Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/1729 E. 2022/1683 K. 02.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
ESAS NO : 2022/1729
KARAR NO : 2022/1683

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 14/09/2022
ESAS-KARAR NUMARASI : 2022/478 E., 2022/545 K.
DAVACILAR :
VEKİLİ :

Davacılar vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde/duruşmalı yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İstem iflasın kaldırılmasına ilişkindir.
İstemciler vekili müvekkillerinin dava dışı … AŞ’nin yönetim kurulu üyeleri olduğunu ve Sermaye Piyasası Kanunu’nun 98’nci maddesi uyarınca şirketin tedrici tasfiyeye girmesine paralel olarak müvekkillerinin de iflasına karar verildiğini; ancak daha sonra tedrici tasfiyenin Sermaye Piyasası Kurulu kararı ile kaldırıldığını ileri sürerek müvekkilleri hakkındaki iflasın da kaldırılmasına karar verilmesini istemiş;
Bu bağlamda telafisi güç zararlara neden olacağı gerekçesiyle iflas tasfiyesinin de tedbiren durdurulmasını istemiştir.
İlk derece mahkemesince “…Davacılar vekili iflasın kaldırılmasına gerekçe olarak, şahsi iflasın sebebi olan aracı kurumun tüm borçlarının ödenmiş olmasını göstermiş olup, tekmil alacakların itfa olunduğu hakkında bir vesika gösterilmediği gibi, davacı vekili duruşmadaki beyanında iflas tasfiyesinde …’nın teminat mektubuyla ilgili bir borç bulunduğu beyan edilmiştir.
Bu nedenle İcra İflas Kanunu 182. Maddesi gereğince iflasın kaldırılması şartlarının oluşmadığı, davacılar hakkında verilen iflas kararı gereğince başlatılan iflas tasfiyesinin İcra İflas Kanunu hükümlerine tabii olduğu, şahsi iflas talebinin gerekçesi olan aracı kurumun tedrici tasfiyesinin sona ermesinin, aracı kurumun tüm borçlarını ödemiş olmasının, davacılar hakkında verilen iflasın kaldırılması sebebi olamayacağı…” gerekçesiyle iflasın kaldırılması ve tedbir istemlerinin reddine karar verilmiştir.
İstemciler vekili istinaf dilekçesinde:
– Yapılan yargılama, toplanan deliller ve Sermaye Piyasası Kurulu tarafından verilen cevabi yazılarla şahsi iflasa sebep olan borçların tamamının ödendiğinin sabit olduğunu,
– Bu davada çözümlenmesi gereken hususun öncelikle iflasın kaldırılmasına uygulanacak hükümlerin tespiti olduğu ve bunun için de dava konusu şahsi iflas kararının aynı zamanda tedrici tasfiye işlemi sayılıp sayılmayacağının belirlenmesinin gerektiğini; şayet şahsi iflasın, aynı zamanda tedrici tasfiye işlemlerinin bir parçası ve müşteri borçlarının tahsiline yönelik bir tedbir olduğu kabul edilirse şahsi iflas tasfiyesinin de tedrici tasfiye gibi Sermaye Piyasası Kanunu’nun “özel tasfiye” usulüne tâbi olacağı, İcra İflas Kanunu’ndaki usulün uygulanmayacağı ve sermaye piyasası borçlarının tamamının ödenmiş olması nedeniyle de şahsi iflasların konusunun kalmayacağını,
– Şahsi iflas kararının Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01.07.2015 gün ve 2012/488 E., 2015/377 K sayılı kararı ile ve (Mülga) 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 46/k ve mer’i 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 98. maddesi gereğince verildiğini,
– Her iki hükmün paralel olduğu ve her ikisinde de tedrici tasfiyenin amacının, sermaye piyasası kurumlarının (Aracı Kurumlar) müşterilerine olan yükümlülüklerinin yerine getirilmesi (borçlarının tahsili) olduğunu; her iki Yasada da sermaye piyasası kurumlarının tedrici tasfiyesine karar verilmesi durumunda, bu kurumların yöneticilerinin ya da yüzde ondan fazla paya sahip ortakların şahsen iflasına karar verilerek müşteri borçlarının tahsilinin amaçlandığını ve bu hükümlerin “tedbir” niteliğinde sayılarak birbirini tamamladığını,
– Özellikle “Şahsi İflas”a ilişkin mer’i 6362 sayılı Yasa’nın 98’inci maddesinin gerekçesinde madde ile tedrici tasfiye ve iflas durumlarında uygulanacak tedbirlerin düzenlendiği hususuna yer verildiğini,
– Bu gerekçeden şahsi iflas kararının bir yaptırım olmadığı, tedrici tasfiyeye yönelik bir tedbir olduğunu; buna göre tedrici tasfiyenin müşteri borçlarının tahsiline yönelik bir uygulama olduğu kabul edilmişken tedbir mahiyetindeki şahsi iflasın başka bir amaca hizmet ettiğinin düşünülmesinin abes sayılacağını,
– Şayet şahsi iflasın müşteri borçlarının tahsili dışında bir amaç için düzenlendiği kanaati mevcut ise karar gerekçesinde bu amacın açıkça belirtilmesinin gerekeceğini, zira şahsi iflas kararı verilerek sorumluların şahsi borçlarının muaccel hale getirilmesi ve sonrasında da şahsi borçlarının tasfiyesinin tedrici tasfiyeye hizmet etmeyeceği, sadece bir yaptırım niteliğinde olacağı, bu haliyle de “tedbirler” konu başlığı altında düzenlenmeyeceği, olsa olsa “cezalar” konu başlığı altında düzenleneceğinin çok açık olduğunu,
– Şahsi iflas kararının özünde borçların tahsilini barındıran bir karar olduğunu ve bu karar verildikten sonra hükmün icrasının tamamlanacağını, müflisin mal varlığının paraya çevrilmesi hususu iflasın tabii sonucu iken, bu paranın borç ödemede kullanılmayacağı gibi bir düşüncenin dayanaksız olduğunu; iflas kararının bağımsız bir yaptırım kararı olmayıp aksine tedrici tasfiye ile birlikte verilen, tahsile yönelik bir tedbir kararı olduğunu,
– Tedrici tasfiye kararı verilmeksizin şahsi iflas kararı verilmesinin düşünülemeyeceğini, o halde şahsi iflas kararının da bir tedrici tasfiye işlemi olduğunu,
– Bu durumda şahsi iflas tasfiyesinin de tedrici tasfiye gibi Sermaye Piyasası Kanunu’nun tasfiyeye ilişkin özel usulüne tabi olması gerektiğini, ve bu usule göre yapılan tasfiye sonucunda müşteri borçlarının da tamamı ödendiğinden 6362 sayılı Yasa uyarınca iflasın kaldırılmasının gerektiğini,
– Sermaye Piyasası Kanunu uyarınca verilen şahsi iflas kararı üzerine yapılan tasfiyenin, genel iflas hükümlerine tâbi olduğunun kabulü halinde mülkiyet hakkının ihlaline yol açacağını; çünkü bu durumda muaccel olmayan borçların muaccel hale geleceği (md 195), şarta bağlı alacakların masaya yazılması nedeniyle şartın gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilene kadar iflasın kalkmayacağını (md 197), şahsi kefalet borçlarının da masaya yazılması nedeniyle (md 202) asıl borçlu için yapılmayan tasfiyenin fer’i borçlu kefil için yapılması gibi birçok hukuksuz sonuca yol açılacağını,
– Nitekim her iki müvekkilinin de şahsi kefaletleri nedeniyle, …Şubesi’nden alınan iki adet teminat mektubu uyarınca banka tarafından Ankara 21. İcra (İflas) Dairesinin 2015/20 sayılı dosyasında masaya üçüncü sırada 25.485.260,24 TL alacak kaydı yaptırıldığını; risk gerçekleşmediğinden henüz teminat mektuplarının tazmin edilmediğini fakat iflas hükümlerine göre yapılan tasfiyenin sonuçlandırılabilme olanağının kalmadığını,
– Aynı şekilde şartın gerçekleşmemesi nedeniyle asıl borçlu aleyhine icra takibi yapılmamış olmasına rağmen fer’i borçlu kefiller için iflas takibine geçildiğini;
– … Bankası AŞ ve SGK Başkanlığı tarafından yazdırılan alacaklar nedeniyle (SPK borcu olmamasına rağmen) tasfiyeye geçildiğini,
– Bu somut durumlar dikkate alındığında dahi müvekkilleri hakkındaki tasfiyenin genel hükümlere göre yapılamayacağını, bu durumun şahsi iflasın düzenleniş amacına açıkça aykırı olduğunu ve iflas tasfiye işlemlerinin halen sürdürülmesinin vicdanı yaraladığını,
– Ankara 21. İcra (İflas) Dairesinin 2015/20 sayılı dosyasında iflas tasfiye işlemlerinin devamı halinde telafisi imkansız zararlar doğacağı çok açık olduğundan istinaf incelemesi sonuçlanıncaya kadar teminatsız olarak iflas tasfiyesinin tedbiren durdurulmasının gerektiğini,
– Müvekkili …’ın şahsi malvarlığının satışına geçildiğini, Muğla ili Bodrum ilçesinde bulunan evinin satış hazırlıklarına başlandığını; verdiği emekle satın aldığı ve birçok anısı bulunan evinin, hukuka aykırı olarak ve üstelik de şahsi olarak muaccel hiç bir borcu bulunmamasına rağmen cebri icra yolu ile satışının kabulünün mümkün olamayacağını,
– Müvekkili …’ın lenfoma tedavisi gördüğünü ve haftada bir gün kemoterapi aldığını; tedavi sürecinin uzun zamana yayıldığını ve masrafların fazla olduğunu; tasfiyenin bu şekilde sürdürülmesinin onu moral açısından etkilediğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve iflasın kaldırılmasına, öncelikle Ankara 21. İcra (İflas) Dairesinini 2015/20 sayılı dosyasında müvekkiller aleyhindeki genel iflas tasfiye işlemlerinin istinaf incelemesinin sonuna kadar tedbiren durdurulmasına karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359’uncu maddesinin 3 numaralı fıkrası uyarınca dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olayın saptanmasında ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine ve özellikle iflasın doğrudan doğruya istemci müflis gerçek kişiler hakkında ve onların bütün borçları için açılmış olmasına ve yöneticisi bulundukları şirketin borçlarının sona ermesinin, istemcilerin borçlarının da sona ermesi sonucunu doğurmamasına göre kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 düzenlemesi gereğince davacılar vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/478 E., 2022/545 K sayılı dosyasında verdiği 14/09/2022 tarihli kararına yönelik davacılar vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin olarak alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına.
3-Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4- HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
02/11/2022 tarihinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
İİK’nin 164’üncü maddesinin ikinci fıkrası ve 179/c maddesinin birinci fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 07/11/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır