Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/77 E. 2022/84 K. 26.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

…..

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 10.11.2021
ESAS-KARAR NUMARASI :……
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkili şirketin…….davalı tarafından rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisi kurmak üzere yapılan başvurulara ilişkin yönetmelik hükümleri doğrultusunda yapılan yarışma sonucunda, müvekkili şirket ile davalı idare arasında 16.12.2011 tarihli … Katkı Payı Sözleşmesi imzalandığını, anılan sözleşme hükümleri gereğince müvekkili şirketin, ürettiği her bir kwh için 4,24-TL ödemeyi taahhüt ettiğini, rüzgar enerjisine dayalı üretim tesisi kurmak üzere yapılan lisans başvurularına ilişkin yarışma yönetmeliği hükümlerince davalı idarenin yapmış olduğu yarışmaya katılmadan enerji üretilmesinin mümkün olmadığını, teklif mektubunun verilmesinden sonra davalı idare ile davalı tarafından hazırlanan tip sözleşme imzalandığını, imzalanan sözleşme ile teklif mektubu arasında ortaya çıkan …. fiyatının sözleşmeye uygulanması yönündeki farklılıkların, davalı idare tarafından sözleşmeye ve yönetmeliğe aykırı olacak şekilde yorumlandığını ve müvekkili şirketin aleyhine olacak şekilde fahiş fatura düzenlendiğini, sözleşmede yer alan hükümler ile yönetmelikte düzenlenen hükümlerin bire bir aynı şekilde düzenlendiğini, buna rağmen Türk Ticaret Kanunu’na göre tacir kabul edilen davalı idare tarafından sözleşmede ve yönetmelikte belirlenen şekilde fiyat hesaplaması yapılmadığını, sonuç itibariyle işbu davaya konu faturanın fahiş şekilde düzenlendiğini, bu nedenlerle davanın kabulü ile bileşik faiz sistemi uygulanarak hesaplanan 21.01.2021 tarih ve … numaralı 12.396.339,83TL’lik faturanın 7.278.736,37-TL’lik kısmı yönünden müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine, taraflarınca itiraz edilen 12.396.339,83-TL’nin icra takibine konu edilmesi ihtimali karşısında daha önce verilen mahkeme kararları ve istinaf mahkemesi kararı dikkate alırak teminatsız olarak ihtiyati tedbir verilmesine, teminata hükmedilecekse bile uyuşmazlık konusu olan 7.278.736,37-TL üzerinden hesaplanacak şekilde teminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde idari yargı mercilerinin görevli olduğunu, davanın (yargı yolu) görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı … … tesisine ilişkin, davaya konu tesisleri için 22.09.2010 tarihli ve 27707 sayılı … Gazete’de yayımlanan mülga …… Yarışma Yönetmeliği kapsamında 2011 yılında yapılan yarışmalara katıldığını ve bu yarışmalar sonucunda iletim sistemine bağlantı hakkı kazandığını, yarışma sonrasındaki sürecin ise sırasıyla … Katkı Payı Anlaşmasının, Bağlantı Anlaşmasının ve Sistem Kullanım Anlaşmasının imzalanması ve ilk geçici kabulün yapılıp üretime geçilmesi olduğunu, davacı şirketin, gerçekleştirilen yarışmalar sırasında sunduğu teklifleri doğrultusunda Taşucu TM’ nin 154 kV Barasına bağlantı hakkı kazandığını, anılan tesis için lisans alarak faaliyetlerine başladığını, ayrıca davacı ile müvekkili arasında, davacıya ait üretim tesislerinin ilk ünitesinin geçici kabulünün yapıldığı tarihten başlamak üzere ve tüm tesisin geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren yirmi yıl süre boyunca, müvekkili …’a ödemeyi taahhüt ettiğini,,,,,, Santrali (…) katkı payı bedelinin ödenmesini konu alan, “… katkı payı anlaşmaları” akdedildiğini, davacı tarafından sunulan kararda, bu eklerin bir yönetmeliğin bütünlüğü içerisinde yer aldıkları ve aynı tarihte yayımlandıkları göz ardı edilerek, teklifin sunulmasından sonra, davanın taraflarınca farklı hükümler içeren bir sözleşme düzenlenmiş gibi değerlendirmeler yapılmasının kabulünün mümkün olmadığını, yönetmeliğin ekinde basılı olarak yer alan katkı payı anlaşmasının imzalanmasının, yönetmelik gereği zorunlu olup, müvekkili teşekkül veya davacı şirketin söz konusu anlaşma üzerinde oynama yapma imkânının bulunmadığını, bu hatalı yorumdan hareket edilirse, … katkı payı tutarı bakımından, aynı yönetmelik ile yarışmalarda bağlantı hakkı kazanılması için farklı, bağlantı hakkı kazanıldıktan sonra farklı şartlar öngörüldüğü gibi bir sonuç ortaya çıktığını, yönetmelik ekleri ve içeriği ile bir bütün olduğu gibi, böyle bir değerlendirmenin yarışma ve hukuk mantığına aykırılı olduğunu, davacının bağlantı hakkı kazandığı yarışmalara ilişkin tüm hususların düzenlendiği yönetmeliğin parça parça değerlendirilerek, yalnızca bir kısmının taraflar için bağlayıcı olacağının ileri sürülmesinin yerinde olmadığını, davacı şirket tarafından, taahhütname, teklif mektubu formu ve anlaşma içerikleri önceden bilinmekte olup, bu şartlarda yarışmaya katılım sağlanarak teklif verildiğini, anlaşma metni gibi içeriği önceden yönetmelik ekinde yayımlanan ve davacı tarafından çekincesiz şekilde imzalanarak, tüm şartları ile kabul ve taahhüt edilen teklif mektubu formunda, “teklif fiyatının teklif yılından itibaren …. oranında güncellenerek hesaplanacağı” açıkça ifade edildiğini, yönetmeliğin 6. maddesi uyarınca, yarışma sırasında sunmuş olduğu bu teklif tüm şartları ile birlikte, davacı şirket için bağlayıcı olduğunu, dava dilekçesinde basiretli tacir gibi davrandığı belirtilen davacı şirketin, imzaladığı teklif mektubunu verirken, teklif mektubunda bulunan formülü göz önüne alarak ödeyebileceği … katkı payı tutarını hesaplaması ve buna göre teklif fiyatını belirlemesinin, basiretli davranma yükümlülüğünün bir gereği olduğunu, davacının diğer isteklilerle birlikte iştirak ettiği yarışmada, önceden bildiği şartlar altında oluşturduğu teklif üzerinden anlaşma imzalandığı dikkate alındığında, daha sonra bu teklifte yer alan hesaplama şekli ile bağlı olmadığının öne sürülmesinin, dürüstlük kuralına uygun olmadığı gibi, yarışma koşullarının (teklifin) da değiştirilmesi anlamına geldiğini, bu durumun, sunulan teklifte değişiklik yapılamayacağı (bağlayıcı olduğu) yönündeki yönetmelik hükmüne açıkça aykırı olduğunu, bu sebeplerle davanın idari yargı yolunun görevli olması nedeniyle usulden reddine, aksi kanaat halinde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi’nce “…Kamu iktisadi girişimleri kurduklan ticari işletmeler nedeniyle tacir niteliğini taşımaktadırlar. Bu nedenle, gerek sözleşmeden gerekse sözleşmeye aykırılık nedenleriyle özel hukuk kuralları uygulanır. Ancak, idarenin iş ve işlemlerinden dolayı çıkan uyuşmazlıklar idari yargı yerinde sonuca bağlanır. Nitekim, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sının başlıklı 2. maddesinde “1.İdari dava türleri şunlardır:
a) İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları,
b) îdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel haklan doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davalan,
c) Tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar.” hükmü düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacının dayandığı banka makbuzları üzerinde ödeme gerekçesi olarak katkı payı bedeli açıklamasının yer aldığı görülmektedir.
Davalı bu bedelin tahsilinde taraflar arasındaki sözleşmeye dayanmamış, ilgili yasa ve yönetmeliklerin tarafına yüklediği görevlerin ifası sırasında alınabilecek hizmet bedeli olduğu, başka bir anlatımla yasa ile yapılan düzenlemeye dayanmaktadır. Taraflar arasındaki özel hukuku ilgilendiren bir sözleşme hükümlerine dayanılmadığmdan davalı idarenin iş ve işlemlerinden doğan bir eylem nedeniyle bedel iadesi istendiğinden 2577 sayılı yasamn 2. maddesi de gözetildiğinde idari yargının görevli olduğu açıktır.
Bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 2021/132 Esas 2021/194 Karar sayılı ve 05.04.2021 tarihli kararı olup, uyuşmazlığın idari eylem ve işlemden kaynaklandığı, bu hali ile İdari Yargı Mahkemelerinin görevli olduklarının belirtildiği, söz konusu kararda …’ın işleminin bir idari işlem olduğu, bu idari işlemden kaynaklanan uyuşmazlıklara idare mahkemesi tarafından bakılması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Davacı tarafından idari işlemin iptali veya idari işlem sonucu ödenen bedelin iadesi için idari mahkemelerinde dava açması gerekirken TBK’daki sözleşmeye aykırılık hükümlerine dayanarak adli yargıda dava açtığı, idarece yapılan işlemlerin usulüne uygun olup olmadığının değerlendirilme yerinin idare mahkemesi olduğu, sadece idari işlemin sözleşmeye aykırılık hükümleri dayanak gösterilerek ödenen bedelin iadesi istenmekle mevcut davanın idare mahkemesi görevinden çıkarak adli yargı mahkemeleri görevine girmeyeceği, bu nedenle adli yargı mahkemelerinin somut olayda görevli olmadıkları…” gerekçesiyle “…Davacının davasında Yargı Yolunun Caiz Olmadığı anlaşıldığından HMK 114/1-b ve 115/2 maddesi uyarınca DAVANIN USULDEN REDDİNE…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Taraflar arasında 16.12.2011 tarihinde imzalanan … katkı payı sözleşmesine istinaden davalı tarafından 21.01.2021 tarihli dava konusu faturanın düzenlendiğini, fatura bedelinin sözleşme hükümlerine aykırılık teşkil etmesi nedeniyle taraflarınca zorunlu arabuluculuk süreci tamamlandıktan sonra dava açıldığını, yargılama konusu uyuşmazlığın, davalının özel hukuk tüzel kişiliği bulunması nedeniyle adli yargı mercilerinde çözüleceğini, aynı sözleşmeye dayalı geçmiş tarihli faturalar nedeniyle açılan menfi tespit ve istirdat davalarının adli yargıda görülmesine dair karar verildiğini ve davaların lehlerine sonuçlandığını, dava konusu uyuşmazlığın sözleşme imza edildikten sonra meydana gelmiş olması nedeniyle ihtilafın çözümü için yapılacak yargılamada adli yargı mercilerinin görevli olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, … katkı payı sözleşmesine dayalı olarak ödenen bedelin istirdadı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun……… sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesi uyarınca Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, İktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu İktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre İktisadi Devlet Teşekkülü, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise, sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüsüdür.
233 sayılı KHK’nın 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır. Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK’nın verdiği yetki ile … Gazete’nin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile… A.Ş. (…) ve … A.Ş. (…) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 16/1. (6762 sayılı TTK’nın 18/1.) maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere …, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların “kamu iktisadi kuruluşu” ve “kamu iktisadi teşebbüsü” olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK’nın 16/1. (6762 sayılı TTK’nın 18/1.) maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK’nin 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz.Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof. Dr. Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. 233 sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalman kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalman kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % …. kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir.
Somut olayda, davalı … A.Ş.’nin 29.06.2001 tarihli … Gazete’de yayımlanan anastatüsünün “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde;
“1-Bu Anastatü ile teşkil olunan … A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü’dür.
2- Teşekkül…. hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3- Teşekkül….. hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.” hükmünün yer aldığı görülmektedir.
Uyuşmazlık, tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan ve anastatünün “Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları” başlıklı 4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılan “… Katkı Payı Anlaşması”nden kaynaklanmakta olup, davalı da anastatüsüne göre özel hukuk tüzel kişisidir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin, idare değil, özel hukuk hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olduğu, uyuşmazlık konusunun idari bir işlem veya eylem niteliğinde bulunmadığı, tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin idari bir sözleşme olamayacağı gözönünde bulundurularak, yargı yolu yönünden görevli olduğunun kabulü ile, uyuşmazlığın esası incelenip, taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, HMK m. 353/(1)-a.4. uyarınca aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/342 E., 2021/821 K. sayılı dava dosyasında verdiği 10.11.2021 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Peşin alınan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde iadesine.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
26.01.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 07.02.2022
…..