Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/673 – 2022/913
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (D İ R E N M E –
D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N E S A S H A K K I N D A K A R A R –
İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ –
İ S T İ N A F D İ L E K Ç E S İ N İ N
R E D D İ)
ESAS NO : 2022/673
KARAR NO : 2022/913
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
KONKORDATO
TALEP EDENLER :
VEKİLİ :
ALACAKLILAR :
VEKİLİ :
Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 21.12.2020 gün ve 2018/862 E., 2020/764 K sayılı kararına yönelik başvuru üzerine yapılan istinaf incelenmesi sonucunda Dairemizin 24/03/2021 gün ve 2021/321 E, 2021/512 K sayılı kararı ile alacaklılar … Bankası AŞ ve … Bankası AŞ’nin istinaf dilekçelerinin reddine, diğer istinaf edenlerin istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verilmiş; istemci … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin 12.01.2021 günlü ara kararının gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine ve anılan şirket vekilinin tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
Dairemiz kararı temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay 6.Hukuk Dairesi’nin 07.02.2022 gün ve 2021/3495 E, 2022/593 K sayılı kararı ile … Bankası AŞ yararına bozulmuştur. Bozma nedenine göre diğer alacaklıların temyiz sebeplerinin incelenmesine o aşamada yer olmadığı belirtilmiştir.
Bozma üzerine Dairemizce Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373’üncü maddesinin 3 numaralı fıkrası uyarınca duruşma açılmakla taraflarca sunulan beyan ve dilekçeler ile tüm dosya kapsamı incelendi;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
Konkordato talep eden borçlu şirketler vekili, müvekkili şirketlerin Ankara merkezli olarak faaliyet gösterdiklerini, 27 yıllık ticari hayatları içinde herhangi bir takibe maruz kalmadıklarını, ödenmemiş çeklerinin bulunmadığını, birçok kamu ihalesine ismen çağrıldıklarını, birçok projeyi eksiksiz olarak yerine getirdiklerini ancak son dönemde inşaat sektöründe yaşanan ekonomik daralma, bir kısım olumsuz piyasa koşulları ve kamu bütçesinden yapılan hakediş ödemelerinin aksaması sonucu her iki müvekkili şirketin de ekonomik sıkıntıya düştüğünü, gelir gider dengelerinin bozulduğunu ve borçlarını ödemede zorluklar yaşadığını, müvekkili şirketlerin her ikisinin de borca batık olmadıklarını ancak açıklanan sebeplerden dolayı konkordato talep etme zarureti doğduğunu, 24 ay zarfında tüm borçlarını ödeyecek hale geleceklerini ifade etmiş, borçlu şirketler vekili daha sonra revize proje sunarak borçlarını faizsiz olarak 6 ay ödemesiz 42 ay içinde eşit taksitlerde ödeyeceklerini ileri sürerek konkordatonun tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ
İlk derece mahkemesi’nce “…Davacı …Ltd.Şti yönünden; alacaklılar toplantısında ve iltihak süresinde konkordatodan etkilenen ve oy nisabında dikkate alınması gereken alacaklı sayısının 11, alacak nisap miktarının 1.618.179,46-TL olduğu, 02.10.2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısı sonuçlarına göre toplam 9 (%81,80) alacaklının konkordato projesini kabul ettiğini ve bu alacaklıların alacak toplamlarının 1.505.524,00 TL (%93,00) olduğunu, 2 tanesinin ise red oyu kullandığı, bu hali ile İİK 302. maddesinde düzenlenen alacaklı sayısının yarısı ile alacak miktarının yarısının aşılmış olduğu, borçlu şirketin iflası halinde alacaklıların yaklaşık %58,25’lik kısmının ödenemeyeceği, ancak borçlu şirketin konkordato sürecini başarılı bir şekilde yönetip yürüttüğü takdirde elindeki varlıklardan elde edeceği nakit girişleriyle hem borçlarının tamamını ödeyebileceği hem de ilave işler alarak kar ve istihdam artışı saylayabileceği ve dolayısıyla konkordato sürecinin sürdürülmesinin hem borçlu hemde alacaklılar başta olmak üzere tüm paydaşlar açısından en uygun şartlar sağlayabileceği, diğer yandan, borçlu şirketin İİK’nın 206. maddesi kapsamında imtiyazlı borcunun olmadığı, aynı kanunun 305/d maddesi gereğince teminata bağlanması gereken borcunun bulunmadığı, davacı şirketin rehinli alacaklılarının olmadığı, davacı şirketin borca batık olmadığı,
Davacı …Taah Ltd.Şti yönünden; alacaklılar toplantısında ve iltihak süresinde konkordatodan etkilenen ve oy nisabında dikkate alınması gereken alacaklı sayısının 201, şirketin güncel toplam borcunun 84.085.898,37-TL olup, bu tutarın 63.165.959,88-TL’sinin konkordatoya tabi olduğu, geriye kalan 20.919.938,48-TL’sinin tabi olmadığını, alacak nisap miktarının 49.515.430,91-TL olduğu, 02.10.2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısı ve iltihak süresinde oy kullanma hakkına sahip toplam 136 (%67,66) alacaklının konkordato projesini kabul ettiğini ve bu alacaklıların alacak toplamlarının 32.316.983,32-TL (%65,27) olduğunu, 65 (%32,34) tanesinin ise red oyu kullandığı, bu hali ile İİK 302. maddesinde düzenlenen alacaklı sayısının yarısı ile alacak miktarının yarısının aşılmış olduğu, borçlu şirketin iflası halinde alacaklıların yaklaşık %88’lik kısmının ödenemeyeceği, ancak borçlu şirketin konkordato sürecini başarılı bir şekilde yönetip yürüttüğü takdirde elindeki varlıklardan elde edeceği nakit girişleriyle hem borçlarının tamamını ödeyebileceği hem de ilave işler alarak kar ve istihdam artışı saylayabileceği ve dolayısıyla konkordato sürecinin sürdürülmesinin hem borçlu hemde alacaklılar başta olmak üzere tüm paydaşlar açısından en uygun şartlar sağlayabileceği, diğer yandan, borçlu şirketin İİK’nın 206. maddesi kapsamında imtiyazlı borcunun olmadığı, aynı Kanunun 305/d maddesi gereğince teminata bağlanması gereken toplam borcunun 4.307.845,87-TL olduğu, konkordato öncesi borçlu şirket tarafından verilmiş teminat mektuplarının mühlet içinde nakde çevrilmesinden doğan borç tutarının 6.908.307,54-TL olduğu, davacı şirketin rehinli alacaklılarının olmadığı, davacı şirketin 30.06.2020 ara dönem rayiç değer bilançosuna göre borca batık durumda olduğu belirlenmiştir.
Alacaklılar toplantısı ve projenin kabulü için gerekli çoğunluk 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 302. maddesinde, konkordatonun tasdiki şartları ise aynı kanunun 305. Maddesinde düzenlenmiştir.
…[Bu kısımda İcra ve İflas Kanunu’nun 302 ve 305’inci maddelerinin tam metni yer almaktadır]…
İİK 302/4. maddesine göre konkordato projesi için oy kullanabilecek alacaklıların alacak miktarlarının; davacı … Ltd.Şti yönünden alacaklı sayısının 11, alacak nisap miktarının 1.618.179,46-TL olduğu, 02.10.2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısı sonuçlarına göre toplam 9 (%81,80) alacaklının konkordato projesini kabul ettiğini ve bu alacaklıların alacak toplamlarının 1.505.524,00-TL (%93,00) olduğu, davacı …Taah Ltd.Şti yönünden ise; alacaklı sayısının 201, şirketin konkordatoya tabi güncel toplam borcunun 63.165.959,88 TL’sinin konkordatoya tabi olduğu, geriye kalan 20.919.938,48 TL’sinin konkordatoya tabi olmadığı, alacak nisap miktarının 49.515.531-TL olduğu, 02.10.2020 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısı ve iltihak süresinde oy kullanma hakkına sahip toplam 136 (%67,66) alacaklının konkordato projesini kabul ettiğini ve bu alacaklıların alacak toplamlarının 32.316.983,32-TL (%65,27) olduğu ve bu şekilde her iki davacı şirket yönünden de konkordato projesinin İİK 302/3. maddesindeki çoğunlukla kabul edilmiş olduğu ve İİK 305/1 maddesindeki tasdik şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Komiserler kurulunun raporuna göre; davacı şirketlerin iflas etmesi halinde alacaklıların alacaklarını davacı …Ltd.Şti.’den %12 oranında, davacı …A.Ş.’den ise %41,75 oranında alabilecekleri ve bu şekilde İİK 305/1-a maddesinde ön görülen adi konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması şartının gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Davacı şirketin borç toplamının komiserler kurulunun 20.11.2020 tarihli raporuna göre; konkordato sürecinin devam etmesi halinde İİK’ nın 305/1-b maddesinde yer alan teklif edilen tutarın borçluların kaynakları ile orantılı olması şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
İİK’nın 305/1-d maddesi gereğince 206. maddenin birinci sırasındaki alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izni ile akdedilmiş borçlarının ifasının alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması tasdik şartı olarak ön görülmüştür.
Davacı … Elektrik A.Ş. bakımından İİK’nın 305/1-d maddesi kapsamında teminatlandırılması gereken bir alacağın bulunmadığı belirlenmiştir.
Öte yandan, davacı … İnşaat Ltd. Şti. yönünden Komiserler Kurulu raporu ile; İİK 305/1-d maddesi gereğince teminatlandırılması gereken toplam tutarın 4.307.845,87-TL olarak hesaplandığı, ancak davacılar vekilinin 09/11/2020 tarihli dilekçesi ve ekindeki belgelere göre yapılan 367.927,41-TL ödeme ile 2.105.976,40-TL alacaklıların muvafakatı dikkate alındığında toplam teminatlandırılması gereken alacak miktarının 1.833.942,06-TL olduğu sonucuna varılarak; 12/11/2020 tarihli celsenin 3 nolu ara kararı ile söz konusu mühlet içi alacağının nakdi teminat veya banka teminat mektubu verilmek veya menkul rehni veya gayrimenkul ipoteği tesis edilmek suretiyle (İpotek tesisi ve menkul rehni tesisi için alacaklılara bildirim yapılması ve alacaklıların tapu müdürlüğü/noter/trafik tescil müdürlüklerine davet edilmesi işlemlerinin davacı tarafça yerine getirilmek ve işlemlerin komiserlerin denetiminde yapılmak ve davete rağmen rehin ve ipotek tesisine katılmayan alacaklıların da komiserliğince tespitiyle) teminatlandırılmak üzere davacı şirkete 18/12/2020 tarihine kadar kesin süre verilmiş, ayrıca Mahkememizin 02.12.2020 tarihli ara kararı ile de davacı tarafa ait;
1- … ili, … Bağlum … ada, … parsel sayılı taşınmaza, … Belediye Başkanlığı lehine 48.000,00-TL,
2-… ili, … Bağlum … ada, … parsel arsa sayılı taşınmaza;
… İnşaat Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. lehine56.174,72-TL,
… İnşaat Ticaret Ltd. Şti. lehine 65.770,64-TL,
…Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. lehine 36.539,92-TL,
… Sist. San. Ve Tic. A.Ş. lehine 46.787,94-TL,
… San. Ve Tic. A.Ş. lehine 174.258,15-TL,
… lehine 100.920,52-TL,
Mühlet için alacak miktarı üzerinden alacaklı ve borçlu tarafından ipotek tesisine, tapu kaydındaki diğer takyidatlar hariç olmak üzere mahkememizce verilen 26/11/2018 tarih 2018/862 esas sayılı ihtiyati tedbir kararı yönünden sakınca bulunmadığına karar verilerek kararın bir örneği … Tapu Müdürlüğü’ne gönderilmiştir.
Uyap sistemi üzerinden dosya içerisine alınan tapu kayıtları ve … Tapu Müdürlüğü’ne ait 14.12.2020 tarihli yazı cevabı ile yukarıda ada parsel numaraları belirtilen taşınmazlar üzerine alacaklılar lehine ipotek tesis edildiği, ayrıca davacı taraf vekilince dosyaya sunulan 16.12.2020 tarihli dilekçe ve ekinde (11 ek) olarak sunulan kayıt ve belgeler incelendiğinde; davacı … İnşaat Ltd. Şti. yönünden de Mahkememizce belirlenen bahse konu ara karar gereğinin yerine getirilerek İİK 305/1-d maddesindeki teminat şartın da gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafından alacaklara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken konkordato tasdik harcının mahkememiz veznesine depo edilerek İİK 305/1 – e maddesindeki şartın yerine getirildiği anlaşıldığı” gerekçesiyle “…A-1-Davacı 7341265298 vergi numaralı … Elektrik Müh. İnş. Taah. San. Ve Tic. A.Ş.’nin konkordato tasdik talebinin kabulü ile, davacının konkordatosunun tasdikine,
2-Konkordatoya tabi alacaklardan vade farkı faiz, gecikme cezası gibi eklenti olmadan ana paranın konkordato kararının kesinleşmesinden itibaren 12 ay ödemesiz süreden sonra başlamak üzere 6 aylık dönemlerde 5 eşit taksit halinde ödenmesine,
3-İİK 308/c maddesi gereğince konkordatonun kararın kesinleşmesiyle bağlayıcı hale gelmesine,
4-İİK 308/c maddesi gereğince kesin mühletin etkilerinin kanunda ön görülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla kararın kesinleşmesine kadar devamına,
5-Davacı şirket hakkında verilen kesin mühletin ve kesin mühletin sonuçlarının kararın kesinleşmesine kadar devamına,
6-Konkordato komiserlerinin görevinin kararın kesinleşmesine kadar devamına,
7-Komiserlere takdir edilen ücretin karar tarihinden sonra şirket bünyesinden karşılanmasına,
8-Mahkememizce verilen tedbir kararların karar kesinleşinceye kadar devamına,
9-İİK 308/b maddesi gereğince depo kararı verilmesine yer olmadığına,
10-Kararın kesinleşmesinden sonra göreve başlamak üzere İİK 306/2 maddesi uyarınca tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli olarak …’in tasdik karar tarihi itibari ile göreve başlamak üzere kayyım olarak görevlendirilmesine,
11-Kayyıma aylık 2.000,00 TL ücret takdirine, kayyımın göreve başlama tarihinden itibaren ödenecek ücretin konkordato talep eden tarafından karşılanmasına,
12-Kayyım tarafından borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda 2 ayda bir Mahkememize rapor sunulmasına,
13-Kararın İİK 288 maddesi gereğince ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine,
B-Davacı … vergi numaralı … Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi’nin konkordato tasdik talebinin kabulü ile, davacının konkordatosunun tasdikine,
2-Konkordatoya tabi alacaklardan vade farkı faiz, gecikme cezası gibi eklenti olmadan ana paranın konkordato kararının kesinleşmesinden itibaren 12 ay ödemesiz süreden sonra başlamak üzere 6 aylık dönemlerde 10 eşit taksit halinde ödenmesine,
3-İİK 308/c maddesi gereğince konkordatonun kararın kesinleşmesiyle bağlayıcı hale gelmesine,
4-İİK 308/c maddesi gereğince kesin mühletin etkilerinin kanunda ön görülen istisnalar saklı kalmak kaydıyla kararın kesinleşmesine kadar devamına,
5-Davacı şirket hakkında verilen kesin mühletin ve kesin mühletin sonuçlarının kararın kesinleşmesine kadar devamına,
6-Konkordato komiserlerinin görevinin kararın kesinleşmesine kadar devamına,
7-Komiserlere takdir edilen ücretin karar tarihinden sonra şirket bünyesinden karşılanmasına,
8-Mahkememizce verilen tedbir kararların karar kesinleşinceye kadar devamına,
9-İİK 308/b maddesi gereğince depo kararı verilmesine yer olmadığına,
10-Kararın kesinleşmesinden sonra göreve başlamak üzere İİK 306/2 maddesi uyarınca tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli olarak …’in tasdik karar tarihi itibari ile göreve başlamak üzere kayyım olarak görevlendirilmesine,
11-Kayyıma aylık 2.000,00 TL ücret takdirine, kayyımın göreve başlama tarihinden itibaren ödenecek ücretin konkordato talep eden tarafından karşılanmasına,
12-Kayyım tarafından borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda 2 ayda bir Mahkememize rapor sunulmasına,
13-Kararın İİK 288. maddesi gereğince ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine…” karar verilmiştir.
Konkordato isteyen … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilince 29.12.2020 tarihli dilekçesiyle … Belediyesince teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin tedbiren önlenmesine karar verilmesi talebinde bulunulması üzerine 12.01.2021 tarihli ara kararıyla, tedbir isteminin reddine karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI :
Konkordato isteyen … İnşaat Ltd. Şti vekili ile alacaklılar … Bankası AŞ, … Bankası AŞ, … Yapı…A.Ş., … Hazır A.Ş.,… Bankası A.Ş., … Endüstri A.Ş., … Klima Ltd. Şti., … Yemekçilik Ltd. Şti., … Faktoring A.Ş., … T.A.Ş. ve … vekillerinin istinafı üzerine Dairemizin 24/03/2021 gün ve 2021/321 E, 2021/512 K sayılı kararı ile:
“1-Alacaklılar … Bankası A.Ş. ve … Bankası A.Ş. vekillerinin istinaf dilekçelerinin incelenmesinde;
İİK’nın “Kanun yolları” başlıklı 308/a maddesi, “(Ek: 28/2/2018-7101/37 md.) Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir…” hükmünü içermektedir.
Buna göre konkordatonun tasdiki kararları ancak toplantıda olumsuz oy kullanan ve tasdik duruşmasına kadar İİK m. 304/1 uyarınca itirazlarını bildiren alacaklılar tarafından istinaf edilebilir (İİK m.308/a). İstinaf yasa yoluna başvuran … Bankası A.Ş. ve … Bankası A.Ş. vekilleri konkordato talebine itiraz etmediklerinden İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesi uyarınca istinaf hakkına sahip değildir. Bu nedenle adı geçenlerin istinaf dilekçelerinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352/1-ç. maddesi uyarınca reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Alacaklılar … Yapı…A.Ş., … Hazır…A.Ş., … Bankası A.Ş., … Endüstri…A.Ş., … Klima…Ltd. Şti., … Yemekçilik…Ltd. Şti., … Faktoring A.Ş., … T.A.Ş. ve … vekillerinin istinaf dilekçelerinin incelenmesinde;
Talep, konkordato geçici ve kesin mühleti, akabinde konkordatonun tasdikine karar verilmesine ilişkindir.
İİK’nın 300’üncü maddesi uyarınca konkordato komiseri, yazdırılan alacaklara karşı borçlunun beyanını alır. Borçlunun itiraz ettiği alacaklar çekişmeli hale gelir. Kanun çekişmeli alacaklara iki sonuç bağlamıştır. İlk olarak çekişmeli alacakların nisaba ne şekilde katılacağına mahkeme karar verir (İİK m.302/VI). Nitekim somut olayda bu hususta yapılan başvurular mahkemece değerlendirilmiştir. Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. İkinci olarak çekişmeli alacaklar ayrıca dava konusu edilebilirler (İİK m.308/b).
Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Öte yandan, bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir (İİK m.308/c f.2). İlk derece Mahkemesince itirazlı alacaklılar ile konkordatoya yazdırılmamış alacaklar da dahil “konkordatoya tâbi” alacakların proje kapsamında ne şekilde ödeneceği hüküm altına alınmıştır.
Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; alacaklılar … Yapı…A.Ş., … Hazır…A.Ş., T. … Bankası A.Ş., … Endüstri…A.Ş., … Klima…Ltd. Şti., … Yemekçilik…Ltd. Şti., … Faktoring A.Ş., … T.A.Ş. ve … vekillerinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1-b,1 uyarınca istinaf başvurularının esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Konkordato talep eden … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin 12.01.2021 tarihli ara kararına yönelik istinaf dilekçesinin incelenmesinde;
İlk derece Mahkemesince 21.12.2020 tarihli nihai karar ile konkordato isteyen borçlu şirketlerin istemlerinin kabulüne ve konkordatolarının tasdikine karar verilmiş, istinaf dilekçelerinin sunulduğu aşamada borçlu … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilince sunulan 29.12.2020 tarihli dilekçeyle, … Belediyesi tarafından aralarındaki sözleşmenin feshedildiği belirtilerek verilen teminat mektuplarının nakde çevrilmesinin önlenmesine karar verilmesinin talep edilmesi üzerine 12.01.2021 tarihinde verilen ara karar ile borçlu … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin, teminat mektuplarının irat kaydedilerek nakde çevrilmesinin tedbiren önlenmesine ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
Buna göre Mahkemece, dosyadan el çekildikten sonra ayrı bir istemin konusu olacak bir uyuşmazlık hususunda ihtiyati tedbir mahiyetinde ek karar verilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle, istemde bulunan … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin Çorum Belediyesince teminat mektuplarının paraya çevrilmesinin tedbiren önlenmesi isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, esasa ilişkin gerekçelerle istemin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, konkordato isteyen … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/1-b.2. maddesi uyarınca, 12.01.2021 tarihli ara kararının gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında karar…” verilmesine karar verilmiştir.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ KARARI :
Dairemiz kararının alacaklılar alacaklılar … Faktoring A.Ş., … Yapı Tic. Ve San. A.Ş., … Yemekçilik Tem. Orm. Ürün Gıda Konf. Matbaacılık Tic. Ve San. Ltd. Şti., …, … T.A.Ş., … Bankası A.Ş., … Hazır Beton Sanayi Nak. Ve Tic. A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. H.D.’nin 07.02.2022 gün ve 2021/3495-593 E.K sayılı kararı ile:
“…Kararı, birkısım alacaklılar vekilleri temyiz etmiştir.
1- Talep İİK 276 ve devamı maddeleri çerçevesinde konkordatonun tasdiki talebine ilişkindir.
İlk derece mahkemesinin davacının konkordato talebini İİK 306 madde çerçevesinde tasdik etmesi üzerine karar alacaklı … Bankası A.Ş. tarafından istinaf edilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi tarafından talep İİK 308/a maddesi gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.
Konkordato hakkında verilen karara karşı İİK 308 a maddesi uyarınca itiraz edenler kanun yoluna başvurabilir. İtiraz edenler kavramı İİK 304. maddesinde belirlenen şekliyle dar yorumlandığı takdirde sadece duruşma öncesi itiraz edenlerin kararı kanun yoluna taşıyabileceklerini kabul etmek gerekir. Ancak böyle bir yorum hak arama özgürlüğü ile bağdaşmaz. Bu nedenle kanun koyucunun itiraz edenlerden kastının kanunun 304. maddesinde belirlenen itiraz edenlerin yanında konkordato toplantılarında veya iltihak süresi içinde olumsuz oy kullananları da kapsadığının kabulü gerekir. Bu bağlamda kanundaki “itiraz edenler” ifadesinin konkordatoya red oyu verenlere teşmil edilmesi hukuk usulünün genel hükümlerine uygun düşer. Nitekim Prof Dr. Selçuk Öztek, Doç. Dr. Müjgan Tunç Yücel Yeni Konkordato hukuku kitabının 308/a maddesini açıkladıkları 569. sayfada ret oyu kullananların tasdik kararını istinaf edebileceklerini kabul etmişlerlerdir.
Kanunun 302/7 maddesinde “toplantının bitimini takip eden 7 gün içinde gerçekleşen iltihaklar da kabul olunur” ifadesi bulunmaktadır. Bu ifadeden toplantıya katılmadığı halde 7 günlük iltihak süresi içinde alacaklılarının konkordatoya karşı oy kullanma hakkı bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda toplantıya katılıp ret oyu kullanan veya toplantıya katılmadığı halde iltihak süresi içinde oyunu belli eden alacaklının nisapta nazara alınması ve nihai tutanağın ve komser raporunun buna göre hazırlanması Kanun’nun 302/son maddesi gereğidir. Az yukarıda yazılı doktrin görüşünde de iltihak süresi içinde itiraz edenlerin istinaf yoluna başvurabileceği de belirlenmiştir.
Somut olayda, alacaklı … Bankası A.Ş.’nin aşamalarda bir çok defa ve iltihak süresi içinde ret oyu kullandığını bildirdiği anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıdaki gerekçeler doğrultusunda … Bankası A.Ş.’nin istinaf hakkının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin istinaf talebinin reddine karar vermesinde isabet bulunmamış kararının bozulmasına, istinaf incelemesi yapmak üzere dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, diğer alacaklı vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
HUKUKİ SEBEP VE DİRENME GEREKÇESİ :
Talep, konkordatonun tasdikine ilişkindir.
I
(Mahkeme içi, iflas öncesi, adi) Konkordato İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ve izleyen maddelerinde düzenlenmiştir.
Yüksek Dairenin kararına dayanak kıldığı İcra ve İflas Kanunu’nun 276’ncı maddesi kiralanan taşınmazların icra kanalıyla tahliye edilmesine; Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 286’ncı maddesi ise kollektif şirketlerde tasfiye memurlarının şirket malvarlığını korumasındaki özen derecesine ilişkin olup, her iki yasal düzenlemenin somut olayda uygulama yeri olmadığı, maddi hataya dayandığı düşünülmektedir.
II
İlk derece mahkemesi kararı … Bankası AŞ tarafından istinaf edilmediği gibi Dairemiz kararı da adı geçen banka tarafından temyiz edilmemiştir. Bu nedenle Yüksek Özel Dairenin belirttiğinin aksine adı geçen bankanın Dairemizce reddedilmiş bir talebi bulunmamaktadır. Yargıtay’ın istinaf ve temyiz başvurusu bulunmayan kimse yararına bozma kararı vermesinin maddi hataya dayalı olduğu ve her zaman re’sen düzeltilebileceği değerlendirilmiştir (HMK m.304/1-ilk cümle).
III
Aşağıda sıralanacak direnme gerekçelerine zemin oluşturmak bakımından öncelikle konkordatonun hukuk yargılaması bakımından yapısını ve mahiyetini kısaca açıklamak uygun olacaktır.
Bilindiği gibi dava bir başkası (davalı) tarafından subjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan ya da kendisinden haksız bir talepte bulunulan kişinin (davacının) mahkemeden hukuki koruma istemesi; onu bir şeyi vermeye, yapmaya ya da yapmamaya mahkeme kararı ile mahkum ettirmesidir (Kuru, B./Aydın, B.: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, 2.b., Yetkin yay., Ankara 2021, s.289).
Konkordatoda istemci alacaklılarından bir şeyi vermelerini, bir şey yapmalarını ya da yapmamalarını istememekte; zaten onlara olan borcunu belli bir indirimle ve/veya takvim çerçevesinde ödemek konusunda anlaşmaya yönlendirmek için mahkemeye tek taraflı bir başvuruda bulunmaktadır.
Bu bağlamda konkordato bir dava olmayıp mahkemeye yöneltilmiş bir istem (talep) ve hukuk yargılaması tekniği bakımından bir çekişmesiz yargı işidir (HMK m.382/2.f-6 ve7). Dolayısıyla konkordatoda davacılık ve fer’i ya da asli müdahale söz konusu değildir. Alacaklılar sadece “ilgili” sıfatıyla ve o da itiraz etmeleri koşulu (İİK m.304/I) yargılamada yer alabilir. Bunların borçlu ile aralarındaki subjektif nitelikli alacak hakları da bu yargılamanın konusu olmayıp, yargılamanın konusu konkordatonun tasdikidir.
Bu açıklamalar çerçevesinde belirtilmelidir ki, alacaklıların herhangi birinin istinafı üzerine konkordatonun tasdikine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı kaldırıldığında, bu durum hem borçluyu ve hem de istinaf etsin ya da etmesin bütün alacaklıları etkileyecektir. İstinaf edenler için konkordato kaldırılmış ve bu alacaklıların alacaklarını tam ve derhal almasına imkan sağlanmış, istinaf etmeyenler için tasdik koşulları çerçevesinde tahsilat zorunluluğu doğmuş olmayacaktır.
Diğer yandan farklı alacaklıların ilk derece mahkemesinin tasdik kararına yönelik istinaf itirazları hemen hemen aynı olduğundan ve çekişmesiz yargıda re’sen araştırma ilkesi daha baskın biçimde uygulandığından zaten itiraz edenlerin istinaf sebeplerinin incelenmesi, itiraz etmeyenlerin istinaf sebeplerini de cevaplayacak niteliktedir.
IV
Konkordatonun tasdik kararına karşı yasa yoluna başvuru koşulları konusunda şu değerlendirmeler yapılmalıdır:
Konkordatonun tasdiki kararları ancak toplantıda olumsuz oy kullanan ve tasdik duruşmasından önce itirazlarını bildiren alacaklılar tarafından istinaf edilebilir (İİK m.308/a). Konkordatoya itiraz kurumu İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş ve burada duruşma tarihinin bildirildiği ilanda alacaklıların duruşmadan en az üç gün öncesine kadar yazılı olarak itiraz etmek suretiyle duruşmada hazır bulunabilecekleri hususunun ayrıca gösterileceği ifade edilmiştir. Bu şekilde itiraz etmeyen alacaklıların duruşmaya katılma hakkı olmadığı gibi karara karşı yasa yollarına başvurma hakkı da bulunmamaktadır.
Öğretide “itiraz eden alacaklı” kavramı ile “konkordatoya kaydedilmiş olsun ya da olmasın konkordatonun tasdiki talebinin incelendiği duruşmaya gelerek konkordatonun tasdiki talebinin reddine karşı itirazlarını dile getiren alacaklı”nın kast edildiği ve özellikle konkordatoya ret oyu kullansalar bile duruşmaya gelmemiş olan alacaklıların tasdik kararına karşı yasa yoluna gitme yetkilerinin bulunmadığı konusunda fikir birliği vardır (bkz. Postacıoğlu , İ. E.: Konkordato, Ankara 1965, s.93, n.64; Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2.b., Ankara 2013, s.1502; Tanrıver, S./Deynekli, A.: Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s.158; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.354, n.354; Buruloğlu, E./Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.74).
Hatta Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Sema Taşpınar Ayvaz ve Emel Hanağası’nın birlikte kaleme aldıkları “İcra ve İflas Kanunu ve İlgili Mevzuat” (6.b., Ankara 2020, m.308/a, s.244) adlı derlemede yasa yollarına ilişkin 308/a maddede itiraz eden ibaresinin yanına (yasa metninde bulunmamasına rağmen) 304’üncü maddeye atıf yapıldığını gösterecek şekilde bu maddenin numarası yazılmıştır. Yazarlar 308/a’daki itirazın, 304/I’deki itiraz olduğundan o kadar emindir ki, metinde buna net biçimde işaret etmiştir.
Konuyla ilgili tek ayrık görüş, (önce 15., şimdi ise) 6. Hukuk Dairesinin bozma kararında atıfta bulunulan Prof. Dr. Selçuk Öztek ile Prof. Dr. Müjgan Tunç Yücel’e aittir. Yazarların Yeni Konkordato Hukuku – 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflas Kanunu m. 285-309 Şerhi (Prof. Dr. Ali Cem Budak, Doç. Dr. Serdar Kale ve Doç. Dr. Bilgehan Yeşilova ile birlikte, Adalet Yayınevi, Ankara 2018) adlı eserlerinin birinci basısında “Konkordatoya itiraz eden diğer alacaklıların tasdik kararına karşı kanun yoluna gidebilmeleri ise tabiidir” dedikten sonra “Buna mukabil, konkordatoda kabul oyu vermiş alacaklının, tasdik kararına karşı kanun yoluna başvurmakta hukuki yararı yoktur…” şeklinde bir açıklama yaptıkları görülmektedir (m.308/a, n.6, s.403). Yazarların burada itiraz kurumunu konkordato oylamasında ret oyu kullanmak anlamında yorumlayıp yorumlamadıkları şüphe uyandırmaktadır. Ancak eserin ikinci basısında (Adalet Yayınevi, Ankara 2019) bu tereddüt giderilmiş ve öğreti ve Yargıtay uygulamasındaki görüş eleştirildikten sonra “Ama 7101 sayılı Kanun itiraz eden alacaklılar için istinaf süresini tasdik kararının ilanından itibaren işletmeye başlattığı için, kanaatimce, artık, tasdik kararına karşı, daha önce, alacaklılar toplantısında veya iltihak süresi içinde ret oyu vermiş alacaklıların süresi içinde (ilandan itibaren on gün) tasdik kararını istinaf edebilmeleri mümkün görülmelidir.” biçiminde açıklama yapılmıştır (m.308/a, n.6, s.569).
Bu noktada Özel Dairenin itibar ettiği bu yeni ve ayrık bilimsel görüş üzerinde durmak gereği doğmuştur.
Yazarların 1932 yılından beri (90 yıldır) yerleşik haldeki görüşten dönmelerini gerektiren hususu yeni (7101 sayılı Yasa ile yapılan) değişiklikle Yasa’nın “…itiraz eden alacaklılar için istinaf süresini tasdik kararının ilanından itibaren işletmeye başlattığı…” olarak açıkladıkları görülmektedir. İstinaf süresinin hangi tarihte ve ne şekilde başlayacağının kimlere istinaf hakkı verilip verilmeyeceği ile ne gibi bir bağlantısı olduğu ise belirtilmemiştir.
Ona bakılırsa İcra ve İflas Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 04.09.1932 tarihinden 5311 sayılı Yasa (m.18) ile 18.03.2005 tarihinde yapılan değişikliğe kadar (yani yaklaşık 73 yıl) konkordatonun tasdiki kararlarına karşı yasa yolu duruşmadaki tefhimle başlamakta idi. Üstelik öğreti, Yargıtay ve İsviçre Federal Mahkemesi bu tefhimin (tıpkı iflastaki gibi) “duruşmada kimse olmasa dahi” sonuç doğuracağını ve yasa yolu süresini başlatacağını benimsemişti. Diğer taraftan 5311 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması tarihinde yürürlüğe girdiğinden, sürenin tefhimle başlatılmasına ilişkin uygulama 20.07.2016 gününe kadar (yani toplamda 84 yıl) hiç tereddütsüz bu şekilde süregelmişti. Gelinen noktada salt sürenin ilanla başlatılmasının istinaf hakkı sahiplerinin kapsamını neden değiştirdiği anlaşılamamış, yazarlar ve onlara atıf yapan Özel Daire de buna dair bir açıklık getirmemiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 1’inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır” hükmü yer almaktadır. Kaynak İsviçre Federal Medeni Kanunu’nun 1’inci maddesinde ise bu ilke “Es folgt dabei bewährter Lehre und Überlieferung” şeklinde ifade edilmiştir. Madde metni “(Mahkeme) kabul edilmiş öğretiyi ve gelenekleri takip eder” biçiminde çevrilebilir. Bu anlayış biçimi Türk hukuku için de geçerli sayılmalı; henüz yerleşmemiş, öğretide ve yargı camiasında benimsenmemiş yeni fikirlere temkinle yaklaşılmalıdır. Özellikle Yasa’da bir boşluk bulunmadığı, değişiklikle de özel bir kapsam genişletilmesi yaratılmadığına göre yazarların bu görüşünün “yeni ve yol gösterici bir hukuki bakış açısı” olduğu fakat hükme esas alınabilecek genel kabul görmüş bilimsel bir inanç (içtihat) olmadığı anlaşılmaktadır.
V
Hemen bu noktada red oyu kullanmak ile itiraz arasındaki temel farka değinmek gerekir.
Mühlet istemi karşısında mahkeme önce geçici mühlet vererek sunulan belgelerin ve borçlunun gerçek durumunun yasaya, hakikate ve finansal raporlama ilkelerine uygun olup olmadığını ve bu bağlamda kesin mühlet verilmesine elverişli bulunup bulunmadığını incelemeye girişir. Koşulların (İİK m.285) bulunduğu anlaşılırsa borçluya kesin mühlet verilir ve komiser atanır. Artık mahkemenin borçlu ve alacaklılarla ilişkisi kesilmiş, süreç komisere bırakılmıştır.
Nitekim bir alt başlıkta da değinileceği gibi alacaklıların özellikle mühlet aşamasında yasa yoluna başvurusu tamamen engellenmiş, mahkeme asla alacaklı ile muhatap edilmemiştir.
Alacaklının mahkeme huzurunda isbat-ı vücut etmesi ancak komiserlerin nihai raporu sunması ve duruşma gününün ilanı üzerine duruşmadan üç gün öncesine kadar yapılacak itirazla mümkündür (İİK m.304). Esasen bu itiraz raporu ve raporda açıklanan “tasdik” görüşünü hedef alır. Ortada rapor yokken yapılan itiraz, yasanın aradığı itiraz değildir. Yasanın aradığı koşullara uygun biçimde itirazda bulunmayan alacaklı mahkemenin nezdinde bir suje olarak “yok” hükmündedir. Mahkeme itiraz etmeyen kimseyi duruşmaya almaz, beyanlarını dinlemez ve dolayısıyla sistem onun tasdik kararını istinaf etmesine de olanak tanımamıştır.
Alacaklının daha evvel toplantıda red oyu kullanması ya da ne vesile ile olursa olsun komisere ya da doğrudan mahkemeye dilekçe vermesi, medeni usul hukuku kapsamında mahkeme bakımından hiçbir anlam ifade etmez. O, mahkemenin nezdinde tamamen yabancı biridir. Ne zaman ki, raporun sunulması ve duruşma gününün ilan edilmesi üzerine itiraz eder; yasa onu o zaman mahkemenin muhatap alacağı bir suje haline getirir.
İtirazı olmayan kişi, izleyici olmak dışında, duruşmaya dahi katılamaz. Haliyle kararı da istinaf edemez.
VI
Diğer bozma gerekçesi, bu uygulamanın “hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği” noktasındadır. Her şeyden önce hak arama temel haklardan olup, bu haklar ancak yasa ile sınırlandırılabilir (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.36/I ve 13).
Bu halde öncelikle konkordatonun tasdikine ilişkin karar aleyhine yasa yoluna başvurunun bir hak olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Elbette yukarıda anılan Anayasa hükmü gereği yasa yoluna başvurma bir haktır. Ancak konkordato, ne talep edene ve ne de alacaklıya subjektif bir alacak hakkı verir. Gerçekten de İcra ve İflâs Kanunu’nun 285’inci maddesinin birinci fıkrasına göre konkordato “borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu [tarafından], vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için…” talep edilebilecek bir hukuki yol ve külli tasfiye metodudur. Bir diğer ifade ile konkordato alacaklının bu hakkına bir halel getirmez; sadece bunun ödeme biçimini, mahkemenin de katkısı ile değiştirir. Bu, kabul oyu verenler için sözleşmesel bir ilişki doğururken, ret oyu verenler için mahkeme kararına dayanır. Kaldı ki, alacaklı dahi iflasa tâbi borçlusu hakkında konkordato isteminde bulunabilir (İİK m.285/II). Eğer konkordatonun tasdik edilmemesi alacaklı için mutlak bir hak olsa idi, yasa koyucu alacaklıya da borçlusunun konkordatosunu isteme hakkı vermezdi. Borçların hiç ödenememesi ya da iflas koşullarında çok düşük yüzdelerle ödenmesi riskine karşın konkordato alacaklının da lehinedir.
Öte yandan konkordato süreç ve kurumsal yapı bakımından tamamen şeklî olduğundan onun ivedilikle tamamlanması gerekir. Nitekim İcra ve İflas Kanunu hükümleri dikkate alındığında yasa koyucunun konkordatoyu aksatan, tökezleten talepleri ısrarla baskıladığı ve bu çerçevede borçlu lehine verilen birçok kararda yasa yolunu tamamen kapattığı ve sürecin borçlu lehine bir an evvel sonuçlandırılması arzusunda olduğu görülecektir (örneğin: “Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz”, m.287/son; “Kesin mühlet talebinin kabulü ile mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz”, m.293/I).
“Yasa yolu” adından da anlaşılacağı gibi yasayla düzenlenmiş olup, yasanın öngörmediği bir yasa yolu ve yasa yoluna başvuru hakkı yorum yoluyla da olsa kabul edilemez. İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesi Anayasa’nın kabul ettiği anlamda (m.36/I ve 13) temel hak niteliğindeki hak arama özgürlüğünü kullanmayı “itiraz” şartına bağlamıştır ve bu tamamen Anayasaya uygun bir sınırlama metodudur.
Nitekim Yargıtay da İcra ve İflas Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 04.09.1932 tarihinden bu yana şaşmaz şekilde bu yöndeki içtihadını korumuştur (Yargıtay 11. HD. 09.10.1989/6449-5145; Yargıtay 19. HD. 03.10.1995/7350-7821). Bu tutumun hak arama özgürlüğünü zedelediği fikri ise hiçbir şekilde dile getirilmemiştir.
Elbette Özel Dairenin 90 yıllık yerleşik içtihadından dönmesi mümkündür. Ancak yapılan taramada Yargıtay Kanunu’nun 15/2-c düzenlemesine göre verilmiş bir içtihadı birleştirme kararı da bulunamamıştır.
Sonuç olarak toplantıda ret oyu kullanmak başka, usulünce duruşmaya katılarak konkordatonun tasdikine itiraz etmek başkadır. Yasa ve öğreti bu ikisini net biçimde ayırmıştır.
VII
Son olarak meseleye hukukun toplantılara, çoğunluğa ve azınlığa bakış açısıyla da bakmak gerekir.
Yasalar insanların bir araya geldikleri halleri, ezcümle dernekleri, şirketleri, kat malikleri ya da genel kurul gibi toplantıları düzenlerken (çoğunlukçu değil) “çoğulcu demokrasi” ilkesini benimsemiştir.
Buna göre (oybirliği hariç) salt sayısal çoğunluğun sağlanmış olması o kararı tartışmasız hale getirmemektedir. Azınlıkta kalanların haklarının da korunması gerekir. Ancak bu mutlak bir koruma değildir. Azınlık bu hakkını kuralsız biçimde kullanamaz. Azınlığın haklarını savunabilmek ve ileri sürmek konusunda birtakım lazımeleri yerine getirmesi gerekir.
Söz gelimi şirket ya da (Yüksek Dairenin ihtisas alanı da olan) kooperatif genel kurul toplantılarında çoğunluk bir karar aldığında azınlık haklarına sırt çevrilmez. Ancak bunun için azınlık oy sahiplerinin red oyu vermesi yetmez, ayrıca o konudaki muhalefet şerhlerini de tutanağa geçirtmeleri gerekir (TTK m.446, KoopK m.53). Prosedür dışında şu veya bu mercie verecekleri dilekçeler, yapacakları başvurular (muhalefet şerhine ilişkin) bu eksikliği giderecek mahiyette yorumlanamaz.
Konkordato prosedürü de bu paraleldedir. Alacaklıya alacağını yazdırmak, red oyu kullanmak ve komiserin raporunu sunmasından sonra ve duruşmadan önce itiraz etmek konusunda bir yük getirilmiştir (İİK m.304/I). Bu yük (külfet) yerine getirilmediğinde o hak kullanılamaz.
VIII
Nihayet yasa koyucu konkordatonun tasdikini önemsemiş, bunun aksatılmasını ve bu çerçevede bütün alacaklıların yasa yollarına gelerek süreci uzatmasını, sekteye uğratmasını engellemeye çalışmıştır.
Herhangi bir aşamada verilen herhangi bir dilekçenin, yasanın öngördüğü sürede ve usule uygun diğer dilekçelere benzetilerek ilgilisine yasa yolunun açılması da bu amaca aykırı sayılmalıdır.
Özellikle henüz ortada nihai durumu gösteren ve usulünce mahkemeye sunulmuş bir komiser raporu olmadığı aşamada verilen dilekçeler yasanın anladığı biçimde mahkeme nezdinde itibar görmemeli ve usuli hakları kullanmak bakımından imkan sağlamamalıdır.
IX
Dairemizce daha önce aynı konuda verilen başka direnme kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca onanmıştır (10.03.2022 gün ve 2022/(15) 6-71 E., 2022/284 K.; aynı gün 2021/(15) 6-699 E, 2022/283 K.).
Anılan onama kararlarının “III. Gerekçe” başlığı altında konkordatoya ilişkin genel bilgiler verilmiş ve somut uyuşmazlık konusu (paragraf 13 ve paragraf 12) olmamakla birlikte “obiter dicta” niteliğinde birtakım aydınlatıcı açıklamalar da yapılmıştır.
Ancak sondan bir önceki (49’uncu ve 48’inci) paragrafta Hukuk Genel Kurulunda ileri sürülen ve fakat kurul çoğunluğunca benimsenmediği ifade edilen birtakım görüşlere değinilmiştir. Azınlıkta kaldığı anlaşılan bu görüşler için de (yukarıdaki açıklamalar dışında kalan) kısa açıklamalar yapılmalıdır.
Konkordato süreci kendi içinde üç bölüme ayrılmaktadır:
1. Mühletin verilmesi ve komiser işlemleri aşaması,
2. Tasdik yargılaması ve
3. Tasdik sonrası aşama.
Bu aşamalar birbirinden kesin ve net biçimde ayrılmıştır. Bir aşamadaki eksiklik ya da usule aykırılık, geri dönülerek tamamlanamaz. Öğretide Toraman’ın bu süreçlerin birbirinin içine geçmiş ve ayrılmaz parçalardan oluştuğu yönündeki görüşü yasaya ve prosedürün işleyişine uygun değildir (Toraman, B.: “Konkordato Müessesesi Hakkında 7101 Sayılı Kanunla Getirilen Yeniliklerin Kanun Yollarına İlişkin Hükümleri Bakımından Değerlendirilmesi”, 7101 sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato konulu XVI’ncı MİHBİR Toplantısında sunulan tebliğ, Antalya 5-6 Ekim 2018; Adalet Bakanlığı Yayınları, Ankara 2019, s.221).
Süreç, özetle şu şekilde işler:
Konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyen borçlu mahkemeden kendisine mühlet verilmesini ister. Konkordato prosedürünün işlediği mühlet “kesin mühlet”tir. Komiserler gerekli işlemleri mühlet içerisinde yapacak ve tasdik kararı dahi mühlet içinde verilecektir.
Ancak yasa koyucu mahkemenin kesin mühlet koşullarının bulunup bulunmadığını saptamak için ihtiyacı olan sürede alacaklıların birtakım hukuki yollardan borçlu üstüne gelmesini engellemek için bir “geçici mühlet” süresi (aşaması) de kabul etmiştir.
Talebi alan mahkeme (suretini değil bizzat) dosyayı komiserlere tevdi ve teslim eder. Bundan sonrası tamamen komiserlerin hakimiyet sahasındadır. Komiserler mühleti en verimli biçimde kullanmalı; alacaklıları alacaklarını bildirmeye davet etmeli, borçlunun beyanını almalı, oylamayı yapmalı ve hazırladıkları raporu ve dosyayı (mahkeme için tasdik yargılaması yapacak kadar bir süre bırakarak) mahkemeye tevdi etmelidir.
Bu aşamada mahkeme dosyanın akıbeti ile hiç ilgilenmez. Yasa bunun aksine izin vermemiştir. Zira mahkeme nam ve hesabına dosyaya komiserler vaziyet etmektedir.
Bu süreçte mahkemeye yapılabilecek tek başvuru borçlu tarafından itiraz edilen alacağın oylamaya kaç Lira üzerinden gireceği hususunda bir karar verilmesi amacına yöneliktir (İİK m.305). Bunda da dosya değil sadece alacaklının evrakı basit bir incelemeye tâbi tutulur ve burada belirlenen tutar da taraflar arasında kesin hüküm teşkil etmez.
Dosyanın komiserlerin elinde olduğu dönemde alacaklıların mahkeme huzurunda hiçbir sıfatı yoktur. Onlar bütün iletişimi komiserlerle kurmak zorundadır. Nitekim mühletlerin uzatılmasına ilişkin itirazlar hakkında verilen kararlar dahi yasa yolunun dışında bırakılmıştır.
Komiserlere bırakılan hakimiyet sahası o kadar nettir ki, mesela dosya kendisine tevdi edilen komiser dosyayı iade etmeyebilir; bu sadece onun sorumluluğunu gerektirir ama bu durum mahkemeye bir sorumluluk yüklemez. Mahkeme komiserleri çağırarak dosyanın sunulmasını istemek durumunda dahi değildir.
Mühletin bitmesinden “sonra” dosya ve rapor sunulmuşsa mahkemenin yapacağı tek işlem, istemin usulden reddi olacaktır.
Mühlet içinde yapılması gereken işlemler bitirilip (mühlet bitmeden) “dosya ve rapor” mahkemeye sunulduğunda mahkeme (ikinci aşama olan) tasdik yargılamasına başlar (İİK m.304). Yasa koyucunun bu ibareleri seçmesi geçmişte yaşanan birtakım sorunları aşmak maksadı iledir. Zira geçmişte komiserler kimi zaman rapor olmaksızın sadece dosyayı ya da dosya olmaksızın sadece raporu sunuyorlardı. Çünkü bunların mühlet bitmeden sunulması gerekiyordu. Buradan da varılan sonuç: Mühlet içinde dosya mahkemede bulunmamaktadır. Dosyanın bulunmadığı mahkemeye yapılan herhangi bir itirazın ya da her ne ad altında olursa olsun dilekçenin sunulması anlamsız olacaktır.
Bunlar birbirinden kesin biçimde ayrılmış aşamalardır. Bir aşamanın tamamlanması ile o aşamaya ilişkin işlemler biter. Olası bir usule aykırılık halinde dahi geri dönerek bu eksikliğin sonraki aşamada giderilmesi söz konusu olamaz. Söz gelimi mahkeme oylamada bir hata görürse dosyayı o haliyle karara çıkartır, yoksa komiserlere tekrar tevdi ederek oylamanın yenilenmesini istemez. Bu bağlamda her ne ad altında olursa olsun komisere yapılan itirazlar artık o safhada kalmıştır; mahkeme rapordan önceki aşamalarda itiraz aramak gibi bir yükümlülük altına sokulmamıştır.
Sırf adı “itiraz” olduğu için komiserlik aşamasındaki itirazların, tasdik aşamasındaki itirazla ilişkilendirilmesi konkordato sürecine uygun düşmemektedir. Söz gelimi kesin mühlet verilmesine ilişkin karara yönelik itirazlar zaten o aşamada çözümlenmektedir (İİK m.289/II). Benzer şekilde komiserlik aşamasında ileri sürülen itirazların çözümü de “şikayet” (İİK m.16-18) prosedürü içinde gerçekleştirilmektedir (İİK m.290/IV). Bu tür işlemlerin ilanihaye sonuç doğuracağını beklemek, ivedilikle sonuçlandırılması gereken konkordato prosedürüne uygun değildir.
Bu bağlamda Dairemizin dikkate aldığı itirazın sunulması sadece tasdik aşaması ile ilgilidir. Bundan önceki işlemler mahkemenin işi değildir ve mahkemeye (ve dolayısı ile yasa yolu denetimi yapan yargı organlarına) karşı ileri sürülemez. Komiserlere sunulan her türlü itirazın, yasa yolu bakımından ölçüt sayılması mümkün değildir.
Kanun alacaklıyı ancak tasdik duruşmasının ilanı üzerine yapacağı itirazla mahkemenin muhatabı kabul etmektedir (İİK m.304/I).
Toraman’ın ikinci dayanağı, alacaklıların tasdik kararına karşı yasa yoluna başvurmakta hukuki yararlarının bulunduğu noktasıdır (Toraman, s.221).
Konuya sadece “hukuki yarar” noktasından bakılacak olursa alacaklıların elbette tasdik kararına karşı yasa yoluna gitmekte hukuki yararı vardır. Hatta sadece itiraz eden değil, alacaklarını yazdırmamış alacaklıların dahi alacaklı olduğunu kanıtlamak suretiyle yasa yoluna başvurabileceklerini kabul etmek gerekir. Böyle bir anlayışın yasa yoluna başvuru noktasında ortaya çıkartacağı belirsizlik, gerek mahkeme ve gerekse borçlu ve diğer alacaklılar için tahammül edilemeyecek düzeyde olacaktır. Gerçekten de alacağını yazdırmamış, bu nedenle alacağı hiç denetlenmemiş bir kişi eline alacağı bir çekle, faturayla, adi yazılı senetle alacak iddiasında bulunarak yasa yoluna gidebilir. Böyle bir durumda yasa yolu denetlemesi yapan mahkemenin bu alacağın varlığını ve miktarını saptaması makul olmayacaktır.
Bir an için hukuki yararın mutlak bir yasa yoluna başvuru hakkı verdiği düşünülürse konusu para ile ölçülen davalarda yasa yoluna gidilebilmesi için bunun belli bir parasal tutarı aşması (HMK m.341ve m.371) gerekliliği de açıklamasız kalmaktadır. Zira konusu bu tutarı geçmeyen davalarda da (örneğin 10,-TL’lik bir alacak davasında) aleyhine hüküm kurulan kimsenin yasa yoluna gitmesinde hukuki yarar vardır fakat yasa bunların da yasa yoluna başvurmasına izin vermemektedir.
Bu itibarla geçmişte, dosyanın henüz mahkeme elinde olmadığı aşamalarda şu veya bu adla yapılan itirazların İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesindeki itirazlarla aynı statüde sayılmaması gerekir.
X
Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemelere ve yapılan açıklamalara göre:
İstinaf yasa yoluna başvuran … Bankası AŞ vekili Yasanın (İİK m.304/I) ifade ettiği biçimde “itiraz” etmediğinden İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesi uyarınca istinaf hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle Dairemizce verilen önceki kararda direnilerek adı geçenin istinaf dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352/1-ç düzenlemesi uyarınca reddi gerekmiştir.
Her ne kadar Dairemiz kararında … Bankası AŞ’nin istinaf dilekçesi aynı gerekçeyle reddedilmiş ve adı geçen tarafından da temyiz yasa yoluna başvurulmuş fakat Yargıtay’ca bu alacaklı tarafından ileri sürülen temyiz sebeplerinin incelenmesi sonraya bırakılmış ise de direnme kararının yapısı gereği alacaklı … Bankası AŞ’nin dilekçesinin reddi yönündeki hüküm kısmı da kararda tekrarlanmıştır.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Dairemizin 24/03/2021 tarih ve 2021/321 E, 2021/512 K sayılı kararında DİRENİLMESİNE.
II-Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle; HMK’nın 352/1-ç maddesi uyarınca alacaklılar … Bankası A.Ş. ve … Bankası A.Ş. vekillerinin İSTİNAF DİLEKÇELERİNİN REDDİNE,
III-Yukarıda (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle; HMK m. 353/1-b.1 uyarınca alacaklılar … Yapı…A.Ş., … Hazır…A.Ş., … Bankası A.Ş., …Endüstri…A.Ş., … Klima…Ltd. Şti., … Yemekçilik…Ltd. Şti., …. Faktoring A.Ş., … T.A.Ş. ve … vekillerinin İSTİNAF BAŞVURULARININ AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE.
IV-Yukarıda (3) no’lu bentte açıklanan nedenlerle, konkordato isteyen … San. ve Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/1-b.2. maddesi uyarınca, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/862 E. sayılı dosyasında verdiği 12.01.2021 tarihli ara kararının gerekçesi DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“Konkordato isteyen … San. ve Tic. Ltd. Şti vekilinin tedbir isteminin REDDİNE,”,
V-Alacaklılar … Bankası A.Ş. ve … Bankası A.Ş. tarafından yatırılan istinaf harçlarının istek halinde iadesine,
VI-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30-TL’nin mahsubu ile kalan 21,40-TL’nin alacaklılar … Yemekçilik…Ltd. Şti. ve …’den alınarak Hazine’ye gelir kaydına.
VII-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 80,70-TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile kalan 26,30-TL’nin ayrı ayrı alacaklılar … Yapı…A.Ş., … Hazır…A.Ş., … Bankası A.Ş., … Endüstri…A.Ş., … Klima…Ltd. Şti., … Faktoring A.Ş. ve …bank T.A.Ş.’den alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
VIII-İstinaf edenlerce istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
IX-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
31/05/2022 tarihinde, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, konkordato talep edenler vekili vekili Av. …, şirket temsilcisi …, alacaklı …bank vekilleri Av. … ve Av. …, … Faktoring vekili Av. …, … vekili Av. …, … vekili Av. …’ın yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda,
İİK m. 308/a gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 31/05/2022
Başkan Üye Üye Katip