebinin reddine karar verildiği halde bu gerekçeyle çelişir şekilde rehinli malların muhafaza ve satışının bir yıl süreyle ertelenmesine karar verildiğini, İİK’nın 307. maddesindeki erteleme koşullarının oluşmadığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve borçluların isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı … Bankası A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde, öncelikle mahkemece verilen geçici mühlet ve kesin mühlet kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, konkordato tasdik projesi kapsamında kalan tüm borçların tasdik kararının kesinleşmesinden itibaren 5 yıl içerisinde 2’şer aylık taksitlerle ödenmesinin alacaklıların zararına olacağını, mahkemece bildirdikleri alacaklarının değil, borçlu firmanın kayıtlarında yer alan tutarın nisaba esas alındığını, konkordato isteyen … için kabul edilen projede kefalet alacaklarına yer verilmediğini, müvekkili banka lehine tesis edilmiş ipotek bulunmasına rağmen ön projede ve konkordato komiserler kurulu raporlarında rehinli alacak olarak değerlendirilmediğini, mahkemece İİK 307. maddesinde sayılan şartlar oluşmadığı halde rehinli malların muhafazası ve satışının tasdik tarihinden itibaren 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verildiğini belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve istemcilerin konkordato taleplerinin ayrı ayrı reddine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı … Bankası A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili Bankaca bildirilen konkordato isteyen …’dan olan alacaklarının nisapta hiç bir şekilde dikkate alınmadığını, …’nın diğer istemci şirkete kullandırılan kredilere müteselsil kefil sıfatıyla imza attığını, … firması yönünden bildirilen tüm alacaklarının rehinli olarak tespiti sağlanmış olmakla birlikte diğer istemcinin müvekkili Bankaya olan ve bildirilen kefalet borcunun dikkate alınmadığını, …’nın konkordatosunun tasdiki için İİK’da öngörülen yasal koşulların oluşmadığını, bilirkişi raporlarında istemci … yönünden İİK’nın 305. maddesinde yer alan koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği hususuna yer verilmediğini, konkordato ile teklif edilen tutarın borçlu …’nın kaynakları ile orantılı olup olmadığı hususunun incelenmediğini, …’nın projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığını, kaldı ki …’nın konkordato projesinin tasdiki için yasanın öngördüğü alacak ve alacaklı çoğunluğunun kabul oyu sağlamamasına rağmen eksik nisap ile tasdik yönünde hatalı karar verildiğini, öte yandan öngörülen vadenin hayatın olağan akışına aykırılık teşkil edecek ve alacaklıların zararına neden olacak derecede uzun olduğunu, borçlu …’nın konkordato talebinin İİK’nun 286, 287. ve ilgili diğer maddelerinde yer alan yasal düzenlemelere uygun bulunmadığını belirterek, İlk derece Mahkemesinin istemci … hakkındaki kararının kaldırılmasına ve istemin reddine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı … Bankası A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; İlk derece Mahkemesi kararında ödemelerin çok uzun bir vadeye yayıldığını, üstüne üstlük bu vadenin başlangıcının da kararın kesinleşmesine bağlandığı, kararın bu yönüyle alacaklılara zarar verecek ve alacaklıların alacaklarına kavuşmasını engelleyecek nitelikte olduğunu, diğer yandan kararda istemci şirketin rehinli alacaklılara ilişkin tasdik talebinin reddine karar verilmesine rağmen bu red gerekçesi ile çelişir şekilde İİK 307. maddesi uyarınca rehinli malların muhafazası ve satışının tasdik kararından itibaren 1 yıl süreyle ertelenmesine karar verildiğini, İİK. 307. maddesinde hükme bağlanmış olan rehinli malın muhafaza ve satışının ertelenmesi şartlarının somut dava açısından gerçekleşmediğini, ayrıca istemci firmanın projenin gerçeklemesi için sağlamayı öngördüğü kaynağın yeterli olmadığı ve sağlayamayacağı, projenin gerçekçi ve uygulanabilir olmadığı ve başarıya ulaşmasının temenniden ibaret olduğunun açık olduğunu, öte yandan İİK 308/B-2 gereği depo kararı verilmemesinin de oluşa ve alacaklıların menfaatlerine uygun olmadığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve istemin reddine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı … T.A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; müvekkilinin istemci şirketten genel kredi sözleşmelerine dayalı nakdi ve gayri nakdi alacakları bulunduğunu, kullandırılan kredilerin teminatı olarak müvekkili lehine istemci şirkete ait taşınmaz üzerine ipotek tesis edildiğini, her ne kadar İİK 307. maddesi uyarınca rehinli malların muhafazası ve satışının tasdik kararından itibaren 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verilmişse de ertelemenin şartlarının somut olayda gerçekleşmediğini belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve konkordato isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.

Alacaklı … vekili istinaf dilekçesinde; istemci … yönünden, …’nın beş adet alacaklısından dördü kabul oyu vermişse de, müvekkili toplantıya katılmamakla red oyu verdiğini, bu şekilde alacak nisabı bakımından aranan çoğunluğun sağlanmadığını, bu sebeple diğer tasdik şartlarının değerlendirilmesine gerek kalmaksızın konkordato tasdik talebinin reddinin gerektiğini, müvekkilince sunulan 20.12.2018 tarihli dilekçe ile konkordatonun tasdikinin talep edildiğini ve bildirilen alacak miktarının tamamen kabul gördüğünü, nihai rapor ile de istemci … bakımından konkordato projesinin nitelikli çoğunluğu haiz olarak kabul edilmediğinin tespit edildiğini, komiserler kurulunun 17.11.2020 tarihli ara raporunda, … 20.12.2018 tarihli beyanı ile konkordatonun tasdikini talep etmiş ise de bu durumun İİK 302. madde gereğinde geçerli bir oy beyanı olmayacağı değerlendirilerek alacaklılar toplantısına katılmayan ve takip eden 7 gün içerisinde de iltihaklar sonucu toplanan oylarda da kabul oyu bulunmayan … bakımından red oyu verilmiş olacağı görüşünün bildirildiğini, mahkemece kabul oyundan sonradan vazgeçmenin mümkün olmadığına değinilmiş ise de müvekkilinin usulüne uygun bir kabul oyu olmadığını, Doktrinde alacaklının red oyunu sonradan kabul oyuna çevirebileceği ancak kabul oyunun sonradan red oyuna çevrilemeyeceği kabul görmekte ise de müvekkilinin alacaklılar toplantısına katılmadığını ve usulüne uygun kabul beyanında bulunmadığını, dosyaya sunulan proje ve hazırlanan tüm raporlar şirket ile ilgili olup şahsın aktif pasif mal varlığının dahi tespit edilmediğini, şahsın konkordato talebinde iyi niyetli olup olmadığının ve süreç öncesinde kötü niyetli olarak mallarını eksiltip eksiltmediği hususlarının araştırılmadığını, konkordato komiserlerinin İİK 288. madde gereği borçlunun mevcuduna ilişkin defter tutmak ve mevcudun kıymet takdirlerini yaptırmak yükümlülüklerini yerine getirmediğini, şahıs konkordatosunun şirkete ait ön projeye cümle eklenmesi suretiyle hazırlandığını; istemci şirket yönünden, ön projede ve dava dilekçesinde çelişkiler bulunduğunu, dava dilekçesinde iflas halinde alacakların %60’ının tahsil olunacağı belirtildiği halde ön projede iflasta konkordatoya tâbi alacakların tahsil edilemeyeceğinin belirtildiğini, bu hususun mali tabloların tutarsız olduğunu ve projenin herhangi bir şekilde bağımsız denetim sürecinden geçmediğini ortaya koyduğunu, yine projede amme alacaklarının konkordatoya tâbi alacaklar listesine alındığını ve 30. ayda ödenmesinin planlandığını, şirketin geçici ve kesin mühlet süre uzatmaları ile yaklaşık 19 ayda aktiflerini tüketerek borca batıklık oranını artırdığını, gelinen aşamada mahkemesin komiser maaşlarını dahi ödeyemeyecek durumda olan şirkete ek süre vermesinin kabul edilemeyeceğini, şirketin işletme genel yönetim giderlerini dahi karşılayamadığını, istemci şahıs ve şirketin konkordatolarının tasdik edilmesinin alacaklıların zararına olacağını, istemci şirketin mevcutlarında rayiç değerlemeye tabi 20.000.000,00 TL civarında konut stoğu bulunmasına karşın alacaklıların 5 yıl gibi bir vadeye mahkum edilmesinin konkordato mevzuatına aykırı olduğunu, bu durumun konkordato ilkeleri ve dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını, şirket vekilinin ikrar ettiği üzere şirketin elindeki rehinsiz taşınmazlar borcu karşılıyor ise konkordato isteminin reddedilmesi ya da projeye varlık satışı da eklenerek ödeme vadelerinin kısaltılması gerektiğini, şirketin bilançosunun fiktif hesap hareketlerinden oluştuğunu, ortaklara borçların arttığını, stoklarda hiçbir hareket olmaması sebebinin açıklanması gerektiğini, alacaklılar için iflas durumu veya konkordatonunun reddi durumunun daha faydalı olacağını, İİK’nın 286. maddesindeki bilgi ve belgeler tam ve eksiksiz olarak sunulmadan karar verildiğini belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve borçluların konkordato taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I-Alacaklı … Bankası vekilinin istinaf itirazı yönünden;
Alacaklı … Bankası A.Ş. vekilince İlk derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuşsa da, 30.03.2022 tarihli dilekçesiyle istinaf başvurusundan feragat ettiği, vekaletnamesinde kanun yollarına başvurmaktan feragat yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle, HMK’nin 349/2. maddesi uyarınca, alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
II-Alacaklılar …Bankası A.Ş. ve … T.A.Ş. vekillerinin istinaf itirazları yönünden;
Adı geçen alacaklıların rehinli alacaklılar oldukları anlaşılmaktadır. İİK’nın 308/c maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca rehinli alacaklıların rehnin kıymetini karşılayan miktardaki alacakları konkordatonun kapsamı dışındadır.
Bu alacaklılar vekillerince, İlk derece Mahkemesinin 09.12.2020 tarihli kararının 4. bendindeki, “İİK 307. maddesi uyarınca rehinli malların muhafazası ve satışının tasdik kararından itibaren 1 yıl süre ile ERTELENMESİNE,” dair hükme yönelik istinaf başvurusunda bulundukları görülmüştür.
Dairemizin 22.09.2021 tarih ve 2/021/692 E., 2021/1284 K. sayılı kararıyla İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmış olduğu ve gelinen aşama gözetilerek, artık bu konuda istinaf yoluna başvurmakta hukuki yararları kalmadığı anlaşıldığından, alacaklılar … Bankası A.Ş. ve … T.A.Ş. vekillerinin istinaf başvurularının usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
III-Alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin alacaklarının nisaba tam olarak dahil edilmediğine dair istinaf itirazı yönünden;
Alacaklı … Bankası tarafından alacaklarının tamamının nisaba dahil edilmediği ve istemci …’nın kefalet borçlarına yer verilmediği ileri sürülmüştür.
İcra ve İflas Kanunu’nun 300. maddesi uyarınca konkordato komiseri, yazdırılan alacaklara karşı borçlunun beyanını alır. Borçlunun itiraz ettiği alacaklar çekişmeli hale gelir. Kanun çekişmeli alacaklara iki sonuç bağlamıştır. İlk olarak çekişmeli alacakların nisaba ne şekilde katılacağına mahkeme karar verir (İİK m.302/VI). Nitekim somut olayda, alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin bu hususta mahkemeye yaptığı başvuru reddedilmiştir. Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu bağlamda çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkan sağlanmıştır (İİK m.308/b).
Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
IV-Alacaklı … Bankası A.Ş.’nin diğer, alacaklı … Bankası A.Ş.’nin tüm istinaf itirazları yönünden;
İcra ve İflas Kanunu’nun 285. maddesine göre konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için talep edebileceği kolektif (külli) bir tasfiye biçimidir.
İİK’nın 305. maddesinde aranan konkordatonun tasdiki şartları kamu düzenine ilişkin olup, mahkeme bunların varlığını re’sen araştırır. Gerekli koşulların bulunmadığını tespit ederse, talebin reddine karar verir. Bahsi geçen maddede sayılan tasdik şartlarından bir tanesi de, konkordato projesinde teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartıdır.
Somut olayda istemci … ve Tic. Ltd. Şti.’nin mali tabloları, kayyım raporları ve dosya kapsamından, faaliyetlerine devam ettiği, borca batık olmadığı, şirketin nakit ya da nakde kolaylıkla çevrilebilen (dönen) varlıklarının, bir yıl içinde ödenmesi gereken (kısa vadeli) borçlarını karşılayabilecek konumda olduğu, özellikle ülke ekonomisindeki enflasyonist ortama rağmen ödemelerin faiz önerilmeksizin tasdik kararının kesinleşmesinden sonra beş yıla yayıldığı dikkate alındığında, İİK’nın 305/1-b maddesindeki, teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartının gerçekleştiğinin kabulü mümkün değildir. (Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 25.01.2023 tarihli 2022/5366 E., 2023/247 K. sayılı kararı da aynı yöndedir.)
Buna göre Dairemizce, alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin diğer, alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca İlk derece Mahkemesi kararı düzeltilerek istemci şirketin tasdik talebinin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
V-Alacaklı … vekilinin istinaf itirazları yönünden:
Adı geçen alacaklı tarafından, 27.11.2018 talep tarihinden kısa bir süre sonra sunulan 10.12.2018 tarihli dilekçede, istemci şirket ile ticari ilişkileri olduğunda söz edilmesine karşın … tarafından adına keşide edilmiş çekler sunularak alacak kayıtlarının yapılması ve istemci şirketin konkordato tasdik talebinin kabulüne karar verilmesi talep edilmiştir.
Konkordato komiserler kurulunca, sunulan çeklerin … tarafından keşide edilmiş olması dikkate alınarak alacaklı …, istemci …’nın alacaklıları arasında gösterilmiş olup, alacaklı …’ün alacaklılar toplantısına katılmamış olması ve 7 günlük iltihak süresinde oyunu açıklamamış olması nedeniyle …’nın konkordato projesinin İİK’nın 302/2. maddesindeki çoğunlukla kabul edilmemiş olduğu tespiti yapılmış; 17.11.2020 tarihli ek raporda da, alacaklı …’ün 10.12.2018 tarihli dilekçesindeki kabul beyanının İİK’nın 302. maddedeki şartları haiz olmadığı, bu kabul beyanının geçerli olup olmadığının Mahkemenin takdirinde olduğu görüşü bildirilmiştir,
İlk derece Mahkemesince ise, …’nın konkordato projesinin 1 red oyuna karşılık 4 alacaklı tarafından kabul edildiği, alacak miktarına göre projeyi kabul eden alacak miktarının 425.000,00 TL, red eden alacak miktarının ise 1.320.000,00 TL olduğu, oransal olarak bu tutarın %24,36 kabul, %.75,64 red oyuna tekabül ettiği, konkordato projesinin alacaklılar toplantısında nitelikli çoğunluğu haiz olarak kabul edilmediği, ancak alacaklı …’ün mahkemeye sunmuş olduğu 10/12/2019(2018 olmalı) tarihli dilekçesinde konkordato projesini ve teklifini kabul ettiği, kabul beyanından vazgeçilemeyeceği, bu kabul beyanının geçerli sayılması gerektiği, bu itibarla davacı … açısından toplam 5 alacaklının da %100 oranında kabul edildiği dikkate alınarak bu şekilde konkordato projesinin İİK’nın 302/2 maddesinde aranan nisabın üzerinde kabul edildiği sonucuna varılmıştır.
Ne var ki, yukarıda özetlendiği üzere alacaklı … tarafından sunulan dilekçede istemci şirketin konkordato tasdik talebinin kabulüne karar verilmesi istenmiş olup, dilekçe istemci …’nın konkordato projesi yönünden açık bir kabul beyanı içermemektedir.
Buna göre, İlk derece Mahkemesince istemci …’nın konkordato projesi İİK’nın 302/3. maddesindeki alacak çoğunluğu ile kabul edilmemesine karşın, alacaklılarının tamamı tarafından kabul edildiğinin kabulü doğru olmamıştır.
Bu nedenlerle, alacaklı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek, istemci …’nın konkordato tasdik talebinin reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle; HMK’nin 349/2. maddesi uyarınca, alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun feragat nedeniyle REDDİNE,
II-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle; alacaklılar … Bankası A.Ş. ve … T.A.Ş. vekillerinin istinaf başvurularının USULDEN REDDİNE,
III-Yukarıda (III) nolu bentte açıklanan nedenlerle; alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin alacaklarının nisaba dahil edilmediğine ilişkin istinaf sebeplerinin REDDİNE,
IV-Yukarıda (IV) nolu bentte açıklanan nedenlerle, alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin diğer, alacaklı … Bankası A.Ş. vekilinin tüm, (V) nolu bentte açıklanan nedenlerle, alacaklı … vekilinin istinaf başvurularının kabulüne, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.12.2020 tarih ve 2018/843 E., 2020/639 K. sayılı kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“1-İstemciler … Limited Şirketi ile …’nın konkordato tasdik taleplerinin REDDİNE,
2-Rehinli alacaklılarla ilgili İlk derece Mahkemesi kararı kesinleştiğinden bu konuda yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-İlk derece Mahkemesince kayyım olarak atanan mali müşavir …’ın görevinin Dairemizin ilk karar tarihi olan 22.09.2021 tarihi itibariyle sona erdiğinin tespitine,
4-Tedbir kararlarının 20.11.2020 günü itibariyle sona erdiğinin tespitine,
5-Komiserler Kurulunun görevinin 20.11.2020 günü itibariyle sona erdiğinin tespitine,
6-Harçlar Kanununu uyarınca alınması gereken (269,85×2=)539,70 TL. karar ve ilam harcından, peşin alınan 35,90 TL.’nin düşümü ile kalan 503,80 TL.’nin istemcilerden alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
7-İstemciler tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
8-İcra ve İflas Kanunu’nun 306/son maddesi uyarınca Dairemiz kararının hüküm fıkrasının aynı Yasa’nın 288. maddesi uyarınca ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine,
9-İstemciden alınan tasdik harçlarının talebi halinde ve karar kesinleştiğinde kendisine iadesine,
10-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak iadesine,”
V-İstinaf eden alacaklılar tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde iadesine,
VI-Kararın istemciler vekili ile istinaf yoluna başvuran alacaklılar vekillerine tebliğine, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
05.12.2023 tarihinde, konkordato talep edenler vekilinin yüzüne karşı, diğerlerinin yokluğunda, İİK’nın 308/a maddesi uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 05/12/2023

Başkan Üye Üye Katip