Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2023/1203 E. 2023/1238 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2023/1203 – 2023/1238
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2023/1203
KARAR NO : 2023/1238
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/05/2021
ESAS-KARAR NUMARASI : 2019/591 E.-2021/318 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLLERİ :

Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; 21.05.2016 tarihinde davalı …’ın sürücüsü, davalı şirketin ise maliki olduğu … plakalı aracın sigortalı … Yatırım İnşaat A.Ş.’nin işyerinin kapısına çarpması sonucu maddi hasar meydana geldiğini, sigortalıya 12.427,00 TL. hasar ödemesi yapıldığını, olaya davalının kusurlu davranışının sebebiyet verdiğini, ödenen tutarın tahsili için davalılar aleyhine Ankara 28. İcra Müdürlüğü’nün 2019/5320 E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalıların itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, davalıların itirazının iptaline, %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili; kaza tarihinin dava dilekçesinde belirtildiği gibi 21.05.2016 olmayıp, 06.06.2016 tarihi olduğunu, kazanın ardından müvekkilinin iyiniyetle “kaza nedeniyle oluşan hasar bedelinin kendi sigortasından veya bizzat kendisi tarafından karşılanacağını” belirten bir tutanak imzaladığını ancak kaza sonrasında ne müvekkilleri, ne de müvekkilinin zorunlu mali mesuliyet sigortasını yapan sigorta şirketi ile irtibat kurulmaksızın hasarın davacı şirketçe giderildiğini, ödenen miktarın doğrudan müvekkillerinden talebinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97. maddesinin “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” şeklinde olduğunu, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına İlişkin Tebliğin “Sigortanın Kapsamı” başlıklı maddesinde tazminat taleplerinin kapsamının, “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının KTK çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde düzenlendiğini, davacı tarafça sigorta şirketine başvuruda bulunulmadığından davanın öncelikle usulden reddi gerektiğini, davanın kazaya karışan … plaka sayılı aracın sigortacısı … Sigorta Şti.’ne ihbarını talep ettiklerini, hasar bedelinin 12.427,17 TL (3.760 Euro) olmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere rücuya konu edilen hasar bedelinin likit ve belirlenebilir olmadığı gibi fahiş olduğunu, müvekkilinin icra takibinden önce temerrüde düşürülmediğinden bu tarihten önce faiz talep edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, rücu bildirimlerinde kaza tarihi doğru belirtilmediğinden müvekkillerinin usulüne uygun olarak temerrüde düşürülmediklerini, alacak likit olmadığından davacı lehine icra inkâr tazminatına hükmedilemeyeceğini, davacı tarafın tanık dinletilmesi talebine muvafakat etmediklerini savunarak, davanın öncelikle usulden, aksi halde esastan reddine ve davacı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “Hasara neden olan araç için ihbar olunan sigorta şirketi tarafından trafik sigorta poliçesi düzenlemiş ve bu zararın trafik sigortası düzenleyen şirketten istenmesi mümkün olduğu gibi, somut olayda olduğu gibi doğrudan zarara neden olan davalılardan talep edilmesinin mümkün olduğu için davalılar yönünden de davalı sıfatının bulunduğu kabul edilmiştir.
Zarara neden olan araç davalı şirkete ait olup bu davalının işleten ve malik sıfatı dolayısı ile davalı gerçek kişi ise haksız fiil faili olması nedeni ile zarardan sorumlu oldukları kabul edilmiştir. Davacı yaptığı araştırma sonucu kendisinin belirlediği zarar miktarını ödediği için bu ödemenin iş yerinde oluşan hasar ile uyumlu ve sigorta poliçesi kapsamında olduğunun davacı tarafından ispat edilmesi gerektiği için bilirkişiden 24/02/2020 tarihli rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunun içeriği ve mahkememizin değerlendirmesine göre, davacıya ait iş yerinde meydana gelen zarar miktarının davacının yaptığı ödeme ile uyumlu olduğu, ayrıca riskin poliçe kapsamında olduğu olduğu kabul edilmiştir. Davacı ödeme yapıp ibraname aldığı için bu ödemeyi ödemenin yapıldığı tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan talep etmesinin mümkün olduğu kabul edilmiştir.
Davacı ödediği miktar için ödemeyi yaptığı 20/09/2016 tarihinden itibaren işlemiş faiz talep etme hakkına sahip olmakla birlikte, davalılara 22/02/2018 tarihinde tebliğ edilen 08/02/2018 tarihli ihtarnameler ile 7 gün ödeme süresi vermiş, işlemiş faizin de ödenmesini istemiş fakat ihtarnamede işlemiş faiz miktarı belirtilmediği için ihtarnamenin ödeme tarihi olan faiz başlangıç tarihini ihtarnamede belirtilen ödeme süresi sonunu kadar öteleyeceği, bu nedenle 02/03/2018 temerrüt tarihi ile 08/05/2018 takip tarihleri arasında geçen 67 gün için yıllık % 9 oranında faiz talep edebileceği, bunun ise (12.427,00 TL x 9 x 67 gün/ 365 x 100 = 205,30 TL) 205,30 TL olması gerektiği mahkememiz tarafından hesap edilmiştir.
Davacı ayrıca icra inkar tazminatı da istemiş ise de, zarar miktarının bilirkişi incelemesi sonucu belirlenmesi mümkün olduğu için alacağın likit kabul edilemeyeceği, bu nedenle icra inkar tazminatı isteme koşullarının oluşmadığı” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalıların itirazlarının 12.427,00 TL asıl alacak, 205,30 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 12.632,30 TL üzerinden iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 9 oranından başlayan ve değişen oranlı yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına, davacının koşulları oluşmayan icra inkâr tazminatı isteğinin reddine, fazla miktar yönünden davacı icra takibi yapmakta haksız olmakla birlikte kötüniyetli olarak icra takibi yaptığı kanıtlanamadığı için davalıların koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteklerinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 97. maddesinde, “Zarar görenin, zorunlu mali sorumluluk sigortasında öngörülen sınırlar içinde dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması gerekir. Sigorta kuruluşunun başvuru tarihinden itibaren en geç 15 gün içinde başvuruyu yazılı olarak cevaplamaması veya verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması hâlinde, zarar gören dava açabilir veya 5684 sayılı Kanun çerçevesinde tahkime başvurabilir.” düzenlemesinin bulunduğunu, sigortalısının zararını gidererek halefiyet ilkesi gereğince onun yerine geçen davacı şirketin, müvekkili şirketten rücuen tazminat talebinde bulunabilmesi için kazaya sebebiyet veren … plaka sayılı aracın sigortalanmış olduğu ilgili sigorta şirketine başvuruda bulunması gerektiğini, zira meydana gelen hasarın aracın sigorta poliçesinin üstlendiği limitler dahilinde olduğunu, ihbar olunan … Sigorta Şirketi tarafından 21.09.2020 tarihli cevap dilekçesinde açıklamalarının kabul edildiğini, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddinin gerektiğini, sigortalı … A.Ş.’nin uğradığı zarara müvekkillerinin sebep olduğuna ilişkin kesin bir delil bulunmadığını, kazanın 06.06.2016 tarihinde meydana geldiğini ancak dava dilekçesinde ve davacı sigorta şirketinin rücu talep dilekçelerinde kaza tarihinin 21.05.2016 olduğunun belirtildiğini, müvekkilinin sebep olduğu kazanın dışında 21.05.2016 tarihinde yaşanan başka bir kazanın doğurduğu zararın da müvekkillerine yükletilmiş olmasının gündeme geldiğini, müvekkilinin sebep olduğu zararın 12.427,176 TL (3.760 Euro) olmasına imkân bulunmadığını, hasarın kapının alt ve orta panelinde meydana gelen eğilmelerden ibaret olduğunu ancak bu panellerin onarılması yerine zaten müvekkillerinden tazmin edilecek düşüncesiyle yenileriyle değiştirildiğini, bunun dürüstlük kuralına aykırı olduğunu ve hakkın kötüye kullanılmasını teşkil ettiğini, bilirkişi raporunda sadece belirlenen hasar miktarının makul olduğunun belirtildiğini, meydana gelen zararın basit bir müdahaleyle onarılıp onarılamayacağı hususunun irdelenmediğini, davacının haksız ve kötüniyetli olarak icra takibi başlattığını, bu nedenle kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, Yangın Sınai İşletme Sigorta Poliçesine dayalı olarak sigortalıya ödenen hasar tutarının rücuen tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davalılar vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 862,91TL. istinaf karar harcından peşin alınan (156,43+59,30=) 215,73 TL’nin mahsubuyla kalan 647,18 TL.’nin davalılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak iadesine,
4-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
12.07.2023 tarihinde, HMK’nın 362/(1)-a. maddesi uyarınca (Ek madde 1 uyarınca yeniden değerleme oranına göre belirlenen 238.730,00 TL. kesinlik sınırının altında kaldığından) KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 12/07/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip