Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/2375 E. 2023/233 K. 08.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/2375 – 2023/233
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)
ESAS NO : 2022/2375
KARAR NO : 2023/233
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 16/06/2022
ESAS-KARAR NUMARASI : 2022/156E., 2022/425K.
DAVACI :
DAVALI
Davacı tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, dava dışı … Kooperatifi’nin 6102 sayılı TTK’nın Geçici 7. maddesi uyarınca 2014 yılında resen terkin edildiğini, kooperatifin … Kooperatifleri Birliği isimli üst birlik üyesi olduğunu, genel kurul toplantılarının yapılmadığından bahisle kooperatifin resen terkin edilmesinin yerinde olmadığını, kooperatif tasfiye edilmediği gibi tahsis edilen/edilecek olan arsa üzerine yapılacak olan kooperatif inşaatlarının ruhsata bağlanması yanında diğer işlerin de yapılabilmesi için kooperatifin faal olması gerektiğini, 6335 sayılı Kanun ile 6102 sayılı TTK’ya eklenen Geçici 7. maddedeki 5 yıllık süreye tâbi olmadığını ileri sürerek, resen terkin edilmiş olan kooperatifin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, kooperatifin kurulduğu tarihten terkin edildiği tarihe kadar olağan genel kurulu toplantısı yapmadığını, 6102 sayılı TTK’nun Geçici 7. maddesinin 1. fıkrasının d bendi uyarınca kooperatifin ticaret sicilden resen terkin edildiğini, 03.10.2013 ve 03.07.2014 tarihlerinden kooperatif adresine gerekli ihtarın tebliğinin yapıldığını ancak “iade geçici kapalı” ibaresi ve “taşınmış” ibaresi ile iade edildiğini, ayrıca ihtarın 07/07/2014 tarih ve 8606 sayılı Türkiye Sicili Gazetesinde ilan edildiğini, kooperatiflerin 6102 sayılı TTK’nın 31. maddesi uyarınca, tescil edilmiş hususlarda meydana gelen her türlü değişikliği tescil ettirmesi gerektiğini, 6102 sayılı TTK’nun geçici 7. maddesinin dördüncü fıkrasının a bendi gereğince ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda ilan tarihinden itibaren 30. günün akşamı itibarıyla yapılmış sayıldığını ve 11.02.1959 tarihli ve 7201 sayılı TK’nun hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçtiğini, kooperatifin kendisine bildirilen 2 aylık sürede münfesih olmadığını belgeleyen hiçbir evrak ibraz etmediğinden 27.10.2014 tarih ve … sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yapılan ilan ile sicilden resen terkin edildiğini, Geçici 7. maddenin 15. fıkrasında belirtilen 5 yıllık hak düşürücü sürenin 23.10.2019 tarihinde sona erdiğini, davanın açılış tarihinin 07.03.2022 olduğunu savunarak, davanın süre yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “…Dava, TTK’nın Geçici 7. maddesi uyarınca, sicilden silinen kooperatifin ihyası istemine ilişkindir.
Mahkememizce tarafların delilleri toplanmış, dava konusu kooperatifin ticaret sicil özeti getirtilmiştir.
Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne yazılan yazıya 10.03.2022 tarihinde verilen cevaptan; dava konusu kooperatifin durumunun terkin edilmiş olduğu, merkezinin …’da bulunduğu, kooperatifin, TTK’nın Geçici 7. maddesi uyarınca 07.07.2014 tarihli ilana rağmen süresi içeresinde bildirimde bulunmadığından 23.10.2014 tarihinde ticaret sicilinden silindiği, bu hususun 27.10.2014 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayımlandığı görülmüştür.
6100 sayılı TTK’nın Geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, alacaklılar ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak kooperatifin ihyasını isteyebilirler. Dava, ihyası istenen kooperatifin sicilden re’sen terk edildiği 27/10/2014 tarihinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süre dolduktan sonra 07/03/2022 tarihinde açılmış olmakla…” davanın zamanaşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı istinaf dilekçesinde özetle: Ankara Ticaret Odasından evraklar istenmesine rağmen 25.12.2012 tarihinde çıkan yangın dolayısıyla evraklarının olmadığının beyan edildiğini, üyelerden anlaşıldığı gibi kooperatifin aile kooperatifi olduğunu,…’daki yangın, başkanları …’ın uzun bir süre kanser tedavisi görmeleri ve …’ın kanserden ölmesi nedeniyle evraklara uzun süre ulaşılamadığını, amaçlarının 2000 yılında tüm birikimlerini verip kurdukları kooperatif aracılığıyla haklarını almak olduğunu, hiçbir kuruluşu dava etmek gibi bir amaçlarının olmadığını beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, dava dışı kooperatifin ihyasına ilişkindir.
1-Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK’nın 355/(1) maddesi gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davacının istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2- HMK 355.maddesi kapsamında yapılan inceleme sonucu;
HMK.’nun 114. maddesinde dava şartları açıklanmış, aynı Kanunun 115. maddesinde ise, mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceği, mahkemece dava şartı noksanlığının tespit edilmesi durumunda davanın usulden reddine karar verileceği düzenlenmiştir.
HMK’nun 138. maddesinde de, mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği belirtilmiş; 140. maddede ise, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için hakimin gerekli görürse tarafları dinleyeceği ve tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit edeceği kabul edilmiştir.
Aynı Kanunun 142. maddesinde, “Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.” denilmiştir.
Anlaşılacağı üzere; hak düşürücü süre ve zaman aşımının kaçırılmış olması, HMK’nun 114/(1). maddesinde yazılı dava şartları arasında gösterilmemiştir.
Dava şartlarının incelenip karara bağlanacağı aşama, (dosya üzerinden karara bağlanabilenler hariç) ön inceleme duruşması olduğu halde, hak düşürücü süre ve zaman aşımının incelenip karara bağlanacağı aşama, 142. maddede de açıkça belirtildiği üzere ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, tahkikata başlamadan öncedir. İnceleneceği aşamanın kanun koyucu tarafından bilinçli bir şekilde buraya alındığı değerlendirilmektedir. Zira maddenin gerekçesi: “Hak düşürücü süreler ve zamanaşımı konusundaki iddia ve savunmalar, aslında, işin esasıyla ilgili hususlardır. Bu sebeple, ön inceleme oturumu yapılmadan ve uyuşmazlık noktaları tam olarak belirlenmeden, uyuşmazlığın esası ile ilgili, maddî hukuka dahil olan bir konuda karar da verilemez. Ancak, uyuşmazlık noktaları açıklığa kavuşup belirli hâle geldikten sonra, uyuşmazlıkla ilgili süreler hakkında karar vermek de mümkün hâle gelmiş demektir. Bu sebeple, aslında doğrudan ön incelemenin içerisinde olmamakla birlikte, sürelere ilişkin sorunların, tahkikata başlamadan önce çözümlenmesi açık bir hükümle düzenlenmiştir.
Uygulamada, birkaç yıl süren usul işlemlerinden ve delillerin toplanmasından sonra (hatta bazen taraflardan birinin o konudaki ısrarlı beyanlarına rağmen), sadece hak düşürücü süre veya zamanaşımı yönünden bir karar verildiği görülebilmektedir. Bu hükümle, hem gereksiz yargılama işlemleri yapılması, hem de adaleti zedeleyici böyle bir durumun önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Maddenin ön inceleme hükümlerinin sonunda, tahkikat hükümlerinden önce yer alması da, yukarıda belirtilen sebeplerle uygun görülmüştür.” şeklindedir.
Aynı yönde doktrinde de görüşler mevcuttur. “Hakim davalının hakdüşürücü süre itirazını yerinde bulursa(veya kendiliğinden davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını tespit ederse) davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verir. Bu halde tahkikat aşamasına (m.143 vd) geçilmesine gerek kalmaz. Buna göre, verilecek olan karar ise davanın usulden reddi kararı değil, hak düşürücü süre nedeni ile reddi kararıdır.” (Baki KURU İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku.s.288 Legal Yayınevi Ağustos-2016)
Dolayısıyla hak düşürücü süre ve zaman aşımının bir dava şartı olmadığı, işin esasına ilişkin olduğu açıktır.
Bu itibarla İlk derece Mahkemesince hükmün gerekçe bölümünde isabetli olarak hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu belirtilmiş olmasına göre, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, hüküm fıkrasında davanın zaman aşımı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Bu durumda Dairemizce, istinaf yoluna başvuranın sıfatına göre hükmün gerekçesindeki ve hüküm fıkrasındaki “usulden reddine” ibaresi düzeltilmemiş, sadece hüküm fıkrasındaki “zamanaşımı” ibaresinin düzeltilmesi için HMK 353/(1)-b.2 maddesi uyarınca yeniden hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle; HMK’nın 353/(1)-b.1. maddesi uyarınca, Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/156E., 2022/425K. sayılı dava dosyasında verdiği 16.06.2022 tarihli kararına yönelik davacının İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle; HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.06.2022 gün ve 2022/156E., 2022/425 K. sayılı kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“Davanın hak düşürücü sürede açılmaması nedeniyle USULDEN REDDİNE,
492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerine bırakılmasına,
Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, “
3-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından başta yatan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL’nin davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
08.02.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 09.02.2023

Başkan Üye Üye Katip