Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/653 E. 2022/625 K. 13.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
…..
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
…..

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09.02.2022
ESAS-KARAR NUMARASI :……
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkilinin…… rüzgar enerjisine dayalı elektrik üretim faaliyeti ile iştigal ettiğini, tesislerinde ürettiği elektriği sisteme vermek için davalının işlettiği trafo merkezini ve iletim hatlarını kullanmak zorunda olduğunu, 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu uyarınca…… Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği kapsamında düzenlenen yarışma sonucu müvekkili ile davalı arasında … Katkı Payı Anlaşması imzalandığını, bu anlaşmaya göre müvekkili şirkete ait üretim tesisinin ilk ünitesinin geçici kabulünün yapıldığı tarihten başlamak üzere ve tüm tesisin geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren 20 yıl boyunca davalıya ödenecek olan … Katkı Payı bedelinin ödenmesi ile ilgili hüküm ve şartların imza altına alındığını, müvekkilinin sözleşme kapsamında rüzgar enerjisi üretmeye başladığını ve bağlantı yaptığını, ilerleyen süreçte davalının sözleşmeye ve yönetmeliğe aykırı şekilde hesaplama yaparak fahiş tutarlı olan … katkı payını müvekkilinden talep ettiğini, davalının bu yanlış hesaplamayı taraflar arasında bağlayıcı olmayan ve hukuki değeri kalmayan Teklif Mektubuna göre yaptığını, tarafların Teklif Mektubunda yer alan hesaplama yönteminden ayrılarak aralarında sözleşme imzalamak suretiyle Yönetmelikte bulunan hesaplama yöntemini kabul ettiklerini, müvekkilinin teminat mektuplarının irat kaydedilme riski bulunduğundan fatura bedellerini ödemek zorunda kaldığını, Kanun koyucunun Kamu İktisadi Teşebbüslerini özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fazla ödenen … katkı payı tutarlarına karşılık 20.000,00 TL.’nin her bir faturanın ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3. maddesinin (j) fıkrasındaki “İkili anlaşma” tanımının mefhumu muhalifinden dava konusu … katkı payı anlaşması gibi EPDK onayına tabi olan ve EPDK’nin ikincil düzenlemelerinde yer alan anlaşmaların ticari anlaşma olmadığını, bu anlaşmalardan kaynaklanan uyuşmazlıkların da idari yargıda görülmesi gerektiğini, ayrıca doktrinde ve yerleşik Yüksek Yargı kararlarında idari sözleşmelerin taraflardan en az birinin kamu tüzel kişisi olduğu, bir kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin veya özel hukuku aşan birtakım hükümler içeren sözleşmeler olarak tanımlandığını, dava konusu … katkı payı anlaşmasının da niteliği ve içerdiği düzenlemeler bakımından özel hukuku aşan bir rejime tabi olduğunu, benzer uyuşmazlıklarda Uyuşmazlık Mahkemesince İdari Yargı yerinin görevli olduğuna karar verildiğini, yine müvekkili teşekkülce düzenlenen … katkı payına ilişkin faturanın iptali ve ödenen meblağın iadesi istemiyle idari yargı mercilerinde açılan davalarda, Mahkemelerin görevli olduklarını addederek davanın esasına ilişkin karar verdiklerini, anılan kararların Danıştay tarafından onandığını, davacının istirdadını talep ettiği alacak miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmesi mümkün olduğundan belirsiz alacak davası açmasında hukuki yararı bulunmadığını, (Mülga) 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3. maddesinin 5. fıkrası doğrultusunda EPDK tarafından onaylanan…… Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği”nin yürürlüğe girdiğini, bu yönetmelik kapsamında … kapasite tahsis yarışmalarının gerçekleştirildiğini, davacı şirketin gerçekleştirilen yarışmalar sırasında sunduğu teklifleri doğrultusunda … tesisi için sisteme bağlantı hakkı kazandığını ve anılan tesis için lisans alarak faaliyetlerine başladığını, ayrıca davacı ile davacıya ait üretim tesislerinin ilk ünitesinin geçici kabulünün yapıldığı tarihten başlamak üzere ve tüm tesisin geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren yirmi yıl süre boyunca, müvekkil …’a ödemeyi taahhüt ettiği,……katkı payı bedelinin ödenmesini konu alan, “… katkı payı anlaşması” akdedildiğini, müvekkilince … katkı payı anlaşması gereğince Yönetmelik ve ekleri olan taahhütname, teklif mektubu formu ile anlaşma hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda … katkı payı faturalarının hesaplandığını, gerek müvekkili ile davacı şirket arasında imzalanan … katkı payı anlaşması gerekse davacı şirket tarafından sunulan teklif mektubu formunun bu Yönetmeliğin aynı tarihte yayımlanan ekleri olduklarını, Yönetmelik, ekleri ve içeriği birbirinden ayrı değerlendirilerek, aralarında hiyerarşik bir ilişki kurmak suretiyle teklif mektubunun yok sayılmasının hukuka uygun olmadığını, şayet bu hatalı yorumdan hareket edilirse … katkı payı tutarı bakımından aynı Yönetmelik ile yarışmalarda bağlantı hakkı kazanılması için farklı, bağlantı hakkı kazanıldıktan sonra farklı şartlar öngörüldüğü gibi bir sonucun ortaya çıkacağını, örneği Yarışma Yönetmeliği ekinde yer alan teklif mektubunun söz konusu yarışmaların asıl unsuru olup, kapalı zarf ile teslim edildikten sonra, sunulan teklifte değişiklik yapılamayacağının Yönetmelikte belirtildiğini, davacı şirket tarafından taahhütname, teklif mektubu formu ve anlaşma içerikleri önceden bilinmekte olup, bu şartlarda yarışmaya katılım sağlanarak teklif verildiğini, davacının imzaladığı teklif mektubunu verirken, teklif mektubunda bulunan formülü göz önüne alarak ödeyebileceği … katkı payı tutarını hesaplaması ve buna göre teklif fiyatını belirlemesinin basiretli davranma yükümlülüğünün bir gereği olduğunu, Yönetmeliğe uygun şekilde yapılan hesaplama ile düzenlenen dava konusu … katkı payı faturasında hukuka aykırılık bulunmadığını, … katkı payının davacı şirketçe iddia olunduğu şekilde uygulanacağı düşünülürse yıllara yayılan sürecin enflasyon ve fiyat değişimleriyle birlikte müvekkili kurumun hak ve menfaatlerini zedeleyici mahiyette olmasının yanı sıra, teamül haline gelen enflasyon uygulamaları açısından da tutarsızlık oluşacağını ve bu durumun uygulamanın gerekçesine aykırılık teşkil edeceğini, kabul anlamına gelmemek üzere davacı tarafça talep edilen faiz türü, oranı ve faiz başlangıç tarihinin de yersiz ve dayanaksız olduğunu, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın öncelikle yargı yolu (görev) ve hukuki yarar dava şartı noksanlığı yönünden usulden reddine, aksi düşünülürse esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “4628 sayılı ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun ilgili hükümlerinde elektrik piyasası faaliyetlerinin düzenlendiği, elektrik enerjisi iletim faaliyetinin münhasıran Türkiye Elektrik İletişim Anonim Şirketi tarafından yürütüleceği, diğer faaliyetlerde ise kamu tüzel kişilerinin yanında özel hukuk tüzel kişilerinin de hizmetlerin yürütülmesine katılabileceği öngörülmüş faaliyetlerin yürütülmesinde lisans alınması zorunluluğu getirilmiştir.
(Mülga) 4628 sayılı Kanunun 3. maddesi hükmü doğrultusunda … tarafından düzenlenen ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından onaylanan “Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği” kapsamında davacının iletişim sistemine bağlantı hakkı kazandığı, bu kapsamda rüzgar enerjisine dayalı elektrik üretimi santrali (…) katkı payı bedelinin ödenmesi konulu ‘… Katkı Payı Anlaşması’nın imzalandığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık az yukarıda belirtilen yarışma yönetmeliğinden kaynaklanmakta olup davalı …’ın kamu hukuku alanında ve kamu gücüne dayalı tek taraflı olarak tesis ettiği … katkı payı bedellerinin istirdadı istemli açılan davanın görülme yeri İdare ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları da değerlendirildiğinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi gereğince idari yargıdır. (Uyuşmazlık Mahkemesi Esas 2021/657, Karar 2021/633 T: 29/11/2021; Esas 2021/344 Karar 2021/437 T: 20/09/2021)” gerekçesiyle, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın HMK’nın 114/1b ve 115. maddeleri gereğince reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; benzer nitelikteki uyuşmazlıklar ile ilgili Dairemiz kararlarından örnekler vererek, uyuşmazlığın tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan ve anastatünün “Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları” başlıklı 4. maddesi kapsamında kalan “… Katkı Payı Anlaşması”nden kaynaklandığını, davalının da anastatüsüne göre özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayıldığını, bu bağlamda ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarının niteliği itibarı ile her uyuşmazlık çıkan dosyaya ilişkin etki doğurduğunu, uyuşmazlığa giden dosya için değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki … Katkı Payı anlaşmasına aykırı olarak fazla alındığı iddia edilen tutarın istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2001 tarih ve 4-661 E., 1074 K; 22.03.2006 tarih ve 4-12 E., 95 K.; Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 26.10.2015 tarih ve 2014/9157 E., 2015/6877 K., 10.06.2015 tarih ve 2014/7403 E., 2015/4452 K.,03.02.2015 tarih ve 2014/5176 E., 2015/545 K.; 14.01.2014 tarih ve 2013/7390 E., 2014/82 K., Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.10.2013 tarih ve 11345 E., 15660 K., Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.06.2013 tarih ve 7895 E., 10514 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere;
… Gazete’nin 14.12.1984 gün ve 18435 sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesi uyarınca Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, İktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu İktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre İktisadi Devlet Teşekkülü, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise, sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüssüdür.
233 sayılı KHK’nın 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır. Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK’nın verdiği yetki ile … Gazete’nin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile … A.Ş. (…) ve … A.Ş. (…) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların “kamu iktisadi kuruluşu” ve “kamu iktisadi teşebbüsü” olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK’nin 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz. Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof.Dr.Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. 233 sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalman kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalman kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % …. kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir.
Somut olayda, davalı … A.Ş.’nin 29.06.2001 tarihli … Gazete’de yayımlanan anastatüsünün “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde;
“1-Bu Anastatü ile teşkil olunan … A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü’dür.
2- Teşekkül EPK, K.H.K., ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3- Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.” hükmünün yer aldığı görülmektedir.
Uyuşmazlık, İlk derece Mahkemesinin “uyuşmazlığın Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliğinden kaynaklandığı” yönündeki kabulünün tam aksine, tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan ve anastatünün “Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları” başlıklı 4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılan “… Katkı Payı Anlaşması” ve eklerinin … katkı payı ödemeleri ile ilgili hükümlerinden kaynaklanmakta olup, davalı da anastatüsüne göre özel hukuk tüzel kişisidir.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin, idare değil, özel hukuk hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olduğu, uyuşmazlık konusunun idari bir işlem veya eylem niteliğinde bulunmadığı, tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin idari bir sözleşme olamayacağı gözönünde bulundurularak, yargı yolu yönünden görevli olduğunun kabulü ile, uyuşmazlığın esası incelenip, taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, aynı Kanunun 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.4 maddesi uyarınca, esası incelemeden Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09.02.2022 tarih ve 2021/619 E., 2022/116 K. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk derece Mahkemesi tarafından esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
4-Karar tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
13.04.2022 tarihinde, HMK’nın 353/(1)-a ve 362/(1)-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 14.04.2022
…….