Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2023/1283 E. 2023/1598 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ

(U Y M A – İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2023/1283
KARAR NO : 2023/1598

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/07/2021
ESAS-KARAR NUMARASI : 2020/534 E.-2021/521 K.
İSTEMCİLER :
VEKİLLERİ :
ALACAKLILAR :

Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 18.05.2023 tarih ve 2022/2504 E., 2023/1902 K. sayılı kararıyla; Dairemizin 13.04.2022 tarih ve 2022/552 E., 2022/621 sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi üzerine HMK’nın 373/3. maddesine göre duruşma açılmasına karar verildi, dosya incelendi;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
İstemciler vekili 02.11.2020 tarihli dilekçesinde; Sermaye Piyasası Kurulunun 02.12.2011 tarihli kararıyla, müvekkillerinin yönetim kurulu üyesi oldukları … A.Ş.’nin faaliyetlerinin, müşterilerine karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmediği gerekçesiyle sürekli olarak durdurulmasına, 2499 sayılı SPK’nun 46/h maddesi gereğince tedrici tasfiyesine, müvekkillerinin Aracı Kurum’un tüm işlemlerinden sorumlu oldukları gerekçesiyle de şahsi iflaslarına karar verilmesi için dava açılmasına karar verildiğini, bu doğrultuda açılan dava sonunda Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/488 E. ve 2015/377 K. sayılı kararıyla mülga 2499 sayılı Kanunun 46/k ve 6362 sayılı mer’i Sermaye Piyasası Kanunu’nun 98. maddesi gereğince müvekkillerinin şahsi iflaslarına karar verildiğini, karar henüz kesinleşmeden Yargıtay aşamasında tüm borçların SPK Yatırımcıları Koruma Fonu’na müvekkillerince şahsen ödendiğini, bu nedenle tedrici tasfiyenin kapatılmasına karar verildiğini, aracı kurumun iflasının dahi istenmediğini,
2499 SPK’nun 46/B maddesindeki “Tedrici Tasfiye”nin amacı tahsil olup ceza/yaptırım niteliği bulunmadığını, müvekkillerinin kanunun diğer maddelerindeki yaptırım hükümlerinden dolayı beraat ettiğini, Ankara 21. İcra Dairesi (İflas) Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan İflas İdaresince “Genel İflas” usulü izlenerek, Aracı Kurum borçları ile hiç bir ilgisi olmayan, yatırımcılar ve SPK dışındaki 3. kişilerin şahsi alacaklarının da masaya kayıt talebi kabul edilmek suretiyle hak ihlâllerine sebebiyet verildiğini, 2499 sayılı SPK’nun 46/B. maddesindeki “tasfiye işlemlerinde İcra İflas Kanunu hükümleri uygulanmaz.” hükmü uyarınca genel iflas usulünün uygulanmaması, İflas İdare Memurları tarafından müşteri borçlarının tamamen ödendiği tespit edildikten sonra rapor tutularak ticaret mahkemesinden iflasın kaldırılmasının talep edilmesi gerektiğini,
“Şahsi İflas”a ilişkin mer’i 6362 sayılı Kanunun 98. maddesinin gerekçesinde, “Madde ile tedrici tasfiye ve iflas durumlarında uygulanacak tedbirler düzenlenmiştir.” şeklinde bir gerekçeye yer verildiğini, bu gerekçeden de şahsi iflas kararının bir yaptırım olmadığı, tedrici tasfiyeye yönelik bir tedbir olduğunun görüldüğünü, SPK yasasında belirtilen özel tasfiye usulü yerine İİK’ndaki genel tasfiye usulünün izlenilmesi ve şahsi alacaklıların masaya kayıt talebinin kabul edilmesi nedeniyle muaccel olmayan (müeccel) borçların muaccel hale geldiğini, yine şarta bağlı alacakların -henüz şart gerçekleşmemiş olmasına rağmen- masaya kaydedildiğini, aynı şekilde şahsi kefalet nedeniyle doğan borçların da masaya yazılması gerektiğini, dolayısıyla asıl borçlu … A.Ş. için yapılmayan tasfiye işlemlerinin, tali borçlu olan yönetim kurulu üyeleri hakkında yapıldığını,
İleri sürerek, öncelikle telafisi mümkün olmayan zararların önüne geçmek için Ankara 21. İcra (İflas) Dairesi Müdürlüğü’nün 2015/20 sayılı dosyasındaki iflas tasfiye işlemlerinin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, her iki müvekkili hakkındaki şahsi iflas kararının ayrı ayrı kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “…Gerek Mülga 2499 sayılı kanun gerekse halen yürürlükte bulunan 6362 sayılı kanunda tedrici tasfiyeye karar verilen Aracı Kurumların tasfiye işlemlerinde İcra İflas Kanunu, Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağına ilişkin hüküm bulunmakta ise de, aracı kurumun yönetim kurulu üyelerinin Mülga 2499 sayılı kanun 46/1-k maddesi gereğince şahsi iflasları talep edilip iflasa karar verildiğinde iflas tasfiyesinin İcra İflas Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağına veya iflas tasfiyesinin tedrici tasfiye şeklinde yapılacağına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle şahsi iflaslarına karar verilen davacı gerçek kişilerinin iflas tasfiye işlemlerinin İcra İflas Kanunu hükümleri çerçevesinde yapılması gerektiği anlaşılmıştır.
İflas bir külli tasfiye işlemi olup, iflasın açılmasıyla müflisin bütün mal ve hakları iflas masasını oluşturur. İflasın kaldırılması veya kapanması, İcra İflas Kanunu’nun 182 ve 254. maddesindeki şartların gerçekleşmesine bağlıdır. İİK’nun 182. maddesine göre borçlu bütün alacaklılarının taleplerinin geri aldıklarına dair bir beyanname veya tekmil alacakların itfa olunduğu hakkında bir vesika gösterir veya akdolunan konkordato tasdik edilirse mahkeme iflasın kalkmasına ve borçlunun serbestçe tasarrufu için malların kendisine iadesine karar verir. Aynı kanunun nihai rapor ve kapanma kararı başlıklı 254. maddesine göre paralar dağıtıldıktan sonra idare iflasa hükmeden mahkemeye son bir rapor verir. Mahkeme iflasın idaresinde hata ve noksan görürse icra mahkemesine bundan haber verir. Mahkeme tasfiyenin bittiğini anladıktan sonra kapanma kararı verir. İflas idaresince İİK 254. maddesi kapsamında nihai rapor sunulup iflasın kapanması talebi bulunmadığından, davacıların talebi iflasın kaldırılmasını düzenleyen İİK’nun 182. madde kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
Davacılar vekili iflasın kaldırılması talebine gerekçe olarak; şahsi iflasın sebebi olan aracı kurumun tüm borçlarının ödenmiş olmasını göstermiştir. Ancak davacıların şahsi tüm borçlarının ödendiğine yönelik bir iddiada bulunulmamış ve tüm alacakların itfa olunduğuna dair bir delil de bildirilmemiştir. Bu durumda; davacılar hakkında verilen iflas kararı gereğince başlatılan iflas tasfiyesinin İcra İflas Kanunu hükümlerine tabi(i) olduğu dikkate alındığında, İcra İflas Kanunu’nun 182. maddesi gereğince iflasın kaldırılması şartlarının oluşmadığı, şahsi iflas talebinin gerekçesi olan aracı kurumun tedrici tasfiyesinin sona ermesinin ve aracı kurumun tüm borçlarını ödemiş olmasının, davacılar hakkında verilen iflasın kaldırılması sebebi olamayacağı” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı istemciler vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 13.04.2022 tarih ve 2022/552 E., 2022/621 sayılı kararıyla; “İİK’nın 182/2. maddesinin ikinci cümlesi, “…İflâsın kaldırılması hakkında verilen hükme karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir.” hükmünü içermektedir…Somut olayda, mahkemenin gerekçeli kararı istemciler vekiline 17.02.2022 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf başvuru dilekçesi ise 02.03.2022 tarihinde verilmiştir. Yasal on günlük sürenin son günü 27.02.2022 pazar gününe geldiğinden, 28.02.2022 pazartesi günü akşamı dolmuştur. Dolayısıyla istinaf başvuru dilekçesi on günlük istinaf süresi geçtikten sonra verilmiştir. Kararda istinaf süresinin 2 hafta olarak gösterilmesi sonuca etkili değildir.” gerekçesiyle, HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-c maddeleri uyarınca istemciler vekilinin vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı istemciler vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 18.05.2023 tarih ve 2022/2504 E., 2023/1902 K. sayılı kararıyla; “1.Anayasa Mahkemesinin 26.02.2015 tarih ve 2013/3954 Başvuru sayılı kararında; ”Mahkemeye erişim hakkı adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biridir. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğinin kabulü gerekir (B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27).
Anayasa Mahkemesi, mahkemelerce kanun yolu sürelerinin yanlış yazılması nedeniyle tarafların yanıltılması halinde hak ihlalinin oluştuğuna karar vermekle birlikte tazminata ilişkin talepleri “Yargıtay tarafından hak ihlalinin bu aşamada giderilmesi mümkün bulunduğu” gerekçesiyle reddedilmektedir. Bu gerekçe mahkemeler tarafından kanun yolu bakımından yanıltılan tarafın belirlenen süre içinde Kanun yoluna başvurulduğu takdirde Yargıtay tarafından inceleme yapılmasının mümkün olduğuna işaret etmektedir. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından verilen 2021/5 Esas, 2023/2 Karar sayılı ve 28.04.2023 tarihli karar da aynı yöndedir.
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince iflasın kapatılması davası hakkında verilen hükmün istinaf yoluna başvuran davacılar vekiline 17.02.2022 tarihinde tebliğ edildiği, davacılar vekilince yasal on günlük sürenin dolmasından sonra 02.03.2022 tarihinde kayda alınan istinaf dilekçesi sunulduğu görülmüştür. Mahkemece gerekçeli kararda istinaf süresinin 2 hafta olarak belirlendiği, bu sürenin genel hükümler çerçevesinde belirlenen ve Kanunda yazılı olan bir süre olup, tarafın yanılmasına sebep olabilecek mahiyette bulunması sebebiyle mahkemenin, tarafı kanun yolu süresi bakımından yanıltmış olması karşısında davacı vekilinin istinaf isteminin süresinde olduğunun kabulünde zorunluluk vardır.” gerekçesiyle, istemciler vekilinin temyiz isteminin kabulüyle, Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
İstem, şahsi iflasların kaldırılması istemine ilişkindir.
HMK’nın 373/3. maddesine göre duruşma açılmasına karar verilerek istemciler ve alacaklı vekilleri duruşmaya davet edilmiştir.
14.09.2023 tarihli 32409 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun “Hukuk davalarında, hükümde kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi halinde, hatalı gösterilen kanun yolu süresi içerisinde yapılan kanun yolu başvurusunun incelenmesi gerektiği”ne ilişkin, 28.04.2023 tarih ve 2023/5 E., 2023/ 2 K. sayılı kararı gözetilerek, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 18.05.2023 tarih ve 2022/2504 E., 2023/1902 K. sayılı bozma kararına uyulmasına karar verilmiş; istemciler vekilinin istinaf sebepleri incelenmiştir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 356/(2) maddesi uyarınca, istemciler vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 356/(2) maddesi uyarınca, istemciler vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken (269,85×2=) 539,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL.’nin düşümü ile kalan 459,00 TL.’nin istemcilerden alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-İstemcilerce yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak iadesine,
4-İstemcilerce istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
17.10.2023 tarihinde, talep edenler vekilinin yüzüne karşı, İİK’nin 182/2. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17/10/2023

Başkan …
e-imza
Üye …
e-imza
Üye …
e-imza
Katip …
e-imza