Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/2167 E. 2023/187 K. 01.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ –
D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)

ESAS NO : 2022/2167
KARAR NO : 2023/187

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 06.07.2022
ESAS-KARAR NUMARASI : 2019/416 E., 2022/608 K.
DAVACILAR : 1-… – …
2-… – …
3-… – …
VEKİLİ : Av. … – (E-tebligat)
DAVALI : … –
Davacılar vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacılar vekili, davalı kooperatifin 19.05.2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısından önce genel kurula davet mektubunun usulüne uygun olarak düzenlenmediğini, yönetim ve denetim kurulu raporlarının genel kurul salonunda veya kooperatif merkezinde incelenmek üzere askıya çıkarılmamış olmasının da başka bir usulsüzlük olduğunu, yönetim kurulunun ortaklıktan çıkarılan veya ortaklar tarafından kabul edilen ortaklar hakkında herhangi bir gündem maddesi oluşturmadığını beyan ederek davalı kooperatifin dava konusu genel kurul kararlarının yürütmesinin tedbiren durdurulmasına, kooperatifin mevcut yönetim kurulu üyeleri 1. derece akrabalardan oluştuğundan yönetime tedbiren geçiçi bir temsilci veya kayyım atanmasına, 19.05.2019 tarihli davalı kooperatif genel kurul toplantısının ve toplantıda alınan kararların mutlak butlan ile batıl olması nedeniyle yok hükmünde olduğunun tespitine veya iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, kooperatif genel kurulunun 19.05.2019 tarihinde yapıldığını, davanın ise 08.08.2019 tarihinde açıldığını, Kooperatifler Kanunu’nun 53. maddesi gereğince toplantıyı kovalayan günden başlamak üzere bir ay içinde davanın açılması gerektiğini, davacıların alınan kararlara karşı muhalif olduklarını, ancak muhalefet şerhlerini tutanağa yazdırarak tutanağı imzalamadıklarını, bu nedenle dava açma haklarının olmadığını, genel kurulda alınan kararların kanuna ve anasözleşme hükümlerine uygun olduğunu, yönetim ve denetim kurulu üyelik seçimlerinde herhangi bir usulsüzlük bulunmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “…Tüm dosya kapsamına göre, açılan dava kooperatifin dava konusu genel kurul kararının yokluk veya butlanının tespiti istemidir. Yargılama sürecinde dosyamıza sunulan ticaret sicil gazetesi örneği ve sicil tasdiknamesine göre davacılar …, … ve …’ın 26.01.2026 tarihine kadar müştereken temsile yetkili olarak görev yapmak üzere davalı kooperatifin yetkili temsilcileri olarak görevlendirildikleri tartışmasızdır. Bu durumda, davacılar ile davalı kooperatif arasında -dosyamızda davalı kooperatif denetçilerinin davayı kabul beyanlarına hukuki bir değer atfedilemeyecek olmasına rağmen- menfaat çatışması doğduğundan, davalıyı temsilen kayyım atanmasında zorunluluk bulunmaktadır. Yine davacılar vekili Av. …’nun davacıların vekili olarak dosyamıza vekaletname sunmasına ve görev yapmasına rağmen müvekillerinin aynı zamanda husumet yönelterek dava açtıkları davalı kooperatifin yetkili temsilcileri olmaları nedeni ile de menfaat çatışmasının mevcut olduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 38/b. maddesine göre avukat aynı işte menfaati zıt bir tarafa avukatlık etmiş veya mütalaa vermiş olursa teklifi reddetmek zorunluğundadır. Bu durumda, davacı ile davalı kooperatif arasında menfaat çatışması olduğundan, davalı kooperatife kayyım tayin edilerek davaya devam edilmesi zorunludur. (Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 24.01.2013 tarih ve 2012/5710 E.-2013/381 K.sayılı kararı)
Hal böyle iken, davacılar vekili tarafından değinilen ara karar doğrultusunda kayyım tayini davası açılmadığından, mahkemece kamu düzenine ilişkin olup re’sen gözetilmesi gereken davalı kooperatife ilişkin taraf teşkili eksikliği ihtaratlı ara karara rağmen kayyım tayini ile giderilmediğinden, davaya devam edilmesine ve dava konusu talebin esası hakkında karar verilmesine usulen olanak bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan gerekçelerle davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d ve 115/2. maddeleri gereğince taraf ehliyetine ilişkin dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Davanın başlangıçta dava şartlarına uygun şekilde açıldığını, buna göre yargılama yapıldığını ve bilirkişi raporları alındığını, yokluk-butlan nedeniyle genel kurul iptali istemini ihtiva eden bir davada, bilirkişi raporları ile de butlan sebepleri tespit edilmişken davanın usulden reddini doğru bulmadıklarını, çünkü yokluk-butlanın kamu düzeninden olduğunu, hukuk düzeninin, önüne gelen ve kamu düzeninden olduğu sabit olan bir duruma arkasını dönemeyeceğini, görmezden gelemeyeceğini, davada kooperatifi temsilen kayyım atanmamış olmasının yargılama içinde tespit edilen butlana ilişkin konuların ele alınmayacağı anlamına gelmeyeceğini, ayrıca yerel mahkemenin, 06.07.2022 günlü duruşmada davalı kooperatife geçici kayyım atanması için dava açmak üzere davacıların vekiline süre verdiğini, burada kayyım atanması gerekli görülüyorsa davacılar vekiline değil, kooperatif tüzel kişiliğine bu davayı açmak için süre verilmesi gerektiğini;
Üyeliği dahi bulunmayan… isimli şahsın yönetim kuruluna seçilmesinin genel kurulu tamamen hükümsüz kıldığını, yine aynı genel kurulda yönetim kurulu yedek üyeliğine seçilen …’ün ortak vasfı taşımayı ve seçilmeyi engelleyici ceza mahkumiyetlerinin bulunduğunun anlaşıldığını ve bu durumun da geçersiz bir işlem olduğunun bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, kamu düzenini ilgilendiren butlan gibi durumlarda mahkemenin re’sen araştırma yapması gerektiğini, öte yandan mahkemenin menfaat çatışması olduğu düşüncesiyle hem denetçileri çağırdığını, hem de beyanlarına itibar etmediğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
1-Dava, kooperatif genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacılar vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dairemizce HMK m 355 uyarınca resen yapılan incelemede:
6100 sayılı HMK’nın dava şartlarını düzenleyen 114/(1)-d maddesindeki taraf ehliyeti, davada taraf olabilme, usulî hukuki ilişkinin süjesi olabilme ehliyetidir. Taraf ehliyetine sahip olan kişi, davada davacı veya davalı olabilecektir. Bu nedenle, taraf ehliyeti usûli bir kavramdır. Taraf ehliyetine sahip olabilmek için medeni hukuktaki hak ehliyetine sahip olmak gerekir. HMK’nın 50. maddesine göre, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, taraf ehliyetine de sahiptir. Buna göre tüm insanlar, hak ehliyetine ve dolayısıyla taraf ehliyetine sahiptir.
Aynı hükümde düzenlenen dava ehliyeti, fiil ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şeklidir. Fiil ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Dava ehliyeti ise, medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirlenir. (HMK md. 51) Fiil ehliyetine sahip olan kişi, dava ehliyetine de sahiptir ve davayı yürütebilir, usûl işlemlerini yapabilir. Reşit olan ve temyiz kudretine sahip olan kişiler fiil ehliyetine sahiptir.
Aynı Kanun’un 114/(1)-e maddesindeki dava takip yetkisi, davada taraf olan kişinin o davayı kendi adına yürütebilme ve talep sonucu hakkında kendi adına hüküm alabilme yetkisidir (HMK md. 53). Sözü edilen kurum, şeklî taraf kuramının kabulünün sonucu olarak ortaya çıkmış ve sözü edilen kuramı tamamlamak amacıyla geliştirilmiştir. Davayı takip yetkisi, maddi hukuktaki tasarruf yetkisinin usul hukundaki karşılığını oluşturur. Ayrıca, bu kavram, davada taraf olmadığı hâlde kanun gereği taraf gibi davranmakla görevli kılınmış olanların hukukî konumlarının açıklanmasında başvurulan bir kavram konumundadır. Kural olarak taraf ehliyeti ve dava ehliyeti bulunan kişinin dava takip yetkisi vardır. Ancak bazı istisnai durumlarda davada taraf olarak gösterilen kişinin taraf ve dava ehliyeti olmasına rağmen dava takip yetkisi olmayabilir. Örn: Hakkında iflas kararı verilen kişinin taraf olduğu hukuki davalarda da istisnai durumlar dışında davayı takip yetkisi iflas idaresine aittir.
Taraf sıfatı (husumet) ise, maddi hukuka göre belirlenen, bir subjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir subjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve dava takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Davacı tarafta yer alan taraf için aktif taraf sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, “sıfat” yerine “husumet” terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır. Sıfat, davada taraflardan birinin davaya konu subjektif dava hakkının bulunup bulunmadığı ile ilgili bir husustur. Tarafların sıfatının yargılama sonuna kadar devam etmesi zorunludur. Bu husus mahkemece re’sen gözönünde bulundurulmalıdır. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet sıfatının) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet sıfatı yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davalı veya davacı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin ileri sürülme zamanı yasa ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi davalı veya davacı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir def’i de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde re’sen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur.
Somut davada ilk derece mahkemesince, davacıların HMK’nun 114/(1)-e. maddesi uyarınca dava takip yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, HMK’nun 114/(1)-d. maddesi uyarınca taraf ehliyetine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi doğru olmamış, HMK m 355 ve 353/1,b,2 uyarınca kararı bu yönde düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
II-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle;
Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/416 E., 2022/608 K. sayılı dava dosyasında verdiği 06.07.2022 tarihli KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE.
Buna göre:
“1-HMK’nun 114/(1)-e maddesi uyarınca davacıların dava takip yetkisi bulunmadığından davanın USULDEN REDDİNE.
2-Alınması gereken 179,90-TL harçtan, peşin alınan 44,40-TL harcın düşümü ile kalan 135,50-TL harcın davacılardan alınıp Hazine’ye gelir kaydına.
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına. Yatırılan gider avansından kullanmayan kısmının HMK’nun 333. maddesi uyarınca, hükmün kesinleşmesinden sonra davacı tarafa iadesine.”
III-Peşin alınan istinaf karar harcının istek halinde iadesine.
IV-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
01.02.2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 02.02.2023

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır