Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/883 E. 2021/1159 K. 08.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F D İ L E K Ç E S İ N İ N R E D D İ)

ESAS NO : 2021/883
KARAR NO : 2021/1159

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26.02.2020
ESAS-KARAR NUMARASI : 2019/377E., 2020/147K.

Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine Dairemizce, taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi bulunmadığı, dava dışı ….. Orduevi ile ayrı ayrı imzalanan hizmet alım sözleşmeleri uyarınca davadışı işçiye ödenen işçilik alacaklarının davalının dönemine isabet eden kısmının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre rücuen tahsili istendiği belirtilerek dosya Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesine gönderilmiş, anılan Dairece de görevsizlik kararı verilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunun 12.04.2021 tarih ve 2021/159 sayılı kararıyla Dairemizin görevsizlik kararı kaldırılarak dosya Dairemize gönderilmiştir. HMK m. 352 gereğince, yapılan ön inceleme sonucu, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Davacı vekili; müvekkili şirket ile……… Orduevi Müdürlüğü arasında Özel Güvenlik Hizmet Alımına ilişkin sözleşme imzalandığını, sözleşme süresi bittikten sonra İdarenin yeniden ihaleye çıktığını ancak yapılan ihalenin iptal edildiğini, bunun üzerine güvenlik işinin aksamaması düşüncesiyle ek protokolle sözleşme süresinin karşılıklı olarak uzatıldığını, müvekkilinin İdarenin talebi üzerine daha önce güvenlik hizmeti veren alt işverenler bünyesinde çalışan güvenlik personellerini çalıştırdığını ve ihale süreci sona erdiğinde bu işçilerin çıkışını verdiğini, ancak ihaleyi alan yeni güvenlik şirketinin bu işçileri işe başlatmadığı için işçilerin hem ……… Bakanlığına, hem de müvekkili şirkete karşı işçilik alacaklarının tahsili istemiyle dava açtığını, davalar sonucu davalı kurum ve müvekkilinin müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduklarını, müvekkilince icra müdürlüklerine ödemeler yapıldığını, davalının kendi dönemine ilişkin işçilik alacaklarından sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 12.804,72 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı cevap vermemiştir.
İlk derece Mahkemesince; davacının dava dışı çalışanlar için yaptığı ödemelerin davalının çalışmasının gerçekleştiği döneme karşılık gelen miktarı nedeni ile davalı sorumlu olup, yapılan hesaplama sonucu ödemenin 9.252,20 TL’sinden çalışmanın bir bölümünün gerçekleştiği davalının, kalan kısmından ise davacının sorumlu olduğu, bilirkişi raporunda 1.839,30 TL alacağın 14.11.2018 tarihinde, 3.749,82 TL alacağın 13.12.2018 tarihinde, 3.663,08 TL alacağın 14.11.2018 tarihinde olmak üzere toplam 9.252,20 TL alacağın olduğu hesap edildiği, kısa kararın tefhimi esnasında sehven hükmün “1.839,30 TL alacağın 14.11.2018 ödeme tarihinden, 3.749,82 TL alacağın 13.12.2018 ödeme tarihinden, 9.252,20 TL alacağın 14.11.2018 ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde kurulmuş olduğu, davacının dava dilekçesi altında kabul olması sebebiyle kısmen kabul olarak yazılmasına rağmen yanlış kurulan hüküm sebebiyle talepten fazla bir kısma hükmedildiği sonucu çıkmakta olup, yapılan hata tavzih ile düzeltilemeyip, kısmen kabul şeklinde bırakılarak aslında kabul edilmesi gereken 9.252,20 TL alacağın ödeme tarihinden itibaren kabul edilmiş olması şeklinde yargılama giderine karar vermek gerektiği belirtilerek, davanın kısmen kabulüne, 1.839,30 TL alacağın 14.11.2018 ödeme tarihinden, 3.749,82 TL alacağın 13.12.2018 ödeme tarihinden, 9.252,20 TL alacağın 14.11.2018 ödeme tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; dava dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek, müvekkilinin davalıdan olan alacağı 12.084,72 TL. olmasına rağmen, bilirkişi raporunda yapılan hatalı tespitler sonucu alacak miktarının 9.252,20 TL. olarak hesaplandığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ihbar tazminatının tamamından müvekkili şirketin sorumlu tutulduğunu, dava dışı işçilerin müvekkili şirkette çalışma sürelerinin 1’er yıl olduğunu, müvekkilinin sorumlu olacağı ihbar tazminatı tutarı hesaplanırken 4 haftalık ihbar süresi gözetilecekken, dava dışı işçilerin davalı bünyesinde çalıştığı süre de göz önüne alınarak hesaplama yapıldığını ve 6 haftalık ihbar süresi üzerinden yapılan hesaplamaya göre ödemeler yapıldığını, dava açılmadan önce ticari uyuşmazlıklarda dava şartı olan zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulduğunu, davalının mazeret göstermeksizin arabuluculuk faaliyetlerine katılmadığını, reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu 18/A-11. maddesine aykırı olduğunu, mahkemece bu husustaki tavzih taleplerinin de reddine karar verildiğini, hükümde yapılan hatanın düzeltilmesine dair tavzih taleplerinin de reddedildiğini belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne; yargılama gideri ve vekalet ücretinin usulüne uygun tebliğe rağmen arabuluculuk görüşmelerine katılmayan davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile değişik 341/(1) maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 6763 sayılı Kanunun 44. maddesiyle HMK’na eklenen Ek-Madde 1’de öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında karar tarihi itibariyle 5.390,00 TL.’dir.
Somut olayda, dava dilekçesinde, 12.084,72 TL.’nin tahsili istenmiş olup, mahkemece tevhim edilen kararda sehven toplam 14.832,32 TL.’nin tahsiline karar verilmiş, kısa karara uygun gerekçeli karar oluşturulmuş ancak bilirkişi tarafından belirlenen 9.252,20 TL. üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş gibi taraflar lehine kabul ve red oranına göre yargılama giderlerine hükmedilmiştir.
Davacı vekilince davanın kısmen reddine karar verilmiş gibi davanın tamamının kabul edilmesi gerektiği belirtilerek ve davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin de hatalı olduğu ileri sürülerek istinaf isteminde bulunulmuştur. Talep tutarı aşılmış olmasına karşın davalı tarafın istinafı bulunmamaktadır.
Alacak davalarında istinaf (kesinlik) sınırı belirlenirken, yalnız alacağın aslı (asıl talep) nazara alınır: faiz, icra tazminatı (İİK m. 67, m. 69., m. 72) ve (ihtarname, delil tespiti ve yargılama giderleri gibi) giderler hesaba katılmaz. (Prof. Dr. Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medenî Usul Hukuku, Ağustos 2016) Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 09.10.2018 tarih ve 451 E., 17783 K., Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 01.10.2018 tarih ve 12965 E., 20570 K., Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 07.11.2013 tarih ve 10767 E., 18588 K. sayılı ilamları da bu yöndedir.

Temyiz sistemi yönünden de mevcut bulunan, istinaf yoluna başvurulabilmesinin belirli bir miktarla sınırlandırılmasının benzeri hükmün (HUMK m.427) Anayasaya aykırılığı gerekçesiyle açılan davada Anayasa Mahkemesi; 20.01.1986 tarih ve 23/2 sayılı kararında, “..bu sınırın davaların hızlandırılması ve Yargıtay’ın iş yükünün bir ölçüde azaltılmasının amaçlandığı, bu sınırlamanın kamu yararına yönelik olduğu ve hak arama hürriyetinin de kamu yararı dikkate alınarak sınırlanabileceği…” gerekçesiyle, anılan hükmün Anayasaya aykırı olmadığına karar vermiştir.
Davacı yönünden talep edilen 12.084,72 TL. ile bilirkişi raporunda belirlenen 9.252,20 TL. arasındaki fark (2.832,52 TL.) kesin olduğu gibi, davacının talebinden de fazlasına hükmedildiğinden karar kesin niteliktedir.
Kesin olan kararlara yönelik istinaf istemleri yönünden HMK’nın 346/(1) maddesi uyarınca mahkemece bir karar verilebileceği gibi, aynı Kanun’un 352. maddesi maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi’nce de karar verilebileceğinden, HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-b. maddeleri uyarınca davacı vekilinin istinaf dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
KARAR :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda açıklanan nedenlerle, yapılan ön inceleme sonucunda, mahkeme hükmünün kesin olması nedeniyle, HMK’nın 346/(1) ve 352/(1)-b. maddeleri uyarınca davacı vekilinin İSTİNAF DİLEKÇESİNİN REDDİNE,
2-Davacı tarafça yatırılan istinaf harçlarının ve gider avansından harcanmayan kısmın iadesine,
3-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin İlk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
08.09.2021 tarihinde, HMK’nın 362/(1)-a. maddesi uyarınca (Ek madde 1 uyarınca yeniden değerleme oranına göre belirlenen 78.630,00 TL. kesinlik sınırının altında kaldığından) KESİN olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
GER. KARAR YAZIM TARİHİ : 09.09.2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır