Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/53 E. 2021/387 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F D İ L E K Ç E S İ N İ N R E D D İ)
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
ESAS NO : …
KARAR NO : …

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : ..
ÜYE : …
ÜYE : …
KATİP : …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 14.10.2020
ESAS-KARAR NUMARASI : ….
KONKORDATO İSTEYENLER : …..
Alacaklılar vekilleri tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Konkordato isteyenler vekili 20.09.2018 tarihli dilekçesinde; müvekkili şirketin…….. bantları üretimi ve uygulamalarını yaptığını, müvekkili …’in şirketin %90 payına sahip olup şirketin tüm banka borçlarına müteselsil kefil olduğunu, ayrıca ….’ne keşide edilen 222.022 USD bedelli çekte avalinin bulunduğunu, müteselsil kefalette alacaklının belli şartlarla borçluya başvurmadan doğrudan kefile başvurabileceğini, bu nedenle … adına da konkordato talebinde bulunduklarını, müvekkilinin alacaklı olduğu firmaların bir kısmının iflas erteleme sürecinde olması, bir kısmının da konkordato geçici mühlet korumasından yararlanmaları nedeniyle alacaklarının bir kısmını tahsil edemediğini, inşaat sektöründe yaşanan ödenek sıkıntısı, bankaların yeni kaynak sağlaması nedenleriyle imalat ve ödemelerini tamamen durdurduğunu belirterek, konkordatonun tasdiki taleplerinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
…. konkordato isteyen şirketin tenzilatsız konkordatoya tabi alacaklıların 50.000,00 TL’nin altındaki alacakların tasdik tarihinden itibaren 1 hafta içinde defaten, 50.000,00 TL üzerindeki alacakların 50.000,00 TL’den az olmamak üzere %25’inin tasdik tarihinden itibaren 1 hafta içinde, bakiye alacakların 05.04.2021 tarihinden itibaren 30 ay eşit taksit halinde ödenmesi; konkordato isteyen …’in %94,3 oranında tenzilat yapılarak alacakların %5,7 ‘lik kısmının asıl borçlu tarafından ödenmediği takdirde alacakların 10.10.2023 tarihinde defaten ödeneceği belirtilmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece Mahkemesince;
22.09.2019 tarihinde 1 yıllık konkordato kesin mühleti verildiği ve 20.02.2020 tarihli ara kararla İİK 289/5 maddesi gereğince kesin mühletin 3 ay uzatılmasına karar verildiği, 22.05.2020 tarihinde sona erecek olan kesin mühletin 7226 sayılı kanunun geçici 1 maddesi gereğince 16.08.2020 tarihine kadar uzatılmasına karar verildiği,
İİK 302/4 maddesine göre konkordato projesi için oy kullanabilecek alacaklıların alacak miktarlarının toplam 18.345.929,35 TL, alacaklı sayısının 65 olduğu, alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde alacaklı sayısına göre ve alacak miktarına göre İİK 302/3 maddesinde ön görülen çoğunlukla konkordato projesinin kabul edildiği, İİK’nın 305. maddesindeki diğer koşulların da gerçekleştiği,
Mahkeme ilamına, kesinleşmiş takibe, kambiyo senedine veya kayıtsız şartsız borç ikrarı içeren senede dayalı çekişmeli alacağın bulunmaması nedeniyle İİK 308/b maddesi gereğince depo kararı verilmesine yer olmadığına,
İstemcinin…. olmak üzere toplam 3 alacaklıya rehinli borcu bulunduğu, sunulan protokollere göre rehinli alacaklılar …..ı ile anlaşma yapılamadığı,
İİK 308/h 2 maddesi gereğince komiserin bütün rehinli alacaklıları ödeme teklifleri müzakere etmek üzere aynı toplantıya çağırması gerektiği, çünkü tüm rehinli alacaklıların diğer rehinli alacaklılarla ödeme tekliflerini görmesi ve anlaşmayı kabul etmediği takdirde 2/3 oranında çoğunluğun sağlanması halinde hangi ödeme teklifine tabi olacağını bilmesi gerektiği, rehinli alacaklıların çağrıldıkları toplantıya salgın nedeniyle katılamadıkları, ancak daha sonra rehinli alacaklıların farklı zamanlarda toplantılara çağrıldığının tespit edildiği, 24.06.2020 tarihinde… ile yapılan toplantı sonucunda alacaklı ile anlaşma sağlandığı ve protokol düzenlendiği, söz konusu alacak miktarı dikkate alınarak İİK 308/h maddesindeki çoğunlukla anlaşmanın gerçekleştiğinin tespit edildiği,
İİK 308/h -4 maddesi gereğince borçlunun tekliflerinin alacak miktarı itibariyle 2/3’ü aşan çoğunlukla kabul edilmesi halinde borçlu ile anlaşamayan rehinli alacaklının konkordato talep tarihinden itibaren taraflar arasında sözleşmede kararlaştırılan temerrüt öncesi faiz oranı uygulanmak suretiyle diğer rehinli alacaklılar ile yapılan anlaşmalardan en uzun vadelisine tabi olacağı, kural olarak rehinli alacak yönünden anlaşmayan…. borçlunun teklifinin alacak miktarı itibariyle 2/3 aşan çoğunlukla kabul edilmesi nedeniyle… ile yapılan ödeme planına tabi olması gerekmekte ise de 24.06.2020 tarihli toplantıya …. çağrılmaması nedeniyle 7 günlük iltihak süresi içerisinde anlaşma yapılmadığı takdirde hangi ödeme planına tâbi olacağının alacaklı tarafından bilinemeyeceği, bu nedenle kendisine bildirilmeyen ödeme teklifine alacaklının tabi tutulmasının hukuka uygun olmayacağı,.. …yönünden İİK 308/h maddesi uyarınca usulüne uygun müzakere şartlarının gerçekleştirilmediği kanaatine varılmakla…. yönelik talebin reddine karar verildiği,
Rehinli alacaklı ….. tarihinde protokol yapıldığının anlaşıldığı, İİK 308/h-4 maddesi gereğince rehinli alacaklılarla müzakere ve anlaşmanın komiser tarafından adi alacaklara ilişkin sunulacak nihai rapor tarihine kadar gerçekleşmesi gerektiği, ancak … ile yapılan anlaşmanın nihai rapor sunulduktan ve tasdik yargılamasına başladıktan sonra yapıldığı, bu nedenle süresinde anlaşmanın yapılamadığı kanaatine varıldığı,
…’ın İİK 308/h maddesi gereğince yapılması gereken rehinli alacaklılarla müzakere toplantısı ve 7 günlük iltihak süresi içerisinde anlaşmanın yapılmamış olması nedeniyle kural olarak 2/3 oranındaki çoğunluğun gerçekleşmesi nedeniyle… ile yapılan ödeme planına tabi olması gerektiği, ancak… yönünden yukarıda açıklanan gerekçelerle … yönünden de İİK 308/h maddesi uyarınca usulüne uygun müzakere şartlarının gerçekleştirilmediği kanaatine varılmakla … yönünden de talebin reddine karar verildiği,
Konkordato isteyen … yönünden, alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde kullanılan oylara göre konkordato projesinin İİK’nın 302/3 maddesinde aranan çoğunlukla kabul edilmediği, bu nedenle İİK 305 maddesindeki tasdik şartlarının gerçekleşmediği,
Gerekçesiyle,
Konkordato isteyen şirketin talebinin kabulü ile konkordatosunun tasdikine, konkordatoya tâbi alacakların,
-50.000,00 TL’nin altındaki alacakların tasdik tarihinden itibaren 1 hafta içerisinde defaten,
-50.000,00 TL üzerinde alacakların 50.000,00 TL ‘den az olmamak üzere %25’inin tasdik tarihinden itibaren 1 hafta içerisinde defaten,
-Bakiye alacakların 05.04.2021 tarihinden itibaren 30 ay eşit taksit halinde her ayın 5’ine kadar ödenmesine,
İİK 306/2 maddesi uyarınca tasdik edilen konkordatonun yerine getirilmesini sağlamak için gerekli gözetim, yönetim ve tasfiye tedbirlerini almakla görevli olarak kayyım atanmasına,
İİK 308/b maddesi gereğince depo kararı verilmesine yer olmadığına,
Rehinli alacaklılar yönünden talebinin… yönünden kabulü ile, söz konusu bankaya olan alacağın hüküm fıkrasında tablo şeklinde belirtilen tarihlerde ve miktarlarda ödenmesine,
Rehinli alacaklılardan … ve …. yönelik talebin reddine,
Konkordato isteyen …’in konkordato talebinin reddi ile, verilen kesin mühletin kaldırılmasına,
Karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Alacaklı …..vekili istinaf dilekçesinde; borçlu tarafından sunulan konkordato projesi inandırıcı nitelikte olmayıp, ödemeye ilişkin tam ve somut bir kaynak gösterilmediği gibi, proje kapsamında belirtilen ödemelerin istemcinin muhtemel gelirine, yapılması muhtemel olan ödemelere bağlı olduğunu, proje dünyayı etkisi altına alan Covid 19 salgını öncesinde hazırlanmış olduğundan, pandemi ile birlikte mali anlamda değişkenlerin göz ardı edildiğini, müvekkili bankanın alacaklarının konkordato komiserliğine süresinde bildirildiğini, Mahkemeye alacaklarının tamamı için itirazda bulunduklarını, ancak mahkemece alacaklarının kısmen nisaba katılmasına karar verildiğini, istemci şirket yönünden konkordatonun tasdik edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve konkordato isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı ….. vekili istinaf dilekçesinde; konkordato projesinde alacaklılara ödenecek tutarın, borçlunun iflası halinde alacaklılara ödenecek tutardan fazla olup olmadığının gerek Mahkeme, gerekse komiserler tarafından tespit edilmediğini, geçici likidite sıkıntısı içinde olduğu ifade edilen firmanın konkordato talebi ile borçların faizsiz olarak ödenmesini amaçlandığı ve dolayısıyla firmanın hukuken kötüniyetli olduğunun anlaşıldığını, tasdik edilen konkordato projesinde yer alan tutarların borçlunun kaynakları ile orantılı olmadığını, Mahkemece bu konuda da yeterli araştırma yapılmadığını, borçlunun projenin uygulanması için beklediği kaynaklarının/alacaklarının tamamının faraziyeye dayandığını, İİK md. 206/1’de yer alan imtiyazlı alacakların tam olarak ödenmediğini ve mühlet içerisinde komiserin onayı ile akdedilen borçların teminata bağlanmadığını, müvekkili Banka tarafından bildirilen alacak tutarının da kısmen nisaba dahil edildiğini, kararın bu yönüyle de yasalara ve hukuka aykırılık oluşturduğunu belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının müvekkili Banka aleyhine olan yönlerden kaldırılmasına, konkordato isteminin reddine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı …. vekili istinaf dilekçesinde; öncelikle Mahkemece verilen geçici mühlet ve kesin mühlet kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu, İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan konkordato mühleti verilmesi için aranan şartların oluşmadığını, ayrıca konkordato talep eden borçlu firma hakkında, İİK’nın 286. maddesinde öngörülen belgelerin istemci firma tarafından eksiksiz olarak sunulmuş olmasının zorunlu olduğunu, konkordato projesinin alacaklılar arasında eşitlik ilkesine aykırı olduğunu, müvekkili Banka alacağının yasal sürede Komiserliğe bildirildiğini, Mahkemece taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiğini, gayrinakdi alacaklarının nisapta yer almadığını, müvekkili bankanın zarara uğrayacağının ortada olduğunu belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve konkordato talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı T… A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; müvekkili Bankaca alacaklarının alacaklılar kuruluna bildirildiğini, ancak Mahkemece taleplerinin kısmen kabulüne karar verildiğini, istemci firmanın konkordato projesinin salgın öncesi planlandığından, elde edilmesi planlanan olası gelir ve tahsilat beklentilerinin farklılaşacağının açık olduğunu, istemcinin oluşan finansman açığını ortaklardan elde ettiği fonlar ve ticari borçlarla finanse etmeye çalıştığını ancak bunun maliyetlerin yüksekliği dikkate alındığında yetersiz olduğunu, firmanın faaliyetlerinin devamlılığı ve borçların ödenebilmesi için yüklendiği işlerin tamamlanması önem arz eden firmanın konkordato ilan etmesi nedeniyle piyasadan borçlanmasının güçleşeceğinin muhtemel olduğunu, genel borçlanmanın yüksek olması, kısa vadeli borçlarını karşılama ve ödeme noktasında likidite sıkıntısı yaşandığının açık olması nedenleri ile Projenin anılan tüm bu olumsuz gerekçeler yüzünden başarılı olamayacağını belirterek, İlk derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve konkordato talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
1-Alacaklı …. vekilinin geçici ve kesin mühlet kararları ile ilgili istinaf itirazları yönünden;
Adı geçen alacaklı tarafından istinaf sebebi olarak ileri sürülen ilk husus, kanunun aradığı belgeler ve diğer şartlar bulunmaksızın borçluya geçici mühlet ve kesin mühlet verilmesinin hukuka aykırı olduğudur.
İİK’nın 287/son maddesi uyarınca geçici mühlet talebinin kabulü, geçici komiser görevlendirilmesi, geçici mühletin uzatılması ve tedbirlere ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamayacağı gibi aynı Kanun’un 293/1 maddesine göre de kesin mühlet talebinin kabulüne ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.
Bu iki düzenleme kanunyollarını sadece bu kararların verildiği tarihte değil yargılama sonunda verilen nihai karar aşamasında da kapatmıştır.
Açıklanan nedenlerle, HMK’nın 346/1. ve 352/(1)-b maddeleri uyarınca, alacaklı ….. vekilinin istinaf dilekçesinin bu yöne ilişkin kısımlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Alacaklılar …… vekillerinin tüm, alacaklı …. vekilinin diğer istinaf itirazları yönünden;
Dairemizce öncelikle İİK m. 304/1 ikinci cümlede yazılı süre bakımından değerlendirme yapılması gerekmiştir.
26/03/2020 tarih ve … sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 Sayılı Yasa’nın Geçici 1. maddesi:
”1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.
(2) Aşağıdaki süreler bu maddenin kapsamı dışındadır:
a) Suç ve ceza, kabahat ve idari yaptırım ile disiplin hapsi ve tazyik hapsi için kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleri.
b) 5271 sayılı Kanunda düzenlenen koruma tedbirlerine ilişkin süreler.
c) 6100 sayılı Kanunda düzenlenen ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemlere ilişkin süreler.
(3) 2004 sayılı Kanun ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlar kapsamında;
a) İcra ve iflas daireleri tarafından mal veya haklara ilişkin olarak ilan edilmiş olan satış gününün durma süresi içinde kalması halinde, bu mal veya haklar için durma süresinden sonra yeni bir talep aranmaksızın icra ve iflas dairelerince satış günü verilir. Bu durumda satış ilanı sadece elektronik ortamda yapılır ve ilan için ücret alınmaz,
b) Durma süresi içinde rızaen yapılan ödemeler kabul edilir ve taraflardan biri, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebilir,
c) Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder,
ç) İcra ve iflas hizmetlerinin aksamaması için gerekli olan diğer tedbirler alınır.
(4) Durma süresince duruşmaların ve müzakerelerin ertelenmesi de dâhil olmak üzere alınması gereken diğer tüm tedbirler ile buna ilişkin usul ve esasları;
a) Yargıtay ve Danıştay bakımından ilgili Başkanlar Kurulu,
b) İlk derece adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri bakımından Hâkimler ve Savcılar Kurulu,
c) Adalet hizmetleri bakımından Adalet Bakanlığı, belirler.” hükmünü içermektedir.
Buna göre, Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla maddede belirtilen sürelerin 13/03/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 30/04/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar duracağı hüküm altına alınmış; daha sonra, bu durma süresinin, 30/04/2020 tarih ve 3114 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Cumhurbaşkanı Kararının 1. maddesi ile 01/05/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 15/06/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar uzatılmasına karar verilmiştir.
Yasanın Geçici-1. maddesinin 2. fıkrasında, durma süresinin istisnalarına yer verildiği, ancak konkordato mühlet ve sürelerini durma süresi kapsamı dışında bırakan bir istisnaya yer verilmediği anlaşılmaktadır. Madde gerekçesinde yazılı “Konkordato kurumuna ilişkin mühlet ve sürelerin, 2004 sayılı Kanunda düzenlenmesi sebebiyle durma süresinin kapsamında olacağı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.” açıklaması da mühlet ve sürelerin durma süresi kapsamına dahil olduğunu göstermektedir.
“…Durma süresinin düzenlendiği 7226 sayılı Kanunun Geçici-1 maddesinin 2. fıkrasında durma süresinin istisnalarına yer verildiği ve bu istisnalar arasında konkordato kurumundaki mühlet ve süreleri durma sürelerinin kapsamı dışında bırakan bir istisna getirilmediği görülmektedir. Hükmün gerekçesinde ise şu açıklamaya yer verildiği görülmektedir; “Konkordato kurumuna ilişkin mühlet ve sürelerin, 2004 sayılı Kanunda düzenlenmesi sebebiyle durma süresinin kapsamında olacağı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.” Bu noktada sorunun cevabı açısından hükümden ziyade gerekçe önem kazanmakta ve konkordato kurumundaki mühlet ve sürelerin de durma süreleri kapsamına dahil olduğunun açık bir şekilde belirtildiği görülmektedir. Gerekçede yer verilen “Konkordato kurumuna ilişkin mühlet ve sürelerin” ibaresi ise, hukukumuzda konkordato kurumunun düzenleme altına alındığı 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 12 inci babında ve yardımcı mevzuatta yer verilen mühlet süreleri dahil her türlü sürenin, mezkûr durma sürelerinin kapsamına girdiğini göstermektedir.” (…. Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle yargıda duran sürelerin konkordato kurumundaki mühlet ve süreler açısındandeğerlendirilmesi,14.05.2020)….
Diğer yandan, istisnalarda belirtilen “Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder” hükmünün, konkordato mühletinin alacaklı bakımından sonuçlarını düzenleyen 294 üncü madde (rehinli alacaklılara ilişkin sonuçlarının 295 inci madde), borçlu bakımından sonuçlarını düzenleyen 297 inci maddeler ile ilgili ve bu hükümlere yönelik olduğu değerlendirilmiştir.
Somut olayda, 20.09.2018 tarihinde istemde bulunulduğu, mahkemece 25.09.2018 tarihinde 3 ay geçici mühlet verildiği, geçici mühletin 2 ay uzatıldığı, 22.09.2019 tarihinde 1 yıl süreyle kesin mühlet verildiği, 20.02.2020 tarihli ara kararla İİK’nın 289/5. maddesi uyarınca kesin mühletin üç ay süreyle uzatılmasına karar verildiği, 22.05.2020 tarihinde sona erecek kesin mühletin 7226 sayılı yasanın Geçici 1. m. uyarınca 16.08.2020 tarihine kadar uzadığının tespit edildiği, 12.08.2020 tarihli ara kararla 16.08.2020 tarihinde sona erecek kesin mühletin iki ay uzatılmasına karar verildiği, 14.10.2020 tarihinde de karar verildiği anlaşılmıştır.
Buna göre İİK m. 304/1 ikinci cümlede yazılı “Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır.” hükmüne uygun sürede karar verildiği değerlendirilmiştir.
İİK’nın 300. maddesi uyarınca konkordato komiseri, yazdırılan alacaklara karşı borçlunun beyanını alır. Borçlunun itiraz ettiği alacaklar çekişmeli hale gelir. Kanun çekişmeli alacaklara iki sonuç bağlamıştır. İlk olarak çekişmeli alacakların nisaba ne şekilde katılacağına mahkeme karar verir (İİK m.302/VI). Nitekim somut olayda bu hususta mahkemeye çekişmeli alacakların nisaba hangi tutardan katılacağına ilişkin kararlar verilmiştir. Mahkemenin bu konuda verdiği kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu bağlamda çekişmeli alacakların ayrıca dava konusu edilmesine imkân sağlanmıştır (İİK m.308/b).
Açıklanan nedenlerle çekişmeli hale gelmiş alacakların istinaf sebebi yapılmasına ve bu tutarların bölge adliye mahkemesince belirlenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Bu açıklamalara ve dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, yasaya uygun gerektirici nedenlere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesindeki hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine ve özellikle istinaf yoluna başvuranların sıfatına göre, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca, …… vekillerinin tüm, alacaklı …. vekilinin diğer hususlara ilişkin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK’nın 346/1. ve 352/(1)-b maddeleri uyarınca, alacaklı …… vekilinin İSTİNAF DİLEKÇESİNİN geçici ve kesin mühlet kararlarına ilişkin kısımlarının REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, HMK.’nın 353/(1)-b.1 ve 359/(3) maddeleri uyarınca, alacaklılar … …,… vekillerinin tüm, alacaklı …. vekilinin diğer hususlara ilişkin İSTİNAF BAŞVURULARININ ESASTAN REDDİNE,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL. istinaf karar harcından peşin alınan 54,40 TL.’nin düşümü ile kalan 4,60 TL.’nin alacaklılar ……’den ayrı ayrı alınarak …. gelir kaydına,
4-Alacaklılar ……… tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Karar tebliği, harç tahsil müzekkeresi düzenlenmesi, harç ve avans iadesi işlemlerinin Dairemizce yerine getirilmesine,
10.03.2021 tarihinde, İİK’nın 308/a maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren on gün içinde Yargıtay nezdinde temyizi kabil olmak üzere, oyçokluğuyla karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 11.03.2021

Başkan . Üye. Üye . Katip.
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır

KARŞI OY YAZISI
I
Saygıdeğer çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı 7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrası (ve özellikle bu fıkranın b bendi) ile 3 numaralı fıkrasının c bendinin ne şekilde anlaşılması gerektiği noktasında çıkmıştır.
II
Öncelikle 2019 yılı sonunda ortaya çıkan ve 2020 yılı içinde (ve eldeki kararın yazıldığı tarihte) artarak süren Covid-19 virüs salgını (pandemisi) nedeniyle yürürlüğe konulan mevzuata kısaca değinmekte, bu hükümleri değerlendirmekte yarar bulunmaktadır.
Covid-19 pandemisi nedeniyle önce 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile İcra ve İflâs Kanunu’nun 330’uncu maddesi gereğince fevkalade mühlet hükümlerinin uygulanacağına karar verildiği belirtilerek ve fakat bundan daha kapsamlı biçimde nafaka alacakları hariç olmak üzere takiplerin durdurulmasına, taraf ve takip işlemleri yapılmamasına, yeni takip alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının infaz edilmemesine karar verilmiş; 7226 sayılı torba yasanın Geçici 1’inci maddesi ile de yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla bir kısım sürelerin durdurulması hükme bağlanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki gerek fevkalade mühlete ilişkin İcra ve İflâs Kanunu’nun 330’uncu maddesi gerek 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ve gerek 7226 sayılı Yasa ilke olarak “takip yasağı” getirmiştir; anılan Yasa çerçevesinde 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bu süre 15.06.2020 (bu gün dahil) gününe kadar uzatılmıştır.
Konumuzu doğrudan ilgilendiren düzenleme 7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrası ile 3 numaralı fıkrasının c bendidir. Geçici 1’inci maddenin 1 numaralı fıkrasında Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla (a bendi) “dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler” de dâhil olmak üzere “bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler” ile “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler” 13.03.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden; (b bendi) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22.03.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 30.04.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur.
Görüldüğü üzere bu düzenleme ile hangi sürelerin duracağı genişletici bir yoruma izin verecek şekilde sayılmıştır. Ancak aynı Geçici 1’inci maddenin 3 numaralı fıkrasının c bendinde konkordatoya ilişkin özel bir hüküm sevk edilmiş ve “konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının durma süresince devam edeceği” belirtilmiş ancak mühletin de duracağına ya da uzayacağına ilişkin bir düzenleme öngörülmemiştir.
Fakat gerekçe bu şekilde değildir. Madde gerekçesinin ilgili kısmında “…Konkordato kurumuna ilişkin mühlet ve sürelerin, 2004 sayılı Kanunda düzenlenmesi sebebiyle durma süresinin kapsamında olacağı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Durma süresince konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının devam edeceği de açıkça hükme bağlanmaktadır” denilmiştir.
III
Bu noktada önce mühlet kavramı üzerinde durmakta, sonra ise bu kavram çerçevesinde yasal düzenlemeyi ve gerekçeyi değerlendirmekte yarar görüyorum.
İcra ve İflâs Kanunu mühletin tanımını yapmamış ve hukuki niteliğini göstermemiştir.
Mühlet için sözlüklerde çoğunlukla vade ve daha az olmak üzere mehil ve süre sözcükleri karşılık gösterilmiştir [1]. Öğreti ve uygulamada vade sözcüğü genellikle borcun ifası için belirlenmiş ya da belirlenebilir ânı gösterecek şekilde kullanılmaktadır [2]. Süre veya mehil ise daha çok bir işin yapılması için yükümlü, sorumlu ya da borçluya zaman tanınması anlamındadır. Mühlet sözcüğü kavram olarak vadeden ziyade mehil ve süreye yakındır.
Yasa koyucunun konkordato süresi ya da mehli gibi bir kavram yerine mühlet kavramını “başlangıcı ve sonu belli bir zaman dilimi”ni ifade etmek üzere bilinçli biçimde seçtiğinin kabulü daha doğru olacaktır. Nitekim konkordato, tasdikten sonra da alacaklılar ve borçlu bakımından etkilerini belirli bir süre ile sürdürmeye devam etmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yapısı itibariyle ödemesiz sürelerin “mehil” ve toplam ödeme süresinin de “süre” kavramlarına karışmasının da önüne geçilmiştir.
Kale’nin de ifade ettiği gibi “mühlet” konkordato prosedüründe borçluya verilen ve konkordatonun tasdik edilmesi için gerekli olan hazırlıkların yapılması amacını taşıyan süredir [3].
Mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlaması beklenir. Mühletin başlangıcı ve sonu belli olduğundan Yasa mühlet için öngörülen sürelerin aşılması ihtimalini öngörmemiştir. Ancak bu ihtimal her zaman söz konusu olabilir. Sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle bu sürelerin hukuki niteliğini belirlemekte yarar vardır. Mühlet hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden değildir. Bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesi söz konusu değildir. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin etkilerini düzenleyen 294, 295, 296 ve 297’nci maddeleri hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmamakta, bunların kullanılmasını sınırlamakta ya da ertelemektedir. Aynı nedenle mühletlerin kesilmesi ve durmasından da söz edilemez. Eğer yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımı mühletin koruyucu etkisinin sona ermesidir.
IV
Bu bağlamda yasal düzenleme ve gerekçe ne şekilde yorumlanmalıdır?
7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasının a bendinde hem maddi hukuka hem de takip hukukuna (ve bu arada idari yargılama hukuku ile ceza yargılaması hukukuna) ilişkin ifade edilebilen bütün süreler sayılmış; bununla yetinilmeyerek b bendinde de başta İcra ve İflas Kanunu olmak üzere başka yasalarda bulunan ve takip hukukuna ilişkin sayılan bütün süreler (ve bu kapsamda hakim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler) gösterilerek icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri durdurulmuştur.
Asıl sorun bu şekilde kaleme alınmış genel bir düzenlemeden sonra konkordatoya ilişkin özel ve sınırlandırılmış bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de Geçici 1’inci maddenin 1 numaralı fıkrası ile yetinilmiş olsa konkordato mühletinin de durduğu konusunda tereddüt edilmeyebilirdi fakat yasa koyucu 3 numaralı fıkranın c bendinde “Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder” şeklinde özel bir düzenleme, daha doğru ifade ile bir sınırlama yapmıştır.
Görüldüğü üzere yasa koyucu mühleti açık biçimde durdurmamış sadece belirtilen tarihler arasında mühletin “sadece” alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının, durma süresince devam edeceğini öngörmüştür.
Mühletin alacaklı bakımından sonuçları İcra ve İflas Kanunu’nun 294’üncü, borçlu bakımından sonuçları ise aynı Yasa’nın 297’nci maddelerinde düzenlenmiştir. Yasa koyucu İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ila 308/h maddelerini göstermemiş; özellikle geçici mühlete ilişkin 287’nci ve kesin mühlete ilişkin 289’uncu maddelerden hiç söz etmemiş; alacakların yazdırılmasına, borçlunun beyanına ve toplantıya hiç değinmemiştir. Anlaşılan o ki yasa koyucu bunları bilinçli bir tercihle kapsam dışında bırakmış ve konkordato prosedürünün yasanın öngördüğü rutin içinde cereyan etmesini istemiştir.
Gerekçenin etkisine gelince:
Uzun süreden beri yasa yapma tekniğinde gözlemlenen bir sorun burada da karşımıza çıkmıştır. Yasal düzenlemede bulunmayan bir husus gerekçe ile hukuk alemine sunulmaktadır. Böylece kimi zaman çeşitli nedenlerle yasa metnine alınmayan bazı hususların gerekçeye yazılmak suretiyle onlara da geçerlik kazandırılmaya, en azından uygulayıcıyı yasayı bu şekilde anlamaya zorlamaya çalışıldığı görülmektedir [4]. Oysa Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi yasa metni ile ortaya konmuştur; Meclis’in denetiminden ve daha önemlisi oylamasından geçmeyen gerekçenin, yasa metninin önüne geçerek ve millet iradesini dolanarak yasa gücünde sonuç doğurması kabul edilemez. Yasa metninde yazmayan bir hususun gerekçe ile yasa gücüne büründürülmesi temsili sisteme ve dolayısıyla cumhuriyet rejimine de uygun değildir. Bu yasa tasarısını hazırlayan birkaç bürokratın kanaatinin halk tarafından seçilmiş parlamentonun iradesinin önüne geçirilmesi anlamına gelir. Nitekim yasayı bilmemenin mazeret sayılmayacağı kabul edilmiş fakat aynı zorunluluk gerekçe için öngörülmemiştir [5].
Gerekçenin bir yorum vasıtası olarak kullanılması gerek anglo-amerikan hukuk sisteminde gerek kara Avrupası sisteminde çoktan terk edilmiştir [6].
Bu itibarla Yasada sadece mühletin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları düzenlenmişken gerekçede mühletin duracağı konusunda “tereddüt bulunmadığı” şeklindeki yazım hiçbir şekilde hukuk uygulamasına esas alınamaz.
Öğretide mühletin duracağına dair ileri sürülen görüşlere de bu nedenlerle katılamıyorum [7]. Nitekim saygıdeğer çoğunluğun görüşüne atıf yaptığı .. “…hükümden ziyade gerekçe önem kazanmakta…” şeklindeki belirlemesini hukukun genel ilkelerine uygun bulamıyorum.
V
Gelinen noktada rahatlıkla söylenebilir ki konkordato bir takip türü olmadığı gibi konkordatoda icra ve iflas dairelerince yapılan bir işlem bulunmamaktadır. Konkordato sürecinde yapılan işlemlerin “taraf ve takip işlemi” sayılamayacağı da ortadadır.
Tekraren belirtilecek olursa her şeyden önce 7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 3 numaralı fıkrasının c bendinde geçen konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından “sonuçlarının durma süresince devam edeceği” ifadesi yalnız ve yalnız İcra ve İflâs Kanunu’nun 294 ile 297’nci maddelerinde gösterilen konkordatonun borçlu ve alacaklılar bakımından etkilerine işaret etmektedir.
Pandemi sürecinde uzaktan ve esnek çalışmanın önerilmesi nedeniyle birçok alanda işlerin yavaşladığı; bazı işyerlerinin tamamen kapandığı, bazılarının da sınırlı sürelerle faaliyet gösterdiği dikkate alındığında genel olarak hayatın yavaşladığı tartışmasızdır ancak bu durum 22.03.2020 ile 15.06.2020 arasında borçlunun ve komiserin konkordato mühletini duraklatıp, yapmaları gereken işleri tamamen bırakacakları anlamına gelmemelidir.
Gerek geçici ve gerek kesin mühlet içinde yapılması gereken işlemlerin büyük bir kısmı komiserlerce belgeler üzerinde ya da işletmenin veya değer tespiti yapılacak varlıkların bulunduğu yerde yapılacak işlemlerdir. Konkordatoda alacaklılar toplanması dışındaki hiçbir işlem icra daireleri ya da mahkemeler gibi sosyal mesafenin korunamayacağı insan temasını gerektirmemektedir (nitekim 7226 sayılı Yasa’nın va’z edilmesi altında yatan temel irade budur).
Alacakların yazdırılması ve alacaklılar toplantısının yapılmasını engelleyecek bir (genel) sokağa çıkma yasağı da konulmamıştır.
Kaldı ki alacak yazdırılması posta yolu ile yapılabilir [8]. Toplantıya katılmayı sakıncalı gören alacaklılar için zaten toplantıyı izleyen yedi günlük iltihak süresinde oy kullanma imkanı da Yasa’yla getirilmiştir (İİK m.302/VII, son cümle). İltihak süresi içinde oy kullanımı da posta ile yapılabilir. Açık yasal düzenleme bulunmamakla birlikte daha önce oy kullanmamış ya da olumsuz oy kullanmış alacaklıların tasdik duruşmasına kadar olumlu oylarını mahkemeye bildirmelerine ve nisabın buna göre belirlenmesine bir engel yoktur ve bu dahi yazılı biçimde yapılabilir [9].
Bu süreçte sadece tasdik yargılaması bağlamında “duruşmanın yapılması” dahi Hakimler ve Savcılar Kurulunun 30.03.2020 gün ve 2020/51 sayılı “COVID-19 Kapsamında İlave Tedbirler” konulu kararı ile bu tedbirlerin uzatılmasını konu alan 30.04.2020 gün ve … sayılı kararı çerçevesinde yasaklanmış değildir. Kararda adliyedeki iş ve işlemlerin durdurulmadığı, esnek çalışmanın tatil veya işlerin durdurulmasını gerektirecek bir anlam ifade etmediği, acil durumlar bakımından rutin faaliyetlerin gecikmeksizin yerine getirilmesi ve dosyaların adliyede olmasa da evde incelenerek tekemmül ettirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Hukuk yargılamasında nelerin “acil iş” olduğuna dair en önemli düzenleme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun adli tatile ilişkin 103’üncü maddesidir. Bu maddenin 1 numaralı fıkrasının e bendinde konkordatoya ilişkin iş ve davaların adli tatilde görüleceği belirtildiğinden, konkordato mühleti verilmesi ve tasdik davalarının acele işlerden olduğu kabul edilmeli ve bunlara ilişkin duruşmaların (gerekirse teknolojik imkanlar kullanılarak) yapılması gerekmektedir [10].
Yargılaması bakımından dahi durdurma/erteleme kapsamına alınmayan konkordato sürecinde görev yapan komiserin bu görevini geciktirmesi ya da yapmaması için bir hukuki ya da fiili bir hal bulunmamaktadır. Nitekim uygulamada bütün komiserler görevlerinin başında kalmış ve takdir edilen ücretleri de almaya devam etmiştir.
Öte yandan Dairemizce dosyanın incelendiği 10.03.2021 tarihinde dahi pandemi artarak devam etmekte, yasanın va’zedilmesini gerektiren sebeplerin tamamı mevcudiyetini sürdürmektedir. Sadece yasanın ve Cumhurbaşkanlığı kararının belirlediği süreler dolmuş fakat fiili durum değişmemiştir. Konkordato mühleti bugün ne şekilde işletiliyorsa o tarihte de aynı şekilde işletilebilirdi.
VI
Somut dosya bakımından üzerinde önemle durulması gereken bir husus da komiserlerin işlerini layıkıyla yapmadıklarıdır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesine göre mahkemenin tasdik yargılamasını kesin mühlet içinde yapıp bitirmesi gerekir. Verilen bir yıllık kesin mühletin tamamı komiserlere ve borçluya “bağışlanmış” bir süre değildir. Tam tersine alacaklıların katlanmaya zorlandıkları bir süredir. Bu nedenle sürenin en verimli biçimde kullanılması gerekir.
Mühlet konkordato prosedürünün tamamlanması içindir; yoksa gelecek bir paranın/istihkakın beklenmesi, yeni ortak bulunması, bir alacağın tahsil edilmesi gibi zamana yayılan işlemler için “oyalanma” süresi değildir. Değer tespitleri ve sunulan belgelerin muhasebe standartlarına ve gerçeğe uygunluğu geçici mühlet içinde yapıldığından, kesin mühletin verilmesinden sonra ilanlar, alacakların yazdırılması, borçlunun beyanının alınması, oylamaya hazırlık, toplantı, iltihak süresi ve raporun hazırlanıp mahkemeye tevdii en çok 5-6 ay içerisinde yapılmalı ve dosya mahkemeye sunulmalıdır; ilgili düzenlemeler incelendiğinde bu sürelerin çok kısa belirlendiği görülmektedir. Nitekim mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanunu’nda (Bundesgesetz über Schuldbetreibung und Konkurs) kesin mühlet azami bir yıl olarak belirlenmiş, karmaşık (kompleks) hallerde bu sürenin 24 aya kadar uzatılabileceği kabul edilmiş ancak karmaşık olduğu için bir yılı aşan süre ile kesin mühlet verilmesi halinde komiserin en geç dokuzuncu ayın bitmesinden önce alacaklıları toplantıya çağırması gerektiği emredici bir hüküm olarak ortaya konulmuştur (İsvİİK m.295b, f.II) [11].
Somut olayda borçluya 22.02.2019 günü kesin mühlet verilmiş, kesin mühletin dolduğu 22.02.2020 tarihine ve uzatıldığı 22.05.2020 tarihine kadar, bir diğer ifade ile kesin mühlet sona ermesine rağmen komiserler hala oylamayı yapmamış ve dosyayı mahkemeye tevdi edememiştir.
Eğer komiserler işlerini gereği gibi yapsalardı dosya pandemi sürecinden hiç etkilenmeden sonuçlanacak ve alacaklılar da daha uzun süre ile mühletin etkilerine katlanmak zorunda bırakılmayacaktı.
VII
Yukarıdan beri gösterdiğim yasal düzenlemeler ve yaptığım açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde 7226 sayılı Yasa’nın konkordato mühletini kapsamadığı ve mühletin, anılan Yasa ve buna bağlı olarak Cumhurbaşkanlığı kararı ile durmayacağı,
Somut olay bakımından 22.02.2019 günü verilen bir yıllık kesin mühletin 20.02.2020 tarihli ara kararla uzatıldığı 22.05.2020 tarihinde dolduğu; bu tarih itibariyle mahkemenin tasdik konusunda bir karar vermesi gerekirken (İİK m.304/I) dosyanın komiserlerce henüz mahkemeye dahi intikal ettirilmediği; mahkemece bu yönde oluşturulan ara kararının da hukuka aykırı olduğu ve yasa ile belirlenen sürelerin hakim tarafından değiştirilmesine izin vermeyen genel hukuk ilkesinin çiğnendiği,
hususları nazara alınarak;
Mahkemece kesin mühlet dolmuş olduğundan tasdik talebinin usulden reddine karar verilmek gerekirken mühletin bitiminden çok sonra 14.10.2020 tarihinde tasdik kararı verilmesini usule ve İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesinin birinci fıkrasına açıkça aykırı bulduğumdan saygıdeğer çoğunluğun aksi yöndeki kanaatine katılamıyorum.


Hakim …
e-imza

KARŞI OYA İLİŞKİN DİPNOTLAR
[1] TDK Türkçe Sözlük, 11.b., Ankara 2011, s.1723; Uslu, T.A.: Yeni Hukuk Lugatı ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1964, s.230; Alpdündar, R.: İlgili Kanun Maddeleri ve Tevhidi İçtihat Kararlarıyla Yeni Hukuk Sözlüğü (Kılavuzu), İstanbul 1977, s.219. Türk Hukuk Lugatında mühlet (s.254) sözcüğü için mehil sözcüğüne atıf yapılmış, orada ise (s.223) “Bir vecibenin yerine getirilmesi veya bir muamelenin yapılması için kanun veya yargıç veya alakalı şahıs tarafından tayin edilen zamandır” şeklinde karşılık verilmiş ve çeşitli yasalarda vade, müddet, ecel gibi kullanımların olduğu da belirtilmiştir.
Mühlet, mehil, süre ve vade kavramları hakkında kısa bir değerlendirme için bkz. Besen, M./Tat, O.: “Konkordato Sürecinde Mühlet”, ASBÜ HFD, 2019/2, s.362.
[2] Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22.b., Ankara 2017, s.976.
[3] Kale, S.: Sorularla Konkordato, İstanbul 2017, s.13.
[4] Bu tavrın eleştirisi için bkz. Narmanlıoğlu, Ü.: “Kanunun Anlam Bakımından Uygulanması”, Prof. Dr. Turan Tufan Yüce’ye Armağan, İzmir 2001, s.104; Capitant, H.: “Kanunun Manasının Tayininde İzhari Çalışmaların Değeri”, çev. H. Demirel, AÜHFD 1956/1, s.59.
[5] Selçuk, S.: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 30.06.1995 gün ve 1993/1 E., 1995/1 K sayılı karara karşı oy (RG 22.10.1995, 22441), s.22.
[6] Selçuk, s.22; Doğrusöz, B.: “Yasaların Yorumunda Gerekçe”, Dünya gazetesi, 31.08.2017s, 1. (https://www.dunya.com/kose-yazisi/gerekce-ve-yasalarin-yorumu/379806) erişim tarihi: 30.10.2020.
[7] Atalay, O./Özekes, M.: “İcra ve İflâs Kanunu m.330 Hükmünü Uygulayan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile İlgili Ortaya Çıkan Bazı Sorunlar ve Tartışmalara Cevaplar”, İzmir 22.03.2020, Başlık: C., paragraf: 13-14 (https://blog.lexpera.com.tr/iik-m330-hukmunu-uygulayan-cumhurbaskanligi-karari/) erişim tarihi: 30.10.2020.
Pekcanıtez, H.: “2279 sayılı Cumhurbaşkanı (Fevkalade Mühlet) Kararı ile 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. Maddesinin Birlikte Değerlendirilmesi”, 28.03.2020, Başlık: III [IV olmalı], paragraf: 5 ve Başlık: V, paragraf: 6 (https://blog.lexpera.com.tr/2279-sayili-karar-ile-7226-sayili-kanunun-birlikte-degerlendirilmesi/) erişim tarihi: 30.10.2020.
Tunç Yücel, M.: “7226 sayılı Kanun ile Cumhurbaşkanlığının 2480 sayılı Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair Kararı Uyarınca Sürelerin Durmasının Konkordato Sürelerine Etkisi”, 11.05.2020, (https://blog.lexpera.com.tr/7226-sayili-kanun-ile-cumhurbaskanliginin-2480-sayili-karari-uyarinca-surelerin-durmasinin-konkordato-surelerine-etkisi/) erişim tarihi: 30.10.2020.
Yavaş, M.: “İİK m.330 Çerçevesinde 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına Genel Bir Bakış”, 06.04.2020, son paragraf (https://www.lebibyalkin.com.tr/mevzuat/haberler/2020/iik-m.330-cercevesinde-2279-sayili-cumhurbaskani-kararina-genel-bir-bakis.html) erişim tarihi: 30.10.2020.
Deynekli, A.: “7226 sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemenin Sürelere Etkisi Yönünden Değerlendirme”, Başlık: III, 4, e (https://app.e-uyar.com/blog/index/478d6362-2806-49be-a6c2-89976b382794?) erişim tarihi: 30.10.2020.
[8] Kuru, B.: İcra İflas Hukuku, C.IV, 3.b., İstanbul 1997, s.3677; Öztek, S. (Budak, A. C. / Tunç Yücel, M. / Kale, S. / Yeşilova, B. ile birlikte): Yeni Konkordato Hukuku, 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflâs Kanunu m. 285-309 Şerhi, Ankara 2018, m.299, n.16; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.244; Buruloğlu, E. / Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.44; Börü, L.: “Adi Konkordatoda Alacaklıların Alacaklarını Bildirmesi”, İnÜHFD 10 (1), 2019, s.177.
[9] Kale, S.: “İsviçre İcra İflas Kanununun Adi Konkordato Hükümlerine Genel Bir Bakış”, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 4(2), Güz 2017, s.167.
[10] Deliduman, S.: “22.03.2020 İla 30.04.2020 Tarihleri Arasındaki Konkordato Duruşmaları Üzerine”, (https://www.hukukihaber.net/22032020-ila-30042020-tarihleri-arasindaki-konkordato-durusmalari-uzerine-makale,7735.html) erişim tarihi: 30.10.2020.
[11] Ayrıca bkz. Kaplan, İ.: Yeni Türk Konkordato Hukuku, Ankara 2020, s.31.