Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/1146 E. 2022/1372 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1146 – 2022/1372
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (D İ R E N M E)

ESAS NO : 2022/1146
KARAR NO : 2022/1372

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

KONKORDATO TALEP EDEN :
VEKİLİ :
ALACAKLILAR :

VEKİLİ :

VEKİLİ :
Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.04.2021 T., 2019/59 E., 2021/348 K. sayılı kararının bir kısım alacaklılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 02.03.2022 T., 2021/2347 E., 2022/326 K. sayılı kararı ile düzelterek yeniden esas hakkında verilen kararın Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 21.04.2022 tarih ve 2022/1762 Esas 2022/2308 Karar sayılı kararıyla bozulması üzerine HMK m. 373/3 uyarınca duruşma açılmasına karar verildi, dosya incelendi:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Konkordato talep eden vekili, müvekkili şirketin … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasına kayıtlı ve enerji santrallerinin kurulumu hususunda Türkiye’nin önde gelen firmalarından olduğunu, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğaza düşmesi ve dövizlerdeki artışlar nedeniyle ciddi ekonomik sıkıntı içine düştüğünü, döviz kurlarındaki artışlar nedeniyle ödemelerini yapamaması ve askıya alması üzerine, müvekkili şirketin borçlarının büyük bölümünün banka ve yüksek kredi fazlerinin yanı sıra %50’leri aşan temerrüt faizlerinin de eklenmesi ile adeta çıkmaza girdiklerini, alacaklıların ardı ardına takibe geçtiklerini, ticari faaliyeti, tamamıyla kendi mevcut imkanları ile gerçekleşen şirketin gelir elde etmesinin imkansız hale geldiğini ve müvekkili şirketin fiilen işletilemez bir hale sokulduğunu, mahkemece üç aylık geçici mühlet verilmesinin şirketin yararına olduğu kadar alacaklıların da yararına olacağını, zira, taşınmaz rehinleri ve yine araçlar üzerinde menkul rehin hakları tanınarak alacaklıların alacaklarının güvence altına alındığını, bununla birlikte konu menkul ve gayrimenkul malların satılması halinde içinde bulunulan ekonomik dar boğazda mallara alıcı çıkması ve malların gerçek değerinde satılmasının mümkün olmayacağını, alacaklıların alacaklarına tamamen kavuşamayacağını, bunun yanında satış masrafları, vekalet giderleri de düşünüldüğünde alacaklarına %30 nispetinde kavuşabileceklerini, müvekkili şirkete geçici mühlet verilmesi halinde hedeflenen %20 iskontonun ardından alacaklarının %80’inini tahsil edebileceklerinden bahisle, İİK. 287. maddesi gereğince geçici mühlet talebinin kabulü ile, müvekkili şirketin mal varlığının korunması için gerekli muhafaza tedbirlerinin alınmasını, müvekkili şirket aktifinde kayıtlı bulunan demirbaşlar, emtia ve diğer araçlara ve bankalardaki mevduatlara konulacak haciz ve muhafaza işlemlerinin durdurulmasını, müvekkili şirket aleyhine 6183 sayılı Yasa’ya göre yapılan takipler de dahil olmak üzere yapılmış her türlü icra takibinin ve iflas takibinin durdurulması ve yeni takip yapılmasının engellenmesini, ihtiyati haciz kararlarının uygulanmasının önlenmesini, devamında İİK’nun 286. vd. maddeleri gereğince konkordato kesin mühlet talebinin kabulü ile neticeten İİK 305 ve devamı maddeleri gereğince konkordatonun tasdikini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesi’nce “…Konkordato komiserler kurulunun 15.04.2021 tarihli nihai raporu ve önceki raporları da dikkate alındığında; Davacı şirket yetkililerinin gerek konkordato teklifi öncesi, gerekse konkordato mehil sürecinde alacaklıları zarara sokacak işlem ve eylemlerde bulunmadığı, şirketin iflas etmesi durumunda, imtiyazsız alacaklıların herhangi bir tahsilat yapamayacakları gibi, imtiyazlı alacaklıların da alacaklarının tamamına kavuşamayacağı ihtimalinin güçlü olduğu, konkordato revize tasdik projesine göre “adi alacaklılara alacaklarının tamamının, ana para borcuna faiz işletilmeksizin aylık taksitler 10.000,00-TL’nin altına düşmemek kaydıyla 1 yıl ödemesiz (31.05.2022 tarihi itibariyle başlayacak şekilde) 36 ay vade ile eşit taksitler halinde ödenmesine” ilişkin teklifin, İİK’nun 302/3. maddenin gerektirdiği kaydedilmiş alacaklıların dörtte birini ve adi alacaklıların üçte ikisini aşan bir çoğunluk tarafından imza edildiği ve 2004 sayılı yasanın 302. maddesi uyarınca teklifin kabul edilmiş sayılacağı, teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olduğu, kabul edilen konkordato projesine göre teklif edilen ödeme tutarının borçlunun iflası halinde alacaklıların eline geçebilecek miktardan fazla olacağı, rapor tarihi itibariyle 206. maddenin 1. sırasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödendiği ve mühlet içerisinde komiserin izniyle akdedilmiş ödenmemiş borçların bulunmadığı anlaşılmıştır.(Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2021/1389 Esas, 2021/275 Karar sayılı ilamına göre üçüncü kişilerin rehni bulunan alacaklar nisapta adi alacak olarak kabul edilmiştir)
Böylece; Davacı şirketin 25.03.2021 tarihli konkordato revize projesinin 25.03.2021 tarihinde yapılan alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde İİK’nun 302/2. maddesinde aranan nisabın üzerinde adi alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato projesinin gerçekleşmesi için İ.İ.K.’nun 305.maddesindeki konkordato tasdik şartlarının oluştuğu, 37.774,00-TL tasdik harcının tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edildiği anlaşıldığı…” gerekçesiyle “…1-Davacının konkordato projesinin TASDİK TALEBİNİN ADİ ALACAKLAR YÖNÜNDEN KABULÜ İLE; … ticaret sicil numaralı davacı… Anonim Şirketi’nin revize konkordato tasdik projesine göre, adi alacaklılara alacaklarının tamamının, ana para borcuna faiz işletilmeksizin aylık taksitler 10.000,00-TL’nin altına düşmemek kaydıyla 1 yıl ödemesiz (31.05.2022 tarihi itibariyle başlayacak şekilde) 36 ay vade ile eşit taksitler halinde ödenmesine, davacının rehinli alacaklılara ilişkin konkordato projesinin tasdik talebinin reddine,
2-Konkordato komiserler kurulunun görevine tasdik karar tarihi olan 22/04/2021 tarihi itibari ile son verilmesine,
3-İİK’nun 307.maddesi hükmünün ancak davacı borçlu şirkete ait menkul ve gayrimenkuller hakkında uygulanabileceği, bu hükmün 3. kişilere ait rehinli mallar yönünden uygulanamayacağı anlaşılmakla, davacı vekilinin 3. kişilere ait rehinli malların satışının ertelenmesi talebinin reddine,
4-a.İİK’nun 306/2. maddesi gereğince tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli olarak SMMM … TC kimlik numaralı …’un tasdik karar tarihi itibari ile göreve başlamak üzere kayyım olarak görevlendirilmesine,
b.Kayyım tarafından borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda 2 ayda bir Mahkememize rapor sunulmasına,
c.Kayyıma aylık 1.250,00 TL ücret takdirine, kayyımın göreve başlama tarihinden itibaren ödenecek 36 aylık ücretin(45.000,00-TL) konkordato talep eden şirket tarafından mahkeme veznesine depo edilmesine,
5-Kesin mühletin sona ermesi ile kesin mühlet kararı ile doğan ve İ.İ.K.’nun 294,295,296 ve 297. maddesinde düzenlenen sonuçların kalkmış olduğunun tespitine,
6-Mahkememizce verilen tüm tedbir kararlarının tasdik karar tarihi itibari ile kaldırılmasına,
7-İ.İ.K.’nun 308/b maddesi uyarınca alacakları itiraza uğramış olan tüm alacaklılara tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren 1 ay içerisinde dava açabileceklerinin ihtarına, dosya kapsamı itibariyle İ.İ.K.’nun 308/b-2 maddesi gereğince depo kararı verilmesine yer olmadığına…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran alacaklı … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Konkordato projesinde alacaklılara ödenecek tutarın, borçlunun iflası halinde alacaklılara ödenecek tutardan fazla olup olmadığının gerek mahkeme gerekse komiserler tarafından tespit edilmediğini, tasdik edilen konkordato projesinde yer alan tutarların borçlunun kaynakları ile orantılı olmadığını, mahkemenin bu konuda da yeterli araştırma yapmadığını, projenin uygulanması için borçlunun beklenen kaynaklarının, alacaklarının tamamının faraziye dayandığını, konkordato projesinde alacaklılar yararına yeterli güvence oluşturulmadığını, çekişmeli alacaklılar yönünden depo kararı verilmediği gibi konkordato projesi kapsamında ne tutarda ödeme yapılacağının da net olmadığını, 31.03.2021 tarihli ara kararda müvekkili bankanın ipotek hakkında sahip olduğu taşınmazın üçüncü kişiye ait olmasına karşın nisap hakkında karar verilirken müvekkilinin rehin alacaklısı olarak değerlendirildiğini, konkordato komiserlerinin sunmuş oldukları nihai raporun konkordato kararı verilmesine elverişli olmadığını, alacaklılar toplantısında İİK’nun 302. maddesinde düzenlenen çoğunluk oluşmadığı taktirde konkordato projesinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, ara kararında müvekkili bankanın hangi tutarlar yönünden nisaba katılacağı belirtilmişse de konkordato projesinde işbu tutarlara yer verilmediği gibi hangi tutarın ödeneceğinin de belirtilmediğini beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran alacaklı …Tic. A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle:
18.02.2019 günlü… raporunun hile ile düzenlenip ciddi hata yapıldığını, müvekkili borcunun eksik hesaplandığını ve makul güvence raporu olarak değerlendirilemeyeceğini, dava şartının ortadan kalktığını, İİK’nun 285/1. maddesi uyarınca makul güvence raporunun başlangıçta düzenleneceğini, 20 ay sonra yeniden düzenlenemeyeceğini, KGK raporlarının bağlayıcı ve nihai rapor olduğunu, konkordato mühletinin verilmesinden önce müstakbel bir alacağın devrinin hükümsüz olmasına rağmen davacının, … Güneş Enerji Santralinin ileriye doğru 8 yıllık elektrik gelirini … Bankası’na temlik ettiğini, kesin mühlet kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran alacaklı ….A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Konkordato talebinde bulunan firmanın sunmuş olduğu projenin samimi ve gerçekleştirilebilir olmaktan uzak olduğunu, konkordato mühletinin borçlunun mali durumunun iyileşmesine katkı sağlamayacağını, aksine, bu süreçte alacaklıların durumunun kötüleşeceğini, konkordato komiser heyetinin nihai raporunun sonuç bölümünde de borçlunun şu aşamada borca batık olduğu belirtilmiş olup bu durumda tasdik kararı verilmemesi gerektiğini, ayrıca nihai raporda borçlunun vade konkordatosu ile ödemeyi teklif ettiği belirtilmekte ise de teklifte ana para borcuna faiz işletilmeksizin ödeme teklifi bulunduğunu, faiz işletilmemesi talebinin tenzilatı da içerdiğini, bu durumun da alacaklıların hak kaybına uğramasına neden olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
B.A.M 23. HUKUK DAİRESİ KARARI :
Dairemizce, ilk derece mahkemesince istemci şirkete 19.07.2019 tarihinde 1 yıl kesin mühlet verildiği, kesin mühletin 19.01.2021 tarihine kadar 6 ay uzatıldığı, buna 7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca 86 günlük sürenin de eklenmesiyle mühletin 15.04.2021 tarihinde sona erdiği, ancak komiserler kurulunca bu tarihte nihai raporun sunulduğu ve mahkemece de kararın 22.04.2021 tarihinde, mühletin bitiminden sonra karar verildiği anlaşılarak HMK’nın 355 ve 353/(1)-b.2. maddeleri uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek konkordato isteminin usulden reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiş; kararın niteliğine göre alacaklılar vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına hükmedilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN TEMYİZ SEBEPLERİ :
Temyiz yasa yoluna başvuran konkordato talep eden vekili temyiz dilekçesinde özetle:
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin, İcra ve İflas Kanunu’nun 304. maddesindeki düzenlemeye dayanılarak yerel mahkemenin kesin mühlet içinde bir karar veremeyeceğinin anlaşılması halinde mahkemeye 6 aylık bir mühlet tanınmış olduğunun açıkça hükme bağlandığını belirttiğini, Yargıtay kararı ile hakimin kesin mehil içinde davayı sona erdirme imkanının bulunmaması halinde 6 aylık bir ek süreye haiz olduğunun kabul edildiğini; müvekkili şirket tarafından ikame edilen davada da yerel mahkemece Yargıtay kararında yer alan düzenlemede yazılı süre kullanılarak karar verildiğini; müvekkili şirketin konkordato süresince üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirdiğini, alacaklıları ile anlaşma zemini yarattığını ve ödeme planını da oluşturarak onay aldığını, bu yolla hem alacaklıların alacağına kavuşacağını hem de müvekkili şirketin belirli bir vade içinde ne ödeyeceğini bilerek borcundan kurtulacağını, bu şekilde bir ödeme planı ve kararın her iki tarafın menfaatlerine uygun iken müvekkilinden ve alacaklılarından kaynaklanmayan bir sebeple yerel mahkeme kararının kaldırılmasının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu beyan ederek Daire kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ KARARI :
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, 21.04.2022 tarih ve 2022/1762 E., 2022/2308 K. sayılı kararıyla “…Talep, borçlu şirket hakkında, İİK’nın 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ile konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.
İİK’nın 304/1. maddesi mahkemenin konkordato hakkındaki kararını herhalde kesin mühlet içinde verilmesi hükmünü getirmiştir. İkinci fıkrası ise “Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir” hükmünü içermektedir.
Bahsi geçen maddede yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması halinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebilecektir. Zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması halinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabilecektir.
304. maddenin 1. maddesi düzenleyici bir hüküm içermekte olup, bu hükme bir sonuç bağlanmamıştır. Kaldı ki ikinci fıkrada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması halinde hakime 6 aylık bir mühlet tanınmıştır. Kanun koyucu abesle iştigal etmez. Kesin mühlet içinde konkordato konusunda karar verilmemesi haline bir sonuç bağlanacaksa bu hükmün kanuna dercedilmesi gerekir. Ayrıca bir sonraki fıkrada hakime 6 aylık bir süre verilmez.
Hakim; kanunda belirlenen bu süreyi ara kararına geçirerek kullanmaya başladığını belirtmek durumunda mıdır? Bu süre kesin mühlet tedbirleri ile ilgili olup, yargılamanın sonuçlandırılması ile ilgisi olmadığından bu soruya olumsuz cevap verilmelidir.
Bu durumda hakim, kendisine komiser tarafından rapor ibraz edilmesini müteakip gereken hızda yargılamasını yapıp konkordatoyu sonuçlandırmalıdır. Bu yargılama sırasında İİK 304/2 maddesinde yazılı 6 aylık sürenin hakim tarafından yargılama sırasında kullanılması da mümkündür.
Somut olayda mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 304/2 madde kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, komiser heyetince nihai rapor 15.04.2021 günü ibraz edilmiş olup bu tarih ile karar tarihi arasında geçen 7 günlük süre, tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında, makul kabul edilebilecek niteliktedir. Ayrıca yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan, talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek 7 günlük gecikme nedeniyle, cezalandırılması doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, üçte iki ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilen ve alacaklıların kendilerine iflasa nazaran avantajlı bir durum yaratacağı inancıyla muvafakat verdikleri konkordato projesinin salt geç tayin edilmiş duruşma günü nedeniyle usulden reddedilmesi, onların da daha az oranda tatmin edilmesi sonucunu doğurabilir. Oysa, böyle ağır sonuçlar doğuran işlemin sorumlusu, ne alacaklılar ne de borçludur.
Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış…” gerekçesi ile “…Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi kararı usul ve yasaya aykırı görüldüğünden talep edenler yararına BOZULMASINA,..” karar verilmiştir.
HUKUKİ SEBEP VE DİRENME GEREKÇESİ :
Talep, konkordatonun tasdikine ilişkindir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 289’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün olduğunun anlaşılması hâlinde mahkemece borçluya bir yıllık kesin mühlet verileceği ve komiser atanacağı belirtilmiş, aynı maddenin beşinci fıkrasında da “Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet,… mahkemece altı aya kadar uzatılabilir” hükmü getirilmiştir. Kesin mühletin borçluya, alacaklılara ve sözleşmelere etkisi İcra ve İflas Kanunu’nun 294 ilâ 297’nci maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un 304’üncü maddesinde “Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.
Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz.” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde belirtmek gerekir ki mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlaması beklenir. Mühletin başlangıcı ve sonu belli olduğundan Yasa mühlet için öngörülen sürelerin aşılması ihtimalini öngörmemiştir. Ancak bu ihtimal her zaman söz konusu olabilir. Sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle bu sürelerin hukuki niteliğini belirlemekte yarar vardır. Mühlet hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden değildir. Bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesi söz konusu değildir. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin etkilerini düzenleyen maddeleri (m.294-297) hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmamakta, bunların kullanılmasını sınırlamakta ya da ertelemektedir. Aynı nedenle mühletlerin kesilmesi ve durmasından da söz edilemez. Eğer yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımı mühletin koruyucu etkisinin sona ermesidir.
Her ne kadar Yargıtay kararında İcra ve İflâs Kanunu’nun 304’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının düzenleyici bir hüküm içerdiği ve bu hükme bir sonuç bağlanmadığı, kanun koyucunun abesle iştigal etmeyeceği ve böyle bir sonuç öngörse idi bunu yasada açıkça göstereceği ve hakime ilave süre verilmeyeceği; tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında bu sürenin aşılabileceği;
Yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan istemcilerle konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek bir gecikme yüzünden cezalandırılmasının doğru olmadığı, böyle bir durumun alacaklıları da zarara uğratacağı belirtilmiş ise de bu düşüncelere iştirak edilememiştir. Şöyle ki;
7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühlet hiç yoktu ve kesin mühlet sadece üç aydı. Kesin mühlet gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabiliyordu. O dönemde de gerek mühlet işlemleri ve gerek tasdik yargılaması bu süre içinde yapılıyordu. Getirilen yenilikle uzatmasıyla birlikte beş ay geçici mühlet ve uzatmasıyla birlikte on sekiz ay kesin mühlet kabul edilmiş, işlemler ve yargılama süreci için komiserlere yirmi üç aylık bir süreç verilmiştir. Bu sürecin verimli kullanılmaması öncelikle ve kesinlikle komiserlerin sorumluluğundadır. Komiserlerin bu süreyi kötü kullanmasının, bu kapsamda mahkemeye inceleme yapma olanağı tanımaksızın geçici mühletin uzatılmasına, kesin mühlet verilmesine ve bunun uzatılmasına karar verilmesini istemeleri elbette mahkemenin hatası değildir. Zira konkordatonun uygulamasında asli görevli komiserdir. Komiser oylamayı yapıp, raporunu ve dosyayı sunmadan mahkeme tasdik işlemine girişmez. İcra ve İflâs Kanunu’nun 304’üncü maddesinin 1’inci fıkrası komisere, yargılama yapmak için mahkemeye de süre bırakma yükümlülüğü getirmektedir. Komiserin keyfi davranışları alacaklıların belirsiz, sınırsız bir mühlet ve yargılama süreci ile baş başa bırakılması anlamına gelmemelidir. Kanun koyucu bu süreleri net biçimde belirlerken alacaklılara da alacaklarını alamayacakları, bir diğer ifade ile sabredecekleri azami süreyi göstermek istemiştir.
Sürenin borçlu tarafından kötü kullanılması halinde komiserler buna engel olmalı, komiserler tarafından kötü kullanılması halinde de borçlu komiseri işini hakkıyla yapmaya zorlamalıdır.
Yasalarda birtakım süreler öyle net belirtilmiştir ki, bunların zamanaşımı ya da hak düşürücü süre olduğu anlaşılmakta ve bu sürelerin kaçırılması halinde hukuken doğal sayılan sonuçların ortaya çıkacağı kabul edilmelidir. Söz gelimi ihalenin feshi (İİK m.134/II), sıra cetveline itiraz (İİK m.142/I), iflas masasına kayıt davası (İİK m.235) belli sürelerle sınırlandırılmış fakat bu sürelere uyulmamasının yaptırımı açıkça gösterilmemiştir. Oysa bu süreler geçtikten sonra şikayet yoluna gidildiğinde ya da dava açıldığında red kararı verilmektedir. Bu nedenle 6. Hukuk Dairesinin mühletin geçirilmesinin bir yaptırıma bağlanmadığı yönündeki gerekçesine katılmaya olanak bulunamamıştır.
Yine 7101 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce tasdik kararının kısa bir süre içinde verilmesi gerektiği belirtilmişken (önceki m.296) yapılan yeni düzenlemede tasdikin mühlet içinde olması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Bir yasa değişikliğinde açık ve yeni bir düzenleme yapılmışsa kanun koyucunun önceki dönemde yaşanan bir sorunu çözmek istediği düşünülmeli, yasa bu şekilde yorumlanmalıdır.
Diğer taraftan bu sürenin ucu açık ve belirsiz biçimde uzatılması daha büyük bir tehlike arz etmektedir. İşlemlerin uzadığından söz edilerek 5-10 yıllık sürelerle tasdik işlemlerinin sürüncemede bırakılması ihtimali gündeme gelebilecektir. İflasın ertelenmesine ilişkin hükümlerin yasadan çıkartılmasının gerekçelerinden biri de aslında beş yıl olan sürenin çeşitli vesilelerle uzatılması idi. Yargıtay’ın yorumu ile bu tehlikenin konkordatoda da ortaya çıkabileceği söylenebilecektir. Kaldı ki, kaç günlük gecikmenin makul, kaç günlük gecikmenin fazla olduğunu saptamak da objektif bir kritere bağlanabilecek bir husus değildir.
Son olarak mühletin hükümleri yasada açıkça gösterilmiştir. Bu dönemde takip, bir kısım sözleşmelerin feshi vs yasaklanmıştır. Mühletin sona ermesi halinde yargılamaya hala devam edilse bile alacaklılar mühletin sağladığı koruma kalktığı için borçlu hakkında takiplere devam edebilecek ve sözleşmeleri feshedebilecektir. Kanun koyucunun tasdik yargılamasını süreyle sınırlaması altında yatan nedenlerden biri de bu olmalıdır.
Mühlet, yukarıda da belirtildiği gibi ne bir zamanaşımı süresi ne de bir hak düşürücü süredir. Mühlet usuli bir süredir ve hakim tarafından, yasanın öngördüğü uzatma halleri dışında uzatılıp kısaltılamaz (HMK m.90). Bu sürenin aşılmasında mahkemenin kusurundan da söz edilemez. Süre aşılmışsa bu komiserin sorumluluğundadır.
Yargıtay’ın yerleşik uygulaması da bu yöndedir: Yargıtay 11. HD, 25.12.1989 gün ve 1989/8872-7469 E.K (bkz. Eriş, G.: Uygulamalı İflas ve Konkordato Hukuku, Ankara 1991, s.842).
Nitekim öğretide Postacıoğlu, Berkin, Buruloğlu/Reyna sürenin geçirilmesi halinde esasa girişilmeden talebin usulden reddine karar verileceğini ifade etmiştir (Postacıoğlu, İ.E.: Konkordato, Ankara 1965, s.89, n.61; Berkin, N.: İflas Hukuku, 3.b., İstanbul 1970, s.564; Buruloğlu, E./Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.56).
Yine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi kararında, mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 304/2 madde kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, mahkemece İİK’nın 304/2. maddesi kapsamında mühlet hükümlerinin devamına dair bir karar verilmemiş olması durumunda; kesin mühletin sona ermesi ile mühletin koruyucu etkisinin ortadan kalktığını bilen alacaklılar borçlu hakkındaki icra takiplerine devam edebilecek, sözleşmeler feshedilebilecektir. Bu nedenlerle, mahkemece kesin mühletin dolduğu tarihten sonraya duruşma günü verilmesinin mühlet hükümlerinin devamına zımnen karar verilmiş olduğu yolundaki görüşe katılmak mümkün olmamıştır.
Özetle, ilk derece mahkemesince istemci şirkete 19.07.2019 tarihinde 1 yıl kesin mühlet verildiği, kesin mühletin 19.01.2021 tarihine kadar 6 ay uzatıldığı, buna 7226 Sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun uyarınca 86 günlük sürenin de eklenmesiyle mühletin 15.04.2021 tarihinde sona erdiği, ancak komiserler kurulunca bu tarihte nihai raporun sunulduğu ve mahkemece de kararın 22.04.2021 tarihinde, mühletin bitiminden sonra karar verildiği anlaşılarak önceki kararda direnilmesine, HMK’nın 355 ve 353/(1)-b.2. maddeleri uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını düzelterek konkordato isteminin usulden reddine dair yeniden esas hakkında karar verilmiş; kararın niteliğine göre alacaklılar vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına hükmedilmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Dairemizin 02.03.2022 T., 2021/2347 E., 2022/326 K. sayılı kararında DİRENİLMESİNE. Buna göre:

“1-Konkordato tasdik talebinin USULDEN REDDİNE.
2-Kesin mühletin sonuçları ortadan kalktığından tedbirler ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına.
3-Kararın İİK’nun 308. maddesi yollaması ile İİK’nun 288/2. maddesi uyarınca ilanına ve ilgili yerlere bildirilmesine.
4-Alınması gereken 80,70-TL harçtan peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile eksik 21,40-TL harcın konkordato talep edenden alınarak Hazineye gelir kaydına.
5-Konkordato talep edence yatırılan tasdik harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde iadesine,
6-Konkordato talep eden tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Alacaklı …Tic. A.Ş. tarafından yapılan 78,00-TL; alacaklı ….A.Ş. tarafından yapılan 83,00-TL yargılama giderinin konkordato talep edenden alınarak işbu alacaklılara verilmesine,
8-Yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın gideri içerisinden alınarak yatıranlara iadesine,”
II-Kararın niteliğine göre alacaklılar vekillerinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına.Peşin alınan istinaf karar harçlarının istek halinde iadesine.
III-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
27.09.2022 tarihinde, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, konkordato talep eden vekili … yüzüne karşı, İİK m. 308/a gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 29.09.2022

Başkan Üye Üye 36941 Katip