Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/1273 – 2023/1596
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(D İ R E N M E – K O N K O R D A T O
İ S T E M İ N İ N U S U L D E N R E D D İ)
ESAS NO : 2023/1273
KARAR NO : 2023/1596
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/10/2020
ESAS-KARAR NUMARASI : 2018/743 E.-2020/419 K.
KONKORDATO İSTEYEN :
VEKİLİ
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 10.04.2023 tarih ve 2023/297 E., 2023/1350 K. sayılı kararıyla; Dairemizin 14.06.2022 tarih ve 2022/823 E., 2022/998 K. sayılı sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi üzerine HMK’nın 373/3. maddesine göre duruşma açılmasına karar verildi, dosya incelendi;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Konkordato isteyen vekili 11.10.2918 tarihli dilekçesiyle; müvekkili şirketin ekonomik dar boğaza girdiğini, borçlarını ödeyememe tehlikesi doğduğunu, nakit akım dengesizliğini gidermek, ödeme kabiliyetinin devamlılığını sürdürmek, itibarını korumak ve olası bir iflas halinden korunmak amacıyla konkordato talep ettiklerini, borçlarını konkordato kararının kesinleşmesinden itibaren 6 ay ödemesiz 24 ayda ödemeyi öngördüklerini belirterek, öncelikle geçici ve kesin mühlet verilmesini, neticeten İİK 305 ve devamı maddeleri gereğince konkordatonun tasdikini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesinin; 22.10.2020 tarih ve 2018/743 E., 2020/419 K. sayılı kararıyla, konkordato talep eden şirket yönünden 11.03.2019 tarihli ara kararı ile İİK’nın 289/3. maddesi gereğince 1 yıllık kesin mühlet verildiği, talep üzerine kesin mühletin 13.03.2020 tarihli ara karar ile 11.03.2020 tarihinden geçerli olmak üzere 3 ay süre ile, 02.07.2020 tarihli ara karar ile 09.09.2020 tarihinden geçerli olmak üzere 1 ay süre ile, 09.10.2020 tarihli ara karar ile ise 09.10.2020 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün süre ile uzatıldığı, İİK’nın 302. maddesi koşullarının gerçekleştiği, gerekçesiyle, konkordato isteyen şirketin konkordato tasdik talebinin adi alacaklılar yönünden kabulüne, adi alacaklıların alacaklarının tamamının, konkordato tasdik tarihinden itibaren 6 ay ödemesiz, 60 ay vade ile faizsiz olarak ödenmesine, konkordato isteyenin rehinli alacaklılara ilişkin konkordato tasdik talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı konkordato isteyen vekili ile alacaklılar… A.Ş., …. A.Ş., … A.Ş. vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 05.07.2021 tarih ve 2021/683 E., 2021/1076 K. sayılı kararıyla; konkordato isteyen vekilinin süresinden sonra sunulan istinaf dilekçesinin reddine, mahkemece istemci şirkete 11.03.2019 günü bir yıl kesin mühlet verildiği, borçlu tarafından mahkemenin inceleme yapmasına olanak bırakacak şekilde 19.02.2020 günü uzatma istendiği, mahkemece kesin mühlet için öngörülen süre dolduktan sonra 13.03.2020 tarihli kararla “kesin mühletin sona ereceği 11.03.2020 tarihinden başlanarak 3 ay süreyle uzatılmasına” karar verildiği, uzatma kararında uzatma süresinin başlangıcı olarak her ne kadar 11.03.2020 günü gösterilmiş ise de sona ermiş ve hüküm ve sonuçlarını tamamen kaybetmiş mühletin uzatılmasına yasal olanak bulunmadığı belirtilerek HMK’nın 353/(1)-b.2 ve 355. maddeleri uyarınca İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek, konkordato isteminin usulden reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesine, kararın niteliğine göre alacaklılar… A.Ş.,… A.Ş. vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı konkordato isteyen vekili ile alacaklılar … A.Ş. vekillerince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 28.03.2022 tarih ve 2021/4882 Esas 2022/1680 Karar sayılı kararıyla, “İcra ve İflas Kanunu’nun ‘Konkordatonun mahkemede incelenmesi’ başlıklı 304. maddesi uyarınca, komiserin nihai raporunu hazırlayıp mahkemeye sunmasıyla birlikte duruşma safahatı başlar. Bu aşamadan önce yapılan duruşmalar mahkemenin dosya takibini sağlamak amacıyla açtığı duruşmalardır. Somut olayda, mahkemece 11.03.2019 tarihinde davacı şirkete 1 yıl süre ile kesin mühlet verildiği ve yukarıda izah edildiği üzere dosyanın takibini sağlamak amacıyla açılan 10.03.2020 tarihinde yapılan duruşma sırasında 1.No.lu ara kararla kesin mühletin 3 ay süre ile uzatılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu karardan sonra verilen 13.03.2020 tarihli ‘kesin mühletin uzatılması’ kararı ise esasa münhasır olmadığı için kesin mühletin usulüne uygun bir şekilde 11.03.2020 tarihinden itibaren 3 ay uzatıldığının kabulü gerekir. Bu itibarla, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin dosyada 13.03.2020 tarihli kararı dayanak yaparak kesin mühletin usulüne uygun olarak uzatılmadığından bahisle usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bu itibarla hükmün bozularak diğer istinaf sebeplerinin incelenmesi için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine iadesi gerekmiştir….” gerekçesiyle, alacaklılar vekillerinin temyiz itirazları incelenmeksizin Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Dairemizin 14.06.2022 tarih ve 2022/823 E., 2022/998 K. sayılı kararıyla; “…Dairemizce İlk derece Mahkemesince usul ve yasaya uygun olmayacak şekilde açılan 10.03.2020 tarihli duruşmada verilen kesin mühletin uzatılması kararı gözden kaçırılarak, 13.03.2020 tarihli Ara Karar esas alınmak suretiyle temyize konu karar verilmiştir.
Bu nedenlerle usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir. …
-Her ne kadar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma kararında, diğer istinaf itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmişse de, gelinen aşamada istemci şirket hakkında verilen kesin mühletin dolmuş olduğu anlaşılmış olup, artık mühletin sağladığı korumaların kalktığı kabul edilmelidir.” denilerek, istemci şirketin konkordato isteminin usulden reddine, kararın niteliğine göre temyiz yoluna başvuran alacaklılar … A.Ş. vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karara karşı konkordato isteyen vekili ile alacaklı … A.Ş. vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 10.04.2023 tarih ve 2023/297 E., 2023/1350 K. sayılı kararıyla; “3. Somut olayda mahkemece konkordatonun tasdikine karar verilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından tasdik kararı kaldırılarak konkordato isteminin usulden reddine karar verilmiştir. Bu kararın Dairemizce bozulması üzerine bu kez Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yeniden konkordato isteminin usulden reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde, gelinen aşamada ve geçen süre içinde kesin mühlet süresinin zaten dolmuş olduğuna atıf yapmışsa da bu gerekçe hatalı bir değerlendirmeye dayanmakta olup kanun yolunda geçen sürenin konkordato talep eden davacı aleyhine olacak şekilde değerlendirilmesi doğru görülmemiştir. Zira yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek gecikme nedeniyle, cezalandırılmaları doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, konkordato sürecinde mahkeme borçlunun talebi üzerine malvarlığının korunması için gerekli tedbirleri almakla görevli olup bu doğrultuda yargılama sürecinde kesin mühletin sonuçlarının devam etmesine karar verebilecekken kanunun aradığı nisapla konkordato istemi tasdik edilen bir şirket yönünden dahi kanun yolunda geçen süre nedeniyle kesin mühletin dolduğundan bahisle konkordato isteminin usulden reddedilmesi hem alacaklıların hem de borçlunun aleyhine olacaktır.
Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür.” gerekçesiyle, alacaklı … A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının reddine, Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I-Dairemizin 14.06.2022 tarih ve 2022/823 E., 2022/998 K. sayılı kararının gerekçesi:
1-İcra ve İflas Kanunu’nun 289. maddesinin üçüncü fıkrasında konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde mahkemece borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği ve komiser atanacağı belirtilmiş, aynı maddenin beşinci fıkrasında da “Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet,… mahkemece altı aya kadar uzatılabilir” hükmü getirilmiştir. Kesin mühletin borçluya, alacaklılara ve sözleşmelere etkisi İcra ve İflas Kanunu’nun 294 ilâ 297. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 304. maddesinde “Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.
Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde belirtmek gerekir ki, mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlaması beklenir. Mühletin başlangıcı ve sonu belli olduğundan Yasa mühlet için öngörülen sürelerin aşılması ihtimalini öngörmemiştir. Ancak bu ihtimal her zaman söz konusu olabilir. Sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle bu sürelerin hukuki niteliğini belirlemekte yarar vardır. Mühlet hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden değildir. Bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesi söz konusu değildir. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin etkilerini düzenleyen maddeleri (m.294-297) hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmamakta, bunların kullanılmasını sınırlamakta ya da ertelemektedir. Aynı nedenle mühletlerin kesilmesi ve durmasından da söz edilemez. Eğer yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımı mühletin koruyucu etkisinin sona ermesidir.
7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühlet hiç yoktu ve kesin mühlet sadece üç aydı. Kesin mühlet gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabiliyordu. O dönemde de gerek mühlet işlemleri ve gerek tasdik yargılaması bu süre içinde yapılıyordu. Getirilen yenilikle uzatmasıyla birlikte beş ay geçici mühlet ve uzatmasıyla birlikte on sekiz ay kesin mühlet kabul edilmiştir.
Yasalarda birtakım süreler öyle net belirtilmiştir ki, bunların zamanaşımı ya da hak düşürücü süre olduğu anlaşılmakta ve bu sürelerin kaçırılması halinde hukuken doğal sayılan sonuçların ortaya çıkacağı kabul edilmelidir. Söz gelimi ihalenin feshi (İİK m.134/II), sıra cetveline itiraz (İİK m.142/I), iflas masasına kayıt davası (İİK m.235) belli sürelerle sınırlandırılmış fakat bu sürelere uyulmamasının yaptırımı açıkça gösterilmemiştir. Oysa bu süreler geçtikten sonra şikayet yoluna gidildiğinde ya da dava açıldığında red kararı verilmektedir.
Yine 7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce tasdik kararının kısa bir süre içinde verilmesi gerektiği belirtilmişken (önceki m.296) yapılan yeni düzenlemede tasdikin mühlet içinde olması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Bir yasa değişikliğinde açık ve yeni bir düzenleme yapılmışsa kanun koyucunun önceki dönemde yaşanan bir sorunu çözmek istediği düşünülmeli, yasa bu şekilde yorumlanmalıdır.
Diğer taraftan bu sürenin ucu açık ve belirsiz biçimde uzatılması daha büyük bir tehlike arz etmektedir. İşlemlerin uzadığından söz edilerek 5-10 yıllık sürelerle tasdik işlemlerinin sürüncemede bırakılması ihtimali gündeme gelebilecektir. İflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerin yasadan çıkartılmasının gerekçelerinden biri de aslında beş yıl olan sürenin çeşitli vesilelerle uzatılması idi. Yargıtay’ın yorumu ile bu tehlikenin konkordatoda da ortaya çıkabileceği söylenebilecektir. Kaldı ki, kaç günlük gecikmenin makul, kaç günlük gecikmenin fazla olduğunu saptamak da objektif bir kritere bağlanabilecek bir husus değildir.
Son olarak mühletin hükümleri yasada açıkça gösterilmiştir. Bu dönemde takip, bir kısım sözleşmelerin feshi vs yasaklanmıştır. Mühletin sona ermesi halinde yargılamaya hala devam edilse bile alacaklılar mühletin sağladığı koruma kalktığı için borçlu hakkında takiplere devam edebilecek ve sözleşmeleri feshedebilecektir. Kanun koyucunun tasdik yargılamasını süreyle sınırlaması altında yatan nedenlerden biri de bu olmalıdır.
Mühlet, yukarıda da belirtildiği gibi ne bir zamanaşımı süresi ne de bir hak düşürücü süredir. Mühlet usuli bir süredir ve hakim tarafından, yasanın öngördüğü uzatma halleri dışında uzatılıp kısaltılamaz (HMK m.90).
Yargıtay’ın yerleşik uygulaması da bu yöndedir: Yargıtay 11. HD, 25.12.1989 gün ve 1989/8872-7469 E.K (bkz. Eriş, G.: Uygulamalı İflas ve Konkordato Hukuku, Ankara 1991, s.842).
Nitekim öğretide Postacıoğlu, Berkin, Buruloğlu/Reyna sürenin geçirilmesi halinde esasa girişilmeden talebin usulden reddine karar verileceğini ifade etmiştir (Postacıoğlu, İ.E.: Konkordato, Ankara 1965, s.89, n.61; Berkin, N.: İflas Hukuku, 3.b., İstanbul 1970, s.564; Buruloğlu, E./Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.56).
-Her ne kadar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma kararında, diğer istinaf itirazlarının incelenmesi için dosya Dairemize gönderilmişse de, gelinen aşamada istemci şirket hakkında verilen kesin mühletin dolmuş olduğu anlaşılmış olup, artık mühletin sağladığı korumaların kalktığı kabul edilmelidir.
Bu durumda Dairemizce, istemci şirketin konkordato isteminin usulden reddine dair karar vermek gerekmiştir.
2-Kararın niteliğine göre temyiz yoluna başvuran alacaklılar … A.Ş. vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
II-Dairemizin önceki kararında yer verilen “gelinen aşama” ile ilgili açıklamalar ve direnme gerekçesi;
İstem, konkordatonun tasdikine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 304. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesine göre “Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır.” İstemci hakkında verilen kesin mühlet (uzatmaları ile birlikte) 24.10.2020 günü dolmuştur.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma kararında; “Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde, gelinen aşamada ve geçen süre içinde kesin mühlet süresinin zaten dolmuş olduğuna atıf yapmışsa da bu gerekçe hatalı bir değerlendirmeye dayanmakta olup kanun yolunda geçen sürenin konkordato talep eden davacı aleyhine olacak şekilde değerlendirilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesine de yer verilmiştir. Bölge adliye mahkemesinin istinaf incelemesi sırasında ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp onun yerine geçerek yaptığı yargılama da tasdik yargılaması aşaması niteliğindedir ve 304 ve izleyen maddeler uygulanır. Kanun yolunda geçen sürenin istemciye ayrı bir süre bahşedeceğine dair yasal bir düzenleme bulunmadığından bu gerekçeye katılmak mümkün olmamıştır.
Yukarıda özetlendiği üzere konkordato isteyen şirket istem dilekçesinde; borçlarını kararın kesinleşmesinden itibaren 6 ay ödemesiz 24 ayda ödemeyi öngördüklerini belirtmiş, 05.08.2020 tarihli revize projesinde ise, konkordatoya tabi alacaklarını konkordatonun tasdikinden sonra 6 ay ödemesiz 60 ayda ödemeyi teklif ettiklerini belirtmiştir. İstemci şirketin revize konkordato projesi 04.09.2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında oylanmış, İlk derece Mahkemesinin 22.10.2020 tarihli kararıyla konkordato isteyenin adi alacaklılar ile ilgili talebinin kabulüne, konkordato tasdik tarihinden itibaren 6 ay ödemesiz, 60 ay vade ile faizsiz olarak ödenmesine, konkordato isteyenin rehinli alacaklılara ilişkin konkordato tasdik talebinin reddine karar verilmiş, Dairemizin 05.07.2021 tarih ve 2021/683 E., 2021/1076 K. sayılı kararıyla da istemci şirketin konkordato talebinin kabulüne ve konkordatonun tasdikine dair kararı düzeltilerek istemin usulden reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesince, “işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi”nin doğru olmadığı gerekçesiyle Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmişse de, ikinci alacaklılar toplantısının yapıldığı tarihten ve konkordatonun tasdikine karar verildiği tarihten bozma kararının verildiği tarihe kadar iki yıl yedi aya yakın, şu an itibariyle ise üç yıldan fazla süre geçmiştir. Üstelik İlk derece Mahkemesince tasdikine karar verilen ödeme takviminin ödemesiz süresi ve ödeme yapılacak 60 ayın yaklaşık 30 ayı dolmuştur. Dairemizce istemci şirketin konkordatosunun tasdikine dair kararın kaldırılmasına ve istemin usulden reddine karar verilmesiyle istemci şirket hakkında bazı alacaklılarca icra takiplerine devam edileceği, yeni icra takiplerine başlanacağı, sözleşmelerin feshedileceği, istemci şirketçe bazı borçlarının ödeneceği, sonraki borçlanmaları nedeniyle yeni alacaklılarının olacağı tabiidir. İstemci şirketin mali ve ekonomik durumu, alacaklılarının sayısı ve alacak miktarları aynı kalmayacaktır. Alacaklılar 04.09.2020 tarihli alacaklılar toplantısında, istemci şirketin ve kendilerinin mali ve ekonomik durumunu gözeterek kabul oyu vermişlerdir. Ülkenin ekonomik durumundaki değişiklikler, oluşan kur farkları gözetildiğinde alacaklıların aynı projeye kabul oyu vereceklerini varsaymak hatalıdır. Bu nedenlerle Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma kararında, “konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek gecikme nedeniyle, cezalandırılmaları doğru görülmemiştir….kanun yolunda geçen süre nedeniyle kesin mühletin dolduğundan bahisle konkordato isteminin usulden reddedilmesi hem alacaklıların hem de borçlunun aleyhinde olacaktır.” şeklindeki kabulün aksine, alacaklılar toplantısından üç yıldan fazla zaman geçtikten sonra konkordatonun tasdik şartlarının araştırılması ve olası bir tasdik kararı, kabul oyu veren alacaklıların zararına olacaktır.
Konkordatonun tasdiki prosedürü bir “dava” olmayıp, HMK’nın 382/(2)-f.6 ve 7. fıkraları uyarınca, çekişmesiz yargı işidir. Teknik anlamda “dava” niteliğinde olmayan bu “talep” ile ilgili yasa koyucu sıkı şekil kurallarına tabi düzenlemeler yapmış, her aşamasını başlangıcı ve sonu belli “mühlet” olarak adlandırarak sınırlamıştır. Bu nitelikteki istemler ile ilgili kararların istinaf ya da temyiz incelemesi sırasında bu niteliğinin ve sürecin durağan kalmadığı hususunun göz önünde bulundurulması, bir “dava” gibi inceleme yapılmaması gerekmektedir. Konkordatonun bu niteliği nedeniyle Dairemizce HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi kapsamında kararın kaldırılması ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmemektedir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyulması halinde, istemci şirketin üç yıl önce oylanan mali ve ekonomik durumu aynı kalmışça inceleme yapılması gerekecek; olası bir tasdik kararı, projenin uygulanması sırasında istemci şirketin mali ve ekonomik durumu, alacaklılar ve alacak miktarları değişmiş olacağından pek çok soruna sebebiyet verecektir.
Öte yandan, UYAP kayıtlarından; Dairemizin 05.07.2021 tarih ve 2021/201/683 E., 2021/1076 K. sayılı, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek konkordato isteminin usulden reddine dair karar tarihinden sonra istemci şirket tarafından 04.08.2021 tarihinde yeniden konkordato isteminde bulunulduğu, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.11.2022 tarih ve 2021/503 E., 2022/816 K. sayılı kararıyla, istemci şirketin konkordatosunun tasdikine karar verildiği, bir kısım alacaklılar tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 01.02.2023 tarih ve 2023/103 E., 2023/199 K. sayılı kararıyla HMK’nın 353/(1)-b.1. maddesi uyarınca istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, Dairemiz kararına karşı bir kısım alacaklılar vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 10.04.2023 tarih ve 2023/1319 E., 2023/1351 K. sayılı kararıyla, “Mahkemece tasdikine karar verilen proje, ibraz edilen komiser heyeti raporları dikkate alındığında, şirket borçları, aktifinin değerine göre düşük seviyede kalmış ve ödemeler uzun vadeye yayılmıştır. Bu durumda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartının gerçekleştiğinin kabulü mümkün değildir. Zira kanun koyucunun konkordato kurumuyla amaçladığı husus gerçek ve tüzel kişiler lehine bir nevi ucuz kredi temini yolu değildir. ….Öte yandan kabule göre de; mahkemece tasdik edilen konkordato projesinin ödeme planı ve taksitlerinin niceliği itibariyle karmaşık olması konkordatonun genel ilkelerine İİK 306/1 maddesine aykırı olduğu gibi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi uyarınca infazı kabil bir karar da değildir. Bu denli karışık bir kararın verilmesi konkordatonun yerine getirilmesi sırasında gerekli gözetimi engellediği gibi mahkemelerce denetime de elverişli değildir….Açıklanan nedenlerle davacı şirketin konkordato talebinin reddi gerekirken, yazılı gerekçelerle projenin tasdiki doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.” denilerek Dairemiz kararının ortadan kaldırılmasına ve İlk derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenler ve Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin aynı istemci şirket ile ilgili 10.04.2023 tarih ve 2023/1319 E., 2023/1351 K. sayılı bozma kararı gözetilerek Dairemiz kararında direnilmesine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Ayrıntıları gerekçeli kararda yazılacağı üzere:
I-Dairemizin 14.06.2022 tarih ve 2022/823 E., 2022/998 K. sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
II-Yukarıda (I-1) nolu bentte açıklanan nedenlerle;
1-Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğünün 416449 numaralı sırasında kayıtlı SEVİNÇ İNŞAAT HARFİYAT PETROL TAŞIMACILIĞI İTHALAT İHRACAT SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ’nin konkordato isteminin USULDEN REDDİNE,
2- Verilen bütün tedbir kararlarının 25.10.2020 günü itibariyle kendiliğinden ortadan kalktığının tespitine,
3-Konkordato Komiserler kurulunun görevinin 25.10.2020 günü itibariyle kendiliğinden sona erdiğinin tespitine,
3-Konkordato Komiserler kurulunun görevinin 25.10.2020 günü itibariyle kendiliğinden sona erdiğinin tespitine,
4-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 59,30 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 35,90 TL’nin düşümü ile kalan 23,40 TL’nin konkordato isteyenden alınarak Hazineye irat kaydına,
5-Konkordato isteyence yapılan yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Alacaklılar… A.Ş., …. A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., …., … A.Ş., … A.Ş. Tarafından yatırılan 148,60’ar TL. istinaf yoluna başvurma harcının konkordato isteyenden alınarak ayrı ayrı adı geçen alacaklılara verilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avansından artan kısmın kararın kesinleşmesini müteakip yatırana iadesine,
III-Yukarıda (I-2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, temyiz yoluna başvuran alacaklılar …. A.Ş. ve… A.Ş., … A.Ş. vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
IV-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
17.10.2023 tarihinde, talep eden vekili ile alacaklılar …, … vekillerinin yüzüne karşı, İİK’nın 308/a maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17/10/2023
Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip
e-imza