Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/553 E. 2022/719 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17.06.2021
ESAS-KARAR NUMARASI : …..
Alacaklılar vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Konkordato isteyen vekili 26.06.2019 tarihli dilekçesinde; müvekkilinin … armatür imalatı, plastik tesisat boru imalatı, çelik imalatı (… …, … Merkezi …, … …, özel imalatlar), galvaniz aydınlatma direkleri, topraklama elektrotu imalatı gerçekleştirdiğini, ülkemiz sanayi ve inşaat sektöründeki genel kriz sebebi olan “üretimde dış kaynak (banka kredisi) bağımlılığı”, banka faizlerinin çok yüksek olması, … … gibi büyük firmaların yapılan hak edişlerini zamanında ödememesi ve banka
aracılığı ile fatura karşılığında temlik olarak ödeme yapması, bu durumda bankanın uyguladığı kesintiler, borçlu bir firmadan “barter yolu ile” alınan dairelerin yaşanan kriz neticesinde alış bedellerin çok altına düşmesi, sözleşmeleri yapılan işlerin malzemeleri alınmasına rağmen işverenin gerekli (direk dikilecek bölgede orman ağaç kesimi, yol, yer gibi) izinleri alamaması ve sahadaki işlere başlanılamaması, Türk Lirası bazında yapılan sözleşmelerde alınan malzemelerin yaşanan kriz neticesinde iki katına çıkması, kur artışı nedeni ile kârının azalması ve nihayetinde eriyen öz sermaye karşısında başvurulan kredilerdeki yüksek faizler ve müşterilerin ödeme güçlükleri, icra takiplerinin sonuçsuz kalma nedenleriyle in müvekkili şirketi ödeme güçlüğüne düşürdüğünü, müvekkilinin tenzilat talep etmediğini, adi alacaklılara konkordato tasdiki sonrasında başlamak üzere 24 ay vadede, rehinli alacaklılara ise konkordato tasdiki sonrasında başlamak üzere 12 ay ödemesiz süre olmak üzere toplamda 36 ay vadede ödeme yapmayı teklif ve taahhüt ettiklerini ileri sürerek, öncelikle geçici, daha sonra kesin mühlet verilmesini, son olarak ta konkordatonun tasdikine karar verilmesini istemiştir.
10.11.2020 tarihli revize projeyle de adi alacaklılara 31.01.2022 tarihinden başlamak üzere 48 eşit taksitle ödeme yapılacağını bildirmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince;
28.06.2019 tarihli kararla, İİK’nın 287/1. maddesi gereğince, istemci şirket hakkında üç ay geçici mühlet verildiği, geçici mühletin 28.09.2019 tarihinden başlamak üzere iki ay uzatıldığı,
28.11.2019 tarihinde İİK’nın 289/3. maddesi gereğince bir yıl kesin mühlet verildiği,
İstemci şirketin 10.11.2020 tarihli konkordato revize projesinin 27.03.2021 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde İİK’nun 302/2. maddesinde aranan nisabın üzerinde adi ve rehinli alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato projesinin gerçekleşmesi için İİK’nun 305.maddesindeki konkordato tasdik şartlarının oluştuğu, 45.111,00 TL tasdik harcının tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edildiği gerekçesiyle,
İstemci şirketin konkordato tasdik talebinin kabulü ile konkordato tasdik projesine göre, adi alacaklılara, alacaklarının 31.01.2022 tarihinden başlamak üzere 48 eşit taksitle ödenmesine,
Rehinli alacaklar yönünden; … … … alacağının, … teminatlı ve ticari kredilerin 10.09.2020 tarihinden yıllık %12.96 basit faiz ile 6 ay ödemesiz dönem sonrası, 44 ay eşit taksitli toplam 50 ay vade ile ödenmesine; … … A.Ş’nin alacağının, 01.04.2021 tarihinde yıllık %29,72 basit faiz ile 8 ay ödemesiz, ocak 2022 başlangıçlı, 48 ay eşit taksitli toplam 57 ay vade ile ödenmesine; … … A.Ş’nin alacağının, 24.03.2021 tarihinde yıllık %18 basit faiz ile 6 ay faiz ödemeli, 19/01/2022 başlangıçlı, 36 ay eşit taksitli toplam 42 ay vade ile ödenmesine; … … A.Ş’nin alacağının, 25.01.2022 tarihinden başlamak üzere yıllık %17,28 faiz oranı ile 48 ay vade ile ödenmesine,
Konkordato komiserler kurulunun görevine son verilmesine,
İİK’nun 307. maddesi gereğince, şirkete ait işletmenin faaliyetinde kullanılan… plakalı araçlar ile; … ili, … ilçesi, … mah., … mevkii, … fabrika binası olarak kullanılan taşınmazın muhafaza altına alınması ve satışının karar tarihinden itibaren bir yıl süre ile ertelenmesine,
İİK’nun 307. maddesi gereğince, işletmenin faaliyetinde kullanılan finansal kiralama konusu …. numaralı kanal kazıcı ve yükleyici aracın iadesinin karar tarihinden itibaren bir yıl süre ile ertelenmesine,
… plakalı aracın ve Ankara, … … taşınmazların işletmenin faaliyeti için zorunlu olmadığı anlaşılmakla bu menkul ve gayrimenkule yönelik talebin reddine,
İİK’nun 306/2. maddesi gereğince tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli olarak kayyım atanmasına,
Kesin mühletin sona ermesi ile kesin mühlet kararı ile doğan ve İİK’nun 294, 295, 296 ve 297. maddesinde düzenlenen sonuçların kalkmış olduğunun tespitine,
Mahkemece verilen tüm tedbir kararlarının tasdik karar tarihi itibari ile kaldırılmasına,
İİK’nun 308/b maddesi uyarınca alacakları itiraza uğramış olan tüm alacaklılara tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren 1 ay içerisinde dava açabileceklerinin ihtarına, dosya kapsamı itibariyle İ.İ.K.’nun 308/b-2 maddesi gereğince depo kararı verilmesine yer olmadığına,
Karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Alacaklı T. … … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; İlk derece Mahkemesi kararında ödemelerin çok ileri bir tarihte başlayacak olan çok uzun bir vadeye yayıldığını, kararın bu yönüyle alacaklılara zarar verecek, alacaklıların alacaklarına kavuşmasını engelleyecek nitelikte olduğunu, diğer yandan çekişmeli alacaklılara depo kararı verilmemesinin de alacaklıları zarara uğratacak nitelikte bir karar olduğunu, istemci şirkete konkordato tasdik kararı verilmesini gerektiren bir hal bulunmadığını, zira konkordato mühletinin istemcinin mali durumunun iyileşmesine katkı sağlamayacağı, konkordatonun başarıya ulaşma şansı bulunmadığı, sadece alacaklılar aleyhine zaman kazanmaya yönelik olduğunun düşünüldüğünü, projenin gerçekçi ve uygulanabilir olmadığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve istemin reddine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; konkordato şartlarının oluşmadığını, istemin kabulü ile alacaklıların zarara uğradığını, borçlu tarafından bildirdikleri alacaklarının çok altında bir rakamın kabul edildiğini, itirazları üzerine alınan bilirkişi raporunda alacak kalemlerinin güncellendiğini ancak nakde dönen iki adet teminat mektubu ve gayri nakit çek riski bedellerinin alacak nisabına dahil edilmediğini, yine borçlu şirketin kefaletten kaynaklanan alacağının eksik hesaplandığını, konkordato projesinin iyi niyetli olmadığını, alacaklıların alacaklarına kavuşamaması riski doğacağını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı … …. vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili banka alacağının nisapta ve tasdik yargılamasına esas alınan raporlarda eksik değerlendirildiğini, hükme esas alınan raporlarda tüm alacaklıların gayrinakdi kredi borçlarının hesaplamaya dahil edilmediğini, bu durumda İİK md. 302/a maddesinde aranan alacakların 1/2’sini karşılama oranının tamamlanmadığını, kesin mühlet tarihine kadar gayrinakdi alacak anapara riski ve gayrinakdi alacağa işleyen faizin de anapara alacağı gibi nisabın hesaplanmasında dikkate alınması gerektiğini, konkordato projesinin faiz yükünün ortadan kaldırılması ve borç ödemenin konkordato kalkanı ile ötelenmesi amacını taşıdığını, projenin uygulanabilir olmadığını, komiser heyeti raporunda davacının rehinli mal varlığı ve varlık toplamının dikkate alınmadığını, sunulan konkordato projesi ve ödeme tablosunun samimi ve gerçekleştirilebilir olmaktan uzak olduğunu, borçlu menfaatinin yanında alacaklı menfaatinin hiçe sayıldığını ve bu durumun müvekkili bankayı zarara uğrattığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının adi alacaklar yönünden verilmiş olan konkordato talebinin tasdiki yönünden ortadan kaldırılmasına ve talebin tüm talepler yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; konkordato komiserlerine bildirdikleri alacaklarının borçlu tarafından kısmen kabul edildiğini, mahkemece İİK 303/6 maddesi uyarınca nakdi alacaklarının kısmen hesaba katılmasına karar verildiğini ancak alacaklarının faiz, gayrinakit risk vs. kalemler yönünden eksik kayda geçildiğini, konkordato projesindeki ödeme takvimine göre ödeme yapılması halinde döviz kur farkları, faiz oranları gibi unsurlar yönünden alacaklıların alacağı tamamen tenzilata uğrayacağını, konkordato projesinin işlerlik kazanmasının da mümkün gözükmediğini, konkordato mühletinin fiili olarak 78 aya kadar uzatılmasının hukuka ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, ne konkordato mühleti isteyence, ne de konkordato komiseri tarafından sunulan projenin başarıya ulaşıp ulaşmayacağı noktasında hiçbir somut açıklama yapılmadığını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve istemin reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I-HMK’nın 355’inci maddesi uyarınca re’sen yapılan istinaf incelemesi yönünden:
İstem, konkordatonun tasdikine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 289’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde mahkemece borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği ve komiser atanacağı belirtilmiş, aynı maddenin beşinci fıkrasında da “Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet,… mahkemece altı aya kadar uzatılabilir” hükmü getirilmiştir. Kesin mühletin borçluya, alacaklılara ve sözleşmelere etkisi İcra ve İflas Kanunu’nun 294 ilâ 297’nci maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 304’üncü maddesinde “Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.
Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde belirtmek gerekir ki, mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli … ve işlemleri tamamlaması beklenir. Mühletin başlangıcı ve sonu belli olduğundan Yasa mühlet için öngörülen sürelerin aşılması ihtimalini öngörmemiştir. Ancak bu ihtimal her zaman söz konusu olabilir. Sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle bu sürelerin hukuki niteliğini belirlemekte yarar vardır. Mühlet hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden değildir. Bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesi söz konusu değildir. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin etkilerini düzenleyen maddeleri (m.294-297) hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmamakta, bunların kullanılmasını sınırlamakta ya da ertelemektedir. Aynı nedenle mühletlerin kesilmesi ve durmasından da söz edilemez. Eğer yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımı mühletin koruyucu etkisinin sona ermesidir.
Her ne kadar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.12.2021 gün ve 2021/4647 E., 2251 K. sayılı kararında İcra ve İflâs Kanunu’nun 304’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının düzenleyici bir hüküm içerdiği ve bu hükme bir sonuç bağlanmadığı, kanun koyucu abesle iştigal etmeyeceği ve böyle bir sonuç öngörse idi bunu yasada açıkça göstereceği ve hakime ilave süre verilmeyeceği; tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında bu sürenin aşılabileceği;
Yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan istemcilerle konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek bir gecikme yüzünden cezalandırılmasının doğru olmadığını, böyle bir durumun alacaklıları da zarara uğratacağını belirtmiş ise de bu düşüncelere iştirak edilememiştir. Şöyle ki;
7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühlet hiç yoktu ve kesin mühlet sadece üç aydı. Kesin mühlet gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabiliyordu. O dönemde de gerek mühlet işlemleri ve gerek tasdik yargılaması bu süre içinde yapılıyordu. Getirilen yenilikle uzatmasıyla birlikte beş ay geçici mühlet ve uzatmasıyla birlikte on sekiz ay kesin mühlet kabul edilmiş, işlemler ve yargılama süreci için komiserlere yirmi üç aylık bir süreç verilmiştir. Bu sürecin verimli kullanılmaması öncelikle ve kesinlikle komiserlerin sorumluluğundadır. Komiserlerin bu süreyi kötü kullanmasının, bu kapsamda mahkemeye inceleme yapma olanağı tanımaksızın geçici mühletin uzatılmasına, kesin mühlet verilmesine ve bunun uzatılmasına karar verilmesini istemeleri elbette mahkemenin hatası değildir. Zira konkordatonun uygulamasında asli görevli komiserdir. Komiser oylamayı yapıp, raporunu ve dosyayı sunmadan mahkeme tasdik işlemine girişmez. İcra ve İflâs Kanunu’nun 304’üncü maddesinin 1’inci fıkrası komisere, yargılama yapmak için mahkemeye de süre bırakma yükümlülüğü getirmektedir. Komiserin keyfi davranışları alacaklıların belirsiz, sınırsız bir mühlet ve yargılama süreci ile baş başa bırakılması anlamına gelmemelidir. Kanun koyucu bu süreleri net biçimde belirlerken alacaklılara da alacaklarını alamayacakları, bir diğer ifade ile sabredecekleri azami süreyi göstermek istemiştir.
Sürenin borçlu tarafından kötü kullanılması halinde komiserler buna engel olmalı, komiserler tarafından kötü kullanılması halinde de borçlu komiseri işini hakkıyla yapmaya zorlamalıdır.
Yasalarda birtakım süreler öyle net belirtilmiştir ki, bunların zamanaşımı ya da hak düşürücü süre olduğu anlaşılmakta ve bu sürelerin kaçırılması halinde hukuken doğal sayılan sonuçların ortaya çıkacağı kabul edilmelidir. Söz gelimi ihalenin feshi (İİK m.134/II), sıra cetveline itiraz (İİK m.142/I), iflas masasına kayıt davası (İİK m.235) belli sürelerle sınırlandırılmış fakat bu sürelere uyulmamasının yaptırımı açıkça gösterilmemiştir. Oysa bu süreler geçtikten sonra şikayet yoluna gidildiğinde ya da dava açıldığında red kararı verilmektedir. Bu nedenle Yüksek Dairenin mühletin geçirilmesinin bir yaptırıma bağlanmadığı yönündeki gerekçesine katılmaya olanak bulunamamıştır.
Yine 7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce tasdik kararının kısa bir süre içinde verilmesi gerektiği belirtilmişken (önceki m.296) yapılan yeni düzenlemede tasdikin mühlet içinde olması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Bir yasa değişikliğinde açık ve yeni bir düzenleme yapılmışsa kanun koyucunun önceki dönemde yaşanan bir sorunu çözmek istediği düşünülmeli, yasa bu şekilde yorumlanmalıdır.
Diğer taraftan bu sürenin ucu açık ve belirsiz biçimde uzatılması daha büyük bir tehlike arz etmektedir. İşlemlerin uzadığından söz edilerek 5-10 yıllık sürelerle tasdik işlemlerinin sürüncemede bırakılması ihtimali gündeme gelebilecektir. İflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerin yasadan çıkartılmasının gerekçelerinden biri de aslında beş yıl olan sürenin çeşitli vesilelerle uzatılması idi. Yargıtay’ın yorumu ile bu tehlikenin konkordatoda da ortaya çıkabileceği söylenebilecektir. Kaldı ki, kaç günlük gecikmenin makul, kaç günlük gecikmenin fazla olduğunu saptamak da objektif bir kritere bağlanabilecek bir husus değildir.
Son olarak mühletin hükümleri yasada açıkça gösterilmiştir. Bu dönemde takip, bir kısım sözleşmelerin feshi vs yasaklanmıştır. Mühletin sona ermesi halinde yargılamaya hala devam edilse bile alacaklılar mühletin sağladığı koruma kalktığı için borçlu hakkında takiplere devam edebilecek ve sözleşmeleri feshedebilecektir. Kanun koyucunun tasdik yargılamasını süreyle sınırlaması altında yatan nedenlerden biri de bu olmalıdır.
Mühlet, yukarıda da belirtildiği gibi ne bir zamanaşımı süresi ne de bir hak düşürücü süredir. Mühlet usuli bir süredir ve hakim tarafından, yasanın öngördüğü uzatma halleri dışında uzatılıp kısaltılamaz (HMK m.90). Bu sürenin aşılmasında mahkemenin kusurundan da söz edilemez. Süre aşılmışsa bu komiserin sorumluluğundadır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulaması da bu yöndedir: Yargıtay 11. HD. 25.12.1989 gün ve 1989/8872-7469 E.K (bkz. Eriş, G.: Uygulamalı İflas ve Konkordato Hukuku, Ankara 1991, s.842).
Nitekim öğretide …, …, …/… sürenin geçirilmesi halinde esasa girişilmeden talebin usulden reddine karar verileceğini ifade etmiştir (…, İ.E.: Konkordato, Ankara 1965, s.89, n.61; …, N.: İflas Hukuku, 3.b., İstanbul 1970, s.564; …, E./…, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.56).
Gösterilen yasal düzenlemeler ve yapılan açıklamalar bir arada değerlendirilerek somut olaya dönüldüğünde İlk derece Mahkemesince;
-İstemci şirkete 28.06.2019 günü üç ay süre ile geçici mühlet verildiği (süre sonu: 28.09.2019),
– 26.09.2019 günlü kararla geçici mühletin 28.09.2019 gününden itibaren iki ay süre ile uzatıldığı (süre sonu: 28.11.2019),
– 28.11.2019 günlü kararla bir yıllık kesin mühlet verildiği (bu dönemde 7226 sayılı Yasa uyarınca sürenin 86 gün boyunca durdurulduğu anlaşılmaktadır. Süre sonu: 28.11.2020+86=23.02.2021),
– 19.11.2020 günlü duruşmada, “Davacı şirkete verilen kesin mühletin, yasa gereğince pandemi süreleri eklendiğinde 03.03.2021 tarihine kadar uzamış olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin kesin mühletin uzatılması talebi ile ilgili bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına, duruşmanın kesin mühletin bitim tarihi dikkate alınarak 25.02.2021 tarihine bırakılmasına” karar verildiği, (Dosyada bu duruşma gününün açılması ile ilgili tensip ya da ara kararı bulunamamış, ne şekilde açıldığı anlaşılamamıştır.)
– 25.02.2021 günlü duruşmada ve aynı tarihli ara kararla, kesin mühletin İİK’nın 289/5. maddesi gereğince aynı hüküm ve şartlarla kesin mühletin sona ereceği 03.03.2021 tarihinden başlamak üzere üç ay süreyle uzatılmasına, duruşmanın 03.06.2021 tarihine bırakılmasına karar verildiği,
– 15.04.2021 günü komiserlerin raporunu sunduğu,
– 03.06.2021 günlü duruşmada, kesin mühletin İİK’nın 304/2. maddesi gereği aynı hüküm ve şartlarla kesin mühletin sona ereceği 03.03.2021 (03.06.2021 tarihinin kastedildiği anlaşılmaktadır.) tarihinden başlamak üzere 10 gün süreyle uzatılmasına, (Süre sonu 14.06.2021) duruşmanın 17.06.2021 tarihine bırakılmasına karar verildiği,
– 17.06.2021 tarihinde de nihai kararın verildiği,
Anlaşılmıştır.
Bu haliyle teknik anlamda kesin mühlet 7226 sayılı Yasa ile getirilen 86 günlük durma süresinin eklenmesiyle 23.02.2021 günü bitmiş, buna rağmen mahkemece 19.11.2020 tarihli duruşmada kesin mühletin 03.03.2021 günü dolacağından bahisle duruşma kesin mühlet dolduktan sonrasına 25.02.2021 tarihine bırakılmış, 25.02.2021 tarihli duruşmada kesin mühlet dolmasına rağmen kesin mühlet 03.03.2021 tarihinden itibaren üç ay süreyle uzatılmış, 03.06.2021 tarihli kararla kesin mühlet İİK’nın 304/2. maddesi uyarınca 10 uzatılmış ancak yine duruşma 10 günlük sürenin dolmasından sonraya 17.06.2021 tarihine bırakılmıştır.
Artık mühletin sona erdiği, yargılama bakımından süre koşulunun ihlal edildiği ve mühletin sağladığı korumaların kalktığı kabul edilmelidir.
Bu durumda Dairemizce, HMK’nın 355 ve 353/(1)-b.2. maddeleri uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek istemci şirketin konkordato isteminin usulden reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
II-Kararın niteliğine göre alacaklılar …. vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmelidir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, re’sen yapılan değerlendirmeye göre, HMK’nın 355 ve 353/(1)-b.2 maddeleri uyarınca, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17.06.2021 tarih ve 2019/356 E., 2021/474 K. sayılı KARARININ DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE.
Buna göre:
“1…’nin konkordato tasdik talebinin USULDEN REDDİNE,
2. Mahkemece verilen ve yasa ile öngörülen tedbirlerin kaldırılmasına,
3. Komiserler kurulunun görevine bu tarih itibariyle son verilmesine,
4. Yargılama giderlerinin istemci şirket üzerinde bırakılmasına,
5. Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli olan 80,70 TL karar ve ilam harcından başta yatan 44,40 TL nin mahsubu ile kalan 36,30 TL’nin istemci ….’den alınarak Hazineye irat kaydına,
6. İstemci tarafından yatırılan konkordato tasdik harcının iadesine,
7. Kararın İİK’nın 288. maddesi uyarınca ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine,
8. Yatırılan avansın karar kesinleştiğinde ve istek halinde, masrafı içinden karşılanarak istemciye iadesine”
II-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle, alacaklılar T…. vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
III- İstinaf yoluna başvuran tüm alacaklılardan peşin olarak alınan istinaf karar harcının iadesine,
III-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak yatıranlara iadesine,
IV-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
27/04/2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK m. 308/a gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 28.04.2022
…..