Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/13 E. 2022/423 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ

( D İ R E N M E – İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
U S U L D E N R E D D İ)
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

…..

KONKORDATO İSTEYENLER ……

Dairemizin 03.06.2021 tarih ve 2021/303 E., 2021/837 K. sayılı kararının Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14.12.2021 tarih, 2021/4647 E. ve 2021/2251 K. sayılı kararıyla bozulmasına karar verilmesi üzerine HMK’nın 373/(4). maddesi uyarınca duruşma açılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İSTEMİN ÖZETİ :
Konkordato isteyenler vekili; müvekkillerinin ekonomik güçlük içinde olup borçlarını ödeyememe tehlikesi altında olduklarını, şirketin faaliyetini sürdürmesini sağlayarak muhtemel bir iflasın önüne geçmek ve borçlarını ödeyerek alacaklıların mağdur olmasını önlemek adına konkordato başvurusu yapılmasının zorunlu hale geldiğini, müvekkili …’in şirketin ortağı ve müdürü, müvekkili …’in şirketin kurucu ortağı olup banka borçlarında şahsi kefaletleri bulunduğunu, banka ve finans kurumlarına olan borçlarını bir yılı ödemesiz toplam üç yıllık vade ile ödemeyi öngördüklerini ileri sürerek, öncelikle geçici ve kesin mühlet verilmesini, daha sonra konkordatonun tasdikine karar verilmesini istemiştir.
YARGILAMANIN SEYRİ VE SONUCU :
Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.10. 2020 tarih 2018/928 E., 2019/52 K. sayılı Ek kararıyla; konkordato isteyen şirket ile … açısından İİK’nın 304 ve 305. maddelerinde öngörülen koşulların gerçekleştiği, …’e ilişkin herhangi bir konkordato teklifi hazırlanmadığından alacaklar toplantısında bunun oylanamadığı, vekilinin de bu istemciye dair konkordatonun tasdiki talebinin bulunmadığı gerekçesiyle, konkordato isteyen …’e verilen kesin mühletin kaldırılmasına, konkordato isteyenler … Sanayi Ltd Şti. ile … istemlerinin kabulü ile konkordatolarının tasdikine karar verilmiştir.
Karara karşı alacaklılar…başkanlığı vekillerinin istinaf yoluna başvurması üzerine Dairemizin 03.06.2021 tarih ve 2021/303 E., 2021/837 K. sayılı kararıyla;
-Alacaklılar … A.Ş. ve … vekillerince İİK’nın 308/a maddesindeki 10 günlük istinaf süresinden sonra istinaf yoluna başvurulduğu belirtilerek istinaf dilekçelerinin reddine,
-Mahkemenin uzatma kararına, 7226 Sayılı Yasa’nın Geçici 1. maddesi ve 30.04.2020 tarih ve 3114 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Cumhurbaşkanı Kararının 1. maddesi ile öngörülen 86 günlük durma süresinin eklenmesiyle kesin mühletin 10.10.2020 tarihinde dolduğunun kabulünün gerektiği, İlk derece Mahkemesince en son bu tarih itibariyle tasdik konusunda bir karar verilmesi gerekirken (İİK m. 304/I), İİK’nın 304/2. maddesine uygun bir ara kararı alınmaksızın, 09.09.2020 tarihli tensip tutanağı ile duruşmanın kesin mühletin dolduğu tarihten sonrasına bırakılması ve kesin mühletin bitiminden çok sonra 28.10.2020 tarihinde tasdik kararı verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek HMK’nın 355 ve 353/(1)-b.2. maddeleri uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek konkordato isteminin usulden reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesine,
-Kararın niteliğine göre alacaklılar T. … Bankası A.Ş. ve SGK Başkanlığı vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
Karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı konkordato isteyenler ile alacaklılar … A.Ş. vekillerince temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 14.12.2021 tarih, 2021/4647 E. ve 2021/2251 K. sayılı kararıyla;
“1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre, alacaklı … A.Ş. vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Talep edenler vekilinin temyiz itirazları yönünden:
Talep, borçlu şirket ve yetkilileri hakkında, İİK’nın 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ile konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.
İİK’nın 304/1. maddesi mahkemenin konkordato hakkındaki kararını herhalde kesin mühlet içinde verilmesi hükmünü getirmiştir. İkinci fıkrası ise “Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir” hükmünü içermektedir.
Bahsi geçen maddede yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması halinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebilecektir. Zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması halinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
304. maddenin 1. maddesi düzenleyici bir hüküm içermekte olup, bu hükme bir sonuç bağlanmamıştır. Kaldı ki ikinci fıkrada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması halinde hakime 6 aylık bir mühlet tanınmıştır. Kanun koyucu abesle iştigal etmez. Kesin mühlet içinde konkordato konusunda karar verilmemesi haline bir sonuç bağlanacaksa bu hükmün kanuna dercedilmesi gerekir. Ayrıca bir sonraki fıkrada hakime 6 aylık bir süre verilmez.
Hakim; kanunda belirlenen bu süreyi ara kararına geçirerek kullanmaya başladığını belirtmek durumunda mıdır? Bu süre kesin mühlet tedbirleri ile ilgili olup, yargılamanın sonuçlandırılması ile ilgisi olmadığından bu soruya olumsuz cevap verilmelidir.
Bu durumda hakim, kendisine komiser tarafından rapor ibraz edilmesini müteakip gereken hızda yargılamasını yapıp konkordatoyu sonuçlandırmalıdır. Bu yargılama sırasında İİK 304/2 maddesinde yazılı 6 aylık sürenin hakim tarafından yargılama sırasında kullanılması da mümkündür.
Somut olayda mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 304/2 madde kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, komiser heyetince nihai rapor 08.09.2020 günü ibraz edilmiş olup bu tarih ile karar tarihi arasında geçen 50 günlük süre, tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında, makul kabul edilebilecek niteliktedir. Ayrıca yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan, talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek 18 günlük gecikme nedeniyle, cezalandırılması doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, üçte iki ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilen ve alacaklıların kendilerine iflasa nazaran daha avantajlı bir durum yaratacağı inancıyla muvafakat verdikleri konkordato projesinin salt geç tayin edilmiş duruşma günü nedeniyle usulden reddedilmesi, onların da daha az oranda tatmin edilmesi sonucunu doğurabilir. Oysa, böyle ağır sonuçlar doğuran işlemin sorumlusu, ne alacaklılar ne de borçludur.
Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış” denilerek, Dairemiz kararının talep edenler yararına bozulmasına karar verilmiştir.
1-DAİREMİZİN DİRENME GEREKÇELERİ :
İcra ve İflas Kanunu’nun 289’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde mahkemece borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği ve komiser atanacağı belirtilmiş, aynı maddenin beşinci fıkrasında da “Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet,… mahkemece altı aya kadar uzatılabilir” hükmü getirilmiştir. Kesin mühletin borçluya, alacaklılara ve sözleşmelere etkisi İcra ve İflas Kanunu’nun 294 ilâ 297’nci maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 304’üncü maddesinde “Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.
Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde belirtmek gerekir ki, mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlaması beklenir. Mühletin başlangıcı ve sonu belli olduğundan Yasa mühlet için öngörülen sürelerin aşılması ihtimalini öngörmemiştir. Ancak bu ihtimal her zaman söz konusu olabilir. Sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle bu sürelerin hukuki niteliğini belirlemekte yarar vardır. Mühlet hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden değildir. Bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesi söz konusu değildir. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin etkilerini düzenleyen maddeleri (m.294-297) hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmamakta, bunların kullanılmasını sınırlamakta ya da ertelemektedir. Aynı nedenle mühletlerin kesilmesi ve durmasından da söz edilemez. Eğer yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımı mühletin koruyucu etkisinin sona ermesidir.
Her ne kadar Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.12.2021 tarih, 2021/4647 E. ve 2021/2251 K. sayılı kararında İcra ve İflâs Kanunu’nun 304’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının düzenleyici bir hüküm içerdiği ve bu hükme bir sonuç bağlanmadığı, kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği ve böyle bir sonuç öngörse idi bunu yasada açıkça göstereceği ve hakime ilave süre verilmeyeceği; tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında bu sürenin aşılabileceği;
Yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan istemcilerle konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek bir gecikme yüzünden cezalandırılmasının doğru olmadığını, böyle bir durumun alacaklıları da zarara uğratacağını belirtmiş ise de bu düşüncelere iştirak edilememiştir. Şöyle ki;
7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühlet hiç yoktu ve kesin mühlet sadece üç aydı. Kesin mühlet gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabiliyordu. O dönemde de gerek mühlet işlemleri ve gerek tasdik yargılaması bu süre içinde yapılıyordu. Getirilen yenilikle uzatmasıyla birlikte beş ay geçici mühlet ve uzatmasıyla birlikte on sekiz ay kesin mühlet kabul edilmiş, işlemler ve yargılama süreci için komiserlere yirmi üç aylık bir süreç verilmiştir. Bu sürecin verimli kullanılmaması öncelikle ve kesinlikle komiserlerin sorumluluğundadır. Komiserlerin bu süreyi kötü kullanmasının, bu kapsamda mahkemeye inceleme yapma olanağı tanımaksızın geçici mühletin uzatılmasına, kesin mühlet verilmesine ve bunun uzatılmasına karar verilmesini istemeleri elbette mahkemenin hatası değildir. Zira konkordatonun uygulamasında asli görevli komiserdir. Komiser oylamayı yapıp, raporunu ve dosyayı sunmadan mahkeme tasdik işlemine girişmez. İcra ve İflâs Kanunu’nun 304’üncü maddesinin 1’inci fıkrası komisere, yargılama yapmak için mahkemeye de süre bırakma yükümlülüğü getirmektedir. Komiserin keyfi davranışları alacaklıların belirsiz, sınırsız bir mühlet ve yargılama süreci ile baş başa bırakılması anlamına gelmemelidir. Kanun koyucu bu süreleri net biçimde belirlerken alacaklılara da alacaklarını alamayacakları, bir diğer ifade ile sabredecekleri azami süreyi göstermek istemiştir.
Sürenin borçlu tarafından kötü kullanılması halinde komiserler buna engel olmalı, komiserler tarafından kötü kullanılması halinde de borçlu komiseri işini hakkıyla yapmaya zorlamalıdır.
Yasalarda birtakım süreler öyle net belirtilmiştir ki, bunların zamanaşımı ya da hak düşürücü süre olduğu anlaşılmakta ve bu sürelerin kaçırılması halinde hukuken doğal sayılan sonuçların ortaya çıkacağı kabul edilmelidir. Söz gelimi ihalenin feshi (İİK m.134/II), sıra cetveline itiraz (İİK m.142/I), iflas masasına kayıt davası (İİK m.235) belli sürelerle sınırlandırılmış fakat bu sürelere uyulmamasının yaptırımı açıkça gösterilmemiştir. Oysa bu süreler geçtikten sonra şikayet yoluna gidildiğinde ya da dava açıldığında red kararı verilmektedir. Bu nedenle Yüksek Dairenin mühletin geçirilmesinin bir yaptırıma bağlanmadığı yönündeki gerekçesine katılmaya olanak bulunamamıştır.
Yine 7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce tasdik kararının kısa bir süre içinde verilmesi gerektiği belirtilmişken (önceki m.296) yapılan yeni düzenlemede tasdikin mühlet içinde olması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Bir yasa değişikliğinde açık ve yeni bir düzenleme yapılmışsa kanun koyucunun önceki dönemde yaşanan bir sorunu çözmek istediği düşünülmeli, yasa bu şekilde yorumlanmalıdır.
Diğer taraftan bu sürenin ucu açık ve belirsiz biçimde uzatılması daha büyük bir tehlike arz etmektedir. İşlemlerin uzadığından söz edilerek 5-10 yıllık sürelerle tasdik işlemlerinin sürüncemede bırakılması ihtimali gündeme gelebilecektir. İflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerin yasadan çıkartılmasının gerekçelerinden biri de aslında beş yıl olan sürenin çeşitli vesilelerle uzatılması idi. Yargıtay’ın yorumu ile bu tehlikenin konkordatoda da ortaya çıkabileceği söylenebilecektir. Kaldı ki, kaç günlük gecikmenin makul, kaç günlük gecikmenin fazla olduğunu saptamak da objektif bir kritere bağlanabilecek bir husus değildir.
Son olarak mühletin hükümleri yasada açıkça gösterilmiştir. Bu dönemde takip, bir kısım sözleşmelerin feshi vs yasaklanmıştır. Mühletin sona ermesi halinde yargılamaya hala devam edilse bile alacaklılar mühletin sağladığı koruma kalktığı için borçlu hakkında takiplere devam edebilecek ve sözleşmeleri feshedebilecektir. Kanun koyucunun tasdik yargılamasını süreyle sınırlaması altında yatan nedenlerden biri de bu olmalıdır.
Mühlet, yukarıda da belirtildiği gibi ne bir zamanaşımı süresi ne de bir hak düşürücü süredir. Mühlet usuli bir süredir ve hakim tarafından, yasanın öngördüğü uzatma halleri dışında uzatılıp kısaltılamaz (HMK m.90). Bu sürenin aşılmasında mahkemenin kusurundan da söz edilemez. Süre aşılmışsa bu komiserin sorumluluğundadır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulaması da bu yöndedir: Yargıtay 11. HD, 25.12.1989 gün ve 1989/8872-7469 E.K (bkz. Eriş, G.: Uygulamalı İflas ve Konkordato Hukuku, Ankara 1991, s.842).
Nitekim öğretide Postacıoğlu, Berkin, Buruloğlu/Reyna sürenin geçirilmesi halinde esasa girişilmeden talebin usulden reddine karar verileceğini ifade etmiştir (Postacıoğlu, İ.E.: Konkordato, Ankara 1965, s.89, n.61; Berkin, N.: İflas Hukuku, 3.b., İstanbul 1970, s.564; Buruloğlu, E./Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.56).
Bu nedenlerle Dairemizin 03.06.2021 tarih ve 2021/303 E., 2021/837 K. sayılı kararında direnilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-DAİREMİZ KARARI :
I-Alacaklılar … A.Ş. ve … vekillerinin istinaf istemi yönünden;
İİK’nın “Kanun yolları” başlıklı 308/a maddesi, “(Ek: 28/2/2018-7101/37 md.) Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir…” hükmünü içermektedir.
İlk derece Mahkemesi kararı, İİK’nın 306/son maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 288. maddesi uyarınca, Basın İlan Kurumu resmi ilân portalında 10.11.2020, ,,, … Gazetesinde 06.11.2020 tarihinde ilan edilmiş; alacaklı … A.Ş. vekilince 10.12.2020, alacaklı … vekilince 23.11.2020 tarihinde istinaf yoluna başvurulmuştur. Adı geçen alacaklılar vekillerinin istinaf başvurularının İİK’nın 308/a maddesindeki 10 günlük istinaf süresinden sonra yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.

Süresinden sonra yapılan istinaf istemleri hakkında, HMK’nın 346/(1). maddesi gereğince mahkemece bir karar verileceği gibi, aynı Kanun’un 352/(1)-c. madde hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince de karar verilebileceğinden alacaklılar … A.Ş. ve … vekillerinin süresinden sonra sunulan istinaf dilekçelerinin reddi gerekmiştir.
II-İstem, konkordatonun tasdikine ilişkindir.
İİK’nın 304 maddesinde; “Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.
Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.” düzenlemesi yapılmıştır.
Mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlaması beklenir. Mühlet hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden değildir. Bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesi söz konusu değildir. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin etkilerini düzenleyen 294, 295, 296 ve 297. maddeleri hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmamakta, bunların kullanılmasını sınırlamakta ya da ertelemektedir. Eğer yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımı mühletin koruyucu etkisinin sona ermesidir.
Somut dosyada; İlk derece Mahkemesince 16.01.2019 tarihinde kesin mühlet verildiği, 14.01.2020 tarihli kararla, madde zikredilmemekle birlikte İİK’nın 289/5. maddesi uyarınca 16.01.2020’den başlamak üzere kesin mühletin 6 ay uzatılmasına karar verildiği, konkordato komiserler kurulunca 08.09.2020 tarihinde nihai raporun sunulduğu, 09.09.2020 tarihli tensip tutanağı ile 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi gereği kesin mühlet içinde bulunulduğu tespiti yapılarak ilanların yapılmasına ve duruşmanın 28.10.2020 tarihine bırakılmasına karar verildiği, 28.10.2020 tarihinde de nihai kararın verildiği görülmüştür.
Mahkemenin 14.01.2020 tarihli uzatma kararına göre kesin mühletin sona ereceği 16.07.2020 tarihine, 7226 Sayılı Yasa’nın Geçici 1. maddesi ve 30.04.2020 tarih ve 3114 sayılı ….. Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Cumhurbaşkanı Kararının 1. maddesi ile öngörülen 86 günlük durma süresinin eklenmesiyle kesin mühletin 10.10.2020 tarihinde dolduğunun kabulü gerekir. İlk derece Mahkemesince en son bu tarih itibariyle tasdik konusunda bir karar verilmesi gerekirken (İİK m. 304/I), İİK’nın 304/2. maddesine uygun bir ara kararı alınmaksızın, 09.09.2020 tarihli tensip tutanağı ile duruşmanın kesin mühletin dolduğu tarihten sonrasına bırakılması ve kesin mühletin bitiminden çok sonra -hatalı şekilde konkordato isteyen şirketin konkordato kesin mühlet süreci içerisinde bulunduğu tespiti de yapılarak- 28.10.2020 tarihinde tasdik kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, HMK’nın 355 ve 353/(1)-b.2. maddeleri uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek konkordato isteminin usulden reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
III-Kararın niteliğine göre alacaklılar T…… Başkanlığı vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
IV-Somut dosya bakımından üzerinde önemle durulması gereken bir husus da komiserlerin işlerini layıkıyla yapmadıklarıdır.
İİK’nın 304. maddesine göre mahkemenin tasdik yargılamasını kesin mühlet içinde yapıp bitirmesi gerekir. Verilen bir yıllık kesin mühletin tamamı komiserlere ve borçluya “bağışlanmış” bir süre değildir. Tam tersine alacaklıların katlanmaya zorlandıkları bir süredir. Bu nedenle sürenin en verimli biçimde kullanılması gerekir.
Mühlet konkordato prosedürünün tamamlanması içindir; yoksa gelecek bir paranın/istihkakın beklenmesi, yeni ortak bulunması, bir alacağın tahsil edilmesi gibi zamana yayılan işlemler için “oyalanma” süresi değildir. Değer tespitleri ve sunulan belgelerin muhasebe standartlarına ve gerçeğe uygunluğu geçici mühlet içinde yapıldığından, kesin mühletin verilmesinden sonra ilanlar, alacakların yazdırılması, borçlunun beyanının alınması, oylamaya hazırlık, toplantı, iltihak süresi ve raporun hazırlanıp mahkemeye tevdii en çok 5-6 ay içerisinde yapılmalı ve dosya mahkemeye sunulmalıdır; ilgili düzenlemeler incelendiğinde bu sürelerin çok kısa belirlendiği görülmektedir. Nitekim mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanunu’nda (Bundesgesetz über Schuldbetreibung und Konkurs) kesin mühlet azami bir yıl olarak belirlenmiş, karmaşık (kompleks) hallerde bu sürenin 24 aya kadar uzatılabileceği kabul edilmiş ancak karmaşık olduğu için bir yılı aşan süre ile kesin mühlet verilmesi halinde komiserin en geç dokuzuncu ayın bitmesinden önce alacaklıları toplantıya çağırması gerektiği emredici bir hüküm olarak ortaya konulmuştur (İsvİİK m.295b, f.II) [11].
Yukarıda da özetlendiği üzere, İlk derece Mahkemesince borçlulara 16.01.2019 tarihinde kesin mühlet verilmiş, komiserler tarafından ancak yaklaşık on ay sonra, Kasım 2019 tarihinde alacaklılar alacaklarını bildirmeye davet edilmişlerdir.
Eğer komiserler işlerini gereği gibi yapsalardı dosya pandemi sürecinden hiç etkilenmeden sonuçlanacak ve alacaklılar da daha uzun süre ile mühletin etkilerine katlanmak zorunda bırakılmayacaktı.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dairemizin 03.06.2021 tarih ve 2021/303 E., 2021/837 K. sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
2-I-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-c maddeleri uyarınca, alacaklılar … A.Ş. ve … vekillerinin İSTİNAF DİLEKÇELERİNİN REDDİNE,
II-Yukarıda (II) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK’nın 355 ve 353/(1)-b.2. maddeleri uyarınca, Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesinin 28.10.2020 tarih ve 2018/928 E., 2019/52 K. sayılı Ek kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“1-Konkordato isteyenler …, … ve … …. Ltd. Şti.’nin konkordato istemlerinin USULDEN REDDİNE,
2-Kesin mühletin sonuçları ortadan kalktığından tedbirler ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,
3-Konkordato isteyenlerce yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-Yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın gideri içerisinden alınarak yatıranlara iadesine,
5-Alacaklı … A.Ş. tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,”
III-Yukarıda (III) nolu bentte açıklanan nedenlerle, alacaklılar T. …….. Başkanlığının istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
IV-İstinaf eden alacaklılarca yatırılan istinaf harçlarının istek halinde, gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak iadesine,
V-Karar tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına,
15.03.2022 tarihinde, İİK’nın 308/a maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 15.03.2022
…..