Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(D Ü Z E L T E R E K Y E N İ D E N
E S A S H A K K I N D A K A R A R)
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
….
İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 1. Asliye … Mahkemesi
TARİHİ : 09.07.2018
ESAS-KARAR NUMARASI : …
Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; müvekkilinin davalı aleyhine tazminat alacağı için Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı davanın mahkemenin görevsizliği nedeniyle Ankara 3. Asliye … Mahkemesi’ne gönderildiğini, dava sürecinde tarafların sulh olup 10.07.2015 tarihinde davalı kooperatif yönetim kurulu ve üyelerinin toplanarak davanın kabulü ve dava nedeniyle talep edilen 100.000,00 TL manevi, 1.000,00 TL maddi tazminatın davacı …’e ödenmesi konusunda sulh olup, sulhun mahkemece tasdikine karar verdiklerini ancak sulh tarihinden bugüne kadar herhangi bir ödeme yapmadıklarını, bu nedenle davalı aleyhine Ankara 31. İcra Müdürlüğü’nün 2016/18067 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine girişildiğini, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini beyan ederek, itirazının iptaline, takibin devamına, davalının %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının dayanak yaptığı sulhun Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında yer alan yönetim ve denetim kurulu kararı olduğunu, mevcut kararın hukuken geçerli olmadığını, zira ayrı bir organ olan yönetim ve denetim kurulunun biraraya gelip karar almasının hukuken mümkün olmadığını, ayrıca Kooperatifler Kanunu 67/2. maddesi gereğince denetim kurulu üyelerinin oy kullanmaları sebebiyle kararın hukuken yok hükmünde olduğunu, yönetim kurulunun sulh olma yetkisi var olduğu kabul edilse dahi HMK’nun 313. maddesi kapsamında sulh sözleşmesinin geçerli olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Ankara 31. İcra Müd. 2016/18067 E sayılı takip dosyasının tetkikinden; davacının, davalı kooperatifin 10.07.2015 tarihli yönetim kurulu kararına istinaden 101.000,00 TL asıl alacak, 10.758,57 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 111.758,57 TL üzerinden davalı aleyhine ilamsız icra takibinde bulunduğu, ödeme emrinin davalıya 21.09.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalının süresi içerisinde (22.09.2016) tarihinde takibe borcun esası yönünden itiraz ettiği, itiraz dilekçesinin davacı-alacaklıya tebliğ edilmediği bu suretle davacının süresi içerisinde iş bu itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Eldeki davada; davacının 12.02.2014 tarihinde davalı kooperatif aleyhine açmış olduğu 100.000,00 TL manevi, 1.000,00 TL maddi tazminat davasının Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/595 esasına kaydı yapıldığı, yargılama sırasında davalı kooperatif yönetim kurulu üyelerinin mahkemeye 15.07.2015 tarihli dilekçesi ekinde yönetim kurulunun 10.07.2015 tarihli kararını ibraz ederek davacı ile sulh olduklarını beyan ettikleri, müteakiben Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/595 esas-2015/402 karar sayılı ilamı ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verdiği, davacı vekilinin talebi üzerine dosyanın görevli mahkemeye gönderilmek suretiyle Ankara 3. Asliye … Mahkemesi’nin 2016/309 esasına kaydı yapıldığı, davalı yönetim kurulu üyelerinin bu kez de 04.04.2016 tarihli dilekçeleri ile sulh olmanın hukuki sonuçlarını bilmediklerinden sulh beyanında hataya düştüklerini ifade edip davanın reddini istedikleri, Ankara 3. Asliye … Mahkemesi’nin 2016/309 esas-2016/542 karar sayılı ilamı ile HMK’nun 150/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği dosya kapsamı ile sabit olup, somut olayda, taraflar arasındaki ihtilaf icra takibine dayanak teşkil eden 10.07.2015 tarihli davalı kooperatif yönetim kurulu kararının sulh sözleşmesi olarak kabul edilip edilemeyeceği, hukuken geçerli olup olmadığı noktasında toplandığı saptanmış, mahkememize ibraz edilen 13.04.2018 tarihli bilirkişi raporuna göre, takip dayanağı olan 10.07.2015 tarihli 40 nolu yönetim kurulu kararının karar tarihi itibariyle yönetim kurulu başkanı olan davacı …’in yokluğunda başkan yardımcısı … ve muhasip üye … tarafından alındığı, denetçiler …, … ve …’ın imzalarının bulunduğu, davacı …’in kişisel menfaatini ilgilendiren konuda yönetim kurulu toplantısına katılmayarak yönetim kurulu üyesi olan diğer iki üyenin karar almasında ve bu karara ana sözleşmenin 57/6. maddesine dayalı olan denetim kurulu üyelerinin nezaret etmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı belirlenmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; HMK’nun 313. maddesinde dava konusu bir hak üzerinde davanın tarafları arasında mahkeme huzurunda yapılacak bir sözleşme olan mahkeme içi sulh müessesesi düzenlenmiş olup, tarafların mahkeme dışında yapacakları sulh kuruluş ve etkileri bakımından kural olarak maddi bir hukuk işlemidir. Mahkeme dışı sulh, Borçlar Hukukunun konusunu oluşturduğundan HMK’nun 313. maddesinde düzenleme dışı bırakılmıştır.
Bu kabulden hareketle, öncelikle davalı kooperatif yönetim kurulu üyelerinin Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesine 15.07.2015 tarihli dilekçeleri ekinde 10.07.2015 tarihli yönetim kurulu kararını ibraz etmelerinin, davacı vekilinin katılımı olmadığından mahkeme huzurunda yapılan HMK’nun 313. maddesi kapsamında bir sulh sözleşmesi olarak kabulü mümkün olmadığı gibi açıkça kabul beyanı içermediğinden HMK’nun 308. maddesi kapsamında davayı kabul anlamına da gelmeyeceği, ancak 10.07.2015 tarihli yönetim kurulu kararının Borçlar Hukuku anlamında yazılı borç ikrarı olarak kabul edilmesi gerektiği, kooperatifin amacına aykırı olarak yönetim kurulu kararının alınmasının ikrarın geçerliliğini etkilemeyeceği, bu suretle davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 10.07.2015 tarihli yönetim kurulu kararına istinaden 101.000,00 TL alacaklı olduğu kabul edilerek, davalının Ankara 31. İcra Müd. 2016/18067 Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile takibin 101.000,00 TL asıl alacak ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte devamına, davalının likit olan alacağı haksız olarak itiraz ettiği saptanmakla, İİK. 67. Maddesi gereğince hükmolunan alacağın %20’si olan 20.200,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olduğunu, bildirdikleri tanıklar ile ilgili bir karar verilmediğini, 19.06.2013 tarihli Yönetim Kurulu Kararı ile kooperatifin çift imza ile temsili konusunda karar alındığını, birinci imzanın başkana ait olduğunu, ikinci imzanın ise yönetim kurulu üyelerinden birine ait olduğunu, dava tarihinde davacının kooperatif başkanı olduğunu, … ve …’in başkanın manevi baskısı altında olduklarını, 04.04.2016 tarihli dilekçeleri ile sulh olmanın hukuki sonuçlarını bilmediklerinden sulh beyanında hataya düştüklerini beyan ettiklerini, irade fesadının olduğunu, denetçilerin kararı imzalamalarının kararı yok hükmüne getirdiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, … ve …’in tazminat miktarını mahkemenin takdirine bıraktıklarını beyan ettiklerini, manevi tazminat miktarının mahkemece takdir ve tayini gerektiğini, taraflara bırakılamayacağını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, kooperatif yönetim kurulu kararına istinaden yapılan ilamsız icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosyanın tetkikinde,
Davacı tarafça davalı kooperatif aleyhine kooperatifin 10.07.2015 tarihli yönetim kurulu kararı dayanak gösterilerek 100.000,00 TL manevi tazminat 1000,00 TL maddi tazminat alacağı için ilamsız icra takibi yapılmış, davalının itirazı üzerine takip durmuştur.
İlk Derece Mahkemesi’nce 10.07.2015 tarihli yönetim kurulu kararının Borçlar Hukuku anlamında borç ikrarı olarak kabul edilmesi gerektiği, kooperatifin amacına aykırı olarak yönetim kurulu kararı alınmasının ikrarın geçerliliğini etkilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Türkiye … … gazetesi’ nin 27.06.2013 tarihli 8351 sayılı nüshasında, “davalı kooperatifin iki imza ile temsil ve ilzam edilmesine imzanın başkan …, ikinci imzanın yönetim kurulu üyelerinden birinin imzalanması halinde temsil ve imzanın yürürlüğe girmesine karar verilmiş olup” denilmiştir.
Her ne kadar mahkemece yukarıda açıklanan gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de icra takibine ve karara dayanak yapılan 10.07.2015 tarihli yönetim kurulu kararı başkan imzası olmaksızın kooperatifi temsile yetkili olmayan yönetim kurulu üyeleri … ve muhasip üye … tarafından imzalanmıştır. Davalı kooperatifin 18.06.2013 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan karar gereğince kooperatif çift imza ile temsil edilebilir ve mutlaka kooperatif başkanının imzasının olması gerekir. Kooperatif başkanın ve bir yönetim kurulu üyesinin imzasının olmadığı kararlar kooperatifi bağlamaz ve borç altına sokamaz. Geçerli bir borç ikrarından söz edilemeyeceğinden, davanın bu nedenle reddi gerekirken yanılgılı gerekçe ile davanın kabul edilmesi doğru olmamıştır.
Bu durumda Dairemizce; davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını kaldırılarak aşağıdaki gibi yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,b,2 gereğince, Ankara 1. Asliye … Mahkemesi’nin 2016/984E., 2018/584K. sayılı dava dosyasında verdiği 09/07/2018 tarihli KARARINI DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE.
Buna göre:
“1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince yatırılması gereken 80,70 TL’den peşin olarak alınan 1.724,83 TL’nin mahsubu ile kalan 1.644,13 TL’nin davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan 25,73 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince reddedilen maddi tazminat için hesaplanan 13.450,00 TL ile reddedilen manevi tazminat için hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,”
II-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde ve karar kesinleşince iadesine,
III-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
23.02.2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 362/1,a gereğince miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090,00) Türk Lirası’nı geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 23.02.2022
…