Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/1074 E. 2022/1084 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ ( D İ R E N M E- DAVA RET)

ESAS NO : 2022/1074
KARAR NO : 2022/1084

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :

Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/12/2017 T., 2015/74 E., 2017/1011 K. sayılı kararının davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine verilen Dairemizin 22/12/2021 tarih ve 2018/2695 Esas 2021/2012 sayılı kararı, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 05.04.2022 tarih ve 2022/1044 Esas, 2022/1890 Karar sayılı kararıyla bozulmuş olmakla HMK m. 373/3 uyarınca duruşma açılmasına karar verildi, dosya incelendi:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin üyesi iken hukuka aykırı bir şekilde üyelikten çıkarıldığını, birinci ve ikinci ihtarnamenin yasanın aradığı şekil koşullarına uygun olmadığını, borcun hatalı hesaplandığını, birinci ve ikinci ihtarnamede belirtilen borç miktarının birbirinden farklı olduğunu, birinci ihtarname müvekkiline tebliğ edilmeden ikinci ihtarnamenin gönderildiğini, ikinci ihtarname tebliğ edilmeden üyelikten çıkarma kararının tebliğe çıkarıldığını, davalı kooperatifin ihtarnameleri müvekkili ile ilgisi olmayan adrese gönderdiğini, davalı kooperatifin merkezini Antalya’dan Ankara’ya taşıdığını, müvekkilinin kooperatifin adres değişikliğini tesadüfen karşılaştığı üyeden öğrendiğini, kooperatife gittiğini ve kooperatif üyeliğinden ihraç edildiğini öğrendiğini, kooperatifin gerçek adresini bilmesine rağmen tebligat yapmadığını, müvekkilinin … olan ismini … olarak değiştirdiğini, yapılacak işlemlerde bu hususa dikkat edilmesi gerektiğini ileri sürerek, 11/06/2010 tarih ve 24 sayılı üyelikten ihraç kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı kooperatif, 2009 yılı olağan genel kurulunda alınan merkez değişikliği kararına istinaden kooperatifin … adresinde faaliyetine devam etmekte olduğunu, kooperatifin Ankara’daki adresinde faaliyetine devam etmesi sonrasında kooperatif ortaklarının adres ve telefon bilgilerinin güncellenmesi için bütün ortaklara ulaşılmaya çalışıldığını ve ulaşılan ortaklara kooperatif kayıtlarındaki mevcut adresleri esas alınarak genel kurul kararına istinaden tebligat yapıldığını, borcu olan ortakların usulüne uygun olarak noter tebligatlarını ve yasal sürelerini takiben ihraç edildiğini, davalının ihraç işleminin de kayıtlar esas alınarak yapıldığını, kooperatif kayıtlarında davacının adres değişikliği beyanına ilişkin herhangi bir yazılı müracaatının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
DAVANIN SEYRİ VE SONUCU :
İlk derece mahkemesi’nce “… davalı kooperatif tarafından davacıya gönderilen 19/02/2010 tarihli birinci ihtarnamede 3.440,00 TL, 05/04/2010 tarihli ikinci ihtarname 4.440,00 TL’ nin ödenmesinin talep edildiği, birinci ve ikinci ihtarnamede borç miktarlarının aynı olmadığı, farklı olmasının sebebinin de açıklanmadığı, ihtarnamelerin usulüne uygun olmadığı gibi davacıya da tebliğ edilemediği, üyelikten ihraca ilişkin 14/06/2010 tarihli ihtarnamenin de davacıya tebliğ edilemediği, bu durumda ihraç kararının 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu 27. Maddesi ve kooperatif anasözleşmesinin 14. maddesine uygun olmadığı anlaşıldığından davanın kabulüne…” karar verilmiştir.
Hükme karşı davalı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 22/12/2021 tarih ve 2018/2695 Esas 2021/2012 sayılı kararıyla; “…Davalı kooperatifin merkezi 2009 yılında Antalya ilinden Ankara iline taşınmış, davacı hakkında 11.06.2010 tarihinde ihraç kararı verilmiş, ihracın tebliği sağlanamamıştır. Davacının ismi ise Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.09.2006 itibariyle kesinleşen kararı ile değiştirilmiştir.
Davacının isim ve adres değişikliğini davalı kooperatife bildirdiğine dair dosyaya bir delil ibraz edilmemiştir.
Her ne kadar ihraç kararının davacıya tebliğ edilmemesi nedeniyle ihraç kararının iptaline ilişkin dava süresinde açılmış ise de davacı neredeyse 5 yıl sonra ihraç kararının iptalini istemiş, 2006 yılındaki isim değişikliğini dahi aradan geçen neredeyse 9 seneye rağmen bildirmemiştir.
Aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte ortağın uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi; üyeliğinin sona erdiğini zımnen kabul ettiği, diğer anlatımla üyelik haklarından zımnen vazgeçtiği, eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı anlamına gelir. Böyle bir ortağın açtığı davanın TMK’nın 2. maddesinde öngörülen iyiniyet kuralına aykırı düştüğü ilke olarak kabul edilmelidir.
Somut olayda Mahkemece, davacının ihraç kararı ile dava açma tarihi arasında geçen uzun süre nazara alınarak davacının iyiniyetli olmamasına göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı değerlendirmeye göre karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Tüm bu açıklamalara göre; Dairemizce, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine…” karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı davacı vekilince temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 05.04.2022 tarih ve 2022/1044 Esas, 2022/1890 Karar sayılı kararıyla; “…Parasal yükümlülüklerini yerine getirmeyen ortakların ihraç prosedürü, 1163 sayılı Kanun’un 27. Ve Kooperatif Anasözleşmesinin 14. maddesinde etraflıca hükme bağlanmış bulunmaktadır. Anılan düzenlemelere göre ortağın ihraç edilebilmesi için, yasa ve sözleşmeye uygun şekilde ihtar edilmesi ve ayrıca ihtara konu edilen borcun, gerçeği yansıtması gerekmektedir. Ortağa tebliğ edilen her iki ihtarnamede bildirilen borç miktarlarının aynı olması, farklı ise bunun nedeninin ihtarnamelerde açıklanması, dolayısıyla ortağın borç miktarlarında tereddüde düşmemesi, uyulmaması halinde ne gibi bir yaptırım uygulanacağının ihtarnamede açıkça gösterilmesi zorunludur. Aksi halde üyenin 1163 sayılı Kanun’un 16. ve 27. maddelerine uygun olarak temerrüde düştüğü kabul edilemeyeceğinden, ihracı da yasaya uygun sayılamayacaktır.
Aidat toplayan bir kooperatifte uzun süre ilişki kurmayan ortağın zımni olarak ortaklıktan çıkma iradesi taşıdığı dairemizin yerleşmiş içtihatlarından olmasına rağmen bu sürenin somut olayda aşılmadığı görülmektedir. Bölge Adliye Mahkemesince isim değişikliği tarihi başlangıç olarak alınmış ise de ihraç tarihinde davacıyı üye kabul ederek ihraç eden kooperatif iradesini yok sayan bu yorum kabul edilebilir nitelikte değildir. İhraç kararı 14.06.2010 dava tarihi ise 22.01.2015 tarihlidir. Anılan tarihler nazara alındığında B.A.M. kararının isabetli olmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle gerek ihraç kararına dayanarak yapılan ihtarların isabetli olmaması ve gerekse ihraç kararı ile iptal davası arasında dairemizin yerleşmiş içtihatlarına göre uzun süre geçmemiş olması nazara alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” denilerek dairemiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, kooperatif ortaklığından ihraç kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafından davalı kooperatifçe alınan ihraç kararının doğru olmadığı ve bu karardan daha sonra haberdar olunduğu ileri sürülmüş, davalı kooperatifçe prosedürün usulüne uygun olarak yerine getirildiği, davacının adres değişikliğine dair bir bildiriminin olmadığı savunulmuştur.
Dairemizce, yukarıda yazılı olduğu üzere, ihraç kararı (11.06.2010) ile dava tarihi (22.01.2015) arasında geçen 5 yıla yakın süre boyu davacının kooperatif ile irtibata geçmemiş olması gözetilerek üyeliğin devamı iddiasının TMK 2.maddesi kapsamında iyiniyetli olmadığı kanaatiyle ve davacı hakkında çok daha önce verilen isim değişikliği mahkeme kararının “dahi” bildirilmediği, ortaklık ilişkisinin devam ettirilmesi ve irtibat kurma iradesi açısından değerlendirmeye esas alınan durum olarak gözetilerek karar verilmişse de, bozma ilamıyla, farklı bir yorum ile arada geçen sürenin hesabında Dairemizce isim değişikliği tarihinin (2006) başlangıç olarak alınmasının hatalı olduğu değerlendirilmiştir.
Yargıtay 11 ve 6. Hukuk Dairesi (kapatılan 23 ve 15. Hukuk Dairesi) yerleşik uygulaması kapsamında kooperatif ile uzun süre irtibata geçilip aidat ödemesi yapılmaması, genel kurullara iştirak edilmemesi hususlarının, ortaklığı devam ettirmeme iradesi yönünde sonuç yarattığı ve yıllar sonra açılan davanın iyiniyetli olmadığı kabul edilmektedir. Dairemizce somut olayda bu hususlar değerlendirilerek 5 yıla yakın (4 yıl 6 ay ) süre irtibat kurulmaması yeterli görülmüştür. Bozma ilamında bu sürenin makul olmadığı değerlendirilmiş ise de sürenin hesabında gözetilecek asgari kriterlere ilişkin yerleşik bir uygulama bulunmadığı anlaşıldığından Dairemiz kararında direnilmesi ile davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-Dairemizin 22/12/2021 T., 2018/2695 E. 2021/2012 K. sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
” 1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 31,60 TL karar ve ilam harcının davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Davalı tarafından yapılan 167,00 TL masrafın davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansından gerekçeli kararın taraflara tebliğ edilmesinden sonra kalan miktarın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
5-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden dolayı karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT göre hesaplanan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine,”
28/06/2022 tarihinde, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, davacı vekili Av. …, davalı vekili Av. …’ın yüzüne karşı,
HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 30/06/2022

Başkan … Üye … Üye … Katip …