Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/723 E. 2022/810 K. 17.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/723 – 2022/810
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ ( U Y M A )
( E S A S I İ N C E L E M E D E N K A R A R I N K A L D I R I L M A S I )
ESAS NO : 2022/723
KARAR NO : 2022/810
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/07/2019
ESAS-KARAR NUMARASI : 2019/376 E.-2019/623 K.
DAVACI :
VEKİLİ
DAVALI :
VEKİLİ :

Dairemizin 26.02.2020 tarih ve 2020/372 E., 2020/378 K. sayılı kararının, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 16.02.2022 tarih ve 2021/1973 E., 2022/810 K. sayılı kararıyla, bozulmasına karar verilmesi üzerine HMK’nın 373/3. maddesine göre duruşma açılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi bulunduğunu, müvekkilince mahkeme ilamlarına dayalı olarak başlatılan icra takiplerinde üçüncü kişilere ödemeler yapıldığını, taraflar arasındaki sözleşme gereğince her bir ödemeden davalı yüklenicinin sorumlu olduğunu, ödenen tutarın davalı müflis şirketin iflas masasına kaydı için yaptıkları başvurunun iflas idaresince reddine karar verildiğini ileri sürerek, toplam 731.845,69 TL.’nin davalı müflis şirketin iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket iflas idaresine dava dilekçesi tebliğ edilmemiştir.
YARGILAMANIN SEYRİ VE SONUCU :
İlk derece Mahkemesinin 05.07.2019 tarih ve 2019/376 E., 2019/623 K. sayılı kararıyla; 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7155 sayılı yasanın 20. maddesi ile değişik 6102 sayılı yasanın 5/a. maddesinde; “bu kanunun 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde amir düzenleme mevcut olup, somut olayda, sıra cetveline itiraz davasının temelinde alacak istemi bulunduğu, bu suretle talebin arabuluculuğa elverişli olup, aynı zamanda dava şartı arabuluculuk kapsamında kaldığı, davacının dava açmadan önce arabulucuya başvurması gerekirken başvuruda bulunmaksızın işbu davayı açtığı, bu suretle dava dilekçesinde arabulucuya başvurduğuna ilişkin herhangi bir bilgi bulunmayan davacılara 6325 sayılı yasanın 18/a. maddesi gereğince kesin süre verilmesine gerek görülmediği gerekçesiyle, davanın HMK. 114. ve 115. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 26.02.2020 tarih ve 2020/372 E., 2020/378 K. sayılı kararıyla; İlk derece Mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, HMK’nın 353/(1)-b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; kayıt kabul davasının bir para alacağının tahsili amacını gütmediği, alacağın o iflas tasfiyesinden pay alıp almayacağı hususunun belirlendiği, doktrinde de bu dava ile güdülen amacın alacak hakkında kesin hüküm oluşturacak bir karar verilmesi olmayıp, sadece ortak borçlunun (müflisin) aktiflerinin paraya çevrilmesi sonucu elde edilen paranın dağıtımında alacaklının hangi ölçüde dikkate alınacağı olduğunun kabul edildiği, nitekim dava süresinde açılmasa dahi tasfiye sonucunda tasfiye artığı kalması halinde alacaklının bu kısma müracaat edebileceği, bu nedenlerle kayıt kabul davası “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri” cümlesinden olmayıp, zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi olmadığı, iflas dairesince ilanlar yapılması üzerine alacaklı davacının alacağının masaya kaydı için iflas idaresine başvurduğu, sınırsız bir tahkik ve tetkik yetkisiyle donatılan iflas idaresinin (İİK m.230) alacaklı tarafından sunulan belgeleri değerlendirerek alacağın tamamını veya bir kısmını reddettiği, iflas idaresinin bu şekildeki incelemesi üzerine red ve bu durumu sıra cetveli ile ilan ettiği bir alacağın arabuluculuk sürecinde varlığını kabul etmesinin çelişkili kararlara neden olacağı, İflas idaresinin temsil yetkisinin masanın menfaatlerinin gözetilmesi ve tasfiye ile sınırlı olduğu, iflas idaresinin iki bin liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, “daha ziyade alacaklardan” alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle sulh olabileceğine ve tahkim yapabileceğine ilişkin düzenlemenin ise masanın borçlu olduğu halleri değil, aksine masanın alacaklı olduğu halleri ifade etmek üzere yasaya konulduğu (İİK m.226/II), bu nedenle masanın borçlu olduğu hallerde iflas idaresinin bir sulh ve tahkim yetkisi olduğunun da düşünülemeyeceği, alacağı bir kez reddettikten sonra arabuluculuk sürecinde ve diğer alacaklıların katılımı olmaksızın alacağın kabulünün, masanın menfaatine bir temsil biçimi olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenlerle İlk derece Mahkemesinin kayıt kabul davası açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmasının bir dava şartı olduğu yönündeki gerekçesinde isabet bulunmadığı,… Dosya kapsamından, davacı tarafça muhtelif mahkeme kararlarına dayalı olarak, ilamdaki hak sahiplerince başlatılan icra takiplerinde iflas tarihinden sonra muhtelif ödemeler yapıldığı, davacının ödeme toplamının iflas masasına kaydı talebiyle yaptığı başvurunun, iflas idaresince 05.02.2019 tarihli kararla reddine karar verildiği, Yargıtay 23. H.D.’nin 05.04.2016 tarih ve 2556 E., 2121 K., 24.02.2016 tarih ve 2015/9916 E., 2016/1042 K., 24.12.2015 tarih ve 6023 E., 8423 K. 23.11.2015 tarih ve 2014/6942 E., 2015/7535 K., 21.12.2015 tarih ve 351 E., 8323 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere dava dışı üçüncü kişiler tarafından açılan davalar sonucu hüküm altına alınan alacakların, iflas tarihinden sonra ödenmesi suretiyle, TBK’nın 168. maddesine dayalı rücu hakkının (iflastan sonra) doğduğu, bu durumda alacak iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK’nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğinde olduğu, buna göre İlk derece Mahkemesinin somut uyuşmazlığın arabuluculuk dava şartına tabî olduğu yolundaki kabulünün sonucu itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek, HMK 114 ve 115 maddeleri gereğince davanın usulden reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 16.02.2022 tarih ve 2021/1973 E., 2022/810 K. sayılı kararıyla; “Dava, İş Mahkemesi kararlarına dayalı olarak ödenen işçilik alacaklarının, müflis davalının iflas masasına kayıt ve kabulü istemine ilişkindir.
İflas masasının safi (net) mevcudu (masaya giren mal, alacak ve haklar), alacakların ödenmesine tahsis olunur. (İİK m. 184,I,c.1). Buradaki ‘alacaklar’ teriminden maksat, aslında yalnız ‘iflas alacaklarıdır.’ İflas alacağı, iflas açıldığı anda müflise karşı hukuken mevcut olan alacaklar yani müflisin iflasın açıldığı andaki borçları olup, iflas masasından istenebilirken (masaya yazdırılabilirken), müflisin iflas açılmasından sonra doğan borçları, iflas alacağı olmadığından, iflas masasından talep edilemez. İflas masasından istenebilecek (hatta, iflas alacaklarından daha önce ödenecek) olan, bir başka alacak çeşidi de masa alacaklarıdır. Bunun masa bakımından adı ‘masa borcudur.’ Masa borçları müflisin değil, (çünkü, müflisin iflas açıldıktan sonra masayı bağlayıcı nitelikte borçlanmasına imkân yoktur.) iflas masasının yaptığı borçlardır. Masa borçları, iflasın açılmasından iflas tasfiyesinin sonuçlanmasına kadar, iflas masası (masa adına iflas dairesi veya iflas idaresi) tarafından yapılan borçlardır. (İİK 248, 303/2) Masa alacakları iflas masasından tam olarak ödenir. (örn: İflas kararının ilanı giderleri (İİK 166;219), defter tutma (İİK 161;208) giderleri (İİK 160), masa mallarının muhafazası için kiralanan depo için ödenecek kira, iflas idaresinin ücreti (İİK 223,IV), masanın (iflas idaresinin) taraf olduğu davaları takip eden avukatın avukatlık ücreti vb.) Bu sayma, tahdidi değildir; masa borçlarına bazı misaller vermek içindir. Şu halde, masa alacakları (borçları), iflas açıldıktan sonra iflasın tasfiyesi için bizzat masa (yani, masa adına iflas dairesi veya idaresi) tarafından yapılan borçlardır. Masadan ödenecek alacakların, iflas alacağı ve masa alacağı olarak ikiye ayrılmasının pratik önemi şudur: Masa alacakları, iflas masasından tam olarak ödenir. Masa alacakları, iflas alacaklarından daha önce ödenir (İİK 248). Oysa, iflas alacaklarının tam olarak ödenmesi çok enderdir (belki yalnız İİK nın 206. maddenin ilk üç sırasındaki imtiyazlı alacaklar tam olarak ödenir.) İflas alacakları (özellikle İİK’nın 206. maddenin dördüncü sırasındaki imtiyazsız alacaklar), iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında ödenir. İşte bu nedenle, iflas masasından istenen bir alacağın, iflas alacağı mı, yoksa masa alacağı mı olduğunu belirlemenin büyük önemi vardır. (Kuru Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş 2. Baskı, S. 1212 vd. Ankara, 2013) İflas masrafları ve masa borçları sıra cetvelinde yer alamayacağından, iflas masası aleyhine genel mahkemede açılması gereken davada İİK’nın 235. maddesindeki süreler uygulanmaz. Kayıt kabul davaları, iflasından önce müflisten alacaklı olanların, bir diğer ifade ile iflas alacaklılarının alacaklarını iflas masasına kaydettirmek için açtıkları ve dayanağını İİK’nın 235. maddesinden alan davalardır.
Tüm bunların yanında İİK’nın 204 maddesi, ‘Alacaklı müflisle birlikte borçlu olandan alacağının bir kısmını almış ise müşterek borçlunun müflise rücu hakkı olsun olmasın borcun tamamı masaya kaydolunur.
İflas masasına kaydolunmak hakkı alacaklının ve müşterek borçlunundur.
Alacaklı masaca yapılan taksimde alacağının tamamına düşen hisseden alacağını tamamlıyacak kadarını alır; geriye kalan paradan müşterek borçluya, rücu hakkı olduğu miktara düşen hisse verilir. Artan para da masaya kalır’ hükmünü içermektedir. Bu madde içeriğinde, alacaklının kısmen tatmin edildiği halde bile, alacağın tamamının masaya kaydı gerektiği belirtmiştir. Ödemenin iflasın açılmasından önce veya sonra vuku bulması, alacağın tamamının masaya kaydedilmesi bakımından fark yaratmaz. Yasa ‘kayıt’tan söz ettiğine göre bu bir masa borcu ya da ‘iflastan sonra doğan genel nitelikli alacak’ olmayıp iflas alacağıdır ve üçüncü fıkrada açıkça söylendiği gibi ‘taksim’ yani paraların sıra cetveline uygun biçimde düzenlenen pay cetveli ile paylaştırılması sırasında ödenecektir; bu ödeme için tasfiye bakiyesinin kalması hali gibi bir düzenleme bulunmamaktadır. Alacaklı birlikte borçlu olan kimse tarafından kısmen tatmin edilmişse tatmin edilmediği kısım için alacaklı, yaptığı ifa kısmı için de birlikte (olayımızda müteselsil) borçlu masaya kayıt hakkını haizdir (İİK m.204/II).
Somut olayda, dava dışı işçiler alt işveren … Enerji İnş. San ve Tic. Ltd. Şti’nin de aralarında bulunduğu birkaç alt işveren yanında dönemler halinde, davacı (üst işveren) … Elektrik Dağıtım AŞ tesislerinde çalışmış; iş sözleşmesi çerçevesinde kurulan ilişkinin sona ermesi üzerine üst işverenle birlikte alt işverenlere karşı iş mahkemesinden aldığı ilamı icra takibine konu etmişlerdir. İcra emri tebliğinden sonra üst işveren konumundaki davacı şirket dosya borcunu ödemek suretiyle icra dosyasını infazen kapatmış ve işçilerin çalıştığı dönemlere isabet eden tutarlar için alt işverenlere rücu etmiştir.
Dava konusu alacak esasen dava dışı işçilerin çalıştığı dönemde ve nihayet iş sözleşmesinin sona ermesi ânında doğmuştur. Ödeme ile şirketin şahsında yeni bir alacak doğmuş değildir, doğan sadece rücu hakkıdır.
Bu durumda mahkemece, temel alacağın alacaklısı olan dava dışı işçilerin halefi sıfatıyla davacı … Elektrik Dağıtım A.Ş. alacağının rücu hakkı kapsamında ve iflas alacağı olarak sıra cetveline kaydına karar verilmesi ve işçilerin iş sözleşmesine dayalı alacağı İcra ve İflâs Kanunu’nun 206’ncı maddesinin birinci sırasında gösterilen şartları taşıyor ise, davacı … Elektrik Dağıtım A.Ş. alacağının da (yine halefiyet esası gereği) sıra cetvelinde birinci sıraya yazılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle davacı alacağının genel alacak olarak değerlendirilmesi suretiyle, davanın usulden reddedilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesiyle, Dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, kayıt kabul istemine ilişkindir.
Dairemiz kararının Yargıtay 6. Hukuk Dairesince bozulmasına karar verilmesi üzerine HMK’nın 373/3. maddesine göre duruşma açılmasına karar verilerek taraf vekilleri davet edilmiş, bozma kararına karşı beyanları alınmıştır.
Dairemizce dava konusu alacağın niteliği ve sonucuna göre davanın nitelendirilmesi hususunda, karar içeriğinde sözü edilen Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin pek çok kararına uygun olarak karar verilmişse de, anılan Dairenin kapatılarak birleştiği Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bu konuda görüş değiştirdiği ancak kayıt kabul davalarının arabuluculuk dava şartına tâbi olmadığını kabul ettiği anlaşılmış, Dairemizce alacağın niteliği ve davanın nitelendirilmesi ile ilgili görüş benimsenerek Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 16.02.2022 tarih ve 2021/1973 E., 2022/810 K. sayılı kararına uyulmasına karar verilmiştir.
İlk derece Mahkemesince; 03.07.2019 tarihinde açılan davada davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden 05.07.2019 tarihli kararla arabuluculuk dava şartı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, Dairemizce mahkemenin kayıt kabul davalarının arabuluculuk dava şartına tâbi olmadığı görüşünün doğru olmadığı, ancak talebin kayıt kabul olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle kararın sonucu itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan ve davacı vekilinin hiç bir istinaf itirazı kabul edilmediğinden, re’sen gerekçesi değiştirilerek davanın usulden reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Yargılamanın gelinen aşamasında dahi davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmemiştir. Usul yönünden İlk derece Mahkemesi, istinaf ve temyiz aşamaları gerçekleşmiş ise de uyuşmazlığın esası yönünden İlk derece Mahkemesince yapılması gereken dava dilekçesinin tebliği ile başlayan dilekçeler teatisi, ön inceleme ve tahkikat aşamaları yapılmamış, davalı vekilinin muhtemel ilk itirazları, def’ileri incelenmemiştir. Yargıtay bozma kararı üzerine bu aşamaların Dairemizce gerçekleştirilmesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun üç aşamalı yargılama sistematiğine uygun olmayacak, aksi yöndeki yorum tarzı somut uyuşmazlıkta ilk derece yargılamasının yapılmamış olması sonucunu doğuracaktır. Yargıtay 6. Hukuk Dairesince, bu hususlar ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olduğu gözetilerek dosyanın İlk derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirdi.
Dairemizce açılan duruşma HMK’nın 373/3 maddesine dayalı olup, istinaf aşaması ile ilgili HMK’nın 359. maddesine göre duruşma açılmamıştır. Bu nedenle somut olayda HMK’nın 353. maddesindeki kararların verilebileceği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda Dairemizce, uyulmasına karar verilen Yargıtay bozma kararında da açıklandığı üzere davanın kayıt kabul istemine yönelik olduğu ve arabuluculuk dava şartına tâbi olmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvusunun kabulüne, HMK’nın 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, uyuşmazlığın esasının incelenmesi için dosyanın kararı veren Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK’nın 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.07.2019 tarih ve 2019/376 E., 2019/623 K. sayılı kararının esası incelemeden KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin İlk derece Mahkemesince esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
4-Karar tebliği ve harç iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
17.05.2022 tarihinde, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı, HMK’nın 353/(1)-a ve 362/(1)-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17/05/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip