Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/166 E. 2022/129 K. 02.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17.11.2021
ESAS-KARAR NUMARASI :…….
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, davacı … … rüzgâr enerjisi ile elektrik üreten bir şirket olduğunu, 22.09.2010 tarih ve … sayılı … Gazete’de yayımlanan “…” kapsamında, aynı saha ve/veya aynı trafo merkezi için birden fazla başvurunun yapıldığı durumlarda sisteme bağlanacak olanı belirlemek üzere, 06.09.2011 tarihleri arasında teklif edilen … katkı payı miktarları üzerinden … kapasite tahsis yarışmaları gerçekleştirildiğini, davalı şirketin, … tesisi için yarışmaya katılarak … tesisi kurmaya hak kazandığını, … tesisi için, … kapsamında … … A.Ş. ile … arasında 13.01.2012 tarihinde “… Katkı Payı Anlaşması” imzalandığını, … … A.Ş.’ye ait … Üretim Santrali için davalı … tarafından … katkı payı faturası olarak 21.01.2021 tarihinde 31.205,22-TL fatura gönderildiğini, fatura ile ilgili bir de üst yazı gönderildiğini, davacı şirket tarafından bu üst yazıya karşılık 29.01.2021 tarihinde gönderilen yanıtta hem faturaya, hem de ilgi üst yazıya itiraz edildiğini, faturaya, Amme Alacakları Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun madde 51’e göre gecikme zammı uygulanacağı açıklaması ile taraflarına yöneltildiğini, davacı firmanın gecikme zammı ile ilgili tartışmalara girmemek için faturanın tamamını dava hakkı saklı kalmak kaydıyla ihtirazı kayıtla şerh düşerek 04.02.2021 tarihinde ödediğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu madde 5/A kapsamında dava şartı olarak Ankara … Bürosu’na başvuruda bulunulduğunu, bu kapsamda 07.07.2021 tarihinde davalı taraf ile … müzakeresi gerçekleştirildiğini ve anlaşma ile neticelendiğini, görevli yargı mercinin adli yargı olduğunu, tarafların Türk Ticaret Kanunu kapsamında tacir olduğunu, tacirler arası uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu, 13.01.2012 tarihinde imzalanan sözleşme kapsamında, davacı şirketin, tesisin ilk ünitesinin geçici kabulünün yapıldığı tarihten başlamak üzere ve tüm tesisin geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren 20 yıl boyunca davalı şirkete … katkı payı bedeli ödeyeceğini, davacı firmanın … … tesisinin ilk ünitesinin 17.10.2020 tarihi itibariyle geçici kabulü yapıldığını ve ilk üretim yılının 2020 olduğunu, dava tarihi itibariyle davacı firmanın üretimde olduğunu, huzurda açılan davanın, davalı şirket tarafından gönderilen 2021 yılına ait 31.205,22-TL faturaya ilişkin olduğunu, 2015, 2016, 2017, 2018, 2019, 2020 yıllarında davacı şirketin dahil olduğu grubun başkaca şirketlerinde aynı hukuki ihtilafa ilişkin emsal kararlar oluştuğunu, davalı şirketin sözleşmeye aykırı fatura düzenlediğini, yöneltilen faturanın fahiş ve hatalı olduğunu, davacı şirketin üretmiş olduğu elektriğin iletimine ilişkin … katkı payı yükümlülüğünü ve ödemesini ilgili yönetmeliğin 9. maddesinde düzenlenen ve 10. madde kapsamında taraflarca yapılan “… Katkı Payı Anlaşması”na göre yerine getirmesi ve ödemesi gerektiğini, oysa davalı şirketin … katkı payı hesabının Yönetmeliğin 6. madde d fıkrası kapsamında teklif mektubundaki fiyat ve hesaplama yöntemine göre yaptığı ve faturalandırdığını, davalı şirketin yapmış olduğu … katkı payı hesabı yönetmeliğin … katkı payı formülü ve hesaplamasının düzenlendiği 9. maddeye ve devamında 10. madde kapsamında taraflarca yapılan … katkı payı anlaşması hükümlerine açıkça aykırı ve yanlış olduğunu, davacı şirket ile davalı şirket aralarındaki hukuki ilişki gereğince … katkı payı hesabını nasıl yapacaklarını yönetmeliğin düzenlediği kapsamda bu … katkı payı anlaşması ile belirlendiğini, dolayısı ile taraflar arasında … katkı payı hesabında bağlayıcı olan formül olduğunu, davalı tarafın … katkı payı hesabının Yönetmeliğin 6. madde d fıkrasına göre sunulan teklif mektubu kapsamında yapması hukuken mümkün olmadığını, yönetmeliğin bu maddesinin yarışmaya katılmayı düzenleyen bir madde olduğunu, tarihinin 06.09.2011 olduğunu, oysa tarafların daha sonraki bir tarih olan 13.01.2012 tarihinde açık ve tartışmasız iradeleri ile … katkı payı hesabı konusunda yönetmeliğin 9 ve 10. maddesine göre hesap formülünü belirlediklerini ve anlaştıklarını, hukuka ve anlaşmaya uygun olmamakla birlikte davacının uyguladığı formülün … katkı payı faturalarına yansıtılacak olur ise bu takdirde işletmelerin bu formül karşısında işletmelerini devam ettiremez duruma geleceğini, 2020 yılında 12.882,51-TL … katkı payı faturası kesilmesi gerekirken davalı şirketçe 31.205,22-TL … katkı payı faturası kesildiğini, aradaki farkın dava miktarı olan 18.322,71-TL olduğunu, bu farkın her yıl artan oranda müvekkilinin işletmesinin ekonomisini zorlayacağını, davacı şirketin …’den faydalandığını, süresinin 10 yıl olduğunu, süre sonunda bu faydalanma hakkı bittiği takdirde işletmeyi durdurma halinin olacağını çünkü davalının ve benzer diğer … Enerjisi üreten şirketlerin uygulanmak istenen yarışma yönetmeliğindeki teklif formülü ile birkaç yıl sonra hayatlarını devam ettirmelerine imkan bulunmadığını, davacının, ürettiği ekonomik değeri vergilendirdiği ve ülkeye ekonomik katkı sunduğunu, serbest piyasa ekonomisinde daha çok üretim ve daha çok vergi ödemenin teşviki gerekirken devletin bir başka kurumu tarafından hakkaniyete ve hukuka açıkça aykırı şekilde tek taraflı yorum düzenleme ve yetki ile özel sektördeki müteşebbislerin zorda bırakılması halinin hukuk devletinde kabul edilemez olduğunu, … katkı payına ilişkin fatura düzenleme üzerindeki tartışma konusu davacının dahil olduğu grubun başka bir şirketi olan … Şirketi’ne ait 4 adet tesisin işletmeye alınmasından bu yana taraflar arasında yerel mahkeme ve istinaf aşamalarında devam ettiğini, faturaya itiraz yazısında ifade edilen tesisin yapımında davacı şirketten kaynaklanmayan mücbir sebep olarak nitelendirilecek kamu idarelerinin işlemlerinden kaynaklanan olağan dışı gecikmeler olduğunu, … katkı payı sözleşmesi imza tarihi ile … katkı payı faturası düzenleme tarihi arasında … Bakanlığı tarafından yayınlanan genelgeler ile … idari işlemleri kapsamında mücbir sebepler nedeni ile olağan dışı nerede ise 10 yıllık bir gecikme olduğunu, anlaşma hükümlerine, mevzuata ve emsal kararlara ilişkin itiraz ile mücbir sebep kapsamında da bu hesaplama yönteminin yanlış ve kötü niyetli olduğunu, idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklı olarak ancak 2020’de ilk geçici kabulü yapabilmiş olan bir tesise ilişkin 2011 tarihinden itibaren güncellenerek hesaplama yapılmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalının, davacıya 21.01.2021 tarih, … sayılı fatura ile 31.205,22-TL … katkı payı faturası düzenlediğini, davacının itirazı kayıt ile ödemenin tamamını yaptığını, yönetmeliğin 9. ve 10. maddeleri kapsamında davalı tarafla aramızda yapılan … katkı payı anlaşması kapsamında düzenlenmesi ve tarafımızca ödenmesi gereken fatura ve miktarın 12.882,51-TL olması gerektiğini, davalı tarafın 18.322,71-TL fazla miktarlı fatura düzenlediğini ve davacı şirketten tahsil ettiğini bildirdiğini, 18.322,71-TL bedelin fazla ödemenin yapıldığı 04.02.2021 tarihinden itibaren uygulanacak en yüksek avans faizi ile birlikte istirdadına, yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemes’inin 2021/569 E., 2021/596 K. kararı ile … Katkı Payı faturasının iadesi talebi ile açılan davada “Bu konuda Uyuşmazlık Mahkemesinin 2021/132 Esas 2021/194 Karar sayılı ve 05.04.2021 tarihli kararı olup, uyuşmazlığın idari eylem ve işlemden kaynaklandığı, bu hali ile İdari Yargı Mahkemelerinin görevli oldukları nedeniyle davanın usulden REDDİNE” karar verildiğini, ilgili karar ile dosyada; kararın Uyuşmazlık Mahkemesine götürülmesi beklenmeden, usul ekonomisi ilkeleri de göz önünde bulundurularak benzer dosyalarda verilen Uyuşmazlık Mahkemesi kararları ışığında yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle usulden red kararı verildiğini, huzurdaki davanın da aynı konuya sahip olduğundan Uyuşmazlık Mahkemesinin kararları göz önüne alınarak davanın usulden reddedilmesi gerektiğini, her şeyden önce, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde idari yargı mercilerinin görevli olduğunu, dava konusu … katkı payı anlaşması gibi … onayına tabi olan ve …’nin ikincil düzenlemelerinde yer alan anlaşmaların ticari anlaşma olmadığını, idari sözleşmelerin, hizmetin yürütülmesi için kamu gücüne dayanan bazı yetkiler içermesi ve hizmetin düzenli biçimde yürütülmesini sağlamak adına idareye denetim/gözetim yetkisi tanıması yönlerinden, özel hukuk sözleşmelerinden ayrıldığını, dava konusu … katkı payı anlaşmasının özellikleri göz önüne alınırsa … katkı payı anlaşmalarının niteliği ve içerdiği düzenlemeler bakımından özel hukuku aşan bir rejime tabi olduğunu, huzurdaki dava ile aynı konuda olmak üzere, … katkı payının hesaplanmasında hata yapıldığını, anlaşmanın ilgili maddelerinin yanlış uygulandığı öne sürülerek, düzenlenen … katkı payına ilişkin faturanın iptali ve ödenen meblağın iadesi istemiyle idari yargı mercilerinde açılan davalarda, mahkemelerin görevli olduklarını addederek davanın esasına ilişkin karar verdiklerinin görüldüğünü, anılan kararların Danıştay tarafından da onandığını, dolayısıyla, dava konusu faturaların idari sözleşme niteliğinde olduğu açık olan … katkı payı anlaşması hükümleri uyarınca düzenlendiği dikkate alınarak, idari bir sözleşmeden kaynaklanan dava konusu uyuşmazlığın çözümünün idari yargı mercilerine ait olduğunu, öncelikle davanın (yargı yolu) dava şartı noksanlığı bakımından reddine karar verilmesi gerektiğini, dava ile aynı konuya sahip Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Katkı Payı anlaşmasına aykırı olduğundan bahisle, fazla ödendiği belirtilen bedelin ödeme tarihi itibariyle ticari işlerde uygulanan en yüksek avans faizi ile birlikte istirdatı talebiyle açılan 2020/288 E. sayılı dosyasının 28.01.2021 tarihli duruşmasında, davalının yargı yolu ve görev itirazının reddedilmesi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması istemiyle başvurulduğunu, Danıştay’ın, davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğinden bahisle, 2247 sayılı Kanun’un 10. maddesi gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına karar vererek dosyayı Uyuşmazlık Mahkemesine gönderdiğini, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 2021/166 E., 2021/226 K. sayılı ve 05.04.2021 tarihli kararında; davanın çözümünde idari yargı yerinin görevli olduğuna, bu sebeple Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 28.01.2021 tarihli ve 2020/288 E. sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına kesin olarak karar verildiğini, aynı konuya sahip dosyalarda da Uyuşmazlık Mahkemesi’nin benzer kararlar verdiğini, düzenlenen dava konusu … katkı payı faturasında hukuka aykırılığı bulunmadığı belirterek davanın idari yargı yolunun görevli olması nedeniyle usulden reddine, aksi kanaat halinde haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esas yönünden reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi’nce “…Taraflar arasındaki uyuşmazlıkta, dava konusu … …..Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliğinden kaynaklandığı yukarıda belirtilen Uyuşmazlık Mahkemesi kararı gereğince ilgili mevzuat hükümleri uyarınca yetkilendirilen … Genel Müdürlüğü’nce kamu hukuku alanında, kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı olarak tesis edilen işleme karşı açılan davanın … Katkı Payı bedelinin tazminine yönelik kısmının yargısal denetimin, idari yargıda yapılması gerektiği belirtilerek eldeki dava konusu ile benzer şekilde açılan bir davada görevli yargı yerinin İdari Yargı olduğuna kesin olarak karar verildiği, dolayısıyla davacı yanca idari işlemin iptali veya idari işlem sonucu ödenen bedelin idesi için idare mahkemelerinde dava açılması gerekirken TBK’daki sözleşme aykırılık hükümlerine dayalı olarak adli yargıda dava açılmasının yerinde olmadığı, somut olayda gerek yukarıda belirtilen Uyuşmazlık Mahkemesi’nce verilen kararın mahkememizi bağlayıcı nitelikte olması gerekse de HMK’nın 114/1-b ve 115/2 maddesi gereğince dava şartı noksanlığı oluşması sebebiyle davanın usulden reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Taraflar arasında dava konusu edilip, iptali istenen bir idari işlemin söz konusu olmadığını, tacir olan taraflar arasında bir sözleşme ve bu sözleşmenin hükümlerinin uygulanmamasından kaynaklanan bir uyuşmazlık olduğunu, bu uyuşmazlığın çözümünde yetkili yargı yolunun adli yargı olduğunu, bundan önceki yıllarda açılan aynı konudaki derdest davaların asliye ticaret mahkemelerinde devam ettiğini, yerel mahkemelerde karar oluşturulduğunu, istinaf ve Yargıtay aşamalarından geçtiğini, davalı …’ın, Türk Ticaret Kanunu ve Yargıtay içtihatları çerçevesinde tacir sayıldığını, iki tacir arasında yapılan sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların adli yargı görev alanına girdiğini, davalı …’ın özel hukuk hükümlerine göre işleyen bir şirket olduğunu, bu nedenle de kamu otoritesi gibi kamu gücü kullanamayacağını, Uyuşmazlık Mahkemesi kararlarının, olayla sınırlı bulunduğu ve ilke niteliği taşımadığı için benzer işlerde bağlayıcılıkları olmadığını beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, … katkı payı sözleşmesi uyarınca istirdat istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun …. sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesi uyarınca Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, İktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu İktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre İktisadi Devlet Teşekkülü, sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise, sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüssüdür.
233 sayılı KHK’nın 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır. Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK’nın verdiği yetki ile … Gazete’nin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile … A.Ş. (…) ve … A.Ş. (…) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 16/1. (6762 sayılı TTK’nın 18/1.) maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların “kamu iktisadi kuruluşu” ve “kamu iktisadi teşebbüsü” olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK’nın 16/1. (6762 sayılı TTK’nın 18/1.) maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK’nin 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz.Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof. Dr. Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. 233 sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalman kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalman kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % …. kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir.
Somut olayda, davalı…..29.06.2001 tarihli …. Gazete’de yayımlanan anastatüsünün “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde;
“1-Bu Anastatü ile teşkil olunan… (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü’dür.
2- Teşekkül EPK, K.H.K., ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3- Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.” hükmünün yer aldığı görülmektedir.
Uyuşmazlık, tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan ve anastatünün “Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları” başlıklı 4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılan “… Katkı Payı Anlaşması”nden kaynaklanmakta olup, davalı da anastatüsüne göre özel hukuk tüzel kişisidir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin, idare değil, özel hukuk hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olduğu, uyuşmazlık konusunun idari bir işlem veya eylem niteliğinde bulunmadığı, tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin idari bir sözleşme olamayacağı gözönünde bulundurularak, yargı yolu yönünden görevli olduğunun kabulü ile, uyuşmazlığın esası incelenip, taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK m. 353/(1)-a.4. uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/579 E., 2021/838 K. sayılı dava dosyasında verdiği 17.11.2021 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Peşin alınan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde iadesine.
3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
02.02.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 08.02.2022

…..