Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/18 E. 2022/318 K. 01.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
( D İ R E N M E )
D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

….

KONKORDATO TALEP EDEN :……

Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.02.2020 T., 2018/746E., 2020/132K. kararının alacaklılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 07.10.2020 T., 2020/1135 E., 2020/1215 K. sayılı kararı ile alacaklılar … … AŞ ve T. … … AŞ vekillerinin istinaf dilekçesinin reddine, SGK Başkanlığı vekilinin istinaf isteminin usulden reddine, … … AŞ, T. … … ve SGK Başkanlığı vekilinin primi alacakları dışındaki alacaklarına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi ile re’sen yerel mahkemenin kararını düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesine yönelik verilen kararın Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 07.12.2021 T., 2021/2112 E., 2021/2066 K. sayılı kararıyla bozulması üzerine HMK m. 373/3 uyarınca duruşma açılmasına karar verildi, dosya incelendi:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İstem konkordatonun tasdikine ilişkindir.
Konkordato talep eden vekili müvekkili şirketin 2015 yılında kurulduğunu, 25-30 kişiye istihdam sağladığını, hem yurtiçi hem de yurtdışına mal ve hizmet üreterek ticari faaliyette bulunduğunu, bugüne kadar hiçbir dava ve icra takibi ile muhatap olmadığını, çeklerinin ve senetlerinin karşılıksız kalmayıp protesto edilmediğini ancak son zamanlarda yurtiçindeki pazarlarda daralma yaşanması sunucu bazı firmalarla olan alacaklarına karşılık bu firmaların borçlarını ödeyemeyecek duruma geldiğini, alacaklarını tahsil edememesi sonucu müvekkilinin de mali açıdan zor duruma düştüğünü, borçları 6.422.858,04 TL olmasına rağmen alacağının 6.726.052.31 TL olduğunu, ayrıca vergi borcu ile SGK borcunun da bulunduğunu, demirbaşları ve gayrimenkul stokları da dahil edildiğinde toplam mal varlığının 7.683.544,29 TL olduğunu, buna göre; müvekkilinin pozitif anlamda 1.260.658.35 TL varlık fazlası olduğunu, alacaklılarının sayısı 56 olup, iflas halinde alacaklıların ancak %43 oranında tahsilatta bulunabileceklerini oysa sunulan projenin kabulü halinde bu oranın %95’e çıkacağını, bir (1) yıl içinde %95 oranında borçlarını ödeyeceğini taahhüt ettiğini ileri sürerek, müvekkiline öncelikle 3 aylık geçici mühlet verilmesini ve konkordato projesinin onaylanmasını talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi’nce:
– Rayiç değer bilançosuna göre şirketin varlıkları toplamının 4.297.723,05 TL, borç toplamının 7.582.728,81 TL olduğu ve şirketin %43.32 oranında borca batık durumda bulunduğu,
– Şirketin mühlet içinde 634.998,48 TL kâr ettiği ve ortalama kârlılık oranının %15 düzeyinde olduğu,
– İcra ve İflas Kanunu’nun tasdik koşullarını düzenleyen 305’inci maddesine göre yapılan değerlendirmeye göre oylamada toplam 52 alacaklıdan 4.352.579,28 TL’yi temsil eden 33 kişinin kabul, 2.689.615,62 TL’yi temsil eden 19 kişinin red oyu kullandığı,
– Tasdik yargılaması için belirlenen duruşma gününün İİK’nun 304/1 maddesi gereğince İİK’nun 288’inci maddesi uyarınca ilan edildiğini ve ilana itiraz edenlerin itiraz sebeplerine duruşma gününden en az 3 gün önce yazılı olarak mahkemeye bildirmek kaydı ile duruşmada hazır bulunabileceklerinin şerh düşüldüğü,
– Projenin tasdiki halinde alacaklıların alacaklarının %55’ini tahsil edebilecek iken, iflas halinde ancak %22 oranında tahsilat yapabilecekleri,
– Teklif edilen tutarın kaynaklarla orantılı olduğu gerekçesiyle tasdik talebinin kabulüne ve
“Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 384135 sicil numarasında kayıtlı … … …’nin konkordato projesinin İİK 305. ve 306. maddeleri uyarınca tasdiki ile konkordato projesi kapsamında kalan tüm borçlarından %45 indirim yapılarak, borçlarını 5 eşit taksit olmak üzere; 22.07.2020, 22.01.2021, 22.07.2021, 22.01.2022, 22.07.2022 tarihinde ödemesine” karar verilmiştir.
DAİREMİZ KARARI
Dairemizin 07.10.2020 gün ve 2020/1135-1215 E.K sayılı kararı ile:
“I- Alacaklı SGK vekilinin prim alacaklarına dair istinaf istemi yönünden;
SGK Başkanlığının prim alacakları 5501 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 88/16. maddesine göre, İcra ve İflas Kanununa göre değil 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre takip ve tahsil edilmektedir. Bu Kanuna tâbi alacaklar konkordato hükmünün dışında kaldığından (İİK m.308/c) SGK alacaklarının konkordatodan etkilenmediği sonucuna varılmaktadır. Konkordatodan etkilenmeyen alacakların itirazlarının dikkate alınması gerekmediği gibi bunların alacaklılarının toplantıya çağrılmasına da gerek bulunmamaktadır. Diğer bir ifade ile SGK Başkanlığının prim alacakları yönünden konkordatonun tasdikine ilişkin karara karşı istinaf yoluna başvurmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Hukuki yarar dava şartı olduğu gibi istinaf yasa yoluna başvurulması için de aranan bir şarttır.
Açıklanan nedenlerle alacaklı SGK Başkanlığı vekilinin prim alacakları yönünden istinaf başvurusunun hukuki yarar yokluğundan usulden reddi gerekmiştir.
II-Alacaklılar … … A.Ş. ve T. … … A.Ş. vekillerinin istinaf istemi yönünden;
İİK’nın “Kanun yolları” başlıklı 308/a maddesi, “(Ek: 28/2/2018-7101/37 md.) Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir…” hükmünü içermektedir.
Adı geçen alacaklı bankalar vekilleri konkordato projesinin onaylanması oylamasında ret oyu kullanmış olmalarına rağmen son duruşmaya gelerek açıkça itiraz etmemeleri nedeniyle istinaf yasa yoluna başvurma hakları bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-ç maddeleri uyarınca alacaklılar … … A.Ş. ve T. … … A.Ş. vekillerinin istinaf dilekçelerinin reddine karar vermek gerekmiştir.

III-Alacaklı SGK Başkanlığı vekilinin prim alacağı dışındaki alacaklarına ilişkin ve alacaklılar … A.Ş. ve T. … … A.Ş. vekillerinin istinaf istemleri yönünden;
İİK’nın 300. maddesi uyarınca konkordato komiseri, yazdırılan alacaklara karşı borçlunun beyanını alır. Borçlunun itiraz ettiği alacaklar çekişmeli hale gelir. Kanun çekişmeli alacaklara iki sonuç bağlamıştır. İlk olarak çekişmeli alacakların nisaba ne şekilde katılacağına mahkeme karar verir (İİK m.302/VI). Nitekim somut olayda bu hususta mahkemece çekişmeli alacakların nisaba hangi tutardan katılacağına ilişkin kararlar verilmiştir. Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu bağlamda çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkân sağlanmıştır (İİK m.308/b).
Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesindeki hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, HMK.’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca, alacaklı SGK vekilinin prim alacağı dışındaki alacaklarına ilişkin ve alacaklılar … A.Ş. ve T. … … A.Ş. vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
IV-HMK’nın 297/(2). maddesine göre, hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Bu düzenleme infazın kolaylıkla yapılması, tarafların hak ve borçlarını bilmesi bakımından önemli bulunmuş ve Dairemizce bu husus re’sen gözetilmiştir (HMK m.355).
Yukarıda da özetlendiği üzere İlk derece Mahkemesince, “… … …’nin konkordato projesinin İİK 305. ve 306. maddeleri uyarınca tasdikine” karar verilmiştir.
Bağlayıcı hâle gelen konkordato, konkordato talebinden önce veya komiserin izni olmaksızın mühlet içinde doğan bütün alacaklar için mecburidir (İİK m.308/c f.2).
İlk derece mahkemesince konkordatonun tasdikine dair verilen hükümde, “…konkordato projesi kapsamında kalan tüm borçlar…”dan söz edilmişse de itirazlı alacaklar ile konkordatoya yazdırılmamış alacaklar da dikkate alındığında, infaz kolaylığı sağlanması için bu ibarenin “konkordatoya tâbi borçların” şeklinde düzeltilmesinin daha doğru olacağı kabul edilmiş ve;
– Alacaklı SGK Başkanlığı vekilinin prim alacakları bakımından istinaf isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine (İİK m.308/c),
– Alacaklı … … AŞ ile T. … … AŞ vekillerinin istinaf dilekçelerinin itiraza ilişkin yasal koşulu sağlamamaları nedeniyle reddine (İİK m.308/a),
– Alacaklı SGK Başkanlığı vekilinin prim dışındaki alacaklarına yönelik istinaf sebepleri ile alacaklılar … AŞ ve T. … … AŞ vekillerinin istinaf sebepleri bakımından yapılan incelemede bunların esastan reddine (HMK m.353/1-b.1) karar verilmiş;
Ancak infazda tereddüt oluşmaması için ilk derece mahkemesinin hüküm fıkrası re’sen düzeltilerek (HMK m.297, m.355) yeniden esas hakkında hüküm kurulmuştur.
Buna göre:
“1) Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 384135 sicil numarasında kayıtlı … … …’nin konkordato projesinin İİK 305. ve 306. maddeleri uyarınca tasdiki ile konkordatoya tabi tüm borçlarından %45 indirim yapılarak, borçlarını 5 eşit taksit olmak üzere; 22.07.2020, 22.01.2021, 22.07.2021, 22.01.2022, 22.07.2022 tarihinde ödemesine,
2) Konkordato komiserler kurulunun görevine … bu karar tarihi itibaryle son verilerek İİK 306/2. maddesi uyarınca, tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli olarak hukukçu …’in … bu karar tarihinden itibaren göreve başlamak üzere kayyım olarak görevlendirilmesine,
Kayyımın borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda 2 ayda bir mahkememize rapor sunmasına,
Kayyıma aylık 1.000,00-TL ücret takdirine, kayyımın göreve başlama tarihinden ititbaren ödenecek ücretin konkordato talep eden şirket bünyesinden karşılanmasına,
3) Mahkememizce verilen tüm tedbir kararlarının tasdik karar tarihi olan 13.02.2020 günü saat 11.38 itibari ile kaldırılmasına,
– Konkordato komiserler kurulunun görevine 13.02.2020 günü saat 11.38 itibari ile son verilmesine,
4) İİK 308/b-2. maddesi uyarınca, alacakları itiraza uğramış alacaklılar için depo kararı verilmesine yer olmadığına,
Depo kararı verilmediğinden alacaklılara İİK. 308/b-1 maddesi uyarınca süre verilmesine yer olmadığına,
5) İİK 307/1. maddesi uyarınca rehinli malların muhafaza altına alınması ve satışının ertelenmesine yer olmadığına,
6) İİK 306/son maddesi uyarınca hüküm fıkrasının İİK 288 maddesi uyarınca ilanına ve İİK 288. maddesinde belirtilen mahallere bildirilmesine,
7) Davacı şirketin İİK. 308/h maddesi kapsamında rehinli alacaklılar ile müzakere ve borçların yeniden yapılandırılması talebi olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8) Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
9) Yapılan yargılama giderlerinin talep eden üzerinde bırakılmasına,
10) Yatırılan gider avansının kararın kesinleşmesine müteakip yatırana iadesine,”
Karar verilmiştir.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ KARARI
Dairemiz kararının alacaklılar T. … … AŞ, … AŞ ve T. … … AŞ vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. H.D.’nin 07.12.2021 gün ve 2021/2112-2066 E.K sayılı kararı ile:
– İstemin İcra ve İflas Kanunu’nun 276 ve izleyen maddeleri çerçevesinde konkordatonun tasdikine ilişkin olduğu,
– Alacaklı T. … … AŞ vekilinin temyiz itirazı yönünden, adı geçen vekilinin iltihak süresi içinde 27.12.2019 günlü dilekçesi ile konkordatoya itiraz ettiği ve istinaf hakkının bulunduğu belirtilerek Dairemiz kararı bozulmuş,
– Bozma nedenine göre alacaklılar … AŞ ve T. … … AŞ vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği belirtilmiştir.
HUKUKİ SEBEP VE DİRENME GEREKÇESİ
Talep, konkordatonun tasdikine ilişkindir.
I
Konkordato İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ve izleyen maddelerinde düzenlenmiştir.
Yüksek Dairenin kararına dayanak kıldığı 276’ncı madde kiralanan taşınmazların icra kanalıyla tahliye edilmesine ilişkin olup, somut olayda uygulama yeri olmadığı değerlendirilmektedir.
II
Aşağıda sıralanacak direnme gerekçelerine zemin oluşturmak bakımından öncelikle konkordatonun hukuk yargılaması bakımından yapısı ve mahiyetini kısaca açıklamak uygun olacaktır.
Bilindiği gibi dava bir başkası (davalı) tarafından subjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan ya da kendisinden haksız bir talepte bulunulan kişinin (davacının) mahkemeden hukuki koruma istemesi; onu bir şeyi vermeye, yapmaya ya da yapmamaya mahkeme kararı ile mahkum ettirmesidir (Kuru, B./Aydın, B.: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, 2.b., Yetkin yay., Ankara 2021, s.289).
Konkordatoda istemci alacaklılarından bir şeyi vermelerini, bir şey yapmalarını ya da yapmamalarını istememekte; zaten onlara olan borcunu belli bir indirimle ve/veya takvim çerçevesinde ödemek konusunda anlaşmaya yönlendirmek için mahkemeye tek taraflı bir başvuruda bulunmaktadır.
Bu bağlamda konkordato bir dava olmayıp mahkemeye yöneltilmiş bir istem (talep) ve hukuk yargılaması tekniği bakımından bir çekişmesiz yargı işidir (HMK m.382/2.f-6 ve7). Dolayısıyla konkordatoda davacılık ve fer’i ya da asli müdahale (HMK m.65-66) söz konusu değildir. Alacaklılar sadece “ilgili” sıfatıyla ve o da itiraz etmeleri koşulu (İİK m.304/I) yargılamada yer alabilir. Bunların borçlu ile aralarındaki subjektif nitelikli alacak hakları da bu yargılamanın konusu olmayıp, yargılamanın konusu konkordatonun tasdikidir.

Bu açıklamalar çerçevesinde belirtilmelidir ki, alacaklıların herhangi birinin istinafı üzerine konkordatonun tasdikine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı kaldırıldığında, bu durum hem borçluyu ve hem de istinaf etsin ya da etmesin bütün alacaklıları etkileyecektir. İstinaf edenler için konkordato kaldırılmış ve bu alacaklıların alacaklarını tam ve derhal almasına imkan sağlanmış, istinaf etmeyenler için tasdik koşulları çerçevesinde tahsilat zorunluluğu doğmuş olmayacaktır.
Diğer yandan farklı alacaklıların ilk derece mahkemesinin tasdik kararına yönelik istinaf itirazları hemen hemen aynı olduğundan ve çekişmesiz yargıda re’sen araştırma ilkesi daha baskın biçimde uygulandığından zaten itiraz edenlerin istinaf sebeplerinin incelenmesi, itiraz etmeyenlerin istinaf sebeplerini de cevaplayacak niteliktedir.
III
Konkordatonun tasdik kararına karşı yasa yoluna başvuru koşulları konusunda şu değerlendirmeler yapılmalıdır:
Konkordatonun tasdiki kararları ancak toplantıda olumsuz oy kullanan ve tasdik duruşmasından önce itirazlarını bildiren alacaklılar tarafından istinaf edilebilir (İİK m.308/a). Konkordatoya itiraz kurumu İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş ve burada duruşma tarihinin bildirildiği ilanda alacaklıların duruşmadan en az üç gün öncesine kadar yazılı olarak itiraz etmek suretiyle duruşmada hazır bulunabilecekleri hususunun ayrıca gösterileceği ifade edilmiştir. Bu şekilde itiraz etmeyen alacaklıların duruşmaya katılma hakkı olmadığı gibi karara karşı yasa yollarına başvurma hakkı da bulunmamaktadır.
Öğretide “itiraz eden alacaklı” kavramı ile “konkordatoya kaydedilmiş olsun ya da olmasın konkordatonun tasdiki talebinin incelendiği duruşmaya gelerek konkordatonun tasdiki talebinin reddine karşı itirazlarını dile getiren alacaklı”nın kast edildiği ve özellikle konkordatoya ret oyu kullansalar bile duruşmaya gelmemiş olan alacaklıların tasdik kararına karşı yasa yoluna gitme yetkilerinin bulunmadığı konusunda fikir birliği vardır (bkz. Postacıoğlu , İ. E.: Konkordato, Ankara 1965, s.93, n.64; Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2.b., Ankara 2013, s.1502; Tanrıver, S./Deynekli, A.: Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s.158; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.354, n.354; Buruloğlu, E./Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.74).
Hatta Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Sema Taşpınar Ayvaz ve Emel Hanağası’nın birlikte kaleme aldıkları “İcra ve İflas Kanunu ve İlgili Mevzuat” (6.b., Ankara 2020, m.308/a, s.244) adlı derlemede yasa yollarına ilişkin 308/a maddede itiraz eden ibaresinin yanına (yasa metninde bulunmamasına rağmen) 304’üncü maddeye atıf yapıldığını gösterecek şekilde bu maddenin numarası yazılmıştır. Yazarlar 308/a’daki itirazın, 304/I’deki itiraz olduğundan o kadar emindir ki, metinde buna net biçimde işaret etmiştir.
Konuyla ilgili tek ayrık görüş, (önce 15., şimdi ise) 6. Hukuk Dairesinin bozma kararında atıfta bulunulan Prof. Dr. Selçuk Öztek ile Prof. Dr. Müjgan Tunç Yücel’e aittir. Yazarların Yeni Konkordato Hukuku – 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflas Kanunu m. 285-309 Şerhi (Prof. Dr. Ali Cem Budak, Doç. Dr. Serdar Kale ve Doç. Dr. Bilgehan Yeşilova ile birlikte, Adalet Yayınevi, Ankara 2018) adlı eserlerinin birinci basısında “Konkordatoya itiraz eden diğer alacaklıların tasdik kararına karşı kanun yoluna gidebilmeleri ise tabiidir” dedikten sonra “Buna mukabil, konkordatoda kabul oyu vermiş alacaklının, tasdik kararına karşı kanun yoluna başvurmakta hukuki yararı yoktur…” şeklinde bir açıklama yaptıkları görülmektedir (m.308/a, n.6, s.403). Yazarların burada itiraz kurumunu konkordato oylamasında ret oyu kullanmak anlamında yorumlayıp yorumlamadıkları şüphe uyandırmaktadır. Ancak eserin ikinci basısında (Adalet Yayınevi, Ankara 2019) bu tereddüt giderilmiş ve öğreti ve Yargıtay uygulamasındaki görüş eleştirildikten sonra “Ama 7101 sayılı Kanun itiraz eden alacaklılar için istinaf süresini tasdik kararının ilanından itibaren işletmeye başlattığı için, kanaatimce, artık, tasdik kararına karşı, daha önce, alacaklılar toplantısında veya iltihak süresi içinde ret oyu vermiş alacaklıların süresi içinde (ilandan itibaren on gün) tasdik kararını istinaf edebilmeleri mümkün görülmelidir.” biçiminde açıklama yapılmıştır (m.308/a, n.6, s.569).
Bu noktada Özel Dairenin itibar ettiği bu yeni ve ayrık bilimsel görüş üzerinde durmak gereği doğmuştur.
Yazarların 1932 yılından beri (90 yıldır) yerleşik haldeki görüşten dönmelerini gerektiren hususu yeni (7101 sayılı Yasa ile yapılan) değişiklikle Yasa’nın “…itiraz eden alacaklılar için istinaf süresini tasdik kararının ilanından itibaren işletmeye başlattığı…” olarak açıkladıkları görülmektedir. İstinaf süresinin hangi tarihte ve ne şekilde başlayacağının kimlere istinaf hakkı verilip verilmeyeceği ile ne gibi bir bağlantısı olduğu ise belirtilmemiştir.
Ona bakılırsa İcra ve İflas Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 04.09.1932 tarihinden 5311 sayılı Yasa (m.18) ile 18.03.2005 tarihinde yapılan değişikliğe kadar (yani yaklaşık 73 yıl) konkordatonun tasdiki kararlarına karşı yasa yolu duruşmadaki tefhimle başlamakta idi. Üstelik öğreti, Yargıtay ve İsviçre Federal Mahkemesi bu tefhimin (tıpkı iflastaki gibi) “duruşmada kimse olmasa dahi” sonuç doğuracağını ve yasa yolu süresini başlatacağını benimsemişti. Diğer taraftan 5311 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması tarihinde yürürlüğe girdiğinden, sürenin tefhimle başlatılmasına ilişkin uygulama 20.07.2016 gününe kadar (yani toplamda 84 yıl) hiç tereddütsüz bu şekilde süregelmişti. Gelinen noktada salt sürenin ilanla başlatılmasının istinaf hakkı sahiplerinin kapsamını neden değiştirdiği anlaşılamamış, yazarlar ve onlara atıf yapan Özel Daire de buna dair bir açıklık getirmemiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 1’inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır” hükmü yer almaktadır. Kaynak İsviçre Federal Medeni Kanunu’nun 1’inci maddesinde ise bu ilke “Es folgt dabei bewährter Lehre und Überlieferung” şeklinde ifade edilmiştir. Madde metni “(Mahkeme) kabul edilmiş öğretiyi ve gelenekleri takip eder” biçiminde çevrilebilir. Bu anlayış biçimi Türk hukuku için de geçerli sayılmalı; henüz yerleşmemiş, öğretide ve yargı camiasında benimsenmemiş yeni fikirlere temkinle yaklaşılmalıdır. Özellikle Yasa’da bir boşluk bulunmadığı, değişiklikle de özel bir kapsam genişletilmesi yaratılmadığına göre yazarların bu görüşünün “yeni ve yol gösterici bir hukuki bakış açısı” olduğu fakat hükme esas alınabilecek genel kabul görmüş bilimsel bir inanç (içtihat) olmadığı anlaşılmaktadır.
IV
Hemen bu noktada red oyu kullanmak ile itiraz arasındaki temel farka değinmek gerekir.
Mühlet istemi karşısında mahkeme önce geçici mühlet vererek sunulan belgelerin ve borçlunun gerçek durumunun yasaya, hakikate ve finansal raporlama ilkelerine uygun olup olmadığını ve bu bağlamda kesin mühlet verilmesine elverişli bulunup bulunmadığını incelemeye girişir. Koşulların (İİK m.285) bulunduğu anlaşılırsa borçluya kesin mühlet verilir ve komiser atanır. Artık mahkemenin borçlu ve alacaklılarla ilişkisi kesilmiş, süreç komisere bırakılmıştır.
Nitekim bir alt başlıkta da değinileceği gibi alacaklıların özellikle mühlet aşamasında yasa yoluna başvurusu tamamen engellenmiş, mahkeme asla alacaklı ile muhatap edilmemiştir.
Alacaklının mahkeme huzurunda isbat-ı vücut etmesi ancak komiserlerin nihai raporu sunması ve duruşma gününün ilanı üzerine duruşmadan üç gün öncesine kadar yapılacak itirazla mümkündür (İİK m.304). Esasen bu itiraz raporu ve raporda açıklanan “tasdik” görüşünü hedef alır. Ortada rapor yokken yapılan itiraz, yasanın aradığı itiraz değildir. Yasanın aradığı koşullara uygun biçimde itirazda bulunmayan alacaklı mahkemenin nezdinde bir suje olarak “yok” hükmündedir. Mahkeme itiraz etmeyen kimseyi duruşmaya almaz, beyanlarını dinlemez ve dolayısıyla sistem onun tasdik kararını istinaf etmesine de olanak tanımamıştır.
Alacaklının daha evvel toplantıda red oyu kullanması ya da ne vesile ile olursa olsun komisere ya da doğrudan mahkemeye dilekçe vermesi, medeni usul hukuku kapsamında mahkeme bakımından hiçbir anlam ifade etmez. O, mahkemenin nezdinde tamamen yabancı biridir. Ne zaman ki, raporun sunulması ve duruşma gününün ilan edilmesi üzerine itiraz eder; yasa onu o zaman mahkemenin muhatap alacağı bir suje haline getirir.
İtirazı olmayan kişi, izleyici olmak dışında, duruşmaya dahi katılamaz. Haliyle kararı da istinaf edemez.
V
Dairenin diğer bozma gerekçesi, bu uygulamanın “hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği” noktasındadır. Her şeyden önce hak arama temel haklardan olup, bu haklar ancak yasa ile sınırlandırılabilir (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.36/I ve 13).
Bu halde öncelikle konkordatonun tasdikine ilişkin karar aleyhine yasa yoluna başvurunun bir hak olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Elbette yukarıda anılan Anayasa hükmü gereği yasa yoluna başvurma bir haktır. Ancak konkordato, ne talep edene ve ne de alacaklıya subjektif bir alacak hakkı verir. Gerçekten de İcra ve İflâs Kanunu’nun 285’inci maddesinin birinci fıkrasına göre konkordato “borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu [tarafından], vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için…” talep edilebilecek bir hukuki çare ve külli tasfiye metodudur. Bir diğer ifade ile konkordato alacaklının bu hakkına bir halel getirmez; sadece bunun ödeme biçimini, mahkemenin de katkısı ile değiştirir. Bu, kabul oyu verenler için sözleşmesel bir ilişki doğururken, ret oyu verenler için mahkeme kararına dayanır. Kaldı ki, alacaklı dahi iflasa tâbi borçlusu hakkında konkordato isteminde bulunabilir (İİK m.285/II) Eğer konkordatonun tasdik edilmemesi alacaklı için mutlak bir hak olsa idi, yasa koyucu alacaklıya da borçlusunun konkordatosunu isteme hakkı vermezdi. Borçların hiç ödenememesi ya da iflas koşullarında çok düşük yüzdelerle ödenmesi riskine karşın konkordato alacaklının da lehinedir.
Öte yandan konkordato süreç ve kurumsal yapı bakımından tamamen şeklî olduğundan onun ivedilikle tamamlanması gerekir. Nitekim İcra ve İflas Kanunu hükümleri dikkate alındığında yasa koyucunun konkordatoyu aksatan, tökezleten talepleri ısrarla baskıladığı ve bu çerçevede borçlu lehine verilen birçok kararda yasa yolunu tamamen kapattığı ve sürecin borçlu lehine bir an evvel sonuçlandırılması arzusunda olduğu görülecektir (örneğin: “Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz”, m.287/son; “Kesin mühlet talebinin kabulü ile mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz”, m.293/I).
“Yasa yolu” adından da anlaşılacağı gibi yasayla düzenlenmiş olup, yasanın öngörmediği bir yasa yolu ve yasa yoluna başvuru hakkı yorum yoluyla da olsa kabul edilemez. İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesi Anayasa’nın kabul ettiği anlamda (m.36/I ve 13) temel hak niteliğindeki hak arama özgürlüğünü kullanmayı “itiraz” şartına bağlamıştır ve bu tamamen Anayasaya uygun bir sınırlama metodudur.
Nitekim Yargıtay da İcra ve İflas Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 04.09.1932 tarihinden bu yana şaşmaz şekilde bu yöndeki içtihadını korumuştur (Yargıtay 11. HD. 09.10.1989/6449-5145; Yargıtay 19. HD. 03.10.1995/7350-7821). Bu tutumun hak arama özgürlüğünü zedelediği fikri ise hiçbir şekilde dile getirilmemiştir.
Elbette Özel Dairenin 90 yıllık yerleşik içtihadından dönmesi mümkündür. Ancak yapılan taramada Yargıtay Kanunu’nun 15/2-c düzenlemesine göre verilmiş bir içtihadı birleştirme kararı da bulunamamıştır.
Sonuç olarak toplantıda ret oyu kullanmak başka, usulünce duruşmaya katılarak konkordatonun tasdikine itiraz etmek başkadır. Yasa ve öğreti bu ikisini net biçimde ayırmıştır.
VI
Son olarak meseleye hukukun toplantılara, çoğunluğa ve azınlığa bakış açısıyla da bakmak gerekir.
Yasalar insanların bir araya geldikleri halleri, ezcümle dernekleri, şirketleri, kat malikleri ya da genel kurul gibi toplantıları düzenlerken (çoğunlukçu değil) “çoğulcu demokrasi” ilkesini benimsemiştir.
Buna göre (oybirliği hariç) salt sayısal çoğunluğun sağlanmış olması o kararı tartışmasız hale getirmemektedir. Azınlıkta kalanların haklarının da korunması gerekir. Ancak bu mutlak bir koruma değildir. Azınlık bu hakkını kuralsız biçimde kullanamaz. Azınlığın haklarını savunabilmek ve ileri sürmek konusunda birtakım lazımeleri yerine getirmesi gerekir.
Söz gelimi şirket ya da (Yüksek Dairenin ihtisas alanı da olan) kooperatif genel kurul toplantılarında çoğunluk bir karar aldığında azınlık haklarına sırt çevrilmez. Ancak bunun için azınlık oy sahiplerinin red oyu vermesi yetmez, ayrıca o konudaki muhalefet şerhlerini de tutanağa geçirtmeleri gerekir (TTK m.446, KoopK m.53). Prosedür dışında şu veya bu mercie verecekleri dilekçeler, yapacakları başvurular bu (muhalefet şerhi) eksikliği giderecek mahiyette yorumlanamaz.
Konkordato prosedürü de bu paraleldedir. Alacaklıya alacağını yazdırmak, red oyu kullanmak ve komiserin raporunu sunmasından sonra ve duruşmadan önce itiraz etmek konusunda bir yük getirilmiştir (İİK m.304/I). Bu yük yerine getirilmediğinde o hak kullanılamaz.
VII
Nihayet yasa koyucu konkordatonun tasdikini önemsemiş, bunun aksatılmasını ve bu çerçevede bütün alacaklıların yasa yollarına gelerek süreci uzatmasını, sekteye uğratmasını engellemeye çalışmıştır.
Herhangi bir aşamada verilen herhangi bir dilekçenin, yasanın öngördüğü sürede ve usule uygun diğer dilekçelere benzetilerek ilgilisine yasa yolunun açılması da bu amaca aykırı sayılmalıdır.
Özellikle henüz ortada nihai durumu gösteren ve usulünce mahkemeye sunulmuş bir komiser raporu olmadığı aşamada verilen dilekçeler yasanın anladığı biçimde mahkeme nezdinde itibar görmemeli ve usuli hakları kullanmak bakımından imkan sağlamamalıdır.
VIII
Şu halde, istinaf yasa yoluna başvuran T. … … AŞ vekili Yasanın (İİK m.304/I) ifade ettiği biçimde “itiraz” etmediğinden İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesi uyarınca istinaf hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle Dairemizce verilen önceki kararda direnilerek adı geçenin istinaf dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352/1-ç düzenlemesi uyarınca reddi gerekmiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
Dairemizin 07.10.2020 tarih ve 2020/1135 Esas 2020/1215 sayılı kararında direnilmesine,
Buna göre;
I-HMK’nın 346/(1). ve 352/(1)-ç. maddeleri hükmü uyarınca, T. … … A.Ş. vekilinin İSTİNAF DİLEKÇESİNİN REDDİNE,
II-HMK.’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca, alacaklılar …. ve … … vekillerinin İSTİNAF BAŞVURULARININ ESASTAN REDDİNE,
III-HMK’nın 297/(2) ve 355. maddeleri uyarınca re’sen, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.02.2020 tarih ve 2018/746 E., 2020/132 K. kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre:
“1) Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün ….. sicil numarasında kayıtlı … ……… konkordato projesinin İİK 305. ve 306. maddeleri uyarınca tasdiki ile konkordatoya tabi tüm borçlarından %45 indirim yapılarak, borçlarını 5 eşit taksit olmak üzere; 22.07.2020, 22.01.2021, 22.07.2021, 22.01.2022, 22.07.2022 tarihinde ödemesine,
2) Konkordato komiserler kurulunun görevine … bu karar tarihi itibaryle son verilerek İİK 306/2. maddesi uyarınca, tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli olarak hukukçu …’in … bu karar tarihinden itibaren göreve başlamak üzere kayyım olarak görevlendirilmesine,
Kayyımın borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda 2 ayda bir mahkememize rapor sunmasına,
Kayyıma aylık 1.000,00-TL ücret takdirine, kayyımın göreve başlama tarihinden ititbaren ödenecek ücretin konkordato talep eden şirket bünyesinden karşılanmasına,
3) Mahkememizce verilen tüm tedbir kararlarının tasdik karar tarihi olan 13.02.2020 günü saat 11.38 itibari ile kaldırılmasına,
– Konkordato komiserler kurulunun görevine 13.02.2020 günü saat 11.38 itibari ile son verilmesine,
4) İİK 308/b-2. maddesi uyarınca, alacakları itiraza uğramış alacaklılar için depo kararı verilmesine yer olmadığına,
Depo kararı verilmediğinden alacaklılara İİK. 308/b-1 maddesi uyarınca süre verilmesine yer olmadığına,
5) İİK 307/1. maddesi uyarınca rehinli malların muhafaza altına alınması ve satışının ertelenmesine yer olmadığına,
6) İİK 306/son maddesi uyarınca hüküm fıkrasının İİK 288 maddesi uyarınca ilanına ve İİK 288. maddesinde belirtilen mahallere bildirilmesine,
7) Davacı şirketin İİK. 308/h maddesi kapsamında rehinli alacaklılar ile müzakere ve borçların yeniden yapılandırılması talebi olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8) Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
9) Yapılan yargılama giderlerinin talep eden üzerinde bırakılmasına,
10) Yatırılan gider avansının kararın kesinleşmesine müteakip yatırana iadesine,”
V-Alacaklı T. … … A.Ş. vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının istek halinde iadesine,
IV-Alacaklılar T. … … A.Ş. ve … A.Ş. vekilleri tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde iadesine,
V-İstinafa başvuran alacaklılar T. … … A.Ş., T. … … A.Ş. ve … A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine,
VI-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
01/03/2022 tarihinde, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, Alacaklılar … … vekili Av. …, ….. ile … vekili Av. …’nun yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda İİK m. 308/a gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 01/03/2022

……