Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/1088 E. 2022/1599 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

ESAS NO :….
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/09/2021
ESAS-KARAR NUMARASI : …..

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili; …Üzere Yapılan Başvurulara İlişkin Yarışma Yönetmeliği hükümleri doğrultusunda yapılan yarışma sonucunda müvekkili Şirket ile davalı arasında 29.11.2011 tarihli … Anlaşması imzalandığını, Anlaşma’nın 3. maddesinde ve bu Anlaşma’nın dayandığı Yönetmeliğin 9. maddesinde katkı payının hesaplanmasına ilişkin esasların düzenlendiğini, bu hükümlere göre hesaplandığında 2020 yılı Ocak ayında müvekkilince ödenmesi gereken katkı payının KDV dahil 5.021.226,16 TL olması gerektiğini, davalı tarafça anlaşma öncesindeki teklif mektubundaki ifadelere dayalı olarak ve Anlaşma ve Yönetmelik hükümlerine aykırı olarak hesaplama yapılarak 23.01.2020 tarih ve 10.875.255,44 TL. bedelli fatura düzenlendiğini, müvekkilince faturaya 29.01.2020 tarihinde itiraz edildiğini ve itiraz edilmeyen KDV dâhil 5.021.226,16 TL’nin ödendiğini ileri sürerek, 23.01.2020 tarihli KDV dâhil 10.875.255,44 TL bedelli faturanın KDV dâhil 5.854.029,28 TL’lik kısmından müvekkilinin borcu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 3. maddesinin (j) fıkrasında; “İkili anlaşma: Gerçek ve tüzel kişiler arasında özel hukuk hükümlerine tabi olarak, elektrik enerjisi ve/veya kapasitenin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmaları” hükmünün yer aldığını, dava konusu RES Katkı Payı Anlaşması EPDK onayına tabi olduğundan ticari anlaşma olmadığını, bu anlaşmalardan kaynaklanan uyuşmazlıkların da idari yargıda görülmesi gerektiğini, dava konusu RES katkı payı anlaşmasının niteliği ve içerdiği düzenlemeler bakımından özel hukuku aşan bir rejime tabi olduğunu, RES katkı payının hesaplanmasında hata yapıldığı, anlaşmanın ilgili maddelerinin yanlış uygulandığı öne sürülerek, müvekkili Teşekkülce düzenlenen RES katkı payına ilişkin faturanın iptali ve ödenen meblağın iadesi istemiyle idari yargı mercilerinde açılan davalarda Mahkemelerin görevli olduklarını addederek davanın esasına ilişkin karar verdiklerini, anılan kararların Danıştay tarafından onandığını, öncelikle davanın (yargı yolu) dava şartı noksanlığı bakımından reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının 22.09.2010 tarihli ve 27707 sayılı … Gazete’de yayımlanan mülga …Üzere Yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliği kapsamında 2011 yılında yapılan yarışmalara katıldığını ve bu yarışmalar sonucunda iletim sistemine bağlantı hakkı kazandığını, davacı ile müvekkili arasında davacıya ait üretim tesislerinin ilk ünitesinin geçici kabulünün yapıldığı tarihten başlamak üzere ve tüm tesisin geçici kabulünün yapıldığı tarihten itibaren yirmi yıl boyunca müvekkiline ödemeyi taahhüt ettiği katkı payı bedelinin ödenmesini konu alan, “RES Katkı Payı Anlaşmaları” akdedildiğini, müvekkilince RES katkı payı anlaşması gereğince, Yönetmelik ve ekleri olan taahhütname, teklif mektubu formu ile anlaşma hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi sonucunda RES katkı payı faturaları hesaplandığını, teklif mektubunun yok sayılmasının hukuka aykırı olduğunu, Yönetmeliğin, taahhütname, teklif mektubu formu ve RES katkı payı anlaşmasından oluşan ekleri ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, Yönetmeliğin 6. maddesi uyarınca yarışma sırasında sunmuş olduğu teklifin tüm şartları ile birlikte davacı şirket için bağlayıcı olduğunu savunarak, davanın öncelikle usulden, aksi halde esas yönünden reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; “Mahkememizce davanın taraflarının tüzel kişi tacir olup uyuşmazlığın özel hukuk hükümlerine tâbi sözleşmeden kaynaklandığı, bu nedenle de davaya bakmaya adli yargı yolu içerisinde Mahkememizin görevli olduğu gözetilerek davalı vekilinin yerinde görülmeyen yargı yolu görevsizlik itirazının reddine karar verilmiş ise de; davalı vekili tarafından 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kanununun 10.m. gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması talebinde bulunulmakla ve talep Danıştay Başsavcılığı tarafından yerinde görülmekle; dosyamız Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiş, aynı Kanunun 18.m. gereğince olumlu görev uyuşmazlığı konusunda karar verilene kadar dava dosyasında yargılamanın geri bırakılmasına karar verilmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı tarafından verilen 03/05/2021 tarih, 2021/172E.-277K. sayılı kararı ile dava konusu RES katkı payı bedelinin mülga Rüzgar Enerjisine Dayalı Üretim Tesisi Kurmak üzere yapılan Lisans Başvurularına İlişkin Yarışma Yönetmeliğinden kaynaklandığı, yürürlükteki mevzuat hükümleri uyarınca yetkilendirilen … Genel Müdürlüğü tarafından kamu hukuku alanında kamu gücüne dayalı, re’sen ve tek yanlı olarak tesis edilen dava konusu işleme karşı açılan davada RES katkı payının tazminine yönelik kısmı bakımından uyuşmazlığın görüm ve çözümünde idari yargının görevli olduğu sonucuna varıldığı belirtilerek Mahkememizin görevlilik ara kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; 1982 Anayasası’nın 158. maddesi gereğince; ‘Uyuşmazlık Mahkemesi adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.’ Yine, 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun 1. maddesinde de; ‘Uyuşmazlık Mahkemesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile görevlendirilen, adli ve idari yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili ve bu kanunla kurulup görev yapan bağımsız bir Mahkemedir.’
Bu bağlamda, yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre; her ne kadar Mahkememiz tarafından dava konusu uyuşmazlığın Mahkememizin görev alanında görülerek çözümlenmesi gerektiğinden bahisle davalının yargı yolu görevsizlik itirazının reddine karar verilmiş ise de; Uyuşmazlık Mahkemesi’nin yukarıda değinilen mevzuat hükümleri çerçevesinde kesin ve bağlayıcı nitelikteki olumlu görev uyuşmazlığının giderilmesine ilişkin kararı dikkate alındığında; somut uyuşmazlığın mahiyeti itibariyle davaya bakmaya yargı yolu yönünden adli yargı kolu içerisindeki Mahkememizin değil; idari yargı mercilerinin görevli olduğu” gerekçesiyle, davanın HMK 114/1-b.m. delaleti ile 115/2.m. gereğince yargı yoluna ilişkin dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; davalı … tarafından bu davada yargı yolu itirazında bulunularak olumlu görev uyuşmazlığı çıkartıldığını, Danıştay Başsavcılığının görüşü ile dava dosyasının Uyuşmazlık Mahkemesine intikal ettiğini, Uyuşmazlık Mahkemesinin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının görüşünü de alarak davanın İdari Yargıda görülmesine karar verdiğini, bu kararın uzun yıllardır Adli Yargıda görülen bu ve benzer davaların, hukuka uygun olmayan bir gerekçe ile İdari Yargıda görülmesine neden olacağını, zira Borçlar Hukuku ve Ticaret Hukukunu ilgilendiren menfi tespit davalarının idari yargıda görülmesinin anlaşılır bir hukuki durum olmadığını, Uyuşmazlık Mahkemesinin bu kararının Anayasa’nın 37. maddesinde hüküm altına alınan “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmüne aykırı olduğunu, uzun yıllardır Yargıtay HGK ve Yargıtay Dairelerinin kararlarında bu tür davalara bakmakla görevli mahkemelerin adli yargı yerleri olduğuna karar verildiğini ve yerleşik içtihatlar haline geldiğini, kararın aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesine de aykırı olduğunu, Uyuşmazlık Mahkemesi kararının 4’e 3 çoğunlukla alındığını, Yargıtay’dan gelen 3 üyenin gerekçeli olarak bu karara muhalif kaldıklarını, muhalif üyelerin “…Davalı …’ın ana statüsünde özel hukuk hükümlerine tabi olduğu açıkça düzenlenmiştir. b)Açıklanan tüm bu nedenlerle,davacı ile davalının özel hukuk hükümlerine tabi olduklarının tartışmasız olduğu gibi,dosyaya ibraz edilen sözleşme ve protokollerin incelenmesinde, davalının ana statüsünde özel hukuk hükümlerine tabi olacağının açıkça düzenlenmesi ve somut olayda taraflar arasındaki ihtilafın TTK hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, bu nedenle davaya bakmakla görevli yargı yerinin Adli Yargı Olduğu anlaşılmakla Sayın Çoğunluğun somut olayda görevli yargı yerinin İdari Yargı olduğu yönündeki kararına katılmıyoruz.” gerekçelerine yer verildiğini, davaya bakmakla idari yargının görevli olduğuna karar veren üyelerce, … ve benzeri Şirketlerle ilgili olarak düzenlemeler getiren 233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında K.H.K.’den ve bu Şirketlerin Ana statülerinden bahsedilmediğini, müvekkili ile davalı arasındaki aynı konudaki bir davada Yargıtay 23.H.D.’nin 2019/1215 E., 2020/3386 K. sayılı ilamında davalının görev yeri itirazının kabul edilmediğini, başka davacılarca açılan davalarda da aynı yönde kararlar verildiğini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Uyuşmazlık Mahkemesine görüş bildirirken Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarını gözden kaçırdığını ancak Yargıtay’dan gelen üyelerin Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatlarını muhalefet şerhi olarak kayda geçirttiklerini, Prof. Dr. …’ın uzman görüşünde bu davalarda görev yerinin Adli Yargı olduğu görüşünü bildirdiğini, davalı …’ın Cumhurbaşkanlığının 4222 sayılı kararı ile özelleştirilmesine karar verildiğini ve özelleştirme işlemlerinin devam ettiğini belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, davalı tarafından düzenlenen RES Katkı Payı fatura bedelinin bir kısmından borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesindeki hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, Uyuşmazlık Mahkemesinin kesin nitelikteki kararına karşı istinaf yoluna başvuran davacı tarafın kötüniyetli olduğu anlaşıldığından HMK’nın 329/(2) maddesi uyarınca 3.000,00 TL. disiplin para cezasına mahkumiyetine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
2-HMK’nın 329/(2). maddesi uyarınca, davacı tarafın 3.000,00 TL. disiplin para cezasına mahkumiyetine,
3-Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak iadesine,
5-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
6-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
19.10.2022 tarihinde, HMK’nın 361/(1). maddesi uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 20/10/2022

Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip
e-imza