Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2022/1022 E. 2022/1083 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 23. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1022 – 2022/1083
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (D İ R E N M E)
ESAS NO : 2022/1022
KARAR NO : 2022/1083
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/06/2020
ESAS-KARAR NUMARASI : 2018/653 E.-2020/229 K.
KONKORDATO İSTEYEN :
VEKİLİ :
ALACAKLILAR :
VEKİLİ :

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 11.04.2022 tarih ve 2021/2012 E., 2022/2013 K. sayılı kararıyla, Dairemizin 04.11.2020 tarih ve 2020/1232 E., 2020/1402 K. sayılı kararının bozulmasına karar verilmesi üzerine HMK’nın 373/3. maddesine göre duruşma açılmasına karar verilmekle dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Konkordato isteyen vekili; müvekkili şirketin uzun mesafe elektrik iletim hattı inşaatı, arıza bakım onarım hizmetleri, alçak, orta ve yüksek gerilim şebeke çalışmaları, yer altı ve yer üstü kablolama faaliyetleri, trafo kurulumları, aydınlatma tesislerinin inşaatı ile abone verilerinin toplanması faaliyetlerinde bulunduğunu, elektrik ve inşaat sektöründeki tüm malzemelerin döviz kuruna bağlı olması nedeniyle dövizdeki dalgalanmaların bu işlerle uğraşan firmaları etkilediğini, konkordato isteyenin çekmiş olduğu kredilerin ödemelerinin büyük çoğunluğunun da dövizle olduğunu, döviz kurlarının değişmesi ve hak edişlerini zamanında alamaması üzerine borçlarını ödemekte zorlanmaya başladığını, borçlarının tamamını ödeyebilecek potansiyele ve tecrübeye sahip olduğunu, revize projeye göre borçlarının 0-10.000,00 TL arasını tasdik tarihini takip eden 7. ayda, 10.000,00-50.000,00 TL. arasını tasdik tarihini takip eden 7, 8, 9. aylarda, 50.000,00 TL. üzerinin %6’sını tasdik tarihini takip eden 7, 8, 9, 10, 11, 12. aylarda 6 eşit taksitte, %94’ünü tasdik tarihini takip eden 7. aydan başlamak üzere 48 eşit taksitte her ayın 25’ine kadar ödemeyi taahhüt ettiklerini ileri sürerek, konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesinin 19.06.2020 tarih ve 2018/653E., 2020/229 K. sayılı kararıyla; konkordato isteyen şirket hakkında 19.02.2019 tarihli ara kararla İİK 289/3 maddesi gereğince bir yıllık konkordato kesin mühleti verildiği, konkordato projesinin İİK 302/3 maddesindeki çoğunlukla kabul edilmiş olduğu, İİK’nın 305. maddesindeki tasdik şartlarının gerçekleştiği gerekçesiyle, konkordato isteyen şirketin revize edilen projesinin İİK 305 ve 306 maddesi gereğince tasdiki ile konkordatoya tabi borçların revize proje doğrultusunda ödenmesine karar verilmiştir.
Karara karşı konkordato isteyen şirket ile alacaklılar … Bankası T.A.O., T. … A.Ş., … Katılım Bankası A.Ş., … Bank A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., T. … Bankası A.Ş. ve … Bankası A.Ş. vekillerince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemizin 04.11.2020 tarih ve 2020/1232 E., 2020/1402 K. sayılı kararıyla; alacaklı T. … Bankası A.Ş. vekilinin süresinden sonra sunulan istinaf dilekçesinin reddine, alacaklı … Katılım Bankası A.Ş. alacaklılar toplantısına katılmış ise de duruşmalara katılmadığı gibi İİK’nın 304/1. maddesi uyarınca itirazlarını açıklamaması nedeniyle istinaf yoluna başvurma hakkı bulunmadığından HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-b maddeleri uyarınca istinaf dilekçesinin reddine, HMK.’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca, konkordato isteyen … Elektrik Tem. Hizm. İnş. Taah. Gıda Nakl. Tic. San. Ltd. Şti. ile alacaklılar … T.A.Ş., … Bank A.Ş., T. … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş. vekillerinin tüm, alacaklı … Bankası T.A.O. vekilinin diğer hususlara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine, alacaklı … Bankası T.A.O.’nun üçüncü kişi rehniyle güvence altına alınan alacağının rehinli alacak sayılması gerektiği belirtilerek alacaklı … Bankası T.A.O vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını gerekçe yönünden düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Dairemiz kararına karşı konkordato isteyen vekili ile alacaklılar … Bankası T.A.O., T. … Bankası A.Ş., … Bank. A.Ş., T. … Bankası A.Ş., … A.Ş. ile … Katılım A.Ş. vekillerince temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin 11.04.2022 tarih ve 2021/2012 E., 2022/2013 K. sayılı kararıyla;
“1- Alacaklı … Katılım Bankası A.Ş temyiz istemi yönünden;
Talep İİK 276. ve devamı maddeleri çerçevesinde konkordatonun tasdiki talebine ilişkindir.
İlk derece mahkemesinin davacının konkordato talebini İİK 306. madde çerçevesinde tasdik etmesi üzerine karar alacaklı … Katılım Bankası A.Ş vekili tarafından istinaf edilmiş, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi tarafından talep İİK 308/a maddesi gerekçe gösterilerek reddedilmiştir.
Konkordato hakkında verilen karara karşı İİK 308/a maddesi uyarınca itiraz edenler kanun yoluna başvurabilir. İtiraz edenler kavramı İİK 304. maddesinde belirlenen şekliyle dar yorumlandığı takdirde, sadece duruşma öncesi itiraz eden alacaklıların kararı kanun yoluna taşıyabileceklerini kabul etmek gerekir. Ancak böyle bir yorum hak arama özgürlüğü ile bağdaşmaz. Bu nedenle kanun koyucunun itiraz edenlerden kastının konkordato toplantılarında veya iltihak süresi içinde olumsuz oy kullananlar olduğunun kabulü gerekir. Bu bağlamda kanundaki “itiraz edenler” ifadesinin konkordatoya red oyu verenlere teşmil edilmesi hukuk usulünün genel hükümlerine uygun düşer. Nitekim öğretide alacaklılar toplantısında veya iltihak süresi içinde red oyu vermiş alacaklıların tasdik kararını istinaf edebilecekleri kabul edilmektedir.(Prof Dr. Selçuk Öztek, Prof Dr.Ali Cem Budak, Doç. Dr. Müjgan Tunç Yücel, Doç.Dr. Serdar Kale, Doç. Dr. Bilgehan Yeşilova, Yeni Konkordoto Hukuku, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara-2019, shf. 569)
Somut olayda, … Katılım Bankası A.Ş.’nin alacaklılar toplantısında red oyu kullandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda yukarıdaki gerekçeler doğrultusunda … Katılım Bankası A.Ş.’nin istinaf hakkının bulunduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin istinaf talebinin reddine karar vermesinde isabet bulunmamış olduğundan kararının bozulmasına, alacaklı … Katılım Bankası A.Ş.’nin istinaf itirazları hakkında inceleme yapılmak üzere dosyanın Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma sebebine göre diğer alacaklıların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.” denilerek alacaklı … Katılım Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Dairemiz kararının bozulmasına, bozma nedenine göre diğer alacaklıların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE DİRENME GEREKÇESİ :
I-Talep, konkordatonun tasdikine ilişkindir.
1
(Mahkeme için, iflas öncesi, adi) Konkordato İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ve izleyen maddelerinde düzenlenmiştir.
Yüksek Dairenin kararına dayanak kıldığı 276’ncı madde kiralanan taşınmazların icra kanalıyla tahliye edilmesine ilişkin olup, somut olayda uygulama yeri olmadığı değerlendirilmektedir.
2
Aşağıda sıralanacak direnme gerekçelerine zemin oluşturmak bakımından öncelikle konkordatonun hukuk yargılaması bakımından yapısı ve mahiyetini kısaca açıklamak uygun olacaktır.
Bilindiği gibi dava bir başkası (davalı) tarafından subjektif hakkı ihlal edilen veya tehlikeye sokulan ya da kendisinden haksız bir talepte bulunulan kişinin (davacının) mahkemeden hukuki koruma istemesi; onu bir şeyi vermeye, yapmaya ya da yapmamaya mahkeme kararı ile mahkum ettirmesidir (Kuru, B./Aydın, B.: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, C.I, 2.b., Yetkin yay., Ankara 2021, s.289).
Konkordatoda istemci alacaklılarından bir şeyi vermelerini, bir şey yapmalarını ya da yapmamalarını istememekte; zaten onlara olan borcunu belli bir indirimle ve/veya takvim çerçevesinde ödemek konusunda anlaşmaya yönlendirmek için mahkemeye tek taraflı bir başvuruda bulunmaktadır.
Bu bağlamda konkordato bir dava olmayıp mahkemeye yöneltilmiş bir istem (talep) ve hukuk yargılaması tekniği bakımından bir çekişmesiz yargı işidir (HMK m.382/2.f-6 ve7). Dolayısıyla konkordatoda davacılık ve fer’i ya da asli müdahale söz konusu değildir. Alacaklılar sadece “ilgili” sıfatıyla ve o da itiraz etmeleri koşulu (İİK m.304/I) yargılamada yer alabilir. Bunların borçlu ile aralarındaki subjektif nitelikli alacak hakları da bu yargılamanın konusu olmayıp, yargılamanın konusu konkordatonun tasdikidir.

Bu açıklamalar çerçevesinde belirtilmelidir ki, alacaklıların herhangi birinin istinafı üzerine konkordatonun tasdikine ilişkin ilk derece mahkemesi kararı kaldırıldığında, bu durum hem borçluyu ve hem de istinaf etsin ya da etmesin bütün alacaklıları etkileyecektir. İstinaf edenler için konkordato kaldırılmış ve bu alacaklıların alacaklarını tam ve derhal almasına imkan sağlanmış, istinaf etmeyenler için tasdik koşulları çerçevesinde tahsilat zorunluluğu doğmuş olmayacaktır.
Diğer yandan farklı alacaklıların ilk derece mahkemesinin tasdik kararına yönelik istinaf itirazları hemen hemen aynı olduğundan ve çekişmesiz yargıda re’sen araştırma ilkesi daha baskın biçimde uygulandığından zaten itiraz edenlerin istinaf sebeplerinin incelenmesi, itiraz etmeyenlerin istinaf sebeplerini de cevaplayacak niteliktedir.
3
Konkordatonun tasdik kararına karşı yasa yoluna başvuru koşulları konusunda şu değerlendirmeler yapılmalıdır:
Konkordatonun tasdiki kararları ancak toplantıda olumsuz oy kullanan ve tasdik duruşmasından önce itirazlarını bildiren alacaklılar tarafından istinaf edilebilir (İİK m.308/a). Konkordatoya itiraz kurumu İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiş ve burada duruşma tarihinin bildirildiği ilanda alacaklıların duruşmadan en az üç gün öncesine kadar yazılı olarak itiraz etmek suretiyle duruşmada hazır bulunabilecekleri hususunun ayrıca gösterileceği ifade edilmiştir. Bu şekilde itiraz etmeyen alacaklıların duruşmaya katılma hakkı olmadığı gibi karara karşı yasa yollarına başvurma hakkı da bulunmamaktadır.
Öğretide “itiraz eden alacaklı” kavramı ile “konkordatoya kaydedilmiş olsun ya da olmasın konkordatonun tasdiki talebinin incelendiği duruşmaya gelerek konkordatonun tasdiki talebinin reddine karşı itirazlarını dile getiren alacaklı”nın kast edildiği ve özellikle konkordatoya ret oyu kullansalar bile duruşmaya gelmemiş olan alacaklıların tasdik kararına karşı yasa yoluna gitme yetkilerinin bulunmadığı konusunda fikir birliği vardır (bkz. Postacıoğlu , İ. E.: Konkordato, Ankara 1965, s.93, n.64; Kuru, B.: İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, 2.b., Ankara 2013, s.1502; Tanrıver, S./Deynekli, A.: Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s.158; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.354, n.354; Buruloğlu, E./Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.74).
Hatta Ramazan Arslan, Ejder Yılmaz, Sema Taşpınar Ayvaz ve Emel Hanağası’nın birlikte kaleme aldıkları “İcra ve İflas Kanunu ve İlgili Mevzuat” (6.b., Ankara 2020, m.308/a, s.244) adlı derlemede yasa yollarına ilişkin 308/a maddede itiraz eden ibaresinin yanına (yasa metninde bulunmamasına rağmen) 304’üncü maddeye atıf yapıldığını gösterecek şekilde bu maddenin numarası yazılmıştır. Yazarlar 308/a’daki itirazın, 304/I’deki itiraz olduğundan o kadar emindir ki, metinde buna net biçimde işaret etmiştir.
Konuyla ilgili tek ayrık görüş, Yargıtay (önce 15., şimdi ise) 6. Hukuk Dairesinin bozma kararında atıfta bulunulan Prof. Dr. Selçuk Öztek ile Prof. Dr. Müjgan Tunç Yücel’e aittir. Yazarların Yeni Konkordato Hukuku – 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflas Kanunu m. 285-309 Şerhi (Prof. Dr. Ali Cem Budak, Doç. Dr. Serdar Kale ve Doç. Dr. Bilgehan Yeşilova ile birlikte, Adalet Yayınevi, Ankara 2018) adlı eserlerinin birinci basısında “Konkordatoya itiraz eden diğer alacaklıların tasdik kararına karşı kanun yoluna gidebilmeleri ise tabiidir” dedikten sonra “Buna mukabil, konkordatoda kabul oyu vermiş alacaklının, tasdik kararına karşı kanun yoluna başvurmakta hukuki yararı yoktur…” şeklinde bir açıklama yaptıkları görülmektedir (m.308/a, n.6, s.403). Yazarların burada itiraz kurumunu konkordato oylamasında ret oyu kullanmak anlamında yorumlayıp yorumlamadıkları şüphe uyandırmaktadır. Ancak eserin ikinci basısında (Adalet Yayınevi, Ankara 2019) bu tereddüt giderilmiş ve öğreti ve Yargıtay uygulamasındaki görüş eleştirildikten sonra “Ama 7101 sayılı Kanun itiraz eden alacaklılar için istinaf süresini tasdik kararının ilanından itibaren işletmeye başlattığı için, kanaatimce, artık, tasdik kararına karşı, daha önce, alacaklılar toplantısında veya iltihak süresi içinde ret oyu vermiş alacaklıların süresi içinde (ilandan itibaren on gün) tasdik kararını istinaf edebilmeleri mümkün görülmelidir.” biçiminde açıklama yapılmıştır (m.308/a, n.6, s.569).
Bu noktada Özel Dairenin itibar ettiği bu yeni ve ayrık bilimsel görüş üzerinde durmak gereği doğmuştur.
Yazarların 1932 yılından beri (90 yıldır) yerleşik haldeki görüşten dönmelerini gerektiren hususu yeni (7101 sayılı Yasa ile yapılan) değişiklikle Yasa’nın “…itiraz eden alacaklılar için istinaf süresini tasdik kararının ilanından itibaren işletmeye başlattığı…” olarak açıkladıkları görülmektedir. İstinaf süresinin hangi tarihte ve ne şekilde başlayacağının kimlere istinaf hakkı verilip verilmeyeceği ile ne gibi bir bağlantısı olduğu ise belirtilmemiştir.
Ona bakılırsa İcra ve İflas Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 04.09.1932 tarihinden 5311 sayılı Yasa (m.18) ile 18.03.2005 tarihinde yapılan değişikliğe kadar (yani yaklaşık 73 yıl) konkordatonun tasdiki kararlarına karşı yasa yolu duruşmadaki tefhimle başlamakta idi. Üstelik öğreti, Yargıtay ve İsviçre Federal Mahkemesi bu tefhimin (tıpkı iflastaki gibi) “duruşmada kimse olmasa dahi” sonuç doğuracağını ve yasa yolu süresini başlatacağını benimsemişti. Diğer taraftan 5311 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması tarihinde yürürlüğe girdiğinden, sürenin tefhimle başlatılmasına ilişkin uygulama 20.07.2016 gününe kadar (yani toplamda 84 yıl) hiç tereddütsüz bu şekilde süregelmişti. Gelinen noktada salt sürenin ilanla başlatılmasının istinaf hakkı sahiplerinin kapsamını neden değiştirdiği anlaşılamamış, yazarlar ve onlara atıf yapan Özel Daire de buna dair bir açıklık getirmemiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 1’inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Hâkim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır” hükmü yer almaktadır. Kaynak İsviçre Federal Medeni Kanunu’nun 1’inci maddesinde ise bu ilke “Es folgt dabei bewährter Lehre und Überlieferung” şeklinde ifade edilmiştir. Madde metni “(Mahkeme) kabul edilmiş öğretiyi ve gelenekleri takip eder” biçiminde çevrilebilir. Bu anlayış biçimi Türk hukuku için de geçerli sayılmalı; henüz yerleşmemiş, öğretide ve yargı camiasında benimsenmemiş yeni fikirlere temkinle yaklaşılmalıdır. Özellikle Yasa’da bir boşluk bulunmadığı, değişiklikle de özel bir kapsam genişletilmesi yaratılmadığına göre yazarların bu görüşünün “yeni ve yol gösterici bir hukuki bakış açısı” olduğu fakat hükme esas alınabilecek genel kabul görmüş bilimsel bir inanç (içtihat) olmadığı anlaşılmaktadır.
4
Hemen bu noktada red oyu kullanmak ile itiraz arasındaki temel farka değinmek gerekir.
Mühlet istemi karşısında mahkeme önce geçici mühlet vererek sunulan belgelerin ve borçlunun gerçek durumunun yasaya, hakikate ve finansal raporlama ilkelerine uygun olup olmadığını ve bu bağlamda kesin mühlet verilmesine elverişli bulunup bulunmadığını incelemeye girişir. Koşulların (İİK m.285) bulunduğu anlaşılırsa borçluya kesin mühlet verilir ve komiser atanır. Artık mahkemenin borçlu ve alacaklılarla ilişkisi kesilmiş, süreç komisere bırakılmıştır.
Nitekim bir alt başlıkta da değinileceği gibi alacaklıların özellikle mühlet aşamasında yasa yoluna başvurusu tamamen engellenmiş, mahkeme asla alacaklı ile muhatap edilmemiştir.
Alacaklının mahkeme huzurunda isbat-ı vücut etmesi ancak komiserlerin nihai raporu sunması ve duruşma gününün ilanı üzerine duruşmadan üç gün öncesine kadar yapılacak itirazla mümkündür (İİK m.304). Esasen bu itiraz raporu ve raporda açıklanan “tasdik” görüşünü hedef alır. Ortada rapor yokken yapılan itiraz, yasanın aradığı itiraz değildir. Yasanın aradığı koşullara uygun biçimde itirazda bulunmayan alacaklı mahkemenin nezdinde bir suje olarak “yok” hükmündedir. Mahkeme itiraz etmeyen kimseyi duruşmaya almaz, beyanlarını dinlemez ve dolayısıyla sistem onun tasdik kararını istinaf etmesine de olanak tanımamıştır.
Alacaklının daha evvel toplantıda red oyu kullanması ya da ne vesile ile olursa olsun komisere ya da doğrudan mahkemeye dilekçe vermesi, medeni usul hukuku kapsamında mahkeme bakımından hiçbir anlam ifade etmez. O, mahkemenin nezdinde tamamen yabancı biridir. Ne zaman ki, raporun sunulması ve duruşma gününün ilan edilmesi üzerine itiraz eder; yasa onu o zaman mahkemenin muhatap alacağı bir suje haline getirir.
İtirazı olmayan kişi, izleyici olmak dışında, duruşmaya dahi katılamaz. Haliyle kararı da istinaf edemez.

5
Dairenin diğer bozma gerekçesi, bu uygulamanın “hak arama özgürlüğünü ihlal ettiği” noktasındadır. Her şeyden önce hak arama temel haklardan olup, bu haklar ancak yasa ile sınırlandırılabilir (Türkiye Cumhuriyeti Anayasası m.36/I ve 13).
Bu halde öncelikle konkordatonun tasdikine ilişkin karar aleyhine yasa yoluna başvurunun bir hak olup olmadığı üzerinde durulmalıdır. Elbette yukarıda anılan Anayasa hükmü gereği yasa yoluna başvurma bir haktır. Ancak konkordato, ne talep edene ve ne de alacaklıya subjektif bir alacak hakkı verir. Gerçekten de İcra ve İflâs Kanunu’nun 285’inci maddesinin birinci fıkrasına göre konkordato “borçlarını, vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu [tarafından], vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflâstan kurtulmak için…” talep edilebilecek bir hukuki yol ve külli tasfiye metodudur. Bir diğer ifade ile konkordato alacaklının bu hakkına bir halel getirmez; sadece bunun ödeme biçimini, mahkemenin de katkısı ile değiştirir. Bu, kabul oyu verenler için sözleşmesel bir ilişki doğururken, ret oyu verenler için mahkeme kararına dayanır. Kaldı ki, alacaklı dahi iflasa tâbi borçlusu hakkında konkordato isteminde bulunabilir (İİK m.285/II). Eğer konkordatonun tasdik edilmemesi alacaklı için mutlak bir hak olsa idi, yasa koyucu alacaklıya da borçlusunun konkordatosunu isteme hakkı vermezdi. Borçların hiç ödenememesi ya da iflas koşullarında çok düşük yüzdelerle ödenmesi riskine karşın konkordato alacaklının da lehinedir.
Öte yandan konkordato süreç ve kurumsal yapı bakımından tamamen şeklî olduğundan onun ivedilikle tamamlanması gerekir. Nitekim İcra ve İflas Kanunu hükümleri dikkate alındığında yasa koyucunun konkordatoyu aksatan, tökezleten talepleri ısrarla baskıladığı ve bu çerçevede borçlu lehine verilen birçok kararda yasa yolunu tamamen kapattığı ve sürecin borçlu lehine bir an evvel sonuçlandırılması arzusunda olduğu görülecektir (örneğin: “Geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz”, m.287/son; “Kesin mühlet talebinin kabulü ile mühletin kaldırılması talebinin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz”, m.293/I).
“Yasa yolu” adından da anlaşılacağı gibi yasayla düzenlenmiş olup, yasanın öngörmediği bir yasa yolu ve yasa yoluna başvuru hakkı yorum yoluyla da olsa kabul edilemez. İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesi Anayasa’nın kabul ettiği anlamda (m.36/I ve 13) temel hak niteliğindeki hak arama özgürlüğünü kullanmayı “itiraz” şartına bağlamıştır ve bu tamamen Anayasaya uygun bir sınırlama metodudur.
Nitekim Yargıtay da İcra ve İflas Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 04.09.1932 tarihinden bu yana şaşmaz şekilde bu yöndeki içtihadını korumuştur (Yargıtay 11. HD. 09.10.1989/6449-5145; Yargıtay 19. HD. 03.10.1995/7350-7821). Bu tutumun hak arama özgürlüğünü zedelediği fikri ise hiçbir şekilde dile getirilmemiştir.
Elbette Özel Dairenin 90 yıllık yerleşik içtihadından dönmesi mümkündür. Ancak yapılan taramada Yargıtay Kanunu’nun 15/2-c düzenlemesine göre verilmiş bir içtihadı birleştirme kararı da bulunamamıştır.
Sonuç olarak toplantıda ret oyu kullanmak başka, usulünce duruşmaya katılarak konkordatonun tasdikine itiraz etmek başkadır. Yasa ve öğreti bu ikisini net biçimde ayırmıştır.
6
Son olarak meseleye hukukun toplantılara, çoğunluğa ve azınlığa bakış açısıyla da bakmak gerekir.
Yasalar insanların bir araya geldikleri halleri, ezcümle dernekleri, şirketleri, kat malikleri ya da genel kurul gibi toplantıları düzenlerken (çoğunlukçu değil) “çoğulcu demokrasi” ilkesini benimsemiştir.
Buna göre (oybirliği hariç) salt sayısal çoğunluğun sağlanmış olması o kararı tartışmasız hale getirmemektedir. Azınlıkta kalanların haklarının da korunması gerekir. Ancak bu mutlak bir koruma değildir. Azınlık bu hakkını kuralsız biçimde kullanamaz. Azınlığın haklarını savunabilmek ve ileri sürmek konusunda birtakım lazımeleri yerine getirmesi gerekir.
Söz gelimi şirket ya da (Yüksek Dairenin ihtisas alanı da olan) kooperatif genel kurul toplantılarında çoğunluk bir karar aldığında azınlık haklarına sırt çevrilmez. Ancak bunun için azınlık oy sahiplerinin red oyu vermesi yetmez, ayrıca o konudaki muhalefet şerhlerini de tutanağa geçirtmeleri gerekir (TTK m.446, KoopK m.53). Prosedür dışında şu veya bu mercie verecekleri dilekçeler, yapacakları başvurular bu (muhalefet şerhi) eksikliği giderecek mahiyette yorumlanamaz.
Konkordato prosedürü de bu paraleldedir. Alacaklıya alacağını yazdırmak, red oyu kullanmak ve komiserin raporunu sunmasından sonra ve duruşmadan önce itiraz etmek konusunda bir yük getirilmiştir (İİK m.304/I). Bu yük yerine getirilmediğinde o hak kullanılamaz.
7
Nihayet yasa koyucu konkordatonun tasdikini önemsemiş, bunun aksatılmasını ve bu çerçevede bütün alacaklıların yasa yollarına gelerek süreci uzatmasını, sekteye uğratmasını engellemeye çalışmıştır.
Herhangi bir aşamada verilen herhangi bir dilekçenin, yasanın öngördüğü sürede ve usule uygun diğer dilekçelere benzetilerek ilgilisine yasa yolunun açılması da bu amaca aykırı sayılmalıdır.
Özellikle henüz ortada nihai durumu gösteren ve usulünce mahkemeye sunulmuş bir komiser raporu olmadığı aşamada verilen dilekçeler yasanın anladığı biçimde mahkeme nezdinde itibar görmemeli ve usuli hakları kullanmak bakımından imkan sağlamamalıdır.
8
Dairemizce daha önce aynı konuda verilen başka direnme kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca onanmıştır (10.03.2022 gün ve 2022/(15) 6-71 E., 2022/284 K.; aynı gün 2021/(15) 6-699 E, 2022/283 K.).
Anılan onama kararlarının “III. Gerekçe” başlığı altında konkordatoya ilişkin genel bilgiler verilmiş ve somut uyuşmazlık konusu (paragraf 13 ve paragraf 12) olmamakla birlikte “obiter dicta” niteliğinde birtakım aydınlatıcı açıklamalar da yapılmıştır.
Ancak sondan bir önceki (49’uncu ve 48’inci) paragrafta Hukuk Genel Kurulunda ileri sürülen ve fakat kurul çoğunluğunca benimsenmediği ifade edilen birtakım görüşlere değinilmiştir. Azınlıkta kaldığı anlaşılan bu görüşler için de (yukarıdaki açıklamalar dışında kalan) kısa açıklamalar yapılmalıdır.
Konkordato süreci kendi içinde üç bölüme ayrılmaktadır:
1. Mühletin verilmesi ve komiser işlemleri aşaması,
2. Tasdik yargılaması ve
3. Tasdik sonrası aşama.
Bu aşamalar birbirinden kesin ve net biçimde ayrılmıştır. Bir aşamadaki eksiklik ya da usule aykırılık, geri dönülerek tamamlanamaz. Öğretide Toraman’ın bu süreçlerin birbirinin içine geçmiş ve ayrılmaz parçalardan oluştuğu yönündeki görüşü yasaya ve prosedürün işleyişine uygun değildir (Toraman, B.: “Konkordato Müessesesi Hakkında 7101 Sayılı Kanunla Getirilen Yeniliklerin Kanun Yollarına İlişkin Hükümleri Bakımından Değerlendirilmesi”, 7101 sayılı Kanun Çerçevesinde Konkordato konulu XVI’ncı MİHBİR Toplantısında sunulan tebliğ, Antalya 5-6 Ekim 2018; Adalet Bakanlığı Yayınları, Ankara 2019, s.221).
Süreç, özetle şu şekilde işler:
Konkordato hükümlerinden yararlanmak isteyen borçlu mahkemeden kendisine mühlet verilmesini ister. Konkordato prosedürünün işlediği mühlet “kesin mühlet”tir. Komiserler gerekli işlemleri mühlet içerisinde yapacak ve tasdik kararı dahi mühlet içinde verilecektir.
Ancak yasa koyucu mahkemenin kesin mühlet koşullarının bulunup bulunmadığını saptamak için ihtiyacı olan sürede alacaklıların birtakım hukuki yollardan borçlu üstüne gelmesini engellemek için bir “geçici mühlet” süresi (aşaması) de kabul etmiştir.
Talebi alan mahkeme (suretini değil bizzat) dosyayı komiserlere tevdi ve teslim eder. Bundan sonrası tamamen komiserlerin hakimiyet sahasındadır. Komiserler mühleti en verimli biçimde kullanmalı; alacaklıları alacaklarını bildirmeye davet etmeli, borçlunun beyanını almalı, oylamayı yapmalı ve hazırladıkları raporu ve dosyayı (mahkeme için tasdik yargılaması yapacak kadar bir süre bırakarak) mahkemeye tevdi etmelidir.
Bu aşamada mahkeme dosyanın akıbeti ile hiç ilgilenmez. Yasa bunun aksine izin vermemiştir. Zira mahkeme nam ve hesabına dosyaya komiserler vaziyet etmektedir.
Bu süreçte mahkemeye yapılabilecek tek başvuru borçlu tarafından itiraz edilen alacağın oylamaya kaç Lira üzerinden gireceği hususunda bir karar verilmesi amacına yöneliktir (İİK m.305). Bunda da dosya değil sadece alacaklının evrakı basit bir incelemeye tâbi tutulur ve burada belirlenen tutar da taraflar arasında kesin hüküm teşkil etmez.
Dosyanın komiserlerin elinde olduğu dönemde alacaklıların mahkeme huzurunda hiçbir sıfatı yoktur. Onlar bütün iletişimi komiserlerle kurmak zorundadır. Nitekim mühletlerin uzatılmasına ilişkin itirazlar hakkında verilen kararlar dahi yasa yolunun dışında bırakılmıştır.
Komiserlere bırakılan hakimiyet sahası o kadar nettir ki, mesela dosya kendisine tevdi edilen komiser dosyayı iade etmeyebilir; bu sadece onun sorumluluğunu gerektirir ama bu durum mahkemeye bir sorumluluk yüklemez. Mahkeme komiserleri çağırarak dosyanın sunulmasını istemek durumunda dahi değildir.
Mühletin bitmesinden “sonra” dosya ve rapor sunulmuşsa mahkemenin yapacağı tek işlem, istemin usulden reddi olacaktır.
Mühlet içinde yapılması gereken işlemler bitirilip (mühlet bitmeden) “dosya ve rapor” mahkemeye sunulduğunda mahkeme (ikinci aşama olan) tasdik yargılamasına başlar (İİK m.304). Yasa koyucunun bu ibareleri seçmesi geçmişte yaşanan birtakım sorunları aşmak maksadı iledir. Zira geçmişte komiserler kimi zaman rapor olmaksızın sadece dosyayı ya da dosya olmaksızın sadece raporu sunuyorlardı. Çünkü bunların mühlet bitmeden sunulması gerekiyordu. Buradan da varılan sonuç: Mühlet içinde dosya mahkemede bulunmamaktadır. Dosyanın bulunmadığı mahkemeye yapılan herhangi bir itirazın ya da her ne ad altında olursa olsun dilekçenin sunulması anlamsız olacaktır.
Bunlar birbirinden kesin biçimde ayrılmış aşamalardır. Bir aşamanın tamamlanması ile o aşamaya ilişkin işlemler biter. Olası bir usule aykırılık halinde dahi geri dönerek bu eksikliğin sonraki aşamada giderilmesi söz konusu olamaz. Söz gelimi mahkeme oylamada bir hata görürse dosyayı o haliyle karara çıkartır, yoksa komiserlere tekrar tevdi ederek oylamanın yenilenmesiniistemez. Bu bağlamda her ne ad altında olursa olsun komisere yapılan itirazlar artık o safhada kalmıştır; mahkeme rapordan önceki aşamalarda itiraz aramak gibi bir yükümlülük altına sokulmamıştır.
Sırf adı “itiraz” olduğu için komiserlik aşamasındaki itirazların, tasdik aşamasındaki itirazla ilişkilendirilmesi konkordato sürecine uygun düşmemektedir. Söz gelimi kesin mühlet verilmesine ilişkin karara yönelik itirazlar zaten o aşamada çözümlenmektedir (İİK m.289/II). Benzer şekilde komiserlik aşamasında ileri sürülen itirazların çözümü de “şikayet” (İİK m.16-18) prosedürü içinde gerçekleştirilmektedir (İİK m.290/IV). Bu tür işlemlerin ilanihaye sonuç doğuracağını beklemek, ivedilikle sonuçlandırılması gereken konkordato prosedürüne uygun değildir.
Bu bağlamda Dairemizin dikkate aldığı itirazın sunulması sadece tasdik aşaması ile ilgilidir. Bundan önceki işlemler mahkemenin işi değildir ve mahkemeye (ve dolayısı ile yasa yolu denetimi yapan yargı organlarına) karşı ileri sürülemez. Komiserlere sunulan her türlü itirazın, yasa yolu bakımından ölçüt sayılması mümkün değildir.
Kanun alacaklıyı ancak tasdik duruşmasının ilanı üzerine yapacağı itirazla mahkemenin muhatabı kabul etmektedir (İİK m.304/I).
Toraman’ın ikinci dayanağı, alacaklıların tasdik kararına karşı yasa yoluna başvurmakta hukuki yararlarının bulunduğu noktasıdır (Toraman, s.221).
Konuya sadece “hukuki yarar” noktasından bakılacak olursa alacaklıların elbette tasdik kararına karşı yasa yoluna gitmekte hukuki yararı vardır. Hatta sadece itiraz eden değil, alacaklarını yazdırmamış alacaklıların dahi alacaklı olduğunu kanıtlamak suretiyle yasa yoluna başvurabileceklerini kabul etmek gerekir. Böyle bir anlayışın yasa yoluna başvuru noktasında ortaya çıkartacağı belirsizlik, gerek mahkeme ve gerekse borçlu ve diğer alacaklılar için tahammül edilemeyecek düzeyde olacaktır.
Bir an için hukuki yararın mutlak bir yasa yoluna başvuru hakkı verdiği düşünülürse konusu para ile ölçülen davalarda yasa yoluna gidilebilmesi için bunun belli bir parasal tutarı aşması (HMK m.341ve m.371) gerekliliği de açıklamasız kalmaktadır. Zira bu tutarı geçmeyen davalarda da aleyhine hüküm kurulan kimsenin yasa yoluna gitmesinde hukuki yarar vardır fakat yasa bunların da yasa yoluna başvurmasına izin vermemektedir.
Bu itibarla geçmişte, dosyanın henüz mahkeme elinde olmadığı aşamalarda şu veya bu adla yapılan itirazların İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesindeki itirazlarla aynı statüde sayılmaması gerekir.

9
Yukarıdan beri gösterilen yasal düzenlemelere ve yapılan açıklamalara göre:
İstinaf yasa yoluna başvuran alacaklı … Katılım Bankası A.Ş. Yasanın (İİK m.304/I) ifade ettiği biçimde “itiraz” etmediğinden İcra ve İflas Kanunu’nun 308/a maddesi uyarınca istinaf hakkı bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle Dairemizce verilen önceki kararda direnilerek adı geçenin istinaf dilekçesinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352/1-ç düzenlemesi uyarınca reddi gerekmiştir.
II-DAİREMİZ KARARI :
1-Alacaklı T. … Bankası A.Ş. vekilinin istinaf itirazları yönünden;
İlk derece Mahkemesi kararı, İİK’nın 306/son maddesi yollamasıyla aynı Kanunun 288. maddesi uyarınca, Basın İlan Kurumu resmi ilân portalında 25.06.2020, Ticaret Sicili Gazetesinde 26.06.2020 tarihinde ilan edilmiş; alacaklı T. … Bankası A.Ş. vekilince 23.07.2020 tarihinde istinaf yoluna başvurulmuştur. Adı geçen alacaklı vekilinin istinaf başvurusunun İİK’nın 308/a maddesindeki 10 günlük istinaf süresinden sonra yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Süresinden sonra yapılan istinaf istemleri hakkında, HMK’nın 346/(1). maddesi gereğince mahkemece bir karar verileceği gibi, aynı Kanun’un 352/(1)-c. madde hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince de karar verilebileceğinden alacaklı T. … Bankası A.Ş. vekilinin süresinden sonra sunulan istinaf dilekçesinin reddi gerekmiştir.
2-Alacaklı … Katılım Bankası A.Ş. vekilinin istinaf istemi yönünden;
İİK’nın 304/1. maddesi, “(Değişik: 28/2/2018-7101/32 md.) Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.” hükmünü,
İİK’nın “Kanun yolları” başlıklı 308/a maddesi, “(Ek: 28/2/2018-7101/37 md.) Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir…” hükmünü içermektedir.
Alacaklı … Katılım Bankası A.Ş. alacaklılar toplantısına katılmış ise de duruşmalara katılmadığı gibi İİK’nın 304/1. maddesi uyarınca itirazlarını açıklamamıştır.
Buna göre adı geçen alacaklının itiraz eden alacaklı konumunda olmamaları nedeniyle İlk derece Mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurma hakkı bulunmadığının kabulü gerekir.
Bu nedenlerle, HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-b maddeleri uyarınca, alacaklı … Katılım Bankası A.Ş. vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Konkordato isteyen … Elektrik Tem. Hizm. İnş. Taah. Gıda Nakl. Tic. San. Ltd. Şti. ile alacaklılar … Bankası T.A.O., … T.A.Ş., … Bank A.Ş., T. … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş. vekillerinin istinaf itirazları yönünden;
İİK’nın 300. maddesi uyarınca konkordato komiseri, yazdırılan alacaklara karşı borçlunun beyanını alır. Borçlunun itiraz ettiği alacaklar çekişmeli hale gelir. Çekişmeli veya geciktirici koşula bağlı yahut belirli olmayan vadeye tâbi alacakların nisaba ne şekilde katılacağına mahkeme karar verir (İİK m.302/VI). Nitekim somut olayda bu hususta mahkemece kararlar verilmiştir. Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu bağlamda çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkân sağlanmıştır (İİK m.308/b).
Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olay ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre, İlk derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, HMK.’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca, konkordato isteyen … Elektrik Tem. Hizm. İnş. Taah. Gıda Nakl. Tic. San. Ltd. Şti. ile alacaklılar … T.A.Ş., … Bank A.Ş., T. … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş. vekillerinin tüm, alacaklı … Bankası T.A.O. vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer hususlara ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
4-… Bankası T.A.O vekilinin, üçüncü kişi rehniyle güvence altına alınan alacağının adi alacak sayılmasına ilişkin istinaf itirazları yönünden;
Dairemizin önceki kararlarında, rehinli malın borçluya değil de üçüncü kişiyle ait olması durumunda alacağın adi alacak sayılacağı görüşü benimsenmişti. İlk derece Mahkemesince de hükmün gerekçe bölümünde, “… Bankası T.A.O alacağının rehinli alacak olarak kabul edilmesi talep edilmişse de, söz konusu alacağın borçlu şirketin mallarıyla teminat altına alınmadığı, bu nedenle banka alacağının adi alacak olup konkordatoya tâbi olduğu” gerekçesine yer verilmekle aynı görüşün benimsenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof Dr. Murat Atalı ve Doç. Dr. Ersin Erdoğan tarafından yazılan ve 16.10.2020 tarihinde blog.lexpera.com.tr’de yayımlanan “Üçüncü Kişi Rehniyle Güvence Altına Alınmış Olan Alacakların Borçlunun Konkordato Nisabında Dikkate Alınıp Alınmayacağı Meselesi” başlıklı makalede özetle;
“Vadesi gelmiş borçlarını ödeyemeyen veya ödeyememe tehlikesi bulunan borçlunun, kanunda öngörülen şartlarla, mahkeme denetim ve gözetiminde, alacaklıları ile anlaşmak suretiyle borçlarını tasfiye etmesine imkânı tanıyan konkordato kurumu, 7101 sayılı Kanunla önemli değişikliklere uğramıştır. İşbu çalışmada, İcra ve İflâs Kanunu’nun 302’nci maddesi çerçevesinde konkordato projesinin kabulü için aranan nisapta, öğretide 7101 sayılı Kanun öncesinde (veya onu tekrar eden gerekçelerle sonrasında) ileri sürülen görüşlerin aksine, üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinle güvence altına alınan alacakların, şu gerekçelerle dikkate alınamayacağı sonucuna varılmıştır:
7101 sayılı Kanunla, konkordatonun tasdiki açısından, bütün alacaklar açısından teminat gösterme koşulu kaldırılmıştır. Dolayısıyla, değişiklik öncesi aksi yöne ileri sürülen görüşlerin dayanağı olan, üçüncü kişinin rücu alacağının teminatsız kalacağı düşüncesinin, artık pozitif temeli bulunmamaktadır.
7101 sayılı Kanun ile yapılan, adi alacaklılar ile rehinli alacaklıların birbirinden ayrılmasıdır. Konkordato projesinin kabulü, esas itibariyle adi alacaklılara -projeden etkilenecek alacaklılara- bırakılmış ve bu kabul, tasdik şartı olarak da aranmıştır. Rehinli alacaklılarla müzakere ise, ilk defa 7101 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile Kanunun 308/h maddesinde ayrıca düzenlenmiştir. Üçüncü kişiye ait bir malın rehniyle güvence altına alınmış olan bir alacağı (ve alacaklıyı) hem İİK m. 302 hükmü anlamında adi alacaklar için söz konusu olan konkordato projesinin oylamasına dahil etmek, ama diğer taraftan da bu alacağı rehinli alacak olarak kabul edip onu İİK m. 308/h, III hükmünde rehinli alacakların yapılandırılması için öngörülen 2/3 şeklindeki nisaba dahil etmek açık bir çelişki ve tutarsızlık olur.
Konkordato nisabının belirlenmesi açısından, kanun koyucunun esas aldığı ölçüt, rehinli alacaklının (velev ki üçüncü kişi tarafından rehin tesis edilmiş olsun) konkordato nisabında dikkate alınmasına manidir. Zira kanun koyucu konkordato projesinin kabulü için aranan nisabı düzenlediği 302’nci maddesinde, oy hakkı bulunan alacaklıları, konkordato projesinden etkilenip etkilenmemeye göre belirlemiştir. Dolayısıyla konkordato tasdik edilse de edilmese de, alacağına ne oranda ve hangi sürede kavuşacağı anlamında, konkordato projesinden hiçbir şekilde etkilenmeyecek olan bir rehinli alacaklının (rehinli malın mülkiyeti üçüncü kişiye ait olduğunda da bu durum değişmediğine göre), söz konusu projenin oylamasına katılmasını haklı gösteren bir durum yoktur.
Kanunun hem 302’nci maddesinin dördüncü fıkrasının hem de 308/h maddesinin lafzı, alacağı üçüncü kişi tarafından rehinle temin edilmiş alacaklının konkordato nisabına dahil edilmesine manidir. Kanun koyucu, rehin hakkının kimin tarafından (borçlu veya üçüncü bir kişi) tesis edildiği konusunda bir ayrım yapmamıştır. Bilakis, Kanunun 302’nci maddesinde, oylamaya katılacak olanlar açıkça sayılırken, alacağının rehinle karşılanamayan kısmı için rehinli alacaklıdan söz edildiği halde; diğer bir ifadeyle, kanun koyucu bu kadar ayrıntı ve özel (çoğunlukla istisnai) durumu dahi dikkate almışken; uygulamada gerçekten çok sık rastlanan bir durum olan üçüncü şahıs rehnini unuttuğunu varsaymak, olsa olsa kanun koyucuya bühtân olur.
Üçüncü kişi tarafından tesis edilen rehinli alacaklının, Kanunun 302’nci maddesi anlamında konkordato nisabında dikkate alınmaması, üçüncü kişi açısından ayrıca bir sakınca yaratmamaktadır.” görüşü açıklanmıştır.
Dairemizce bu doğrultuda, 7101 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten sonra, üçüncü kişinin borcu ödemesi suretiyle alacaklının yerine geçerek sahip olacağı rücu alacağının kendisi için teminat gösterilmesi gereken alacaklar arasında yer almadığı, 7101 sayılı Kanun ile adi ve rehinli alacaklıların birbirinden ayrıldığı, konkordato projesinin kabulünün esas itibariyle projeden etkilenecek -adi- alacaklılara bırakıldığı (İİK m. 302/4), rehinli alacaklılar ve borçlu arasındaki ilişkinin İİK’nın 308/h maddesinde düzenlendiği, İİK m. 302/3 maddesinde rehinli alacaklının ancak kıymet takdiri sonunda, teminatsız kalacakları kısım için konkordato nisabında dikkate alınacağının düzenlendiği, kanun koyucunun 308/h maddesinde rehnin kim tarafından tesis edildiği konusunda bir ayrım yapmadığı, üçüncü kişiye ait bir malın rehniyle güvence altına alınmış olan bir alacağı hem İİK m. 302 anlamında adi alacaklar için sözkonusu olan konkordato projesinin oylamasına dahil etmek hem de bu alacağı rehinli alacak olarak kabul edip İİK m. 308/h hükmünde öngörülen nisaba dahil edilmesinin açık bir çelişki ve tutarsızlık olduğu, konkordato projesinden hiç bir şekilde etkilenmeyecek olan rehinli alacaklının (rehinli malın mülkiyeti üçüncü kişiye ait olduğunda da) adi alacaklıların kaderini değiştirecek bir oylamaya katılmasına müsaade edilmesinin konkordato müessesesinin amacına uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Somut olayda, üçüncü kişi rehniyle alacağı teminat altına alınan alacaklıların konkordato nisabından çıkarılması halinde de -red oyu kullandıkları göz önünde tutularak- konkordato isteyen şirketin konkordato projesinin İİK’nın 302/3. maddesinde öngörülen alacak ve alacaklı nisabıyla kabul edilmiş olması karşısında İlk derece Mahkemesi kararının etkilenmeyeceği anlaşılmıştır. Ne var ki, alacaklı … Bankası T.A.O vekilince bu yönden istinaf itirazı ileri sürmüş olması nedeniyle, istinaf başvurusunun kabulüyle HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararını gerekçe yönünden düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
I-Yukarıda (I) nolu bentte açıklanan nedenlerle, Dairemizin 04.11.2020 tarih ve 2020/1232 E., 2020/1402 K. sayılı kararında DİRENİLMESİNE,
II-Yukarıda (II-1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-c. maddeleri hükmü uyarınca alacaklı T. … Bankası A.Ş. vekilinin süresinden sonra sunulan İSTİNAF DİLEKÇESİNİN REDDİNE,
III-Yukarıda (II-2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-b maddeleri uyarınca, alacaklı … Katılım Bankası A.Ş. VEKİLİNİN İSTİNAF DİLEKÇESİNİN REDDİNE,
IV-Yukarıda (II-3) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK.’nın 353/(1)-b.1 maddesi uyarınca, konkordato isteyen … Elektrik Tem. Hizm. İnş. Taah. Gıda Nakl. Tic. San. Ltd. Şti. ile alacaklılar … T.A.Ş., … Bank A.Ş., T. … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş. vekillerinin tüm, alacaklı … Bankası T.A.O. vekilinin diğer hususlara ilişkin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE,
V-Yukarıda (II-4) nolu bentte açıklanan nedenlerle, alacaklı … Bankası T.A.O vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle HMK’nın 353/(1)-b.2. maddesi uyarınca, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.06.2020 tarih ve 2018/653 E., 2020/ 229 K. sayılı kararını DÜZELTEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
Buna göre;
“1-Davacının konkordato tasdik talebinin KABULÜ ile; davacı … ELEKTRİK TEMİZLİK HİZMETLERİ İNŞAAT TAAHHÜT GIDA NAKLİYAT TİCARET SANAYİ LİMİTED ŞİRKETİ(VKN 662 074 7565)’nin revize edilen projesinin İİK 305 ve 306 maddesi gereğince TASDİKİ ile, konkordatoya tabi borçların,
0-10.000,00 TL arası borçların tasdik tarihini takip eden 7. ayda,
10.000,00-50.000,00 TL arası borçların tasdik tarihi takip eden 7,8 ve 9. aylarda 3 eşit taksitte,
50.000,00 üzeri borçların
%6′ sının tasdik tarihini takip eden 7,8, 9, 10, 11 ve 12 Aylarda 6 eşit taksitte,
%94′ ünün tasdik tarihini takip eden 7. Aydan başlamak üzere 48 ayda eşit taksitte
Ve her ayın taksidinin o ayın 25′ ine kadar ÖDENMESİNE,
2-Konkordato komiserler kurulunun görevine tasdik karar tarihi olan 19/06/2020 tarihi itibari ile SON VERİLMESİNE,
3-İİK 306/2 maddesi uyarınca tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli olarak …’ ın tasdik karar tarihi itibari ile göreve başlamak üzere kayyım olarak GÖREVLENDİRİLMESİNE,
4.Kayyım tarafından borçlunun işletmesinin durumu ve proje uyarınca borçlarını ödeme kabiliyetini muhafaza edip etmediği konusunda 2 ayda bir Mahkememize rapor SUNULMASINA,
5-. Kayyıma aylık 2.500,00 TL ücret takdirine, kayyımın göreve başlama tarihinden itibaren ödenecek ücretin konkordato talep eden şirket tarafından KARŞILANMASINA,
6-Kesin mühletin sona ermesi ile kesin mühlet kararı ile doğan ve İİK 294,295,296 ve 297. Maddesinde düzenlenen sonuçların kalkmış olduğunun TESPİTİNE,
7-Mahkememizce verilen tüm tedbir kararlarının tasdik karar tarihi itibari ile KALDIRILMASINA,
8-İİK 308/B maddesi gereğince depo kararı verilmesine yer olmadığına ve 308/b-1 maddesi gereğince dava açmak için süre verilmesine YER OLMADIĞINA,
9-Davacının rehinli malların satışının ertelenmesi talebinin kısmen kabulü ile İİK 307/1 maddesi gereğince davacı şirket adına kayıtlı olan … plakalı araçların muhafaza altına alınması ve satışının karardan itibaren 1 yıl süreyle ERTELENMESİNE,
… plakalı araç ve taşınmazlara yönelik erteleme talebinin REDDİNE,
10-İİK 306 son maddesi uyarınca hüküm fıkrasının İİK 288 maddesi uyarınca ilanına ve ilgili yerlere BİLDİRİLMESİNE,
11-Davacı tarafça yapılan yargıma giderinin kendi üzerinde BIRAKILMASINA,
12-Alınması gerekli 54,40 TL harçtan dava açılırken peşin olarak alınan 35,90′ TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 18,50 TL’ nin davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,”
VI-Alacaklı … Bankası T.A.O tarafından yatırılan istinaf karar harcı ile, alacaklılar T. … Bankası A.Ş. ve … Katılım Bankası A.Ş. tarafından yatırılan istinaf harçlarının istek halinde iadesine,
VII-Harç peşin alındığından konkordato isteyen … Elektrik Tem. Hizm. İnş. Taah. Gıda Nakl. Tic. San. Ltd. Şti. ile alacaklılar … T.A.Ş., … Bank A.Ş., T. … Bankası A.Ş., … Bankası A.Ş. ve … Bankası A.Ş.’den harç alınmasına yer olmadığına,
VIII-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak yatıranlara iadesine,
IX-Karar tebliği, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yerine getirilmesine,

28.06.2022 tarihinde, hazır olanlar vekillerinin yüzüne karşı, İİK’nın 308/a maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 28/06/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip