Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/1165 E. 2022/1047 K. 22.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1165 – 2022/1047
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
ESAS NO : 2022/1165
KARAR NO : 2022/1047

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 13/01/2022
ESAS-KARAR NUMARASI : 2020/183E., 2022/29K.
ASIL DAVADADAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

Birleşen davada davacı, asıl davada davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Asıl davada davacılar vekili; davacılar murisi …’ın 21.03.2018 tarihinde silahlı saldırı sonucu hayatını kaybettiğini, ölmeden önce davalı şirkete … poliçe numarası ile “ferdi kaza katılım sigortası” yaptırdığını, ölüm sonrası lehtarların sigorta şirketine başvurduğunu ancak ödeme yapılmadığını, davacıların mirası reddettiklerini ancak sigorta lehtarlığının mirasa bağlı olmadığını, sigorta teminatının ödenmesi için Ankara 8. İcra Müdürlüğü’ nün 2018/10473 sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, takibe haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili; Asıl davada davacılar ile benzer anlatımlarla, murisin terekesinin borca batık olması sebebiyle müvekkili hariç diğer mirasçıların mirası reddettiklerini, dava konusu poliçe limitinin 500.000 TL olduğunu, bu miktarın tamamının ödenmesi için yapılan başvuru üzerine davacıya 93.750,00 TL ödeme yapıldığını, diğer mirasçıların mirası reddetmiş olmaları nedeni ile bakiye 406,250,00 TL’nin müvekkiline ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, bakiye tazminat bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili; Davacılar mirası reddettikleri için tazminat ödeme borcu bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı vekili; asıl davanın kabul edilmesi durumunda davacıya ödenecek tazminat kalmayacağını, reddedilmesi halinde ceza davasının sonucuna göre yanıt haklarını saklı tuttukları gerekçesi ile davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “… Asıl ve birleşen dava davacılarının murisi …’ın sigortalısı olduğu “ferdi kaza katılım sigortası poliçesi” ne dayalı olarak davaların açıldığı, poliçe lehdarların “kanuni mirasçılar” olduğu, murisin öldürülmesi ile rizikonun gerçekleştiği, TTK.’nin 1494/1. Maddesindeki açık düzenlemeye göre; Mirasın reddi lehtarın hakkı üzerinde etkili olmaz. Bu sebeple asıl dava davacıları olan ve mirası reddeden mirasçıların poliçeye dayalı tazminat talep etme hakları devam etmektedir. Bu sebeple asıl davada; bilirkişi raporundaki hesaplamaya istinaden; … için 125.000,00 TL, … ve … için ayrı ayrı 93.750,00’er TL olmak üzere toplam 312.500,00 TL alacaklı olduğu anlaşılmakla, davalı sigortanın Ankara 8. İcra Müdürlüğü’nün 2018/10473 esas sayılı dosyasına yapılan takibe yönelik itirazın iptali ile takibin aynı şartlarda devamına, alacağın likid olması sebebi ile hükmolunan 312.500 TL’nin %20’si üzerinden hesaplanan 62.500 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsil edilerek davacılara ödenmesine, birleşen dava ise, davacı/mirasçı …’a hak ettiği tazminat bedeli davalı sigortaca ödendiğinden, bakiye alacağı olmadığından davanın reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Birleşen davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Muris …’ın tek yasal varisinin müvekkili … olduğunu, poliçede ismen açıkça lehtar bildirilmediğinden sözleşme gereği lehtarın kanuni varislerinin olacağı ve varislere miras hisseleri oranında ödeme yapılacağının aşikar olduğunu, sözleşme gereği lehtarın kanuni varis olarak tayin edilmiş bulunduğunu, müvekkili …’ın annesi ile muris …’ın boşanması sebebiyle annesi ile yaşamaya karar verdiğini ve …’ın ise eşinin ölümünden sonra evinde bulduğu poliçeye dayanarak ve hükmü olmayan mirasçılık belgesine dayanarak davalı şirkete başvurduğunu, kısa bir süre sonra mirası reddettiği ve kanuni varis sıfatına sahip olmadığından poliçe limiti dahilinde kendisine ödeme yapılamayacağının bildirildiğini, tek yasal mirasçı … bulunduğundan sigorta şirketinin ödemekle mükellef olduğu tek kişinin de müvekkili olduğunu, beyan ederek yerel mahkemenin … adına açmış bulundukları davanın reddine dair kararının istinaf incelemesi ile kaldırılmasını talep etmiştir.
Davada davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Asıl davada davacılarının taraf ehliyetlerinin bulunmadığını, poliçede açıkça ( ismen) lehtar olarak atanan kişinin mirasçılık sıfatının bulunmaması veya sonradan ortadan kalkması, lehtarın sigorta sözleşmesinden kaynaklanan haklarını ortadan kaldırmayacağını ancak, lehtar sıfatının medeni hukuktan kaynaklanan bir sıfatın kazanılmasına bağlandığı hallerde söz konusu sıfatın varlığının da önem arz edeceğini zira böyle hallerde lehtara ismen veya açıkça yer verilmeyerek lehtarın poliçe içinde eş, evlat, mirasçı vb. biçiminde tanımlandığını, ölüm ihtimaline karşı yapılan sigortada, aynı zamanda sigortalının mirasçısı konumunda olan kişilerin lehtar oldukları poliçeden açıkça ( ismen) anlaşılıyorsa, anılan kişilerin mirası reddetmelerinin TTK m. 1494’ün açık hükmü gereğince lehtar olarak sigorta tazminatını elde etmelerine engel olmayacağını ancak söz konusu davada olduğu gibi poliçede lehtarlar yalnızca “kanuni varisler” olarak ifade edilmişse, sigorta tazminatının TMK’ya uygun biçimde mirasçılık sıfatını bir an için bile kazanmamış olan kişilere ödenmesinin mümkün olmayacağını, dava konusu poliçenin “lehtarlar” kısmında sadece “Kanuni Varisler” yazdığını, bu kişilerin kimler olduğuna ilişkin hiçbir açıklama bulunmadığını, asıl dava davacılarının mirası ret talebinde bulunduklarını, mirasçılık sıfatını hiç kazanmamış hale geldiklerini, murisin …’dan başka kanuni mirasçısının bulunmadığını beyan ederek, asıl davaya yönelik olarak verilen hükmün kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, ferdi kaza katılım sigortası poliçesinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davaya Asliye Ticaret Mahkemesi olarak bakılarak, yukarıda belirtildiği şekilde karar verilmiştir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler “tüketici”; 3/1-(l) maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemler “tüketici işlemi” olarak kabul edilmiş ve tüketici kanununun kapsamı esaslı şekilde genişletilmiştir.
Aynı Kanunun 73/1. maddesinde “tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda” tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilirken; 83/2. maddesinde de “taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
Asıl ve birleşen davada davacılar, davalı sigorta şirketi ile “Ferdi Kaza Katılım Sigorta” sözleşmesi imzalayan murisin mirasçısı oldukları iddiasına dayalı istemde bulunmuşlardır.
Somut olayda uyuşmazlık, bir tarafı tüketici olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmakta olup; dava, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, 23.03.2020 tarihinde açılmıştır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır. (Yargıtay 11.H.D., 10.10.2016 T., 2016/7590 E., 2016/7972 K.) Dolayısıyla İlk Derece Mahkemesi tarafından davaya tüketici mahkemesi sıfatı ile bakılıp sonuçlandırılması gerekirken asliye ticaret mahkemesi olarak bakılması doğru olmamıştır.
Bütün bu nedenlerle HMK m. 353/1,a.3 ve 355 gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Kararın kaldırılması nedenine göre birleşen davada davacı ile asıl davada davalı vekilinin istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-HMK m. 353/1,a.3 ve 355 gereğince, Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/183E., 2022/29K. sayılı dava dosyasında verdiği 13/01/2022 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
Kararın kaldırılma nedenine göre birleşen davada davacı vekili ile asıl davada davalı vekilinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına.
2-Peşin alınan istinaf karar harçlarının iadesine.
3-İstinaf yoluna başvuranlar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
22/06/2022 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 22/06/2022

Başkan Üye Üye Katip