Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2023/1234 E. 2023/1157 K. 21.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/1234 – 2023/1157
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
ESAS NO : 2023/1234
KARAR NO : 2023/1157

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/05/2022
ESAS-KARAR NUMARASI : 2021/278E., 2022/389K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, taraflar arasında Özel Güvenlik Hizmet Alımı Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme kapsamında …T.A.Ş.’den 11.09.2013 tarihli 100.000,00 TL bedelli, …Bankası A.Ş. 16.04.2013 Tarihli 180.000,00 TL bedelli, … A.Ş. 6.04.2013 Tarihli 2.500.000,00 TL bedelli ve … T.A.Ş. 16.01.2017 tarih 70.000,00 TL bedelli kesin teminat mektupları verildiğini, işin tamamlanması ile 09/12/2019 tarihinde teminat mektuplarının iadesinin gerçekleştirildiğini, iade işleminden önce Davalı … Anonim Şirketi tarafından söz konusu sözleşme kapsamında çalıştırılan personellerin ileride doğabilecek işçilik alacaklarının ödenmesini garanti altına almak amacıyla müvekkili şirketten 500.000,00TL tutarlı yeni bir teminat mektubu sunması istendiğini, ancak söz konusu teminat mektubunun sunulmasını müteakip sözleşmenin aslına ilişkin teminat mektuplarının iade edilebildiğini, 500.000,00 TL değerindeki kesin teminat mektubunun sözleşmede hüküm bulunmaması nedeniyle hükümsüzlüğünün tespiti gerektiğini ileri sürerek, davaya konu teminat mektubunun hükümsüzlüğünün testpitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, İhale konusu hizmet süresinin 28/04/2016 tarihinde sona erdiğini ve yüklenici firmanın teminat mektuplarını talep etmesi üzerine yüklenici firmadan … Bankası A.Ş. … Şubesi tarafından düzenlenmiş 03/05/2017 tarih ve … nolu 500.000,00 TL bedelli teminat mektubu alındığını,bu teminat mektubunun, yüklenicinin bu işten dolayı İdare’ye herhangi bir borcunun olmadığı tespit edildikten sonra, …ndan ilişiksiz belgesi alınmasıyla iade edilebileceğini, davalı aleyhine açılan işçilik alacak davasında yüklenici firmanın da sorumlu olduğundan söz konusu sözleşmeden doğan işçi alacak davaları dikkate alınarak teminatın tutulduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “…Taraflar arasında 27/02/2012 tarihli ihale sonucu güvenlik hizmeti sözleşmesi imzalanmış, daha sonra imzalanan sözleşmelerle bu ilişki 28/04/2016 tarihine kadar devam etmiştir. İş bu sözleşmeler sebebiyle davaya konu teminat mektubu dışında 4 adet farklı bankalardan alınmış 2.850.000,00-TL toplam bedelli teminat mektubu verilmiş ve daha sonra bu mektuplar serbest bırakılmıştır.
Davaya konu teminat mektubu sözleşme sona erdikten sonra 03/05/2017 tarihinde tanzim edilmiştir. Davalı yedinde bulunan teminat mektubunu davacının hizmet döneminde çalıştırdığı işçilerin açtıkları ve açacakları davalar sebebiyle sebebiyle iade etmediğini beyan ettiği görülmüştür.
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 11. maddesi ve alt fıkralarında düzenlendiği üzere teminat mektuplarının iade edilebilmesi için yüklenici davacının sözleşme nedeniyle davalıya borcunun kalmamış olması gerekmektedir. Dosyaya celp edilen evraklardan da anlaşıldığı üzere davalı aleyhine sözleşme dönemini kapsar şekilde işçilik alacaklarının tahsili davaları açılmış olup davacının bu davalar nedeniyle sorumluluğunun bulunduğu da kuşkusuz olduğundan davanın reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: taraflar arasında akdedilen 17.04.2013 tarihli Hizmet Alım Sözleşmesi’nin ”kesin teminat ve ek kesin teminatın geri verilmesi” başlıklı 11.4.1. maddesinde teminatın iadesine ilişkin açık bir sözleşme hükmü bulunduğunu, bu hükme göre iş bitimi sonrasında teminat mektubunun iadesine ilişkin 2 şart belirlendiğini, buna göre yüklenicinin işi sözleşmeye uygun bir şekilde tamamlaması akabinde bu işten dolayı idareye herhangi bir borcu kalmamış olması ve yüklenicinin idareye SGK’dan ilişiksiz belgesini getirmesi ile teminat mektubunun müvekkili şirkete iadesinin zorunlu olduğunu, davacının teminat için her ay bankaya komisyon ödediğini, bilirkişi raporu dahi aldırılmadan, söz konusu işçilik alacaklarının ne kadar olduğu belirlenmeden davanın reddedildiğini beyan ederek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasında düzenlenen sözleşme kapsamında verilen teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti istemine ilişkindir.
Eda davası açılabilecek hallerde tespit istemekte hukuki yarar yoktur. Hukuki yararın bir dava şartı olduğunda ve yargılamanın her aşamasında re’sen gözetileceği hususunda da tereddüt bulunmamaktadır (HMK m.114/1-h).
Davacı, dava dilekçesinde açıkça eda hükmü verilecek bir istemde bulunmaksızın teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespitini talep ettiği halde gerekçeli kararda mahkemece “…teminat mektubunun hükümsüz kaldığının tespiti ve kayden iadesi istemi…” nitelendirmesi yapılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, somut uyuşmazlıkta eda davası açılması gerektiği halde tespit isteminde bulunulduğundan davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmek gerekirken eda davası gibi nitelendirme yapılarak davanın esastan reddi doğru olmamış; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden hüküm kurulmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesi gerekmiştir (HMK m.353/1-a.4).

2-Kararın kaldırılması nedenine göre davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle; HMK m. 353/1,a.4 ve 355 gereğince, Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/278E., 2022/389K. sayılı dava dosyasında verdiği 25/05/2022 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenle; davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
2-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine.
3-İstinaf yasa yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
21/06/2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 353/1a ve 362/1g gereğince KESİN olmak üzere, OYÇOKLĞUYLA karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 22/06/2023

Başkan Üye Üye Katip

Muhalif

KARŞI OY YAZISI
I
Dairemiz çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlık sonradan fark edilen dava şartı eksikliğinin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılıp dosyanın yeniden yargılama yapılması için mahkemesine gönderilmesi yolu ile mi (HMK m.353/1-a.4) yoksa bölge adliye mahkemesince bu çerçevede ilk derece mahkemesi yerine geçilerek usulden red kararı (HMK m.353/1-b.2) verilmesi yolu ile mi çözümlenmesinin yasaya uygun olduğu noktasında toplanmaktadır.
II
İlk olarak yasa koyucunun istinaf incelemesine ilişkin mantığını belirlemekte yarar görüyorum.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu istinaf incelemesine ilişkin düzenlemesini tek bir ölçüt üzerine oluşturmuştur: İlk derece mahkemesi kararının doğru ya da yanlış olması.
Ön inceleme aşaması geçilip de dosyanın esasına girildiğinde eğer ilk derece mahkemesi kararı doğru ise bölge adliye mahkemesinin yapacağı iş istinaf sebeplerini esastan reddetmektir (HMK m.353/1-b.1).
İlk derece mahkemesi kararı yanlış ise bölge adliye mahkemesince yapılacak ilk iş ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasıdır. Bundan sonra ya dosya yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilecek (HMK m.353/1-a) ya da tıpkı ilk derece mahkemesi gibi yargılama yapılarak esas hakkında bir karar verilecektir. Yargıtay dairesi temyiz olunan kararın esas yönünden yasaya uygun olup da yasa hükümlerinin olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasından dolayı bozulması gerektiği ve yasaya uymayan husus hakkında yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde düzelterek onama kararı verebilirken (HMK m.370/2) bu imkan bölge adliye mahkemelerine tanınmamıştır. Nitekim bir önceki tümcede gösterilen durum yani “…yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde…” bölge adliye mahkemesi Yargıtay’ın aksine düzelterek red kararı veremeyecek, bunun yerine ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeniden esas hakkında karar oluşturacaktır (HMK m.353/1-b.2).
III
Bu noktada dava şartlarına kısaca değinilip ilk derece mahkemesinin dava şartları noktasında hatalı karar verdiği anlaşıldığında izlenecek yöntem üzerinde durulmalıdır.
Dava şartları Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114’üncü maddesinde listelenmiş, maddenin 2 numaralı fıkrasında diğer yasalarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı tutulduğu belirtilmiştir.
Dava şartları, ilk itirazlarla birlikte “dava engelleri”ni oluşturmaktadır. Bir davada esasa ilişkin karar verilebilmesi için bulunması veya bulunmaması gereken ve hakim tarafından, tarafların itirazına bağlı olmaksızın yargılamanın her aşamasında dikkate alınması ve araştırılması gereken unsurlara “dava şartları” denir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C.II, 6.b., İstanbul 2001, s.1343 vd.; Kuru, B.: Dava Şartları, Sabri Şakir Ansay’ın Hatırasına Armağan, Ankara 1964, s.111; Arslan, R./Yılmaz, E./Taşpınar Ayvaz, S.: Medeni Usul Hukuku, 6.b., Ankara 2020, s.310; Tanrıver, S.: Medeni Usul Hukuku, C.I, 3.b., Ankara 2020, s.635; Budak, A.C./Karaaslan, V.: Medeni Usul Hukuku, 5.b., Ankara 2021, s.169; Pekcanıtez, H.: Pekcanıtez Usul Hukuku, C.II, 15.b., İstanbul 2017, s.927).
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 115’inci maddesine göre dava şartlarının mahkemece her aşamada re’sen gözetileceği, bir diğer ifade ile tarafların itirazı olmasa ve hatta tarafların dava şartı eksikliğine rağmen davanın görülmesine yönelik bir onamı (muvafakati) bulunsa bile hakimin davaya bakmaya devam edemeyeceği ve davanın usulden reddine karar vermesi gerektiği kabul edilmektedir (Kuru, Usul II, s.1344; Kuru, Dava Şartları, s.111; Tanrıver, s.636-637).
Bu bağlamda Yasa ilk derece ya da istinaf ayrımı yapmamıştır. Tespit konusunda Yargıtay dahi bu görevle donatılmış ancak yargılama biçimi itibariyle ona doğrudan karar verme imkanı getirilmemiştir.
IV
İstinaf yargılaması bağlamında dava şartları birkaç farklı noktadan ele alınmalıdır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “duruşma yapılmadan verilecek kararlar” başlıklı 353’üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasının a bendine göre ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa bölge adliye mahkemesi, alt bentlerde sayılan hallerden birinin varlığı durumunda esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir. Bu bendin 4 numaralı alt bendinde “diğer dava şartlarına aykırılık bulunması” sayılmıştır. Burada sözü geçen “diğer dava şartları” kavramı başka yasalarda bulunan ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114’üncü maddesinin 2 numaralı fıkrasında saklı tutulan dava şartları değil, bunlarla birlikte görev ve yetki dışında kalan ve bu Yasa’nın 114’üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasında kalan dava şartlarıdır. Zira görev ve yetki 353’üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasının a bendinin 3 numaralı alt bendinde ayrıca düzenlenmiş ve bunlar dışındaki dava şartlarına aykırılık aynı bendin 4 numaralı alt bendinde hükme bağlanmıştır.
Öte yandan aynı Yasa’nın “incelemenin kapsamı” başlıklı 355’inci maddesinde bölge adliye mahkemesinin incelemesini istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapacağı ancak kamu düzenine aykırılık hallerini re’sen gözeteceği belirtilmiştir. Bu noktada dava şartları genellikle kamu düzeni ile ilişkilendirilmektedir (bkz. Prof. Dr. Süha Tanrıver’in Doç. Dr. Haluk Konuralp tarafından “Medeni Usul Hukukunda Kanun Yolları ve Arabuluculuk Kanun Tasarısı” konulu VI’ncı Medeni Usul ve İcra-İflas Hukukçuları Toplantısında sunduğu “İstinafta Kamu Düzeni Kavramı” başlıklı tebliği üzerine yaptığı değerlendirme, 19-20 Ekim 2007 Çeşme, s.149).
Bu aşamada ortaya çıkan sorun şudur:
Dava şartının bulunmadığı istinaf incelemesi aşamasında saptandığında ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak davanın usulden reddine karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi (HMK m.353/1-a.4) mi yoksa bu durumu tespit eden bölge adliye mahkemesi dairesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak bizzat davanın usulden reddine karar verme (HMK m.353/1-b.2) yoluna gitmesi mi gerekir?
Hemen belirtmek gerekir ki öğretide birkaç monografik çalışma dışında bu detaya girilmemiştir (de lege feranda hukuki yararın bulunmadığının saptanması halinde bölge adliye mahkemesinin red kararı vermesi gerektiği ancak yasal düzenleme buna izin vermediğinden kararın kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerektiği yönünde Karaaslan, V.: “HMK m.353/1-a Üzerine Bir İnceleme”, DÜHFD, C.XXII, S.73, Yıl: 2017, s.229 vd.; Budak/Karaaslan, s.427, n.80. Benzer şekilde kesin hükmün varlığının saptanması halinde bölge adliye mahkemesince davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönünde Akkaya, T.: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s.305; Akkaya, T.: “İstinaf İncelemesi Sonunda İlk Derece Kararının Kaldırılması ve Dosyanın İlk Derece Mahkemesine Gönderilmesi”, “Hukuk Muhakemeleri Kanunu Çerçevesinde İstinaf” konulu XV’inci MİHBİR toplantısı, 6-7 Ekim 2017 Antalya, s.130 vd.).
Saygıdeğer çoğunluğun bu noktada tercihi ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın gönderilmesi yönünde ortaya konulmuştur.
V
Kanaatimce bölge adliye mahkemesi dava şartlarında eksiklik görürse ikili bir uygulama yapmalıdır.
Eğer dava şartlarına ilişkin tespitten sonra artık her halükârda davanın usulden reddine karar verilecekse bölge adliye mahkemesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının b bendinin 2 numaralı alt bendi çerçevesinde ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak davanın usulden reddine karar vermelidir. Söz gelimi davacının dava açmakta hukuki yararı yoksa, dava derdestse veya kesin hükme bağlanmışsa ya da teminat veya gider avansına ilişkin dava şartları yerine getirilmemişse dava bölge adliye mahkemesince reddedilmeli ve karara karşı (diğer şartlar da mevcutsa) Yargıtay yolu açık tutulmalıdır.
Eğer dava şartlarına ilişkin tespitten sonra birtakım eksikliklerin giderilmesi ve araştırma yapılması gerekiyorsa bu durumda bölge adliye mahkemesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının a bendinin 4 numaralı alt bendi çerçevesinde ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyayı mahkemesine göndermelidir. Söz gelimi mahkeme 17 yaşındaki davacının dava ehliyeti bulunmadığı kanısıyla davayı reddetmiş ve bölge adliye mahkemesi davacının evli olduğunu fark etmişse (TMK m.11/II) artık bu yola gidilmelidir.
Bu kabulün dayanaklarını şu şekilde açıklayabilirim:
Her şeyden önce dava şartlarının mevcudiyetinin yargılamanın her aşamasında re’sen araştırılacağı ve eksikliğinin tespiti halinde usulden red kararı verileceğine ilişkin ilke va’zedilirken ilk derece ya da istinaf ayrımı yapılmamıştır (HMK m.115).
Öte yandan bölge adliye mahkemesinin doğrudan red kararı vermesi hem usul ekonomisi ilkesine (HMK m.30) hem de tarafların dereceli yargı hakkına uygundur (Akkaya, Dosyanın İlk Derece Mahkemesine Gönderilmesi, s.130). Zira taraflar zaten ilk derece mahkemesi önünde yargılamaya katılmış ve bu mahkemece verilen kararı istinaf incelemesi için bölge adliye mahkemesine taşımıştır. Bölge adliye mahkemesi hukuki dinlenilme hakkına (HMK m.27) ve sürpriz karar verme yasağına uygun biçimde karar verdiğinde hem dereceli yargı hakkı hem de usul ekonomisi ilkesi gerekleri yerine getirilmiş olacaktır. Bu tercih kararın kimin tarafından verileceğinin tespitinden başka bir yeni sonuca daha yol açacaktır. Gerçekten de 353’üncü maddenin 1 numaralı fıkrasının a bendinin 4 numaralı alt bendi uygulandığında bölge adliye mahkemesi kararı kesin iken, b bendinin 2 numaralı alt bendi uygulandığında (parasal tutara göre) karara karşı temyiz yolu açılmış olacaktır. Bu durum da taraflar için daha güçlü bir hukuki güvenlik yaratacaktır.
VI
Somut olaya dönüldüğünde dava teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespitine ilişkindir. Bölge adliye mahkemesindeki istinaf denetimi sırasında davacının (teminat mektubunun iadesini amaçlayan bir) eda davası açması gerekirken tespit davası açmakta aslında başından beri hukuki yararının olmadığının anlaşılması noktasında saygıdeğer çoğunlukla aramızda görüş ayrılığı yoktur.
Artık Dairemizce yapılması gereken şey, bu eksikliğin giderilmesine yasal olanak da bulunmadığı dikkate alınarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 ve 115’inci maddelerinin emredici düzenlemesi çerçevesinde davanın hukuki yarara ilişkin dava şartı bulunmadığı gerekçesiyle usulden reddine karar vermekten ibaret olmalıdır. Bu karara karşı tarafların Yargıtay’a başvurma hakları vardır. Böylelikle hem dereceli yargı hakkı zedelenmemiş hem usul ekonomisi ilkesine riayet edilmiş olacaktır.
Gelinen durumda taraflar (özellikle davacı) kesin olarak verilen Dairemiz kararına karşı yasa yoluna gidemeyecek; ilk derece mahkemesi tarafları duruşmaya davet ederek hiçbir ek tahkikat yapmaksızın davanın usulden reddine karar verecektir. Bu durum dereceli yargı hakkına uygun görünse de sonucu belli bir iş için ilave emek, zaman ve para kaybı anlamına gelecektir.
Açıklamaya çalıştığım nedenlerle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekirken saygıdeğer çoğunluğun ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine ilişkin kararına katılamıyorum.

Üye – Hakim