Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/1293 E. 2022/1536 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1293 – 2022/1536
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

ESAS NO : 2022/1293
KARAR NO : 2022/1536
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2021
ESAS-KARAR NUMARASI : 2021/208 E.-2021/712 K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında 14.11.2011 tarihinde, Vize-2 RES üretim tesisi ile ilgili RES Katkı Payı Anlaşması imzalandığını, sözleşmenin 3. maddesinde RES katkı payı tutarının nasıl hesaplanacağının düzenlendiğini, müvekkilinin ödeme yükümlülüğünün 2021 tarihinde başladığını, davalının sözleşmeye aykırı olarak 21.01.2021 tarihli, toplam 2.415.110,78 TL bedelli fatura düzenlediğini, müvekkilinin fatura bedelini ihtirazı kayıtla ödediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 1.309.405,14 TL + %18 KDV toplamı 1.545.098.06 TL.’nın davalıdan istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; dava konusu RES katkı payı anlaşması EPDK onayına tabi olan ve EPDK’nin ikincil düzenlemelerinde yer alan anlaşma olup 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3. maddesinin (j) fıkrasında düzenlenen ticari anlaşma olmadığını, bu nedenle bu anlaşmadan kaynaklanan uyuşmazlıkların idari yargıda görülmesi gerektiğini, idari sözleşmelerin taraflardan en az birinin kamu tüzel kişisi olduğu, bir kamu hizmetinin yürütülmesine ilişkin veya özel hukuku aşan birtakım hükümler içeren sözleşmeler olduğunu, RES Katkı Payı Anlaşması metninin Yarışma Yönetmeliği ekinde basılı olarak yer aldığını ve davacının davaya konu faaliyeti yürütebilmesi açısından bu anlaşma metninin imzalanmasının zorunlu olduğunu, anlaşma hükümleri üzerinde tarafların müzakere etmesi ve değişiklikler yapmasının mümkün olmadığını, Yarışma Yönetmeliğinin 8. maddesinde dava konusu ödemeye esas faturanın ödenmesinde gecikilmesi halinde 6183 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağının düzenlendiğini, EPDK’nın müvekkili idareye kamu hizmeti ruhsatı niteliğinde elektrik iletim ruhsatı verdiğini, bir kamu hizmeti olan elektrik iletim hizmetinin tüm yurtta tekel olarak müvekkili idare tarafından yerine getirildiğini, müvekkili Teşekkülce düzenlenen RES katkı payına ilişkin faturanın iptali ve ödenen meblağın iadesi istemiyle idari yargı mercilerinde açılan davalarda Mahkemelerin görevli olduklarını addederek davanın esasına ilişkin karar verdiklerini, anılan kararların Danıştay tarafından da onandığını, bu nedenle davanın yargı yolu dava şartı noksanlığı bakımından reddi gerektiğini, (Mülga) 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3. maddesinin 5. fıkrası doğrultusunda, EPDK tarafından onaylanan, “Rüzgâr Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği” kapsamında sisteme bağlanacak olanları belirlemek amacıyla yapılan RES kapasite tahsis yarışmaları sonucu davacının sunduğu teklifler doğrultusunda RES tesisi için sisteme bağlantı hakkı kazandığını, ayrıca taraflar arasında RES Katkı Payı Anlaşması akdedildiğini, RES katkı payı faturalarının RES katkı payı anlaşması gereğince Yönetmelik ve ekleri olan taahhütname, teklif mektubu formu ile anlaşma hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi ile hesaplandığını, buna göre ödenecek bedelin değer kaybına uğramaması adına verilen teklif bedelinin teklif yılından itibaren her yıl TÜFE oranında (kümülatif) güncellenerek arttırılmasının öngörüldüğünü, hal böyle iken Yönetmelik, ekleri ve içeriği birbirinden ayrı değerlendirilerek, aralarında hiyerarşik bir ilişki kurmak suretiyle teklif mektubunun yok sayılmasının hukuka uygun olmadığını, davacı şirket tarafından taahhütname, teklif mektubu formu ve anlaşma içerikleri önceden bilinmekte olup, bu şartlarda yarışmaya katılım sağlanarak teklif verildiğini, daha sonra bu teklifte yer alan hesaplama şekli ile bağlı olmadığının öne sürülmesi dürüstlük kuralına uygun olmayacağı gibi, yarışma koşullarının (teklifin) da değiştirilmesi anlamına geldiğini, davacının iddia ettiği uygulama metodunun müvekkiline ödenecek RES katkı payı tutarının yıllar içerisinde değer kaybetmesine yol açacağını, dava konusu taleplerin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın öncelikle usulden, aksi halde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.

İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “4628 sayılı ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun ilgili hükümlerinde elektrik piyasası faaliyetlerinin düzenlendiği, elektrik enerjisi iletim faaliyetinin münhasıran Türkiye Elektrik İletişim Anonim Şirketi tarafından yürütüleceği, diğer faaliyetlerde ise kamu tüzel kişilerinin yanında özel hukuk tüzel kişilerinin de hizmetlerin yürütülmesine katılabileceği öngörülmüş faaliyetlerin yürütülmesinde lisans alınması zorunluluğu getirilmiştir.
(Mülga) 4628 sayılı Kanunun 3. maddesi hükmü doğrultusunda TEİAŞ tarafından düzenlenen ve Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından onaylanan “Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği” kapsamında davacının iletişim sistemine bağlantı hakkı kazandığı, bu kapsamda rüzgar enerjisine dayalı elektrik üretimi santrali (RES) katkı payı bedelinin ödenmesi konulu ‘RES Katkı Payı Anlaşması’nın imzalandığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık az yukarıda belirtilen yarışma yönetmeliğinden kaynaklanmakta olup davalı TEİAŞ’ın kamu hukuku alanında ve kamu gücüne dayalı tek taraflı olarak tesis ettiği RES katkı payı bedellerinin istirdadı istemli açılan davanın görülme yeri İdare ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları da değerlendirildiğinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi gereğince idari yargıdır.” gerekçesiyle, yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek, dava dosyasına sunulan 20.09.2021 tarihli Uyuşmazlık Mahkemesi kararında o emsal dava için idari yargının görevli olduğu yolunda bir karar verilmiş ise de, üç ayrı üye tarafından muhalefet şerhi yazıldığı ve “Adli Yargı Mahkemeleri” nin görevli olduğunun hukuki dayanakları ile açıklandığının görüleceğini, davada adli yargı mahkemelerinin görevli olduğunu, davalı …’nın Ana Statüsünde de yer verildiği üzere tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü olduğunu, Ana Statüsünün 3. madde, 2. fıkrasında özel hukuk hükümlerine tabi olduğunun yazılı olduğunu, 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 47. maddesinde, “..Devlet, kamu iktisadî teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişileri tarafından yürütülen yatırım ve hizmetlerden hangilerinin özel hukuk sözleşmeleri ile gerçek veya tüzelkişilere yaptırılabileceği veya devredilebileceği kanunla belirlenir.” hükmünün düzenlendiğini, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde de, ” (1) Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin yapılmasının sağlanmasıdır.” denildiğini, ayrıca dava konusu sözleşmenin idarenin özel hukuk rejimine tabi sözleşmesi olduğu, idari nitelikte olmadığı yolunda Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesin hüküm halini alan yargı kararları bulunduğunu belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, taraflar arasındaki RES Katkı Payı anlaşması hükümlerine aykırı olarak fazla ödenen tutarın istirdatı istemine ilişkindir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.11.2001 tarih ve 4-661 E., 1074 K; 22.03.2006 tarih ve 4-12 E., 95 K.; Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 26.10.2015 tarih ve 2014/9157 E., 2015/6877 K., 10.06.2015 tarih ve 2014/7403 E., 2015/4452 K.,03.02.2015 tarih ve 2014/5176 E., 2015/545 K.; 14.01.2014 tarih ve 2013/7390 E., 2014/82 K., Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 09.10.2013 tarih ve 11345 E., 15660 K., Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 19.06.2013 tarih ve 7895 E., 10514 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere;
Resmi Gazete’nin 14.12.1984 gün ve 18435 sayılı mükerrer sayısında yayınlanan ve ceza hükümleri hariç yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesi uyarınca Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, İktisadi Devlet Teşekkülü ile Kamu İktisadi Kuruluşlarını ifade eder. Bu yasal düzenlemeye göre İktisadi Devlet Teşekkülü sermayesinin tamamı devlete ait, iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsleridir. Kamu iktisadi kuruluşu ise, sermayesinin tamamı devlete ait olup, tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan ve gördüğü bu hizmet dolayısıyla ürettiği mal ve hizmetler imtiyaz sayılan Kamu İktisadi Teşebbüsüdür.
233 sayılı KHK’nın 1. maddesinde İktisadi Devlet Teşekküllerinin ticaret şirketleri gibi verimlilik ve kârlılık ilkeleri doğrultusunda çalışacakları vurgulanmış, sonraki hükümlerde Teşebbüslerin Kuruluş ve müesseseler biçimde teşkilatlanacakları açıklanmış, 16. maddede kurulacak müesseselerin statülerini ve unvanlarını ticaret siciline tescil ve ilan ettirecekleri, bunların özel hukuk hükümlerine tabi olacakları, sorumluluklarının sermayeleri ile sınırlı bulunduğu, Genel Muhasebe Kanunu ile İhale Kanunu hükümlerinin bunlara uygulanmayacağı, Sayıştay denetimine tabi olmadıkları hükme bağlanmıştır. Kanun koyucunun özel hukuk hükümlerine tabi tutmak suretiyle, bunların birer ticaret şirketi veya tacir olduklarını benimsediği anlaşılmaktadır. Türkiye Elektrik Kurumu 233 sayılı KHK’nın verdiği yetki ile Resmi Gazete’nin 9 Kasım 1984 sayısında yayımlanan Ana Statü ile kurulmuş olup, Statünün 3. maddesinde kurumun tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk, hususi hukuk hükümlerine tabi ve sorumluluğu sermayesi ile sınırlı bir Kamu İktisadi Kuruluşu olduğu açıklanmıştır. 12.8.1993 gün ve 93/4789 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş. (…) ve Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) unvanı ile İktisadi Devlet Teşekkülleri oluşturulmuştur.
6102 sayılı TTK’nın 16/1. (6762 sayılı TTK’nın 18/1.) maddesinde, “Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılırlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların “kamu iktisadi kuruluşu” ve “kamu iktisadi teşebbüsü” olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK’nın 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay’ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.
233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK’nın 16/1. maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK’nin 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK’nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra “veya” eki getirilerek “ticari şekilde işletilmek üzere kurulan” kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz. Ali Bozer “Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı” Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof.Dr.Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT’lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)
Ticari işletme, 6102 sayılı TTK’nın 11/1. maddesinde, “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. 233 sayılı KHK’nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK’nın 35/3. maddesinde “Bakanlar Kurulu’nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalman kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalman kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % …. kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir.
Somut olayda, davalı … A.Ş.’nin 29.06.2001 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan anastatüsünün “Hukuki Bünye” başlıklı 3. maddesinde;
“1-Bu Anastatü ile teşkil olunan … A.Ş. (Teşekkül) tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü’dür.
2- Teşekkül EPK, K.H.K., ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.
3- Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.” hükmünün yer aldığı görülmektedir.
Uyuşmazlık, İlk derece Mahkemesinin “Uyuşmazlık az yukarıda belirtilen yarışma yönetmeliğinden kaynaklanmakta olup davalı …’ın kamu hukuku alanında ve kamu gücüne dayalı tek taraflı olarak tesis ettiği RES katkı payı bedellerinin istirdadı istemli açılan davanın görülme yeri İdare ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları da değerlendirildiğinde 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi gereğince idari yargıdır.” yönündeki kabulünün tam aksine, tacir olan taraflar arasında imzalanmış olan ve anastatünün “Teşekkülün Amaç ve Faaliyet Konuları” başlıklı 4. maddesi kapsamında kaldığı anlaşılan “RES Katkı Payı Anlaşması” ve eklerinin RES katkı payı ödemeleri ile ilgili hükümlerinden kaynaklanmakta olup, davalı da anastatüsüne göre özel hukuk tüzel kişisidir.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa’nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, davalı şirketin, idare değil, özel hukuk hükümlerine tabi bir İktisadi Devlet Teşekkülü olduğu, uyuşmazlık konusunun idari bir işlem veya eylem niteliğinde bulunmadığı, tacir olan taraflar arasındaki sözleşmenin idari bir sözleşme olamayacağı gözönünde bulundurularak, yargı yolu yönünden görevli olduğunun kabulü ile, uyuşmazlığın esası incelenip, taraf delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, aynı Kanunun 353/(1)-a.4. maddesi uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.4 maddesi uyarınca, esası incelemeden Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.11.2021 tarih ve 2021/208 E., 2021/712 K. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
3-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk derece Mahkemesi tarafından esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
4-Karar tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
12/10/2022 tarihinde, HMK’nın 353/(1)-a ve 362/(1)-g maddeleri uyarınca KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 13/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip