Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/135 E. 2022/1902 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : . … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 03/11/2017
ESAS-KARAR NUMARASI :….
Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu’nun Dairemizin gönderme kararının kaldırılmasına ve istinaf incelemesinin Dairemizce yapılmasına yönelik kesin kararı doğrultusunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile % 40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında garantili oda sözleşmesi imzalandığını, müvekkilinin sözleşmede taahhüt edilen meblağı ödediğini, tarafların ön ödemeli olarak çalıştığını, sözleşme gereğince davacının 28/08/2008-04/09/2008 tarihlerinde müvekkiline taahhüt ettiği 15 odadan sadece 5 oda verdiğini, taahhüdünü yerine getirmediğini, müvekkilinin 10 odalık misafirini başka otelde konaklattığını ve zarara uğradığını, müvekkilinin davacıya borçlu olmayıp aksine alacaklı olduğunu savunarak, davanın reddi ile kötüniyet tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “…Davalı vekili icra takibinde borca itirazının yanı sıra icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz etmiştir. Yetkili icra müdürlüğünde icra takibi yapılmış olması itirazın iptali davasının dava şartı niteliğindedir. Bu durumda, öncelikle icra müdürlüğünün yetkili olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmiştir. Dava konusu icra takibi … sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılmıştır. Takibe dayanak sözleşme tarafların kabulündedir. Sözleşmenin 19. maddesinde Ankara icra dairesi ve mahkemeleri anlaşmazlıkların çözümünde yetkili yer olarak belirlenmiştir. Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan HUMK’un 22. maddesi uyarınca sözleşme ile kararlaştırılan Ankara İcra Müdürlüğü yetkili bulunduğundan davalı yanın bu yöndeki itirazı yerinde görülmemiş, yetkili icra müdürlüğünde icra takibi yapılmış olmasına ilişkin dava şartının gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Davalı yan ayrıca alacağın zamanaşımına uğradığını savunmuştur. İş bu dava konusu icra takibine konu alacak sözleşmeden kaynaklanmakta olup 10 yıl olan zamanaşımı süresinin takip tarihi itibarıyla dolmadığı anlaşıldığından davalı yanın bu yöndeki savunması da yerinde görülmemiştir.
İş bu davada, davacı yan taraflar arasında akdedilen 27/05/2008 tarihli … ve … 2008 başlıklı konaklama sözleşmesi uyarınca davalıdan alacaklı olduğunu usulüne uygun delillerle ispat yükü altındadır.
Taraflar arasında 27/05/2008 tarihli … ve … 2008 sözleşmesi başlıklı konaklama sözleşmesi akdedildiği dosya içeriğiyle sabittir. Anılan sözleşmenin kontenjan ayrılması başlıklı 2. maddesinde davacı otelinde yer alan 15 odanın ödeme sorumluluğunun tamamının davalıya ait olduğu belirtilmiş, 8. maddesinde kontenjan-iptal-rezervasyonu kullanmama hali düzenlenmiş, özel şartlar başlıklı kısımda da garantili zaman süresi 10/07/2008-19/09/2009 tarihleri arası 71 gün olarak tespit edilmiştir.
Davalı yanın, 1. hafta garanti süresine ilişkin olarak otelde garanti edilen odaların hazır bulundurulmadığına ilişkin dosya içinde herhangi bir uyarı ve ihtarı bulunmamaktadır.
Davalı tarafından davacıya gönderilen ve davacının da kabulünde bulunan 28/06/2008 tarihli e-mail ile “…1. hafta garantimizden olan 15 odamızın satışa açılarak maksimum odaların satılması ve bu hususta iki tarafta fazla zarar görmeden bu olumsuz gelişmeyi atlatmış olacaktır.” şeklinde bildirimde bulunduğu görülmüştür. Anılan bildirimden sonra davacı yanın davalı garantisinde bulunan 15 odanın dava dışı 3. kişilere satışını gerçekleştirdiğine yönelik bir savunma bulunmadığı gibi buna ilişkin dosyaya sunulan bir delil de bulunmamaktadır. E-mail bildiriminden sonra, davacının, 1. hafta garanti süresine ilişkin olarak davalı adına 31/07/2008 tarih ve 18.794,12 TL’lik “garanti temmuz” açıklamalı fatura düzenlediği dosya içeriğiyle sabittir. Taraf defterleri üzerinde yapılan incelemeye ilişkin alınan bilirkişi raporları ile taraf kayıtları arasındaki farkın anılan faturanın taraf defterlerinde kayıtlı bulunmasından sonra davalının bu faturaya ilişkin olarak 08/04/2009 tarihinde aynı bedelle düzenlediği iade faturasının davacı kayıtlarında yer almamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafından düzenlenen 31/07/2008 tarihli fatura davalı tarafından alınmış, fatura tarihinden önce garantili odaların maksimum satışının sağlanması için davacıya gönderilen e-maili bulunmasına rağmen hiç bir ihtirazi kayıt ileri sürmeden ve faturayı iade etmeden fatura kabul edilerek ticari kayıtlarına işlendiği gibi bir kısım fatura bedeli de ödenmiştir. Davalı yan tacir olup basiretli davranma yükümlülüğü altındadır. Davalı tarafından anılan fatura tarihinden sonra 08/04/2009 tarihinde düzenlenen iade faturası ise davacı kayıtlarında bulunmadığı gibi anılan iade faturasının davacıya tebliğ edildiğine dair bir delil de sunulmuş değildir.
Hal böyle olunca, temmuz garanti bedeline ilişkin davacı faturasının davalı tarafından kabul edilerek ticari defterlere işlendiği, davalının davacıya gönderdiği e-mail ile davalı garantisinde olan 15 odanın iptalinin opsiyon süresinde sağlanmadığı, garantili odaların davacı tarafından 3. kişilere satışının yapılamaması nedeniyle garanti bedelinin davalıdan talep edilebileceği, taraf defterlerinde yer alan ödemelerin mahsubundan sonra davacının davalıdan takip tarihi itibarıyla 9.264,87 USD asıl alacaklı olduğu gözetilerek anılan miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: HMK’nın 26. maddesine aykırı karar verildiğini, hakimin tarafların talep ve savunmaları haricinde kendiliğinden hüküm kuramayacağını, yerel mahkemenin 2010 yılından başlayıp 2017 yılından biten ve 8 kez bilirkişi raporu alınan bir davada teknik bilirkişi raporlarının da aksine, davacı yanında bu zamana kadar bu konuda herhangi bir talebi veya itirazı bulunmamasına karşın müvekkili firma tarafından “…08.04.2009 tarihinde kesilen iade faturanın davacı kayıtlarında bulunmadığı gibi anılan iade faturasının da davacıya tebliğ edildiğine dair bir delil de sunulmadığından…” davanın kabulüne karar verdiğini, mahkemenin karara ilişkin tek gerekçesinin bu olduğunu, teknik ve hukuki konulara ilişkin bir değerlendirme yapmadığını, davacı yanının bu zamana kadar 08.04.2009 tarihli iade faturayı almadığına dair herhangi bir itirazı veya talebi bulunmadığını ve 04.05.2011 tarihinde davacı yanın ticari defterleri üzerinde mali müşavir tarafından yapılmış olan teknik bilirkişi raporunun kanaatinin aksi yününde usulüne uygun müvekkili defter ve kayıtlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadan delil vasfı taşımayan davacı defter kayıtlarına göre hüküm kurulduğunu, taraflarına tebliğ dahi edilmemiş olan davacıya ait cari hesap hareketi bulunduğu gerekçesiyle alacağın likit olduğu gibi hukuka aykırı bir değerlendirme yapılarak %40 oranında icra inkar tazminatına hükmedildiğini beyan ederek yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında doğan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
HMK m. 359/3 uyarınca; dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, HMK m. 355/1 gereği incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, re’sen gözetilmesi gereken, kamu düzenine herhangi bir aykırılığın da bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmediğinden HMK m. 353/1,b,1 gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/740E., 2017/863K. sayılı dava dosyasında verdiği 03/11/2017 tarihli kararına yönelik davalı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Davalı tarafça yatırılan 3.570,00 TL nispi istinaf karar harcından alınması gereken 975,26 TL’nin mahsubu ile kalan 2.594,74‬ TL’nin davalıya iadesine.
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
30/11/2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından ,dava tarihindeki kur oranına göre miktar itibari ile KESİN olmak üzere,
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 01/12/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …