Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/982 E. 2021/1411 K. 06.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 01.04.2021
ESAS-KARAR NUMARASI : ….
Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili 03.07.2019 tarihli dava dilekçesinde harca esas değeri 135.000,00 TL. olarak göstererek; müvekkilinin üyesi olduğu davalı kooperatifin…..bulunan ……. bağımsız bölümü müvekkiline tahsis edileceğini kararlaştırdığını, bu arsa üzerinde dört bloktan oluşan binaları bitirdiğini, peşin bedelli ortak olan müvekkilinin belirlenen bedeli ödediği gibi genel gider, alt yapı giderleri vb. yükümlülüklerini de yerine getirdiğini, bu durumun Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.11.2018 tarih ve… K. sayılı kararı ile belirlendiğini, davalı kooperatifin bir kısım ortaklara konutlarını teslim ettiğini, bu ortakların içinde oturmak veya kiraya vermek suretiyle konutlarından faydalanmaya başladıklarını, konutların çoğunun ferdi tapularını verdiğini, müvekkiline tahsis edilen konutun henüz teslim ve devir edilmediğini, bu durumun 1163 sayılı 23. maddesine ve genel hukuk ilkelerine uygun olmadığını, kooperatif yönetiminin bir kısım ortaklara keyfi bir şekilde konutların devrini vermediğini, tapularının devri için genel kurulda kararlaştırılmayan yüksek paralar istediğini, davalı kooperatifin Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.06.2012 tarih ve….. sayılı kararı ile iflasına karar verildiğini, iflas idaresince tapuların müflis kooperatif adına kayıtlı olmasından dolayı iflas masasındaki borçlar nedeniyle iflas şerhi konularak satış işlemlerine başlandığını, iflasın açılmasından önce bu konutun davacıya tahsis edildiğini, iflas açılmadan önce ortaklara tahsis edilmiş olan hakların masaya girmeyeceğini, bu bağımsız bölümün masadan çıkarılacak mal ve haklar arasında olduğunu, bu taşınmazın satışının mümkün olmadığını, satılsa bile rayiç konut bedelinin hak sahibi davacıya ait olması gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile müvekkili adına tapuya tesciline, bu mümkün görülmez ise konut bedelinin yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiş; 20.01.2021 tarihinde taşınmazın keşifte belirlenen değeri 395.000,00 TL. üzerinden eksik harcı tamamlamıştır..
Davalı kooperatif iflas idaresi vekili cevap dilekçesinde; davalı kooperatif üyesi olan davacının iflas tasfiye sürece devam ederken üyeliği nedeniyle kooperatife ödemiş olduğu bedeli istemesinin mümkün olmadığını, ayrıca dava konusu olan taşınmaz ve müflis adına kayıtlı olan diğer taşınmazlar masa malvarlığını teşkil etmekte olup müflisin alacaklılarının alacaklarına kavuşması için iflas şerhli olarak masa malvarlığında bulunduklarını, davacının müflis kooperatifin ortağı yani aktif olan bir üyesi olduğu için müflisten alacaklı olanlara karşı da yasal olarak sorumluluğunun devam ettiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince; davacının davalı kooperatifin peşin bedelli ortağı ….. numaralı konuta bağlı kooperatif hissesini devir yoluyla aldığı, davacının davalı kooperatifin peşin ödemeli ortağı olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmadığı, kooperatife ait (2011, 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yılları) 28.05.2017 tarihli genel kurul toplantısında, daire fiyatları için eksik ödemeler, iskan ve tapu işlemleri, yükleniciye hakediş ödemesi, ruhsat, belediye iş ve işlemleri, yapı denetim hizmetleri, ada içi altyapı ve çevre düzeni, … ve vergi borcu güvenlik, blokların aynı seviyeye getirilmesi vb. işlerinde kullanılmak üzere daire başı 70.000,00 TL tutarındaki ödemenin iflas masasına yatırılmasının istendiği, fakat davacının peşin ödemeli ortak olması sebebiyle bu bedellerin tamamını karşılaması gerekmediği kanaati oluştuğu, bilirkişi raporunda 2012 yılından sonra gerçekleşmiş çevre gideri, altyapı bedeli ve genel yönetim giderinin peşin ödemeli ortak olan davacıdan talep edilebileceği Kooperatifler Kanunu 23. maddesine atıf yapılarak bildirilmişse de Yargıtay 23.HD….. sayılı kararında da belirtildiği üzere peşin bedelli ortaktan aidat talep edilemeyeceği, aidat borcu dışında çevre düzenlemesi, tapu gideri, genel giderler ve alt yapı gideri borcu olan ortaklara tapu vermekten kaçınılamayacağı, böyle bir durumda peşin ödemeli ortağa tapusu verildikten sonra bu alacakların tahsili yoluna gidilmesi gerektiği (Kooperatifler Hukuku, Coşkun Mahmut, Seçkin Yayınları, 1.Bası, syf 140-141) belirtilerek, davanın kabulüne, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, fer’i nitelikteki taşınmazın takyidatlarından ari tescil talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; İlk derece Mahkemesince haklılıkları tespit edilerek tapu iptali ve tescile karar verilmiş olup takyidatlardan ari tescile ilişkin taleplerinin reddine karar verildiğini, taşınmaz üzerinde bulunan …… nedeniyle…. fiilen tescil işlemini gerçekleştiremeyeceğini, ……tarafından resmi kurum hacizlerinin kaldırılması halinde işlem yapılabileceği, aksi halde tescil işlemi yapılamayacağı söylenerek kararın infazında çok büyük sorunlar, imkansızlıklar yaşandığını, kooperatifin devlete olan yüzlerce milyar borcunun davacı tarafça ödenmemesi halinde tapu tescil işlemini fiilen gerçekleştirmeyeceğini, kooperatifin borcu olan bu borcun kooperatif ortaklarından aidat toplanarak ödeneceğini veya ortakların aidatları ile sorumlu olacaklarını, ancak müvekkilinin tek başına bu borcu ödemesi, aksi halde tapu tescilinin gerçekleştirilmemesi şeklindeki fiili durumun müvekkilinin hakkına kavuşmasına engel teşkil edeceğini, usul ekonomisi gereği takyidattan ari tescil taleplerinin işbu davada değerlendirilmesi ve kabul görmesinin daha hızlı ve pratik bir sonuç doğuracağını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının lehe olan yönlerden kaldırılmasını(?) usuli eksiklik giderilerek yani takyidat sahiplerine dava dilekçesinin tebliği ile taraf teşkili sağlanarak davanın kabulüne ve dava konusu taşınmazın her türlü takyidatlardan ari olarak müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı kooperatif iflas idaresi vekili istinaf dilekçesinde; cevap dilekçesindeki savunmalarını da tekrar ederek;
-5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 5. maddesi uyarınca, iflastan kaynaklanan iş bu davanın heyet tarafından yürütülmesi gerektiğini,
-İİK’nın 198. maddesindeki, “Mevzuu para olmayan alacak ona muadil bir kıymette para alacağına çevrilir.” hükmü gereğince iflasın açılması ile birlikte konusu para olmayan alacağın para alacağına dönüşeceğini, davacı yanın ayni hakka dayanmayan tapu iptal ve tescil talebi olması, terditli talebinin ise taşınmazın değerinin faiziyle birlikte talep edilmiş olması karşısında, davacının öncelikli olarak iflas masasına gerekli başvuru harçlarını vs. yatırarak alacak başvuru yapması gerekirken, doğrudan iflas masasına karşı ayni hakka dayanılmaksızın açtığı bu davanın usule aykırı olduğunu, iflas masasına başvuru neticesine oluşacak sonuca göre kayıt kabul davası olarak görülmesi gerektiğini,
Davalı kooperatifin iflasının açılması ile davalı kooperatif adına kayıtlı olan taşınmazların İİK. 184. maddesi gereğince iflas masasına dahil olduğunu ve taşınmazların kayıtları üzerine iflas şerhi konulduğunu, kooperatifin iflasına karar verilmeden önce ise kooperatiften alacaklı olanların kooperatif adına kayıtlı taşınmazlar üzerine koymuş oldukları pek çok haczin bulunduğunu, tüm bu alacaklıların alacaklarını iflas masasına başvurarak tahsil etmeye çalıştıklarını, hacizlerin konulduğu ve iflasın açıldığı tarihlerde kooperatif adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ve kooperatif üyesi adına tesciline dair kararın HGK ve Yargıtay kararlarına, haciz ve iflas kurumunun amacına aykırı olduğunu,
-Mahkemece iflas şerhinin ve sair takyidatların kaldırılmasına yönelik bir karar verilmediğini, bu karar gereğince iflas idaresinin bu taşınmazı iflas tasfiyesi kapsamında satarak paraya çevirebileceğini ve satıştan elde edilen semenin iflas tasfiyesinde kullanılabileceğini,
-İİK’nın 198. maddesindeki alacak deyimi ile nispi (şahsi) haklara ilişkin alacakların kastedildiğini, ayni haklara ilişkin taleplerin hak sahiplerine aynen iade edileceğini, davacı ile davalı müflis kooperatif arasında herhangi bir satış işlemi, satış vaadi sözleşmesi veya tapuya şerh edilmiş herhangi bir ayni hakkın söz konusu olmadığını, dava konusu taşınmazın çekilen kura sonucu kooperatif ortağına isabet etmesi nedeniyle bu durumun davacı açısından sadece şahsi bir hak sağladığını, İİK 198. maddesi gereğince davacı kooperatif ortağının şahsi hakka dayalı olarak iflas idaresini aynen ifaya zorlayamayacağını, aynen ifası için dava açamayacağını, kabul anlamına gelmeksizin davacının üyelikten kaynaklanan şahsi hakkının muadilince para alacağına döneceğini,
-Kooperatifin iflasının açıldığı tarihte kooperatife ait 4 bloktan oluşan inşaatın tamamlanma seviyesinin tahmini olarak %55 seviyelerinde olduğunu, iflas tasfiye işlemleri devam ederken kooperatif yetkilileri tarafından eksik kalan inşaat işlerinin tamamlanarak, taşınmazların gerçek değerlerine ulaşması ve iflas dosyasından yapılacak paraya çevirme işlemlerinde iflas masasına daha çok para girmesi ve alacaklıların alacaklarına daha yüksek oranda kavuşabilmeleri için faaliyet izni istenildiğini, Olağanüstü Alacaklılar Toplantısı faaliyet izni verildiğini, bu izin kapsamında dava dışı şirketle sözleşme imzalandığını, eksik işlerin ikmali çalışmalarına başlandığını, tasfiye işlemleri için gerekli olan harcamalar ve faaliyet izni kapsamında yaptırılmış/yaptırılan imalatların ödemelerinin masada bulunan taşınmazların satışından elde edilecek gelirlerden ve üyelik olmayan boş taşınmazların ödeme yerine geçmek üzere imalat yapan şirkete verilmesi suretiyle gerçekleştirildiğini, İlk derece Mahkemesince verilen kararla davacı üyenin iflas tasfiyesi kapsamında yapılan imalatlara hiç bir şekilde maddi olarak katkıda bulunmadan iflas idaresince yaptırılmış yeni imalatlarla değeri yükselmiş olan bir taşınmaz iktisap etmiş olacağını,
-Mahkemece iflasın açıldığı andaki duruma ve ancak dava tarihi itibariyle rayiç bedelin belirlenmesi gerekirken, iflas idaresi tarafından yaptırılan imalatlarla değeri artırılmış hali üzerinden kıymet takdirine göre verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararın müflis alacaklılarını zarara uğrattığını, iflas tasfiyesi kapsamında yapılan imalatlara maddi olarak katkı sağlamış üyelerle davacı üye arasında eşitsizliğe sebebiyet verdiğini,
-Mahkemece itirazlarına rağmen imar barışı kapsamında iflas dosyasından yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, taşınmazların değerinin artırılması adına yapılan bu ödeme ile ilgili olarak davacının üzerine düşen miktarı ödemediğini,
-Eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna itirazlarının mahkemece dikkate alınmadığını, bilirkişilerce müflis kooperatifin iflasının kesinleştiği tarihten sonra bir kısım ortaklara tapu verildiğinin belirtildiğini, ancak bu tapuların hangi şartlarla verildiği, tapu kayıtları üzerinde iflas müdürlüğü tarafından konulmuş olan iflas şerhlerinin halen bulunup bulunmadığı, iflas şerhli tapu almış olan kooperatif üyelerinin hangi şartları yerine getirdikleri, iflas idaresi tarafından hangi şartlar altında tapu verilmesine muvafakat edildiği hususlarında hiç bir inceleme ve araştırma yapılmadığını,
-Mahkemenin gerekçesinde dayandığı Yargıtay kararının iflas halinde olmayan kooperatiflerle ilgili olduğunu, mahkemece somut olayın hukuki nitelendirmesi yanlış yapılarak, normal tasfiye aşamasına gelmiş bir kooperatif gibi (iflas hiç bir şekilde dikkate alınmadan) değerlendirilerek karar verildiğini,
-2012 yılından bu yana devam eden iş ve işlemler, imalatlar, yönetim giderleri vs. bakımından davacının yükümlülüklerini yerine getirmiş olduğunu gösteren bir hüküm bulunmadığını, kaldı ki davacının 2017 yılında kooperatif genel kurulunda, kayıtlardaki borcunun üzerine ilave olarak 70.000,00 TL ödemeyi kabul eden, daha doğrusu buna ilişkin gündem maddesine itiraz etmemiş olan üyelerden bir tanesi olduğunu,
-Ankara Batı 1. İcra Hukuk Mahkemesinin …. K. sayılı kararlarında; “Tüm dosya kapsamına göre müdürlükçe sunulan mütalaa yerinde görülmüş, 16/04/2019 tarih ve 24 sayılı kararıyla iflas idaresi tarafından üyelerin icra takiplerine ilişkin olan borçlarının tamamın ilgili dosyalara, 70.000,00 TL’yi ise iflas dosyasına ödemek ve iflas şerhi baki kalmak kaydıyla tapu tescili için gerekli işlemlerin başlatılmasına karar verilmesinin, bir kısım üyenin teklifiyle gündeme alındığı, İİK 226 gereğince masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu, idarenin masanın menfaatlerini gözetmek ve tasfiyeyi yapmak ile sorumlu olduğu, ilgili kararının masa aktifini artırmaya yönelik olduğu, kararların mevcut haliyle alacaklıların ve borçlunun menfaatine olduğu, tespit edilmekle şikayetin reddine dair..” gerekçesiyle şikayetleri reddettiğini, Mahkemece bu kararlar dikkate alınmadan karar verildiğini,
Belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, öncelikle usulden aksi halde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
1-Dava, tapu iptali ve tescil, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacının davalı kooperatifin peşin ödemeli ortağı olan …. nolu konuta bağlı kooperatif hissesini devir yoluyla aldığı, hissenin yeni numarasının … olduğu, taşınmazın davalı kooperatif adına kayıtlı olduğu, davacının davalı kooperatifin peşin bedelli ortağı olduğu hususları uyuşmazlık dışıdır.
Dosya kapsamından, davalı kooperatifin 19.06.2012 tarihinde iflasına karar verildiği, kooperatifin 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına ait 28.05.2017 tarihli genel kurulunda gündemin 5. maddesinde, “Daire fiyatları için eksik ödemeler, iskan ve tapu işlemleri, yükleniciye hak ediş ödemesi, ruhsat, belediye iş ve işlemleri, yapı denetim hizmetleri, ada içi altyapı ve çevre düzeni, … ve vergi borcu, güvenlik, blokların aynı seviyeye getirilmesi vb. işlerinde kullanılmak üzere daire başına 70.000,00 TL. ödemenin iflas masasına yatırılmasına” karar verildiği, bu kararın iptal edildiğine ilişkin dosyada beyan ve delil bulunmadığı, bir kısım üyenin bu bedelin ödenmesi karşılığında daire tapularının kendilerine devri yönünde talep dilekçesi sunması üzerine, müflis kooperatifin Alacaklılar Olağanüstü Toplantısında 07.03.2019 tarihinde alınan karar ile, “Kooperatif üyelerinin, kanundan kaynaklanan sorumlulukları ve taşınmaz üzerindeki iflas şerhi baki kalmak kaydıyla taşınmazların kendilerine devri yolundaki taleplerinin, kooperatife olan tüm parasal yükümlülüklerini yerine getirmeleri ve gerekirse ek ödeme alınarak devir şartlarının belirlenmesi”ne oy çokluğuyla karar verildiği, bu doğrultuda bu ödemeyi yapan bir kısım üyeye ait dairenin tapu kaydının iflas şerhiyle birlikte üyeye devredildiği anlaşılmıştır. Bu arada müflise ait taşınmazın tapu kaydındaki iflas şerhi, müflisin o taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkının iflas idaresine geçtiği, müflis tarafından devir, temlik veya sınırlı ayni hak tesisinin mümkün olmadığını göstermek amacıyla konulmakta olup, iflas şerhiyle taşınmazın tapu kaydının üyeye devrinden sonra iflas idaresinin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkının devam ettiği söylenemez.
-Kural olarak, kooperatif ortağının tapu iptali ve tescil talebinde bulunabilmesi için davaya konu edilen taşınmaza yönelik olarak davalı kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olduğunu, hiçbir ediminin kalmadığını, diğer üyelerle eşit durumda olduğunu kanıtlaması gerekmektedir. Ayrıca 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesinde karşılığını bulan eşitlik ilkesi gereğince, kooperatif ortakları hak ve yükümlülüklerde eşit olup, kooperatif aynı durumdaki ortaklarına eşit işlem yapmak zorunda olduğundan, davacı ile aynı durumda olan birçok ortağa borca rağmen tapularının verilip verilmediğinin belirlenmesi gerekir. Bu kural Yargıtay 11. Hukuk ve 23. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarıyla yerleşmiş olup, peşin bedelli veya normal ortak ayrımı yapılmaksızın tüm ortaklara uygulanagelmiştir. Ayrıca, “aidat” olarak adlandırılan ödenti, ana sözleşmenin 21. maddesine göre arsa, altyapı, inşaat ve benzeri giderlerden oluşmaktadır. Her yıl yönetim kurulunca bilanço ve gelir gider cetveli hazırlanarak aidat tutarı belirlenmekte ve genel kurulun onayına sunulmaktadır. Görüldüğü üzere ” aidat” tutarının içinde inşaat finansman giderleri, genel yönetim giderleri, alt yapı giderleri bulunabilmektedir. Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ve 23. Hukuk Dairesinin istikrarlı uygulamalarıyla peşin bedelli ortakların kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden sorumluluğunun devam ettiği kabul edilmiş; peşin bedelli üyenin sorumluluğunun belirlenmesi için istenen aidat tutarı içindeki genel yönetim ve alt yapı giderlerinin belirlenmesi gerektiğine ilişkin bozma kararları verilmiştir. Bu nedenlerle İlk derece Mahkemesi kararının gerekçesinde yer verilen Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 14.02.2017 tarih ve….. sayılı sayılı kararındaki, “… peşin bedelli ortaktan aidat talep edilemeyeceği, aidat borcu dışında çevre düzenlemesi, tapu gideri, genel giderler ve alt yapı gideri borcu olan ortaklara tapu vermekten kaçınılamayacağı…” yolundaki gerekçenin aidat ile ilgili tanıma ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi ve 23. Hukuk Dairesinin önceki kararlarına uygun düşmemesi nedeniyle katılmak mümkün olmamıştır.
Bilirkişi raporunda davalı kooperatifin 113 üyesinin bulunduğu, iflasından önce yaklaşık 30 kadar üyesine tahsisli taşınmazlarının tapu kayıtlarının devredildiği, yine iflasından sonra yaklaşık 19 üyeye tapu devri yapıldığı belirlenmiştir. Buna göre, yukarıdaki ilke kapsamında davalı kooperatifin toplam üye sayısına göre borçlarına rağmen ortaklarına tapularının devredildiği yönünde bir uygulamanın yerleştiği söylenemez.
-Bir konutun ortağa tahsisi ortağa şahsi hak sağlar. Kooperatifçe bir dairenin geçerli bir tahsis işlemiyle bir ortağa tahsisi halinde, tahsis edilen ortağın rızası olmaksızın, ortaklığı devam ettiği sürece konutun başka bir ortağa tahsisi mümkün değildir. Kooperatif tarafından taşınmazın ortağa tahsisi, mülkiyeti geçiren bir işlem olmayıp, kooperatifle olan iç ilişkide bir hak bahşeden ve koşulları oluştuğunda kooperatife karşı tapu iptal ve tescil talebinde bulunma hakkı yanında ortağa, tahsis hakkına karşı yapılan haksız saldırılarda üçüncü kişilere karşı müdahalenin men’i ve ecrimisil davası açmaya izin veren bir haktır.
Öte yandan İİK’nın 198. maddesi, “Mevzuu para olmıyan alacak ona muadil bir kıymette para alacağına çevrilir. Şu kadar ki iflas idaresi taahhüdün aynen ifasına deruhte edebilir. Bu takdirde alacaklı talep ederse iflas idaresi teminat gösterir…Borçlar Kanununun 290 ncı maddesi hükümleri mahfuzdur.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda davacı kooperatif üyesinin kooperatife karşı parasal yükümlüğü bulunması halinde tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği gibi değerini de isteyemeyeceğinin; parasal yükümlülüğü bulunmadığının anlaşılması halinde ise dava konusu bağımsız bölümün davacı ortağa tahsisinin davalı kooperatiften tapu iptali ve tescil istemi yönünden davacı ortağa şahsi hak bahşettiği, ancak davalı kooperatifin iflasıyla artık tapu iptali ve tescil isteminin İİK’nın 198. maddesi uyarınca para alacağına dönüştüğü, terditli tazminat/kayıt kabul isteminde bulunabileceğinin gözetilmesi gerekir.
-Yeri gelmişken davalı iflas idaresi vekilince muhtelif dilekçelerde dile getirilen Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 03.11.2011 tarih ve …..K. sayılı kararındaki, “1163 sayılı Kanun’un 98. maddesi uyarınca bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde Türk Ticaret Kanunundaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanır. Anonim şirket ortağı ödediği sermaye miktarı için şirketten alacaklı olmaz. Zira, ortakların payları için ödediği paylar ortaklığın sermayesini oluşturur. Sermaye payı ise ortaklığa verilmiş bir borç olmadığından ortaklığın iflası halinde ortaklar kural olarak iflas alacaklısı olamazlar. Diğer bir anlatımla, ortaklar ödedikleri sermaye borcunu iflas masasına alacak olarak kaydettiremezler. Ancak, pay cetveline göre paylaşım yapıldıktan sonra ve İİK.nun 196. maddesi uyarınca faiz ödemelerinden sonra masada para kalması halinde pay sahiplerine ödeme yapılması mümkündür.” gerekçesine de değinmek gerekmiştir. Yargıtay 23. Hukuk Dairesince bu karar dışında aynı yönde 29.03.2012 tarih ve…… sayılı karar dışında verilmiş karar bulunmamaktadır.
Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 12.02.2013 tarih ve….. sayılı kararlarında belirtildiği üzere; 6102 sayılı TTK’nın 480/3. maddesinde, “Pay sahipleri sermaye olarak şirkete verdiklerini geri isteyemezler; tasfiye payına müteallik hakları mahfuzdur.” hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle, anonim şirket ortağı ödediği sermaye miktarı için şirketten alacaklı olmaz. Zira, ortakların payları için yapılan ödemeler ortaklığın sermayesini oluşturur. Sermaye payı ise ortaklığa verilmiş bir borç olmadığından ortaklığın iflası halinde ortaklar kural olarak iflas alacaklısı olamazlar. Diğer bir anlatımla, ortaklar ödedikleri sermaye borcunu iflas masasına alacak olarak kaydettiremezler. Ancak, pay cetveline göre paylaşım yapıldıktan sonra ve İİK’nın 196. maddesi uyarınca faiz ödemelerinden sonra masada para kalması halinde pay sahiplerine ödeme yapılması mümkündür.
Ancak davacı kooperatif ortağının terditli taşınmazın bedelinin tahsili istemi, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesi yollamasıyla, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 379. ve 480/3. maddeleri kapsamında bir alacak olmayıp, iflas masasına kaydı mümkün alacaklardandır. Anonim şirketlerde sermayenin korunmasını amaçlayan ve ancak hisse senetlerinin bazı istisnalar dışında şirketçe satın alınmasını yasaklayan, hisse senetlerinin başkasına devri suretiyle el değişikliğine imkân veren yapısı ve özelliği ile kooperatiflerin yapısı ve amacı aynı değildir. Anonim şirketlerde, hisse senetlerin, maliki olan ortakların kendi arasında veya dışarıdan birine devri mümkün ise de, çıkma mümkün olmayıp, sermaye payının ödenmemesi nedeniyle TTK’nın 482. maddesi uyarınca çıkarılma imkân dahilindedir. TTK’nın 379, 383, 384, 39 ve 389. maddelerinde şirketin, kendi hisse senetlerinin maliki olmasının mümkün olmadığı ve bunun istisnaları açıklanmıştır. Diğer anlatımla, ortakların hisse bedelini geri istemeleri mümkün olmadığı gibi, anonim şirketlerin de kendi hisse senetlerini geri alabilmeleri de mümkün değildir. Kooperatiflerden açık kapı ilkesi uyarınca istifa ve ihraç mümkün olup, çıkma payından kooperatif sorumlu olduğu gibi, üyenin konut karşılığı tazminat isteminden ve fazla ödemelerin istirdatı isteminden de sorumludur. Bu konuda yasa ve anasözleşmede bir boşluk bulunmamaktadır. Boşluk bulunmadığına göre, TTK’nın anonim şirketler ile ilgili düzenlemelerinin kıyasen uygulanmasına ihtiyaç da bulunmamaktadır. İflas halinde kooperatifin bu borca ilişkin sorumluluğu kaldıran bir hukuki düzenlemeye Kooperatifler Kanunu’nda ve anasözleşmede yer verilmiş değildir.
-İş bu davada alınan bilirkişi raporunda, peşin bedelli ortak olan davacının genel yönetim, alt yapı ve çevre giderlerinden sorumlu olduğu, 2012 yılı itibariyle toplam ödemesi gereken tutarın 102.686,69 TL. olduğu, ödemesinin ise 158.400,00 TL. olduğu, buna göre 55.713,31 TL. fazla ödemesinin bulunduğu, kooperatifin 28.05.2017 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında gündemin 5. maddesinde alınan daire başı 70.000,00 TL. ödenmesine ilişkin karardaki çevre gideri, altyapı bedeli ve genel yönetim giderinden peşin bedelli ortak olduğu için sorumlu olacağı, bu bedeller kendisinden talep edilerek Kooperatifler Kanununun 23. maddesindeki eşitlik ilkesine uygun işlem yapılması gerektiği tespit ve görüşü isabetli olarak belirtilmiştir.
Bu durumda İlk derece Mahkemesince 28.05.2017 tarihli genel kurulda görüşülen 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yıllarına ilişkin bilanço ve gelir gider cetvelleri davalı kooperatiften veya ana sözleşmenin 41. maddesi uyarınca… Müdürlüğünden istenerek, istenen tutar içindeki çevre gideri, alt yapı bedeli ve genel yönetim giderinden peşin bedelli ortak olduğu anlaşılan davacının sorumlu olduğu tutarın tespiti, davanın çıkma payı alacağının tahsili davası olmadığı gözetilerek dava tarihi itibariyle davacının davalı kooperatife borçlu olup olmadığının tespiti yönünde ek bilirkişi raporu alınması, dava tarihi itibariyle davalı kooperatife borçlu olduğunun tespiti halinde tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği gibi taşınmazın bedelini de isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi; borçlu olmadığının tespiti halinde ise İİK’nın 198. maddesi uyarınca tapu iptali ve tescil isteyemeyeceği ancak terditli tazminat istemi yönünden kayıt ve kabul isteminde bulunabileceği değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
Buna göre Dairemizce, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi uyarınca, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
2-Kararın kaldırılması nedenine göre, davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
HÜKÜM :
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle, HMK’nın 353/(1)-a.6. maddesi uyarınca, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 01.04.2021 tarih ve….. K. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
3-Taraflarca yatırılan istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
3-Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin İlk derece Mahkemesi tarafından esas hükümle birlikte değerlendirilmesine,
4-Karar tebliği, harç iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
06.10.2021 tarihinde, HMK’nın 353/(1)-a ve 362/(1)-g. maddeleri KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
unun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 07.10.2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …