Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/764 E. 2022/1000 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ ( D İ R E N M E )
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

VEKİLİ ….
Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07.07.2021 T., 2018/413 E., 2021/608 K. sayılı kararının davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine verilen Dairemizin 01.12.2021 T., 2021/1515 E., 2021/1807 K. sayılı kararı, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 07.03.2022 T., 2022/382 E., 2022/1196 K. sayılı kararıyla bozulmuş olmakla HMK m. 373/3 uyarınca duruşma açılmasına karar verildi, dosya incelendi:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacılar vekili, müteveffanın davalı kooperatife 07/10/2015 tarihinde 150.000,00 TL ortaklık payı yatırarak üye olduğunu, ödemeyi davacı adına …’ın yaptığını, davacının 109 numaralı üye olarak kaydının yapıldığını, 2018 yılında ortaklık payının değerini öğrenmek üzere kooperatife gittiğini ancak üyelik kaydının olmadığının, 12/04/2016 tarihinde ortaklıktan çıkma başvurusu yapıldığının ve pay bedelinin 14/04/2016 tarihinde …’a ödendiğinin bildirildiğini, davacının ortaklıktan çıkma yönünde bir iradesi olmadığını, başvurudaki imzanın davacıya ait olmadığını ileri sürerek, davacının kooperatif üyeliğinin tespitini, üyelik tespitinin mümkün olmaması durumunda davacının zararının rayiç bedelinin tespiti ile davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın dava şartı yoksunluğundan reddinin gerektiğini, husumetin …’a yöneltilmesi gerektiğini, kooperatif banka hesabına 07/10/2015 tarihinde … tarafından … adına ortaklık bedelinin yatırıldığını, müvekkili kooperatifin yönetim kurulu karan ile …’ın üyeliğe kabul edildiğini, 12/04/2016 tarihinde … tarafından el yazısı ile yazılmış ve davacının imzasının bulunduğu bir dilekçenin … tarafından kooperatif yöneticisine sunulduğunu, dilekçe ile ortaklıktan çıkma iradesinin bildirildiğini ve ortaklık payının dilekçede belirtilen hesap numarasına ödenmesinin talep edildiğini, müvekkili kooperatif yönetim kurulunun gerekli inceleme yapıldıktan sonra hukuka ve yasaya uygun biçimde üyelikten çıkma kararını kabul ettiğini ve ortaklık payının dilekçedeki hesap numarasına iade edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
İhbar Olunanlar vekili, ihbar olunan …’ın kayınpederi olan davacı murisin iş bu davayı müvekkilinin eşinden ayrılmasından sonra açtığını, davanın gerçek dışı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
DAVANIN SEYRİ VE SONUCU :
İlk derece mahkemesi’nce “…İhbar olunan …’ın davacı murisin kızı … ile evli olduğu, davacı … … adına davalı Kooperatif üyelik bedeli olan 150.000,00 TL nin 07/10/2015 tarihinde … tarafından havale edilerek yatırıldığı, …’ın 12/02/2016 tarihli dilekçe ile kooperatife yatırdığı 150.00,00 TL bedelin … nam ve hesabına işlenilmesini talep ettiği, yine üyelik başvuru formunun … tarafından doldurularak kooperatife verildiği, …’ın Kooperatif Yönetim Kurulunun 17/02/2016 tarihli 15 numaralı kararı ile 109 numaralı kooperatif üyesi olarak ortaklığa alındığı, … tarafından imzalanarak davalı kooperatife verilen 12/04/2016 tarihli istifa dilekçesi üzerine, …’ın kooperatif üyeliğinden istifasının kabul edildiği, bedelin istifa dilekçesinde belirtilen hesaba (… hesabına) havale edildiği, tüm bu işlemler içerisinde ve dava tarihine kadar takip eden süreçte davacılar … …’ın yapılan genel kurullara katılmadığı gibi kooperatif nezdinde her hangi bir işlemde yada tasarrufta da bulunmadığı, bulunduğu yönünde iddia da olmadığı , damadı olan … aracılığı ile tüm kooperatif işlemlerini yürüten, her hangi bir işlemi fiilen yapmayan davacı muris …’ın kooperatif üyeliğinden çıkarıldığını bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu kapsamda talebin de hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu tüm dosya içeriği ile anlaşılmakla davacıların davasının reddine…” karar verilmiştir.
Hükme karşı davacılar vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 01/12/2021 tarih, 2021/1515 E., 2021/1807 K. sayılı kararıyla; “Kooperatiflerde ortaklık sıfatının kazanılması beş hâlde söz konusu olabilir. İlk olarak kooperatifin kuruluşunda kurucu ortaklar, kuruluşun gerçekleşmesiyle ortak sıfatını aslen kazanırlar. Daha sonraki evrede ise giriş talebinin kabulü yoluyla veya payın bir başkası tarafından devir alınmasının yönetim kurulu tarafından kabulüyle ortaklık gerçekleşir. Bir diğer ihtimal olarak ortaklığın taşınmaz mülkiyetine veya bir teşebbüsün işletilmesine bağlandığı durumlarda, taşınmazın veya işletmenin devir alınması hâlinde ortaklık sıfatı kazanılır. Son olarak ise ana sözleşmede hüküm bulunması durumunda miras ile kooperatif paydaşlık hakkı kazanılır. Kooperatiflerde ortaklık payının kaybedilmesi ise; çıkma hakkının kullanılması, ortağın ölümü, ortaklık payının devri, görev veya hizmete bağlı olan ortaklıklarda bunun yerine getirilmesi, ana sözleşmede belirtilen nedenlerle çıkarılma ya da parasal yükümlülüklerini yerine getirmeme sebebiyle ihraç hâllerinde mümkündür.
Davacı murisin davalı kooperatife ortaklığının gerçekleştiği konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; davacının ortaklığı sonlandırma iradesinin olup olmadığı hususundadır. Mahkemece iddia ve savunmalara uygun olarak ortaklıktan çıkmaya ilişkin dilekçe üzerinde imza incelemesi yaptırılmış ve imzanın davacıya ait olmadığı tespit edilmiştir. Dilekçenin de ihbar olunan … tarafından kooperatife sunulduğu ve işlemlerin davacı huzuru ile yapılmadığı davalı kooperatifin kabulündedir.
Davacının ortaklığa giriş tarihi 17/02/2016 olup, çıkma tarihi ise 12/04/2016 dır. Dava dilekçesindeki beyanlara göre 2018 yılında durumdan haberdar olunup, 30/05/2018 tarihinde de dava açılmıştır.Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre; aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte ortağın uzun süre uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi, üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına gelir. Böyle bir ortağın açtığı davanın TMK’nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düştüğü ilke olarak kabul edilmelidir ancak somut olayda, bu şekilde bir uzun müddet geçmemiştir.
Mahkemece, ortaklığa giriş işlemlerinin ihbar olunan … aracılığı ile yapılması nedeniyle çıkış işlemlerinin de bu kişi tarafından yapılmasının kabul edilebilir olduğu benimsenmiş ise de davacının hak kazandığı ortaklık işleminin sonlanmasına da rıza gösterdiği sonucuna ulaşılması dosya kapsamı ve delil durumu ile uyumlu olmamıştır.
Tüm bu açıklamalara göre; Dairemizce, davacı(lar) vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın üyelik tespiti yönünden kabulü ile bu tür davalar nispi harca tabi olduğundan buna göre harç ve vekalet ücreti hesabı yapılmasına…” karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı davalı ve ihbar olunanlar vekillerince temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 07/03/2022 tarih ve 2022/382 E., 2022/1196 K. sayılı kararıyla; “…Dava, kooperatif üyeliğinin tespiti istemine ilişkindir.
Kooperatif ile üyesi arasındaki ilişki; özel hukuk sözleşme ilişkisidir. Sözleşmeler icap ve kabulle doğar. Sözleşme ilişkisinin kurulması sırasında oluşan irade fesadı sözleşmenin sıhhatli şekilde kurulmasına engel olur.
Somut olayda, kooperatife üye kabul edilen davacının bu kabul için başvuru dilekçesinin davacının el ürünü olmayan bir imza ile imzalandığı, bu dilekçeyi kooperatife bizzat imzalayarak veren ihbar olunan …’ın beyanlarından anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı ile kooperatif arasında gerçek anlamda sözleşme kurulduğundan bahsetmek mümkün değildir.
Yine dosya içeriğinden anlaşıldığı gibi davacının kooperatife üye olarak kaydının yapılmasını isteyen dilekçedeki imza sahibi bu kez 12/04/2016 tarihli dilekçesiyle kooperatiften istifa ettiğini, yatırdığı bedelin ihbar olunan … hesabına havale edilmesini talep etmiş kooperatif tarafından istifa kabul edilerek bildirilen hesaba yatırılan bedel iade edilmiştir.
Kooperatif yöneticileri tedbirli davranmak zorundadır. Somut olay incelendiğinde kooperatife üye kaydını yaptıran imza ile üyelikten istifa ettiğini beyan eden dilekçedeki imzalar aynı kişiye yani kooperatifle yegane ilişkisi olan ihbar olunan …’a aittir. Davacının bu işlemlerden haberdar olduğuna ve kooperatifle kendi şahsı adına ilişkide bulunduğuna yani …’ın davacının vekili olarak hareket ettiğine dair bir delil de dosyaya sunulmamıştır.
Kişiler, TMK’nın 2. maddesi kapsamında haklarını kullanırken iyiniyetli davranmak zorundadır. Davacının kooperatif üyeliğinin tesisinden haberi olmadığı dosyadan anlaşılmaktadır. Üyelik giriş aidatının davacı tarafından ödendiğine ilişkin bir delil de gösterilmemiştir. Bu durumda davacının üyeliğin kendi adına tesis edildiğini gerekçe göstererek üyeliğinin tespitini istemesi hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilmelidir. Bu gerekçeler doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” denilerek dairemiz kararının davalı ve ihbar olunanlar yararına bozulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, kooperatif üyeliğinin tespiti, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
Üyelik iddiasında bulunan davacılar … …’ın, ihbar olunan … tarafından imzalanmış başvuru ile davalı kooperatife üye olarak kabul edildiği sabittir. Yani davacı adına hareket eden (vekaletsiz iş gören) …’ın başvurusu ile … lehine kazandırıcı bir muamele yapıldığı açıktır.
Bir kişinin başkasının işini görebilmesi için, o kişinin kural olarak kendisine vekâlet vermiş olması gerekir. Eğer vekâleti olmadan bir başkası hesabına bir iş görülürse buna vekâletsiz iş görme veya vekâleti olmadan iş görme denir (Zevkliler, Aydın/ Gökyayla, Emre: Özel Borç İlişkileri, 11. Baskı, Ankara 2010, s. 509).
Türk Borçlar Kanunu’nun 526. Maddesinde; “Vekâleti olmaksızın başkasının hesabına işgören, o işi sahibinin menfaatine ve varsayılan iradesine uygun olarak görmekle yükümlüdür.” hükmü yer almaktadır.
Vekâletsiz işgörme, bir kimsenin sözleşmeye veya kanuna dayanan bir yükümlülüğü ya da yetkisi olmaksızın bir başkası için onun yararına işgörmesi sonucunda ortaya çıkan borç ilişkisidir. Vekâletsiz işgörmenin taraflarını işgören ve işsahibi oluşturur (Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Vekâletsiz İşgörme Doktora Tezi, Ümmühan Kaya
Doktora Tezi,2020, syf 7 )
Vekâletsiz iş görme ile iki taraf arasında oluşan hukukî ilişki, taraflara bazı haklar sağlamakta, aynı zamanda bazı borçlar yüklemektedir. Vekâletsiz iş görmede iş gören, iş sahibinin menfaatine ve tahmin olunan maksadına uygun olarak hareket etmekle yükümlüdür (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/(6)3-1547 E, 2021/1737 K sayılı ilamı).
Somut olayda; davacılar murisinin kooperatif üyeliğinin kazandırılmasına yönelik işlem yapılmış ve üyelik talebi de bizzat kooperatifçe kabul edilerek kazandırıcı işlemin sonuçları sağlanmıştır. Dosya kapsamı itibariyle muris …’ın kazandırıcı işleme ilişkin herhangi bir itirazının ya da aksi iradesinin bulunmadığı sabit olduğu gibi dava dilekçesi ile ortaklık belgesinin kendisine verildiğini ve örneğini dava dilekçesine eklediğini beyan ettiği anlaşıldığından; Sayın Daire’nin “davacı ile kooperatif arasında gerçek anlamda sözleşme kurulduğundan bahsetmek mümkün değildir.” tespitine katılmak mümkün olmamıştır. Zira kazandırıcı işlemin sonuçları hukuk aleminde sonuç doğurmuş, üyelik gerçekleşmiştir. Ayrıca, davalı kooperatifin hiçbir beyan ve itirazında sözleşmenin doğmamış olduğu savunmasına yer verilmediği gibi savunma, beyan ve temyiz dilekçelerinde aksine, giriş işlemleri … tarafından yapıldığından çıkış işlemlerinin de bu kişi tarafından yapılmasında bir hukuksuzluk olmadığı ifade edilmiştir. Bozma ilamında belirtilen, kooperatif yöneticilerinin tedbirli davranmaları gerekliliği ise sözleşmenin kurulmasına engel bir husus olmayıp, yöneticilerin şahsi sorumluluklarına ilişkin ayrı bir uyuşmazlığın konusunu teşkil etmektedir.
Gelinen aşamada; muris …’ın, usulünce kazandığı üyelikle ilgili olarak iradesi dışında sunulan istifa dilekçesi ile işlem yapıldığı ve vekaletsiz iş görme unsurları gereği bu işlemlerin kişinin menfaatine olmadığı, açık rızanın da bulunmadığı gözetilerek, murisin ortaklığının devam ettiğinin kabulü gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış, bu yöndeki Dairemizin 01.12.2021 T., 2021/1515 E. 2021/1807 K. Sayılı kararında direnilmesi ile davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacıların davasının kabulüne dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Dairemizin 01.12.2021 T., 2021/1515 E. 2021/1807 K. Sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
II-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,b,2 gereğince, Ankara 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/413E., 2021/608K. sayılı dava dosyasında verdiği 07/07/2021 tarihli KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre:
“1-Davanın KABULÜ ile, davacıların … olan …’ın kooperatife üye olduğunun tespitine,
2-Alınması gereken 59,30-TL karar ve ilam harcının başta yatan 2.561,63 TL harçtan mahsubu ile bakiye harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan posta masrafı, bilirkişi ücreti, istinaf yoluna başvuru harcı ve masrafları olmak üzere toplam 4.394,25-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-A.A.Ü.T gereğince 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
5- Artan gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde taraflarına iadesine,”
II- Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine,
III-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
14/06/2022 tarihinde, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, davacılar vekili Av. …, davalı vekili Av. … ile ihbar olunanlar vekili Av. …’ın yüzüne karşı,
HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 27/06/2022