Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
…..
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 11/10/2021
ESAS-KARAR NUMARASI : …..
Davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
Dava, taraflar arasında imzalanan 07.04.2016 tarihli … (…) Katkı Payı Anlaşması uyarınca sözleşme hükümlerine aykırı olarak tahakkuk ettirildiği iddia edilen fatura tutarının iadesi istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2’nci maddesi uyarınca idarenin iş ve eylemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargı yerinde sonuca bağlanacağı,
Davalının tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir iktisadi devlet teşekkülü olduğu, üstün ayrıcalıklara sahip olan ve yükümlülükler rejimine tabi tutulan, sorumluluğu ile denetimi bir kamu otoritesi tarafından üstlenilen kamu hizmeti niteliğindeki elektrik iletim faaliyetini yürüten davalı ile davacı şirket arasında düzenlenen katkı payı anlaşmasının idari sözleşme niteliğinde bulunduğunun tartışmasız olduğu; verilen yetkinin kullanımı sırasında kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı olarak tesis edilen işleme karşı idari işlemin iptali veya idari işlem sonucu ödenen bedelin iadesi için idare mahkemelerinde dava açılması gerekirken adli yargıda dava açıldığı ve idari işlem ve eylemin usulüne uygun olup olmadığı hususunun değerlendirilme yerinin idare mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın yargı yoluna ilişkin dava şartı bulunmadığından usulden reddine (HMK m.114/1-b ve 115/2) karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde davanın adli yargı yolunda görülmesi gerektiğini bildirerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
HUKUKİ NEDEN VE GEREKÇE
… Gazete’nin 14.12.1984 gün ve 18435 sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren … Hakkında 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesi uyarınca … terimi, İktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu İktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre İktisadi Devlet Teşekkülü, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise, sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüssüdür.
233 sayılı KHK’nın 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır. … 233 sayılı KHK’nın verdiği yetki ile … Gazete’nin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile … A.Ş. (…) ve … A.Ş. (…) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların “kamu iktisadi kuruluşu” ve “kamu iktisadi teşebbüsü” olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesinde, … deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK’nin 4/2. maddesine göre …, 233 sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz. Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof.Dr.Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. 233 sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim 233 sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalman kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalman kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % …. kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir. Yargıtay’ın yerleşik içtihadı da bu yöndedir (bkz. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2001 tarih ve 4-661 E., 1074 K; 22.03.2006 tarih ve 4-12 E., 95 K.; Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 26.10.2015 tarih ve 2014/9157 E., 2015/6877 K., 10.06.2015 tarih ve 2014/7403 E., 2015/4452 K.,03.02.2015 tarih ve 2014/5176 E., 2015/545 K.; 14.01.2014 tarih ve 2013/7390 E., 2014/82 K., Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.10.2013 tarih ve 11345 E., 15660 K., Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.06.2013 tarih ve 7895 E., 10514 K.).
Somut olayda, davalı … A.Ş.’nin 29.06.2001 tarihli … Gazete’de yayımlanan anastatüsünün “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde;
“1- Bu Anastatü ile teşkil olunan … A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü’dür.
2- Teşekkül EPK, K.H.K., ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3- Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.” hükmünün yer aldığı görülmektedir.
Uyuşmazlık, İlk derece Mahkemesinin “uyuşmazlığın Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliğinden kaynaklandığı” yönündeki kabulünün tam aksine, tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan ve anastatünün “Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları” başlıklı 4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılan “… Katkı Payı Anlaşması” ve eklerinin … katkı payı ödemeleri ile ilgili hükümlerinden kaynaklanmakta olup, davalı da anastatüsüne göre özel hukuk tüzel kişisidir.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanı sıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin, idare değil, özel hukuk hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olduğu, uyuşmazlık konusunun idari bir işlem veya eylem niteliğinde bulunmadığı, tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin idari bir sözleşme olamayacağı gözönünde bulundurularak, yargı yolu yönünden görevli olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın esası incelenip, taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, aynı Kanunun 353/(1)-a.4 maddesi uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,a.4 gereğince, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/441E., 2021/706K. sayılı dava dosyasında verdiği 11/10/2021 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
26/05/2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 26/05/2022
…..