Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/368 E. 2021/471 K. 24.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30/11/2020
ESAS-KARAR NUMARASI : …

Konkordato talep eden vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İSTEM
Konkordato mühleti isteyen … vekili müvekkilinin…. Şti’nin ortağı ve temsilcisi olduğunu, mahkemece adı geçen şirkete 28.09.2018 günü aynı mahkemenin …E sayılı dosyasından geçici mühlet verildiğini, müvekkilinin de şirket yetkilisi olması hasebiyle şirket tarafından akdedilen kredi sözleşmelerine kefil sıfatıyla imza koyduğunu, şirketin ödenmeyen bazı borçları nedeniyle şahsen ödeme taahhütlerinde bulunduğunu ve bu itibarla şirket için verilen mühletin müvekkili gerçek kişi için de verilmesinin gerektiğini ileri sürerek üç aylık konkordato geçici mühleti ile gerekli tedbirlerin verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ
Konkordato talep edenin alacaklılarından bir kısmı ile mahkemeye ve dolayısıyla alacaklılara sunduğu projedeki vade ve taksit sayısını değiştiren, bu yolla da alacaklılar arasındaki eşitliği bozma sonucunu doğuran münferit protokoller düzenlendiği; bu davranışın konkordatoyu kötüniyetle sakatlayacak nitelikte olduğu gerekçesiyle konkordato tasdik talebinin reddine, borçlu tacir olmadığından iflas kararı verilmemesine oyçokluğu ile karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinde yasal şartların sağlandığı ve konkordatonun tasdiki gerektiği yönünde bir karşı oy dile getirilmiş ise de bu görüş çoğunluk tarafından kabul edilmemiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
(Anlaşılamayan bazı kısımlar aynen aktarılmıştır):
– Müvekkilinin borçlarının neredeyse tamamının, ortağı bulunduğu …. borçlarına kefaletten kaynaklandığını,
– Müvekkilinin bütün borçları ödeyebilecek güçte bulunduğunu fakat zamana ihtiyacı olduğunu,
– Projenin tasdiki halinde alacaklıların eline iflasa oranla daha fazla para geçeceğini,
– Toplantıda alacak ve alacaklı nisabının sağlandığını,
– Rehinli alacaklılar için nisabın sağlanamadığı bildirilmiş olmakla birlikte rehinli malların satışının ertelenmesi talepleri olduğunu fakat ilk derece mahkemesinin bu konuda bilirkişi incelemesi yapmadığını,
– Konkordato kapsamında her bir alacaklının mutlak biçimde eşit olmadığını, müvekkilinin alacaklıların bireysel şartlarını değerlendirerek münferit protokoller düzenlendiğini,
– Projeler arasındaki farklılığın hayatın olağan akışına uygun olduğunu,
– Kredi kurumları ile tek tip protokol yapma imkanına sahip olmadıklarını,
– Müvekkilinin konkordato sürecinde olması ve bu sürecin kısa olması nedeniyle kredi kurumlarının yeni kredi kullandırma ve yapılandırma konusunda olumsuz tutum içinde olduklarını,
– 25.000,-TL alacaklı olan kimse ile 500.000,-TL alacaklı olan kimse arasında farklı taksit uygulamasının eşitlik anlayışına daha uygun olacağını,
– Sözleşme serbestisi içinde özgür irade ile protokoller düzenlendiğini,
– Proje dışında sözleşme yapan alacaklıların projeye değil kendi sözleşme şartları için olumlu oy kullandıklarına ilişkin mahkeme tespitinin hukuka aykırı olduğunu,
– Yapılandırmaların komiser onayı ve denetimi altında, mahkemenin gözetimi çerçevesinde gerçekleştirildiğini, bunların komiser raporları ile aşamalar halinde mahkemeye bildirildiğini; mahkemenin bu yapılandırmalara karşı koymadığını, hiçbir alacaklının da itiraz etmediğini,
– “Dosya kapsamında belirtilen bazı alacaklılarla yapılandırma anlaşması / protokoller yapılmış, bu alacaklılar da konkordato projesine evet oyu vermişlerdir. Bu durumda yapılandırma anlaşmalarının hükümsüz sayılacağı, konkordato projesi çerçevesinde ödeme yapılacağı yerel mahkemece gözetilmemiştir. Zira İİK 308/d maddesinde yer alan hükümsüzlük kesin hükümsüzlük olup, bu borçların bu tarzda ifası”nın talep edilemeyeceğini,
– Komisere emir verilse idi komiserin protokollerin geçersiz olduğu değerlendirmesine göre alacaklıların yine olumlu oy verip vermeyeceğini saptayabileceğini;
– “Konkordato mühletinde yapılan protokoller ön protokol olup, esas olan şirketin konkordato projesidir. Bu yapılmaksızın, emredici düzenleme olan İİK 305 son fıkrası gözden kaçırılarak kolay bir yöntemle komiser gözetiminde ve bilgisi dagilinde yapılan ve mahkemeye sunulan, mahkemece görülen ve denetlenen protokollerin salt evet oyu sağlamak amacıyla yapıldığı şeklinde yetersiz gerekçe ile tasdikin reddedilmesi kararın kaldırılmasını gerektirmeli; komisere iik 305 son fıkrası anlamında görev verilerek komiser tutanağında da yer aldığı üzere konkordato projesine evet oyu kullanan kişilerin konkordato projesine yine de evet deyip demeyecekleri konkordato komiseri tarafından belirlenmeli ve 302 maddesindeki çoğunluğun bu şekilde sağlanıp sağlanamadığı belirlendikten sonra sonucuna göre hüküm kurulma”sı gerektiğini,
– Hem proje dışında yapılan protokollerin hükümsüz olacağının belirtildiği hem de sırf bunlara dayanılarak borçlunun kötüniyetli sayılarak tasdik talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
– İcra ve İflas Kanunu’nun 308/d maddesinin özellikle tenzilat konkordatoları için söz konusu olduğunu ancak müvekkilinin projesinde tenzilat istenmediğini, ayrıca bu maddenin tasdik koşulları arasında düzenlenmeyip tasdikten sonraki dönem için söz konusu olduğunu,
– Müvekkilinin kötüniyetli olduğuna dair bir tespitin dosyaya yansımadığını,
– Protokollerin bir kısmında müvekkilinin asıl borçlu olmadığını, kefalet borçlarının borca batıklığın tespitinde dikkate alınamayacağını, iflasın ertelenmesi uygulamasının bu yönde olduğunu; bu protokollerin eşitlik ilkesine de aykırı olmadığını,
– Mühlet içinde konkordato komiserinin onayıyla düzenlenen protokollerin konkordato şartlarına tâbi olmadığını,
– İlk başvurudan bu yana müvekkilinin üzerine düşen bütün yasal yükümlülükleri yerine getirdiğini,
– Müvekkilinin tasdik şartlarını sağladığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve konkordatonun tasdikine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
I – İstinaf sebeplerinin incelemesinde:
a. Öncelikle gerek komiser ve gerek borçlunun konkordato kurumu hakkındaki bilgi ve değerlendirmelerinin yasal düzenlemeye ve konkordatonun genel felsefesine uygun olmadığı belirtilmelidir. Gerekmediği halde süre uzatımları alınmış, komiser sağlık sebeplerini bahane ederek (görevden affını istemek yerine) sokağa çıkma yasağından bahisle süreci gereksiz ve fazla biçimde uzatmıştır. Nitekim usulüne uygun ilan yapmaksızın yaptığı ilk toplantı da mahkemece iptal edilmiştir.
b. Kefiller de konkordatoya başvurabilirler. Ancak bu durumda borç hem asıl borçlunun hem de kefilin konkordatosuna yazdırılmalıdır. Bunun için yazılmış çok sayıda bilimsel eser bulunmaktadır (Erman, E. S.: “Konkordatonun Müşterek ve Müteselsil Borçlulara ve Kefillere Etkisi”, Adalet Dergisi, 1969, S.1, ss.3-11; Erdoğan, İ.: “Konkordatonun Müşterek Borçlulara ve Kefillere Etkisi’, Yargıtay Dergisi, 1984, C.X, S.1-2, ss.158-169 ve S.3, ss.318-331; Aydemir, D.: “Konkordatonun Kefalet Sözleşmesine Etkisi”, MİHDER- Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Dergisi, 2019, C.XV, S.43, ss.519-558; Börü, L./Parlak Börü, Ş.: “Konkordatonun Kefalet Sözleşmesine Etkileri”, İÜHFM, C. LXXVIII, S.3, ss.1239-1277). Somut olayda istemcinin kefil olduğu borçların ne şekilde işleme alındığı, bunların tamamının yazdırılıp yazdırılmadığı komiser raporundan anlaşılamamaktadır.
c. Eşitlik meselesine gelince: Konkordatoda ilke olarak hiçbir alacaklıya diğerlerine nazaran öncelik ya da menfaat sağlayacak şekilde işlem yapılamaz. Ancak süreç sonunda farklı vade, faiz, taksit vb. uygulamalarla bütün alacaklıların eşit (denk) durumda olmasını sağlayacak şekilde projeler oluşturulabilir (bkz. Karakaş, C. F.: “Borca Batık Olmayan Borçlunun Tenzilat Konkordatosu İstemi ve Seçenekli Konkordato Projesi”, MİHDER – Medeni Usul ve İcra İflas Hukuku Dergisi, 2020, C.XVI, S.47, ss.792 vd.). Somut olayda ilk derece mahkemesi kararında da ifade edildiği gibi alacaklılar arasında protokollerle ayrıcalıklar ve farklılıklar yaratılmış, bunların giderilmesi için de ek öneriler getirilmemiştir. Söz gelimi bir alacaklıya daha kısa, diğerine daha uzun taksit süreleri tanınmış fakat uzun süreli taksit önerilen alacaklının zamana göre faiz, enflasyon, tahsil edilememe gibi risklerinin giderilmesi için bir ek önlem gösterilmemiştir.
Farklı projelerin önerilmesi ancak ve belki bu durumun toplantıda açıkça anlatılması ve oybirliğinin sağlanması suretiyle sistem içinde kabul edilebilir.
Konkordatonun hukuki mahiyeti hakkında .., .. ve … öğretide çeşitli görüşler bulunmakla birlikte ilke olarak mahkemenin zorlaması ile yapılan bir sulh (cebrî sulh=zwangsvollstreckung) niteliğinde sayılabileceği, kabul oyu verenler için sözleşme benzeri bir hüküm yaratırken, red oyu verenler için tasdik kararının ilama bağlı zorunlu bir ibra niteliğinde olduğu düşünceleri yaygındır. Bu bakımdan her alacaklı ile farklı yapılandırma sözleşmesi yapması ancak mahkeme dışı konkordatoda söz konusu olabilir. Sözleşme serbestisinden söz edilerek farklı işlemler yapılması konkordato prosedürüne yabancıdır.
Yapılandırmaların mahkemenin denetiminde gerçekleştiği söylenemez. Zira mahkeme konkordato komiserini atamakla onun hukuka uygun biçimde davranacağı konusunda bir öngörüden hareket eder. Komiserin, borçlunun açıkça hukuka aykırı işlemlerine göz yumması ya da destek olması mahkemenin bunları tasvip ettiği anlamında yorumlanamaz.
Toplantı yapılıp bitirildikten sonra geri dönülerek tahminlere dayalı olarak hangi alacaklının ne yönde oy kullanacağı hakkında fikir üretmek ve buna göre yeniden nisap sağlanması da mümkün değildir.
d. İcra ve İflas Kanunu’nun 308/d maddesindeki düzenlemenin sadece tenzilat konkordatoları için uygulanacağına dair ne yasalarda ne de öğretide bir görüş bulunmamaktadır. Kaldı ki faizsiz bütün konkordatolar yıllık faiz oranı kadar tenzilat içermektedir.
f. Süreç içinde komiserin onayıyla yapılan sözleşmelerin konkordato hükmünün dışında kaldığında tereddüt bulunmamaktadır (İİK m.308/c, f.IV). Ancak bu sözleşmeler yeni finansal kaynak bulunması ya da uygun bir maliyet/kâr oranı ile kaynak yaratarak borçların ödenmesini sağlayacak sözleşmelerdir.
Oysa somut olayda sözleşmenin tarafları zaten istemciden alacaklıdır yani bunlar arasında bir sözleşme vardır. “Protokol” adı altında düzenlenen metinler aslında yeni sözleşmeler değil, mevcut sözleşmelerin “ödeme/ifa” kısımlarını yeni şartlara bağlayan tadillerdir. Bu tadillerin komiserin onayıyla yapılmış yeni sözleşme olduğu ve konkordato hükmü dışında kalacakları kabul edilemez.
g. İstemci vekilinin yukarıda tırnak içinde gösterilen bir kısım istinaf sebeplerinin neyi ifade ettiği anlaşılamamıştır. Özellikle protokollerin hükümsüz sayılması karşısında oylamanın hala sağlıklı olduğu düşüncesiyle kabul oyu verenlerin de tasdik edilen projeye tâbi olacağının ileri sürülmesi ve bu bağlamdaki diğer istinaf sebepleri kendi içinde çelişkili bulunmuştur.
Yukarıdaki açıklamalar ve gösterilen yasal düzenlemelerle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359’uncu maddesinin 3 numaralı fıkrası uyarınca dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olayın saptanmasında ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine göre kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 düzenlemesi gereğince istemci vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
II- Re’sen yapılan incelemede:
Belirtmek gerekir ki bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kimseye tâcir denir (TTK m.12/1). İcra ve İflas Kanunu’nun 43’üncü maddesi uyarınca da tâcirlerin iflasa tâbi oldukları hususunda tereddüt bulunmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinde istemci Mustafa Adıgüzel’in komisyonculuk ve meyve üretimi işleri ile iştigal ettiği ve bu suretle ticari işletme işlettiği anlaşılmaktadır. Kişinin bu işleri ticaret siciline kayıt olmadan ve vergi idaresine bilgi vermeden yapıyor olması, Türk Ticaret Kanunu’nun uygulaması bakımından onu tâcir olmaktan çıkartmaz.
Açıklanan nedenle adı geçenin iflasına karar verilmek gerekirken ilk derece mahkemesince aksine yorum yapılmış ise de istinaf başvurusunda bulunanın sıfatına göre bu husus kaldırma sebebi yapılmamıştır.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ….sayılı dosyasında verdiği 30/11/2020 tarihli kararına yönelik istemci vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken istinaf karar harcı peşin olarak alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Konkordato talep eden tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4- HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
24/03/2021 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
İİK’nin 293 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının göndermesi ile uygulanması gereken 164 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 24/03/2021

….