Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/821 E. 2021/940 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 18.01.2021
ESAS-KARAR NUMARASI : ….

Davacılar vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacılar vekili; davacı …’nin eşi, diğer davacıların babaları…’ nin 18.05.2018 tarihinde kalp krizi sonucu vefat ettiğini, müteveffanın …’ nden kredi kullandığını ve bu kredinin davalı şirket tarafından 22.09.2017 – 22.09.2020 tarihleri arasında 36 ay sigorta süresi ile Azalan Teminatlı Kredi … ile teminat altına alındığını, rizikonun gerçekleşmesi üzerine davacıların … 1. Noterliği’ nin 13.07.2018 tarih ve …. yevmiye numaralı ihtarnamesi ve tüm gerekli evraklar ek yapılmak suretiyle davalı şirkete müracaat edildiğini, müteveffanın 22.09.2017 tarihinden önce kanser hastası olduğu iddia edilerek kriteri belirsiz şekilde 6.200,00 TL ödeme yapılacağının belirtildiğini, müteveffanın ölüm sebebinin kalp krizi olduğunu, müteveffanın lenfoma kanseri olduğunu bilmediği ve bilebilecek durumda olmadığı gibi ölüm sebebinin veya kalp krizinin tetikleyicinin de bu hastalık olmadığını, lenfoma kanseri ile kalp krizi arasında illiyet bağının bulunmadığını ileri sürülerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL’nin müteveffanın ölüm tarihi olan 18.05.2018 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davacı varislerin sigorta poliçesinin lehdarı olmadıklarından dava açma haklarının bulunmadığını, sigortalı…’ nin sağlık kayıtları incelendiğinde sigorta başlangıç tarihi öncesinde “kanser” hastalığı bulunduğunun tespit edildiğini, vefat eden sigortalının 22.09.2017 tarihinde sigortalanmak üzere doldurmuş olduğu sağlık beyanında “kanser” hastalığının da yer aldığı hastalıkların tümüne hayır cevabını verdiğini, sigortalıya sağlık durumu ile ilgili hususlarda sorular yöneltildiğini ve gerçeğe aykırı beyanda bulunmanın neticelerinin bildirildiğini, buna rağmen sigortalının poliçe tarihinden evvel mevcut olan hastalığını davalı şirkete bildirmediğini ve gerçeğe aykırı beyanda bulunduğunu, bu nedenle davalı şirket tarafından poliçelerin teminatında indirime gidildiği ve mevzuata aykırı bir uygulama yapılmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
ilk derece mahkemesi’nce, “Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davanın davacıların murisi olan…’nin vefat dosyasının incelenmesi sonucu, müteveffaya vefatından önceki bir tarihte lenfoma kanseri teşhisi konulduğu, ancak kişinin … poliçesinde herhangi bir rahatsızlığı bulunmadığı yönünde beyanda bulunduğu gerekçesi ile davalı sigorta şirketi tarafından 6.200,00 TL kısmi ödeme yapıldığı, ancak söz konusu hastalığı kişinin bilmediği ve ölüm sebebi ile bu hastalık arasında bir ilişki bulunmadığı ileri sürülerek müteveffanın vefat tarihi itibariyle sigorta teminatına ilişkin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydı ile şimdilik 5.000,00 TL’nin vefat tarihi olan 18.05.2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı şirketten tahsili istemiyle açıldığı, … tarafından imzalı kredi … soru formunda; “Bugüne kadar aşağıda belirtilen hastalıklardan herhangi birini geçirdiniz mi veya bunlarla ilgili herhangi bir rahatsızlığınız var mı? Kanser? Sağlık durumunuzda tespit edilen bir hastalıktan dolayı doktor kontrolü altında mısınız? sorularının cevap hanelerinin “Hayır” olarak doldurulduğu, “Sağlık beyanına ilişkin vermiş olduğum tüm bilgilerin eksiksiz ve doğru olduğunu aksi takdirde poliçemin iptal edilerek herhangi bir tazminat ödemesi yapılmayacağını bildiğimi kabul, beyan ve taahhüt ederim. ” şeklinde taahhütte bulunulduğu, kişinin sağlık durumuna ilişkin dosyada yer alan bilgi ve belgeler incelendiğinde; müteveffanın 22/09/2017 başlangıç tarihli sigorta poliçesi tanziminden önce lenfoma kanseri olduğunu bildiği konusunda tereddüt bulunmadığı, …’nin hastanede yapılan incelemelerinde kalp damarlarından birinde tıkanıklık tespit edilmiş, bunun yanında akciğer enfeksiyonu gelişmiş, yoğun bakım ünitesinde takip ve tedavi altında iken sepsis tablosu da gelişmesi üzerine hayatım kaybettiği, bu durumun…’nin daha önceden bulunan hastalıkları ile direkt (doğrudan) bir ilgisi bulunmadığı, bu nedenle kişinin ölümü ile daha önce bulunan hastalıkları arasında illiyet bağı bulunduğundan söz edilemeyeceği, hukuki değerlendirme mahkemenin takdirine bırakılarak seçenekli hesap yapılan denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi kök ve ek raporu birlikte değerlendirildiğinde, …’nin sigorta şirketine yapmış olduğu eksik ve hatalı beyana istinaden Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin…. K. Sayılı 21/10/2020 tarihli ilamında da belirtildiği üzere” Sigortalı tarafından imzalanan sağlık beyan formunda, kendisinin herhangi bir rahatsızlığın olmadığı bildirilmiş; poliçeden önce mevcut “skuamöz hücreli karsinom” rahatsızlığı bildirilmemiştir. Bu itibarla; doğrudan ölüm sebebi olmasa da, ölümle sonuçlanan önceki kronik hastalıkların, riskin kapsamı konusunda değerlendirme yapma hakkı bulunan sigortacıya bildirilmesi gerektiği açıktır. Buna göre murisin bildirmediği hastalık ile ölüm arasında doğrudan illiyet bağı bulunmadığının anlaşılması halinde, poliçe tanzimi sırasındaki beyan yükümlülüğü kasten ihlal edilmemiş olup davanın tümden reddi gerekmez ise de sigortalının kasıtlı olarak sağlık durumunu gizlemesi haricinde eğer sigortacının sorumluluğunu ağırlaştıran ve daha fazla prim almasını gerektiren bir halin varlığında teminatın indirilmesi gerektiğinden, murisin bu hastalığının belirtilmesi halinde ödenmesi gereken prime göre proporsiyon hesabı yapılarak tazminat hesabının yapılması gerekmektedir.” yapılan proporsiyon hesabı sonucu oluşan tazminat tutarının 6.200,00 TL olduğu, bu tutarın müteveffanın kredi borcuna istinaden 04.08.2018 tarihinde ……. Şubesine ödendiği, bu duruma göre, davacıların davalı… A.Ş.’den talep edebileceği sigorta tazminatı ve bedeli olmadığı anlaşıldığından davanın reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran-davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle: müteveffanın ölüm nedeninin kalp krizi olduğunu, vefat ile bilmediği lenfoma kanseri arasında illiyet bağı olmadığını, müteveffanın … başvuru formunda imzasının da bulunmadığını ve sigorta şirketi tarafından sonradan düzenlenip dosyaya sunulmuş olduğunu, eksik beyanda bulunulması halinde müteveffanın hangi yaptırımlara maruz kalacağının kendisine bildirilmediğini, müteveffanın hastalığı hafif seyrettiğinden ve bunu anlama veya öğrenme imkanı bulunmadığından tedavinin müteveffaya hissettirilmeden sürdürüldüğünü, davalı tarafından matbu olarak sonradan doldurulan ve sonuçları müteveffaya hatırlatılmaksızın hazırlanan imzasız evrakın hükme esas alınamayacağını, kök ve ek bilirkişi raporu arasındaki çelişkinin giderilmediğini, ek bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, kök rapora göre karar verilmesi gerektiğini bildirerek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR :
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Uyuşmazlık, … poliçesinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
1-Dava, davacıların murisi ile davalı sigorta şirketi arasındaki uzun süreli grup hayat sigorta sözleşmelerine dayalı olarak, vefat tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Davanın dayanağı hayat sigorta sözleşmesi olup, uyuşmazlık, kredi sözleşmesinden değil, bir tarafı tüketici olan sigorta sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Hayat sigorta sözleşmelerinin, niteliği gereği sigortalı tarafın mesleği ne olursa olsun (tacir, esnaf, işçi, memur vs.) gerçek kişi ve tüketici olması dışında bir seçenek yoktur. 6502 sayılı yasanın 73/1. maddesindeki düzenlemede belirtildiği üzere, muris tüketici konumunda olup davacılar da miras ilişkisine dayanarak dava açtıklarından ve davalı sigorta şirketi ile aralarında akdedilen sigorta sözleşmesi de bir tüketici işlemi olmasından dolayı, tüketici işleminden kaynaklanan bu uyuşmazlığa bakma görevi, anılan kanunun 3, 73/1 ve 83/2. maddeleri uyarınca tüketici mahkemesine ait bulunmaktadır. İş bu dava, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılmıştır. Bu kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan davalarda görevli mahkeme, tüketici mahkemeleri olacaktır. …..

Buna göre mahkemece, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un yürürlük tarihi olan 28.05.2014 tarihinden sonra, 31.05.2019 tarihinde açılan davada, Tüketici Mahkemesi davaya bakmaya görevlidir.
6100 sayılı HMK’nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HMK’nın 353/(1)-a.3. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak kararın kaldırılması nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça istinaf istemine konu edilmese dahi istinaf mahkemesince re’sen gözetilmelidir.
Buna göre ilk derece mahkemesince, tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/(1)-c, 115/(2). maddeleri uyarınca davanın mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Bu nedenle HMK’nin 353/(1)-a.3 uyarınca esası incelemeden kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Kararın kaldırılma nedenine göre, davacılar vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığı değerlendirilmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile:
HMK m. 353/1,a3 gereğince, Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….. sayılı dava dosyasında verdiği 18.01.2021 tarihli kararın, ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
2-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine.
3-Davacılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın tebliği, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemleri ile m. 302/5 gereğince kesinleşme kaydı ve kesinleşme kaydı yapılan kararların yerine getirilmesi için gerekli bildirimlerin İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılmasına.
17.06.2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK m. 353/1,a ve 362/1,g gereğince KESİN olmak üzere, OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.

Dava, ticari kredi sözleşmesinin teminatı olarak düzenlenen … poliçesi kapsamında vefat tazminatı istemine ilişkindir.
Dosyanın tetkikinde;
Davacılar murisi… dava dışı T. … … şubesinden ticari kredi almış ve bu kapsamda davalı sigorta şirketi tarafından “azalan teminatlı kredi … ” poliçesi düzenlenmiştir. Dava dışı T…. … Şubesi poliçede dain mürtehin olup yargılama sırasında davaya muvafakat vermiştir.
‘…6502 sayılı TKHK’nın 3/k maddesi tüketiciyi; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak, 3/l maddesi tüketici işlemini; “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,” olarak tanımlamış olup, yine aynı yasanın 73/1. Maddesi “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesini getirmiştir.
Bir uyuşmazlığın 6502 Sayılı Yasa kapsamında sayılabilmesi için taraflar arasında bir mal veya hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin bulunması gerekir.
6502 Sayılı TKHK’nun kapsamının tayininde, uygulamada kabul edildiği üzere üç şartın birlikte varlığı zorunludur. Bunlar tüketici, tüketici işlemi ve satıcı/sağlayıcıdır.
Eldeki davada, taraflar arasında tüketici işlemi bulunmadığı, davanın esasını oluşturan hayat sigortasının ticari kredinin teminatı olarak düzenlendiği, sözleşmenin tarafı olan müteveffanın tüketici olmadığı ve bu kapsamda işlemin tüketici işlemi niteliğinde olmadığı, Yargıtay 17. H.D.’nin 22.01.2019 günlü, …. K., sayılı, emsal kararında da olduğu gibi bu durumda mahkemenin davaya bakmaya görevli olduğu düşünüldüğünden sayın çoğunluğun mahkemenin görevsiz olduğu yönündeki kararına iştirak edilmemiştir.
Üye