Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/813 E. 2022/703 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F D İ L E K Ç E S İ N İ N R E D D İ)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 18.02.2022 tarihli ara karar
ESAS-KARAR NUMARASI : ….
DAVACI :…..
DAVALI : HASIMSIZ

Birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/99 Esas Sayılı Dosyasında

DAVACI : …..
Birleşen Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/109 Esas Sayılı Dosyasında

DAVACI :…..

… A.G vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, HMK m. 352 gereğince, yapılan ön inceleme sonucu, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Konkordato isteyen vekili, geçici mühlet kararı ile teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin engellenmesi yönünde karar verilmesini talep etmiş, Mahkemece 08/02/2022 tarihli geçici mühlet kararı verildiği, müvekkilleri lehine verilen geçici mühlet kararında teminat mektuplarına konu sözleşmeler dilekçeye eklenmediğinden teminat mektuplarının nakde çevrilmesi yönünde talebin reddine karar verildiğini, işbu dilekçe ekinde bankalardan alınan teminat mektupları ve sigorta şirketlerinden alınan kefalet senetlerini sunduklarını, müvekkillerinin ticaret hayatlarını devam ettirebilmek ve borçlarını ödeyebilmek amacıyla konkordatoya başvurduklarından bahisle … alımı için verilmiş olan geçici ve/veya kesin teminat mektuplarının ve sigorta kefalet senetlerinin nakte çevrilmelerinin durdurulması yönünde karar verilmesini talep etmiştir.

İlk derece Mahkemesince istinafa konu 18.02.2022 tarihli ara kararıyla;” teminat mektupları, TBK’nun 128.maddesi hükmü uyarınca garanti sözleşmesi niteliği taşıyan ve esas sözleşmeden bağımsız olan bir sözleşmedir. Banka teminat mektubu ile banka, lehtarın temel borç ilişkisine aykırı hareket etmesi halinde muhatabın uğrayacağı zararı, teminat mektubunda belirtilen tutar oranında tazmin borcu altına girmektedir. Bu durumda, lehtar ile muhatap arasındaki ilişki, temel borç ilişkisidir. Lehtar ile banka arasındaki ilişki, teminat mektubu temin etme sözleşmesi, muhatap ile banka arasındaki ilişki ise garanti sözleşmesi olarak değerlendirilmelidir. Genel olarak garanti sözleşmelerinde garanti veren asıl borçtan bağımsız olarak 3.kişiye karşı taahhüt ettiği borçtan sorumludur. Garanti verenin borcu başka, bağımsız bir borç teşkil eder. Yargıtay 13.12.1967 gün ve 1966/16 E., 1967/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararında, banka teminat mektuplarının hukuki niteliğini teferruatlı olarak tartışmış ve bu mektupların kefalet niteliğinde olmadığını, garanti sözleşmesi sayılması gerektiğini kabul etmiştir.
Garanti sözleşmesi niteliğinde olması nedeniyle banka teminat mektubu ile teminat verilen temel ilişki arasında, kefalet sözleşmesinde olduğu gibi bir aslilik-fer’ilik ilişkisi bulunmamakta; banka, muhatap ile lehtar arasındaki temel ilişkiden bağımsız bir borç altına girmektedir. Ayrıca; bağımsız borç niteliği taşıyan banka teminat mektubunun geçerliliği, lehtar ile muhatap arasındaki temel ilişkinin geçerliliğine bağlı değildir. Yani temel ilişkinin geçersizliğinde dahi, riskin gerçekleşmesi halinde banka teminat mektubunun paraya çevrilmesi mümkündür. Muhatap; aralarındaki temel ilişkide lehtarın edimini gereği gibi ifa etmemesi yahut mektup metninde yer alan sair bir riskin meydana gelmesi halinde, bankaya teminat mektubunun paraya çevrilmesi için talepte bulunabilir. Talebi alan banka, özen …, yükümlülüğüne uyarak somut durumu tahlil eder. Yapılan tahlil neticesinde; mektup metninde yer alan riskin gerçekleştiği sonucuna ulaşırsa mektubu paraya çevirir, aksi görüşte olması durumunda hukukun kendisine tanıdığı imkanlara dayanarak talebi reddeder.
Banka teminat mektubu, garanti sözleşmesi niteliğinde temel ilişkiden bağımsız bir borç/alacak ilişkisi yaratan ve tarafları banka ve muhatap olan bir sözleşme olmasına rağmen, bazı konular yönünden üçlü bir ilişkiyi de bünyesinde barındırır. Bu üçlü ilişkide muhatap; hem temel ilişkinin hem de banka teminat mektubu sözleşmesinin tarafıdır. Garanti alan muhatabın, bankaya karşı herhangi bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. Yalnızca, riskin gerçekleşmesi durumunda banka teminat mektubunu ibraz ederek bankadan garanti edilen bedeli tahsil etme hak ve yükümlülüğüne sahiptir. Ancak lehtar, temel ilişkide muhataba karşı sorumlu olmakla beraber, bankaya karşı da teminat mektubundaki bedelin ödenmesi halinde kendisine rücu edilebileceği hususunda yükümlülük altına girmektedir.
Kural olarak, borçlunun konkordato ilan etmiş olması, aldığı teminat mektubu dolayısı ile alacaklı durumunda bulunan muhatabın teminat mektubunun tazminini talep etme hakkını etkilememektedir. İİK’nun 297.madde çerçevesinde mahkemeler, mühlet süreleri içerisinde borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alabilecektir. Burada değerlendirilmesi gereken konu, davacının talebine göre; mahkemece teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin önlenmesi yönünde tedbir kararı verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasındadır.
Teminat mektubu ile her ne kadar banka ile muhatap arasında ayrı bir borç ilişkisi doğuyor ise de bu ilişkinin 3. tarafı lehtarın konkordato sürecinde girmesi halinde, konkordato hükümleri ve amacı da değerlendirilerek teminat mektupları yönünden bir karar verilmesi uygun olacaktır. Teminat mektubu rehin olmadığından, konkordato sürecinde “teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin önlenmesi” ancak bu durumun borçlunun mal varlığının muhafazası için gerçekten gerekli olması halinde tedbir kararı verilerek uygulanabilecektir.
Somut olayda; Konkordato talep eden firma geçici mühlet öncesinde devam eden işlerine yönelik altı bankadan ondokuz adet teminat mektubu kullanmıştır. Bu teminat mektuplarının muhatabı farklı idarelerdir. Davacı şirketin hali hazırda teminat mektuplarının nakde çevrilmesini gerektiren … bitimi, fesih, karşılıklı sonlandırma yahut vadenin gelmesi gibi sebeplerin ortaya çıkmadığı anlaşılmaktadır. Firmanın konkordato talep etmiş olmasının da yasa gereği fesih sebebi olamayacağı düşünüldüğünde, vadesi gelmeyen mektubun bankaya ibrazı ile nakde çevrilmesi suretiyle firmanın nakit akışını etkileyecek olması firma açısından menfi bir mali tablo yaratacaktır.
Genel olarak; Banka lehdarın talebini yerine getirdiğinde, şirketi kredi borçlusu yapacaktır. Yani bankalar, teminat mektubu verirken, firmaya genel kredi sözleşmesi imzalattığından, teminat mektubu paraya çevrildiğinde de bu kredi sözleşmesini güncelleyerek konkordato talep eden firmayı borçlandıracaktır. Bu durumda; her ne kadar sadece alacaklının kimliğinin değişeceği, alacak miktarının değişmeyeceği düşünülse dahi, alacak miktarı ile teminat mektubu rakamları arasında farklılıklar olabilmekte ve konkordato talep eden, alacağından fazla tahsilat yapan alacaklıdan alacağını tahsil edebilmek için tekrar bir hukuki sürece girmek zorunda kalmaktadır.
Bununla birlikte; Teminat mektubu tutarını ödeyen bankanın konkordato talep eden şirketten alacağını tahsil etmeye çalışacağı, böylece aslında konkordato kapsamında olan bir borcun, teminat mektubunun paraya çevrilmesinden sonra konkordato kapsamı dışına çıkması ve konkordatonun koruyucu hükümlerinden borçlunun faydalanamaması sonucunu doğuracaktır. Bu durum zaten mali yönden güçlük içinde olan konkordato talep eden şirketi zor duruma sokacaktır. Konkordato sürecinde en önemli amaçlardan biri alacaklılar arasında eşitsizlik yaratmamaktır. Teminat mektubunun paraya çevrilmesi ile muhatap alacaklı yani banka diğer alacaklılardan daha önce alacağına kavuşma imkanına sahip olacaktır. Bu da konkordato sürecinde alacağını tahsil etmeyi bekleyen diğer alacaklılar için de eşitsizlik yaratacaktır.
Diğer yönden; Teminat mektubu nakde çevrildiği halde konkordato talep eden borçlunun mal varlığında azalma olacağı, fakat teminat mektubu bedeli ödendiği için konkordato talep eden borçlunun aslında borcunun ödenmiş olacağı bir an düşünülse dahi; garanti veren banka, teminat mektubu bedelini ödedikten sonra ödediği miktar kadar konkordato talep edenden alacaklı konuma geçeceği için alacaklı sıfatıyla teminat mektubunun paraya çevrilmesi ile banka diğer alacaklılardan daha önce alacağına kavuşma imkanına sahip olacak ve yukarıda izah edildiği üzere, diğer alacaklılar içinde eşitsizlik yaratacaktır.
Aynı zamanda; Konkordatoya başvuranların büyük çoğunlukla şirketler olduğu ve şirketlerin gerek bankalarla, gerekse diğer şirket ve kurumlarla yaptığı sözleşmeler, ihaleler gibi ticari ilişkilerde, teminat mektubu verdikleri ve bu hususun ticari hayatta çoğunluk arzeden şekilde uygulandığı, böylece elinde teminat mektubu bulunan alacaklıların konkordato hükümlerine tabi olmaksızın vadesi gelmemiş de olsa, teminat mektuplarını paraya çevirebilecekleri kabul edildiği takdirde, bu durum şirketlerin maddi varlığında azalma meydana getirecek ve konkordato hükümlerini uygulanamaz hale getirecektir. Şöyle ki; şirket konkordato hükümleri uygulandığında alacağını vade veya tenzilat konkordatosu veya her ikisini birlikte talep ederek ödeyebilecektir. Aksi halde, teminat mektubu alacaklısı alacağına tamamen ve diğer alacaklılardan önce kavuşmuş olmaktadır.
Yukarıda da izah edildiği gibi; Bankalar teminat mektuplarını lehdara ödedikleri takdirde, ödedikleri miktarda alacaklı konuma gelip, alacağın konkordato geçici mühlet kararından sonra olması nedeniyle konkordatoya tabi olmadan alacaklarını talep hususunda icra takibi yapabilecekleri ve mevcut diğer yasal yollara başvurabilecekleri düşünüldüğünde; borçlunun malvarlığında azalma meydana geleceği ve alacaklılar arasında eşitsizlik yaratacağı kuşkusuzdur. Böylece aslında konkordato hükümlerine tabi olması gereken bir alacak, konkordato hükümleri dışına çıkarak tahsil imkanına kavuşmaktadır. Bu durum ise; konkordato hükümlerini içeren yasal mevzuata ve konkordatonun amacına aykırılık teşkil edecektir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle; Davacının ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile; … ……….. 23/10/2019 tarihli, 511.500,00 EURO bedelli 19 adet teminat mektuplarının paraya çevrilmesinin engellenmesi yönünde ihtiyati tedbir konulmasına” karar verilmiştir.
… A.G vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin muhatabı olduğu, davanın tarafı olmayan şirketin lehdarı olduğu teminat mektuplarına tedbir konulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, teminat mektuplarında yer alan lehdar … … … konkordatonun tarafı olmadığını, ayrıca müvekkili bankanın konkordato isteyen … ….. A,Ş ile de bir alacak borç ilişkisinin olmadığını, teminat mektuplarının istemci borçlu ile dava dışı T. … … arasındaki kredi ilişkisinden dolayı gayri nakdi risk olarak istemci şirketin borçları arasında her halükarda yer aldığını, teminat mektuplarının nakde çevrilmesi halinde gayri nakdi riskin nakdi riske dönüşeceğini, bu kapsamda değişen bir şey olmayacağını, tedbir kararının müvekkilinin alacağının tahsilini geciktirdiğini, mühletler içinde teminat mektuplarının paraya çevrilmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesinin mülkiyet hakkına aykırılık teşkil ettiğine dair Yüksek Mahkemece verilmiş kararlar mevcut olduğunu bildirerek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
HMK’nun, “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341/(1). maddesi, “İlk Derece Mahkemelerinde verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” hükmünü,
İİK’nun 7101 Sayılı Yasa ile değişik “Geçici mühlet” başlıklı 287. maddesinin birinci ve altıncı fıkraları, ” Konkordato talebi üzerine mahkeme, 286. maddede belirtilen belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu tespit ettiğinde derhâl geçici mühlet kararı verir ve 297. maddenin ikinci fıkrasındaki hâller de dahil olmak üzere, borçlunun malvarlığının muhafazası için gerekli gördüğü bütün tedbirleri alır.
…Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.” hükmünü içermektedir.
Pozitif hukukta aynı konuyu düzenleyen birden fazla yasal düzenlemenin bulunması durumunda, hangi düzenlemenin uygulanacağı konusunda özel yasa-genel yasa ölçütü esas alındığında özel yasa hükmünün; önceki yasa-sonraki yasa ölçütü bakımından değerlendirme yapıldığında ise sonraki yasa hükmünün uygulanması gerektiği genel hukuk ilkelerindendir.
Buna göre, 6100 sayılı HMK’nun 12.01.2011 tarihinde kabul edildiği ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girdiği; 2004 sayılı İİK’nin 287. maddesinin uygulanması gereken hükmünü değiştiren 7101 sayılı Yasanın ise 28.02.2018 tarihinde kabul edilerek 15.03.2018 tarihli … Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdiği, buna göre 2004 sayılı İİK’nin 287. maddesinin altıncı fıkrasının sonraki bir düzenleme olduğu açıktır. Ayrıca 6100 sayılı HMK, hukuk davalarındaki yargılama usulünü düzenlemesi bakımından genel bir kanun iken, 7101 sayılı Yasa ile değişik 2004 sayılı İİK’nin 287. maddesinin altıncı fıkrası usule ilişkin özel bir düzenlemedir.
Bu durumda, HMK’nin 341. maddesinin (1) numaralı fıkrasının lafzı ile bağlı kalınıp buna göre yorum yapılarak, sonraki değişikliği yok saymak suretiyle adi konkordato talebi sırasında tedbire yönelik istemlerle ilgili kararlarda istinaf kanun yolunun açık olduğu sonucuna ulaşmak hukuken mümkün değildir.
Gerek özel yasa-genel yasa ilişkisi, gerekse önceki yasa-sonraki yasa ilişkisi ve gerekse kanun koyucunun amacı birlikte değerlendirilerek, konkordato istemlerinin süratle sonuçlandırılması gereği nazara alındığında, İlk Derece Mahkemesince verilen, konkordato istemi sırasındaki ihtiyati tedbirlere yönelik kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması yasal olarak mümkün bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, … … vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir.

KARAR :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-6100 sayılı HMK’nun 352/(1)-b ve 2004 sayılı İİK’nun 287/son madde hükümleri gereğince, … … vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN USULDEN REDDİNE.
2-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince, peşin alınan istinaf harcının iadesine,
3-… … vekili tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin üzerinde bırakılmasına, avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine,
4-HMK’nın 359/(3) maddesi gereğince, karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına, 27.04.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucu KESİN olmak üzere OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
….