Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/1923 E. 2023/1444 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1923 – 2023/1444
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO : 2022/1923
KARAR NO : 2023/1444
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2020
ESAS-KARAR NUMARASI : 2020/172 E.-2020/570 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili 12.03.2020 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili Bankanın müflis …. A.Ş.’den iflas tarihi 30.11.2016 tarihi itibariyle olan 4.141.921,07 TL nakit, 30.720,00 TL gayri nakdi alacağının iflas masasına kaydı için başvurulduğunu, dayanak tüm belgeleri kayıt dilekçeleri ekinde sunmalarına rağmen iflas müdürlüğünce “…Ankara 19. İcra Müd. 2016/13545 E. sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi ve Ankara 8. İcra 2015/22757 E. sayılı icra takiplerinin bulunduğu, ekinde herhangi bir kesinleşme şerhinin mevcut olmadığı, Ankara 16.İcra Hukuk Mah. 2016/677 E. sayılı ile davalı olduğu, ipotekli taşınmazların satılıp satılmayacağı, satılırsa ne kadar alacağın düşüleceği bildirilmediğinden tüm alacağın ihtilaflı olarak ve taliki şarta bağlı olarak reddine…” karar verildiğini, red gerekçesindeki gerekçelerin hukuksal dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, iflas müdürlüğünce reddedilen 4.172.641,07 TL alacağın iflas masasına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı iflas müdürlüğü cevap vermemiştir.

İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “Somut olayda, davacının alacak kaydı başvurusunda gerekli masrafları yatırdığı ve sıra cetvelinin davacı vekiline 19/02/2020(18.02.2020 olmalı) tarihinde tebliğ edildiği, davacı vekilinin tebliğden itibaren 15 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra 12/03/2020 tarihinde işbu sıra cetveline itiraz davasını açtığı saptanmakla, davanın reddine karar vermek gerekmiştir….sıra cetveline itiraz (kayıt-kabul) davasının dava şartı arabuluculuk kapsamında kalmadığı(nı), davacının 6325 sayılı yasanın 18A/15. maddesinden, ihtiyari arabuluculuk kapsamında kalmadığından dolayı ise aynı yasanın 16/2. maddesinden faydalanamayacağı kabul edilerek, eldeki davada İİK’nun 235. maddesindeki 15 günlük hak düşürücü süre içinde açılmış olmasına ilişkin özel dava şartının noksanlığı bulunduğu” gerekçesiyle, davanın HMK’nın 114/2 ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava açılmadan önce süresi içinde arabuluculuk başvurusu yapıldığını ve anlaşamama tutanağına istinaden de kayıt kabul davasının yine yasal süresi içinde açıldığını, mahkemeler tarafından arabuluculuk başvurusu yapılmadığından açılan davalar dava şartı noksanlığı nedeniyle reddedildiğinden arabuluculuk başvuruları yapıldığını, bu konjonktörde emsal kararlar ile kayıt kabul davalarının da arabuluculuk kapsamında kaldığının değerlendirildiğini, kayıt kabul davalarının arabuluculuk kapsamında olmadığı, esasen kayıt kabul davasının alacak davası olmadığı, yalnızca sıra ve garame oranına dair tespit hükmü olduğuna dair yorumsal içtihatların da hatalı olduğunu, esasında sıra cetveli ile kabul edilen alacakların, iflas dosyasından garame oranında alacaklılara dağıtılacağını, sonuç itibariyle verilen kararın yalnızca bir tespit hükmü değil alacak hükmü haline geleceğini belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının davanın süresinde açıldığı ve esasa girilmesi gerektiği belirtilerek yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, alacağın iflas masasına kaydı istemine ilişkindir.
HMK’nın 114. maddesinin birinci fıkrasında, 14 bent halinde dava şartlarının neler olduğu açıklanmış, ikinci fıkrasında, diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. 115. maddede ise mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebileceğini bildirdikten sonra mahkemece dava şartı noksanlığının tespit edilmesi durumunda davanın usulden reddine karar verileceği açıkça bildirilmiştir.
HMK’nın 138. maddesinde de, mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği belirtilmiş, 140. maddede ise ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için hakimin gerekli görürse tarafları dinleyeceği ve tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit edeceği belirtilmektedir.
Bu aşamadan sonra, 142. maddede, “Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.” denilmektedir.
Buraya kadarki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; hak düşürücü sürenin kaçırılmış olması HMK.nın 114/(1). maddesinde yazılı dava şartları arasında gösterilmemiştir.
Dava şartı noksanlığı tespit edilirse verilecek olan karar 115/(2). maddesi uyarınca davanın usulden reddi kararıdır.
Maddenin 2 nolu fıkrasında yazılı olan “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır.” hükmü bakımından ise;
Dava şartlarının incelenip karara bağlanacağı aşama, (dosya üzerinden karara bağlanabilenler hariç) ön inceleme duruşması olduğu halde hak düşürücü sürenin incelenip karara bağlanacağı aşama, 142. maddede de açıkça belirtildiği üzere ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, tahkikata başlamadan öncedir. İnceleneceği aşamanın kanun koyucu tarafından bilinçli bir şekilde buraya alındığı değerlendirilmektedir. Zira maddenin gerekçesi;
“Hak düşürücü süreler ve zamanaşımı konusundaki iddia ve savunmalar, aslında, işin esasıyla ilgili hususlardır. Bu sebeple, ön inceleme oturumu yapılmadan ve uyuşmazlık noktaları tam olarak belirlenmeden, uyuşmazlığın esası ile ilgili, maddî hukuka dahil olan bir konuda karar da verilemez. Ancak, uyuşmazlık noktaları açıklığa kavuşup belirli hâle geldikten sonra, uyuşmazlıkla ilgili süreler hakkında karar vermek de mümkün hâle gelmiş demektir. Bu sebeple, aslında doğrudan ön incelemenin içerisinde olmamakla birlikte, sürelere ilişkin sorunların, tahkikata başlamadan önce çözümlenmesi açık bir hükümle düzenlenmiştir.
Uygulamada, birkaç yıl süren usul işlemlerinden ve delillerin toplanmasından sonra (hatta bazen taraflardan birinin o konudaki ısrarlı beyanlarına rağmen), sadece hak düşürücü süre veya zamanaşımı yönünden bir karar verildiği görülebilmektedir. Bu hükümle, hem gereksiz yargılama işlemleri yapılması, hem de adaleti zedeleyici böyle bir durumun önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Maddenin ön inceleme hükümlerinin sonunda, tahkikat hükümlerinden önce yer alması da, yukarıda belirtilen sebeplerle uygun görülmüştür.” şeklindedir.
Aynı yönde doktrinde de görüşler mevcuttur. “Hakim davalının hakdüşürücü süre itirazını yerinde bulursa(veya kendiliğinden davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını tespit ederse) davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine karar verir. Bu halde tahkikat aşamasına(m.143 vd) geçilmesine gerek kalmaz. Buna göre, verilecek olan karar ise davanın usulden reddi kararı değil hak düşürücü süre nedeni ile reddi kararıdır.”(Baki KURU İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku.s.288 Legal Yayınevi Ağustos-2016)
Dolayısıyla hakdüşürücü sürenin bir dava şartı olmadığı, işin esasına ilişkin olduğu açıktır.
Buna göre İlk derece Mahkemesince davanın usulden reddine değil, hak düşürücü süre geçtikten sonra açılması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirdi. Ne var ki istinaf yoluna başvuranın aleyhine olacak şekilde kararın düzeltilmesi mümkün olmadığından bu yanlışlığa işaret etmekle yetinilmiştir.
Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesindeki hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 269,85 TL. istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubuyla kalan 189,15 TL.’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak iadesine,
4-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
27/09/2023 tarihinde, HMK’nın 361/(1). maddesi uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2023

Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip
e-imza