Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/367 E. 2021/1484 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ …
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (B O Z M A Ü Z E R İ N E – K A B U L)
….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
…..

……sayılı kararının taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Dairemizin 02.07.2019 T.,……. sayılı kararı ile davanın kabulüne yönelik verilen kararın Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 14.12.2020 T……. sayılı kararıyla bozulması üzerine HMK m. 373/3 uyarınca duruşma açılmasına karar verildi, dosya incelendi:
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili, müvekkili ile davalı sigorta şirketi arasında…. numaralı, 04.12.2014 başlangıç tarihli “Tüm İşyeri Sigorta Poliçesi” akdedilmiş olduğunu, hırdavat ve inşaat malzemeleri üzerine ticaret yapmakta olan müvekkilinin işyerine 14.12.2014 tarihinde 23:00 sularında duvarı delerek içeri giren kişiler tarafından hırsızlık yapıldığını ve aynı kişiler tarafından işyerinin ateşe verilmiş olduğunu, söz konusu olay sebebiyle müvekkilinin şikayetçi olduğunu, Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen dosyada müşteki olarak yer aldığını, işyerine duvarını delerek giren kişilerin, çıkarken delilleri karartmak amacıyla işyerini ateşe vermeleri neticesinde muhtelif demirbaş ve emtiaların yanmış olduğunu, olayın üzerinden 6 ay geçmesine rağmen müvekkili tarafından başvurulan davalı sigorta şirketinin ödeme yapmadığını, ne zaman ödeme yapacağı hususunda da bilgi vermediğini, geçen sene 358.940,02-TL net kar eden müvekkilinin, ekte sunulan beyannameden de anlaşılacağı üzere 4.179.231,00-TL toplam satış tutarına ulaşmış olduğunu, ancak gerçekleşen bu olay ve davalının sözleşme gereğini yerine getirmemesi sebebiyle müvekkilinin kestiği çeklerin 6 aydır karşılıksız kaldığını, davalının eylemleri neticesinde müvekkilinin ticari hayatının bitme noktasına gelmiş olduğundan bahisle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak, 1.000,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 22.01.2018 tarihli dilekçesi ile tazminat talebini 100.238,64-TL’ye arttırmıştır.
Davalı vekili, müvekkili şirket tarafından ….. sayılı yeni tüm işyeri sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan Ankara, ….. nolu işyerinde 14.12.2014 tarihinde meydana gelen yangın neticesinde hasar meydana gelmiş olduğunu, yangın raporuna göre kimliği belirsiz kişilerce herhangi bir sebeple duvarın kırılmış kısmından içeri girilerek iki ayrı noktaya ateş atıldığını, yangının boya ve benzer yanıcı maddelere sirayet ederek patlamaya sebebiyet verdiğini, patlamanın etkisiyle saç ve camekan olan ara bölmenin kırılarak yangının oto yıkamaya sirayet ettiğini ve yangının bu sebeple çıktığı kanaatinin belirtildiğini, olay sırasında yanan işyerinin bitişiğinde bulunan yıkamacı dükkanı ve otomobillerin de yanmış olduğunu, olay üzerinden 2 hafta geçtikten sonra bir şahsın şirkete ihbarda bulunarak, sigortalının sigorta şirketinden para almak amacı ile işyerini kendisinin yaktığını bildirdiğini, bu bilginin cumhuriyet savcısına da intikal ettirildiğini, bu ihbar üzerine savcılık tarafından sigortalı ve adamlarının olay saatinde yerlerinin tespiti amacıyla …. yazı yazılarak kayıtların istenildiğini, müvekkili şirketçe yaptırılan ön ekspertiz sonucu hazırlanan rapora göre “kesin olmamakla birlikte” olayın bir sabotaj olma ihtimalinin bulunduğunun bildirildiğini, ekspertiz raporunda hasar tutarının belirlenememesi üzerine delillerin kaybolması ihtimaline binaen Ankara Batı 1. Sulh Hukuk Mahkemesi kanalıyla……sayılı dosyasından mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış olduğunu, alınan bilirkişi raporunda, yangın çıkışının yangın raporundaki bulguları teyit ettiği ve yangın sonucu binada meydana gelen hasarın 1.460,00-TL olduğunun belirtildiğini, yine müvekkili şirket tarafından 21.04.2015 ve 08.05.2015 tarihli dahili araştırma raporlarında durumun şüpheli olduğunun belirtildiğini ve varılan kanaate göre sigortalının borçlarını kapatmak vc sigortadan haksız bir menfaat elde etmek için böyle bir yol izlemiş olabileceği kanaatine varıldığını, yapılan olay yeri incelemesinde, delinen duvarın daha evvelden de delindiği ve çimento ile kapatıldığı, kapatılan bu yerin tekrar delinip, aynı yerden hırsızlık yapıldığının anlaşıldığını, olaya ilişkin kamera kayıtlarının bulunmadığını, davacının müvekkili şirkete yazılı beyanında olaydan 1 hafta önce işyerinin kurşunlandığını, ancak şüphelendiği kimsenin olmadığını belirttiğini, yangın olayından önce sigortalının muhasebecisinden tüm kayıtları aldığını, ancak henüz başka muhasebeciye veremeden yangın çıktığını söylediğinden mallara ilişkin de herhangi bir belge ibraz edilemediğini, sigortalının mal alış faturalarını ibraz ettiğini, ancak dükkanın mali kayıtlarının incelenemediğini, ayrıca sigortalının bu olaydan evvel, Nisan 2013 tarihinde … Sigorta A.Ş.’den de hırsızlık hasar dosyası açtırmış olduğunu, ancak … ve Dan. Hiz. firmasından alınan rapor çerçevesinde … Sigorta’nın “ortada bir tertip” olduğu kanaatiyle tazminat talebinin reddedilmiş olduğunun öğrenildiğini, ortada son derece kuşkulu bir durum olması sebebiyle müvekkili şirketin dava konusu olaya ilişkin 23.06.2015 tarihinde açılmış bulunan kamu davasına müdahil olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının hasar ve zararını kanıtlamakla yükümlü olduğunu, davacının dava dilekçesindeki talebinin (kar kaybı, hasar miktarı gibi) açık olmadığını ve dava konusu talebin belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davacının dava dilekçesi içerisinde ileri sürdüğü geçen yıla ait net kar ve satış tutarlarının kabul edilmediğini, bu tutarların fahiş olduğunu, ceza dosyasının halen derdest olduğunu ve bekletici mesele sayılması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAH. KARARI ÖZETİ :
İlk derece mahkemesi’nce “…6102 sayılı TTK’nun 1401/1 maddesinde sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi yükümlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır.
6102 sayılı TTK’nun 1409/1 maddesi gereğince sigortacı, sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumludur. Bir başka ifadeyle, sözleşmede kararlaştırılan rizikonun gerçekleştiği durumlarda sigorta şirketinin tazminat sorumluluğu doğacaktır. Aynı maddenin 2. fıkrası gereği sözleşmede öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir.
“Rizikonun gerçekleşmesinde kusur” başlıklı 6102 sayılı TTK’nun 1429. Maddesinin 1. Fıkrasında “Sigortacı, aksine sözleşme yoksa, sigorta ettirenin, sigortalının, lehtarın ve bunların hukuken fiillerinden sorumlu bulundukları kişilerin ihmallerinden kaynaklanan zararları tazmin ile yükümlüdür. Sigorta ettiren, sigortalı ve tazminat ödenmesini sağlamak amacıyla bunların hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişiler, rizikonun gerçekleşmesine kasten sebep oldukları takdirde, sigortacı tazminat borcundan kurtulur ve aldığı primleri geri vermez.” düzenlemesine yer verilmiştir.
İspat yükü kendisinde bulunan sigortacının bu sorumluluktan kurtulabilmesi için gerçeğe uygun olarak bildirilmeyen rizikonun, gerçekte ne şekilde meydana geldiğini ve bu gerçekleşme tarzına nazaran yasa ve poliçe genel şartlarının öngördüğü teminat dışı hallerden birinin varlığı veya riziko başlı başına sigorta teminatı kapsamı dışında kalmıyor olsa bile yapılan ihbar yanlışlığının doğrudan zarar sorumlularına karşı rücu hakkını etkisiz kılma sonucunu ortaya çıkarttığını ispat etmesi gerekir. Sigortacının, rizikonun ihbar edilenden farklı şekilde meydana geldiğini soyut iddialarla değil, somut delillerle ispatlaması gerekmektedir.
Bu bağlamda, “Olayın/durumun şüpheli olduğu ve varılan kanaate göre sigortalının borçlarını kapatmak ve sigortadan haksız bir menfaat elde etmek için böyle bir yol izlemiş olabileceği” iddiasını ileri süren davalı sigorta şirketinin bu iddiasını, yangının sigortalı/davacı veya adamları tarafından kasten çıkarıldığını somut delillerle ispat etmesi gerekir.
Ankara Batı CBS’nın…. sayısına kayden başlatılan soruşturma evrakı kapsamında yapılan incelemeler neticesinde 18/01/2016 tarihinde daimi ara kararı verildiği ve zamanaşımı tarihine kadar (14/12/2029) davacıya ait işyerinde çıkan yangına ilişkin faillerin aranmasına devam edilmesinin kararlaştırıldığı, davacı hakkında açılmış ve neticesi bekletici mesele yapılacak bir kamu davası bulunmadığı dikkate alındığında, olayın failinin davacı olduğu yönündeki davalı yan iddiasının somut delillerle ispatlanamadığı anlaşılmaktadır.
Mahkememizce, iddia, savunma, benimsenen 06/10/2017 tarihli bilirkişi kurulu raporu, bahsedilen mevzuat hükümleri ile tüm dosya kapsamına göre; 14/12/2014 tarihinde davacının işyerinde meydana gelen yangın sonucu oluşan hasarın, taraflar arasında akdedilen “Yeni Tüm İşyeri Sigorta Poliçesi” kapsamında olduğu, davalı sigorta şirketi tarafından yangının sigortalı/davacı veya adamları tarafından kasten çıkarıldığı iddiasının somut delillerle ispatlanamadığı, zarara yol açan durum ile yangın olayı arasında illiyet bağı bulunduğu, davacının hasar tazmin talebinin poliçe kapsamında mevcut bulunan yangın sigortası teminatından karşılanması gereken bir zarar olduğu sonuç ve kanaatine varılmış…” gerekçesiyle “…1-Davanın KABULÜNE, 100.238,64-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
İstinaf yasa yoluna başvuran davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
1-Yargılama sırasında 2 adet bilirkişi raporu aldırıldığını, 09.03.2017 tarihli 1. bilirkişi raporu ile bila tarihli 2. bilirkişi raporu arasında büyük bir çelişki ve fahiş bir fark bulunduğunu; ilk raporda müvekkilinin stoklarındaki ticari mal tutarının 1.324.555,66-TL olduğu bildirilmişken, ikinci raporda toplam zararın 100.238,64-TL olarak hesaplandığını, her iki hesaplamayı da aynı bilirkişi yapmış olmasına rağmen bu fahiş farkın neden kaynaklandığının bilirkişi tarafından açıklanmadığını…
2-İkinci kurul raporundaki hesaplamanın sadece yangında zayi olan mal ve demirbaşlara ilişkin olup hırsızlığa konu malların dikkate alınmadığını, olay nedeniyle çalınan mallara ilişkin faturaların dosyaya sunulmuş olmasına rağmen bilirkişi tarafından incelenmediğini, bu konuda herhangi bir hesap yapılmadığını, bu bakımdan iki bilirkişi raporu arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu…
3-Dava dilekçesinde hırsızlık ve yangın olaylarına ilişkin zararların tazminini talep etmelerine rağmen mahkemenin sadece yangınla ilgili zararı dikkate alarak karar verdiğini, hırsızlığa konu mallara ait faturalar incelenmeden, delillerin tamamını toplanmadan karar verildiğini, yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği yönündeki taleplerinin de gerekçesiz olarak reddedildiğini, bunun üzerine yapılabilecek başkaca bir yol kalmaması nedeni ile esas talepleri bu olmamasına rağmen, ileride istinaf hakkı saklı kalmak kaydı ile dava değerini rapor doğrultusunda artırdıklarını belirterek, kararın bozulmasına/ kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İstinaf yasa yoluna başvuran davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
1-Yapılan araştırma sonucu düzenlenen ön inceleme raporunda “kesin olmamakla birlikte” olayın bir sabotaj olma ihtimali bulunduğunun bildirildiğini…
2-Müvekkili şirketin, sigortalının haksız sigorta menfaati temin etmek amacıyla kasten yangına sebep olduğu yolunda kuvvetli şüpheler bulunduğunu bildirerek Ankara Batı Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan … sayılı soruşturmaya müşteki sıfatıyla müdahil olduğunu, yapılan soruşturma sonucunda C.Savcılığı tarafından yangına sebep olanın tespit edilemediğini, ancak zamanaşımı sonuna kadar daimi arama kararı verilmiş ise de mahkemece bu hususun bekletici mesele yapılmadığını; yaptırılan delil tespiti sonucu aldırılan raporda, yangın raporundaki bulguların teyidi yanında, binada meydana gelen hasarın 1.460,00-TL olduğunun belirtildiğini, ancak yangının kim veya kimler tarafından çıkartıldığına dair bir tespit veya görüşe yer verilmediğini; müvekkili tarafından yaptırılan dahili araştırma sonucu düzenlenen rapor ve eklerinde de durumun şüpheli olduğunun belirtildiğini, delinen duvarın daha evvelden de delindiği ve çimento ile kapatıldığı, kapatılan bu yerin bu defa tekrar delinip, aynı yerden hırsızlık yapıldığının anlaşıldığını, davacının, müvekkili şirkete yazılı beyanında, olaydan bir hafta önce işyerinin kurşunlandığını, ancak şüphelendiği kimse olmadığını belirttiğini, yangın olayından önce sigortalının, muhasebecisinden tüm kayıtları aldığını, ancak henüz başka muhasebeciye veremeden yangın çıktığını söylediğinden, mallara ilişkin de herhangi bir belge ibraz edemediğinin anlaşıldığını, sigortalı mal alış faturalarını ibraz ettiğini, ancak dükkânın mali kayıtlarının incelenemediğini, böylece ortada gerek yangının gerçek olayı, gerekse hasar miktarı ile ilgili son derecede kuşku doğuran bir durum olmasına rağmen mahkemece bu delilin hiç dikkate alınmadan karar verildiğini, olaydan evvel, Nisan 2013 tarihinde de … Sigorta A.Ş’den hırsızlık hasar dosyası açtırdığını, … Sigorta’nın ortada bir tertip olduğu kanaatiyle tazminat talebini reddettiğini, mahkemece buna ilişkin kayıt ve belgeler getirtilmeden karar verildiğini…
3-Davacının dava dilekçesindeki (kar kaybı, hasar miktarı vb.) talebinin açık olmadığı gibi HMK’ya göre dava konusu talebin belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını, dava dilekçesinde ileri sürülen geçen yıla ait net kar ve satış tutarlarına ilişkin rakamlarla da mutabık bulunmadıklarını, bunların fahiş olduğu gibi, kabul edilebilir olmadığını, davacının her türlü faiz ve sair taleplerinin dayanağının da bulunmadığını belirttiklerini; bilirkişi raporlarında takdir edilen sigorta tazminatı yönünden de itirazlarına rağmen, mahkemece davacı tarafın 1.000,00-TL’lik davasını bilirkişi raporuna göre ıslah etmiş olması ve tüm itirazlara karşılık mahkemece bilirkişi raporuna göre artırılan miktar üzerinden karar verilmesinin de usul ve yasaya uygun olmadığını bildirerek kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
B.A.M 23. HUKUK DAİRESİ KARARI :
Dairemizce, 02.07.2019 tarihinde, “…TTK m. 1429/1 uyarınca sigortacı, aksine sözleşme yoksa, sigorta ettirenin, sigortalının, lehtarın ve bunların hukuken fiillerinden sorumlu bulundukları kişilerin ihmallerinden kaynaklanan zararları tazmin ile yükümlüdür. Sigorta ettiren, sigortalı ve tazminat ödenmesini sağlamak amacıyla bunların hukuken fiillerinden sorumlu oldukları kişiler, rizikonun gerçekleşmesine kasten sebep oldukları takdirde, sigortacı tazminat borcundan kurtulur ve aldığı primleri geri vermez. Bu konudaki ispat yükü davalı sigorta şirketinde olup dosyaya ibraz edilen deliller bu hususu ispatlamaktan uzaktır. Dolayısıyla meydana gelen zarar poliçe teminatı kapsamındadır.
Zararın miktarına gelince; olaydan hemen sonra düzenlenen ekspertiz raporu, ilk derece mahkemesi tarafından aldırılan 06.10.2017 tarihli rapor ve Dairemizce aldırılan 24.05.2019 tarihli raporda zarar miktarı 100.238,64-TL olarak belirlenmiştir. Davacı tarafından sunulan ve bilirkişilerce tutarsız bulunan mizan nedeni ile stok ve kasa tutarlarının fiktif olma olasılığının kuvvetli olduğu belirtilmiştir. Bu mizan esas alınarak oluşturulan 09.03.2017 tarihli bilirkişi raporuna bu nedenle itibar edilmediği….” sonuçlarına varılarak kararın kaldırılmasına, yeniden esas hakkında karar verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN TEMYİZ SEBEPLERİ :
Temyiz yasa yoluna başvuran davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle:
Gerek Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nde gerekse BAM 23. Hukuk Dairesi tarafından aldırılan bilirkişi raporlarında eksik ve hatalı değerlendirmeye varılarak hesap yapıldığını, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi’nde alınan 09.03.2017 tarihli bilirkişi raporu ile ikinci kez alınan bilirkişi heyeti raporu ve bu raporla aynı sonuca varılan Ankara BAM 23. Hukuk Dairesi’nce aldırılan bilirkişi kurulu raporu arasında fahiş bir fark bulunduğunu, ilk bilirkişi raporunda müvekkilinin stoklardaki ticari mal tutarının 1.324.555,66-TL olduğu yönünde rapor düzenlenmiş iken ikinci bilirkişi kurulu raporunda müvekilinin davalıdan talep edebileceği zararının 100.238,64-TL olduğunun hesaplandığını, her iki hesaplamayı da aynı bilirkişi yapmış olmasına rağmen bu fahiş farkın neden kaynaklandığının bilirkişi tarafından açıklanmadığını, istinaf aşamasında düzenlenen bilirkişi kurulu raporundaki hesaplamanın sadece yangında zayi olan mal ve demirbaşlara ilişkin olduğunu, hırsızlığa konu malllardan hiç bahsedilmediğini, olay nedeniyle çalınan mallara ilişkin faturaların dosyaya sunulmuş olmasına rağmen bilirkişi tarafından faturaların incelenmediğini ve bu konuda herhangi bir hesap yapılmadığını, bu bakımdan bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
Katılma yoluyla temyiz yasa yoluna başvuran davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle:
Müvekkili sigorta şirketi tarafından sigortalı bulunan işyerinde 14.12.2014 tarihinde meydana gelen yangın hadisesi sonucunda hasar meydana geldiğini, 14.12.2014 tarihli yangın raporuna göre, kimliği belirsiz kişilerce herhangi bir sebeple duvarın kırılmış kısmından içeri girilerek iki ayrı noktaya ateş atıldığı, yangının boya ve benzeri yanıcı maddelere sirayet ederek patlamaya sebebiyet verdiği, patlamanın etkisiyle sac ve camekan olan ara bölmenin kırılarak yangının oto yıkamaya sirayet ettiği ve yangının da bu sebeple çıktığı kanaatinin belirtildiğini, olay sırasında yanan işyerinin bitişiğinde bulunan yıkamacı …’a ait yıkamacı dükkanı ve otomobillerin de yandığını, olay üzerinden iki hafta geçtikten sonra, bir şahsın ihbarda bulunarak işyerini sigortalının sigorta şirketinden para almak amacı ile kendisinin yaktığını, bu bilginin C. Savcısına da intikal ettirildiğini ihbar ettiğini, bu ihbar üzerine, müvekkili sigorta şirketinin, sigortalının haksız sigorta menfaati temin etmek amacıyla kasten yangına sebep olduğu yolunda kuvvetli şüpheler bulunduğunu bildirerek Ankara Batı Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan….. sayılı soruşturmaya müşteki sıfatıyla müdahil olduğunu, yapılan soruşturma sonucunda, C. Savcılığı tarafından yangına sebep olanın tespit edilemediğini ancak zamanaşımı sonuna kadar Daimi Arama kararı verildiğini fakat ilk derece mahkemesince bu hususun bekletici mesele yapılmadığını, müvekkili şirketin müracaatı sonucunda Ankara Batı 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin ….. D. İş sayılı dosyası gereği mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, yaptırılan delil tespiti sonucu verilen bilirkişi raporunda, yangın raporundaki bulguların teyidi yanında, binada meydana gelen hasarın 1.460,00-TL olduğunun belirtildiğini ancak yangının kim veya kimler tarafından çıkartıldığına dair bir tespit veya görüşe yer verilmediğini, yangın olayından önce sigortalının, muhasebecisinden tüm kayıtları aldığını ancak henüz başka muhasebeciye veremeden yangın çıktığını söylediğinden, mallara ilişkin de herhangi bir belge ibraz edemediğinin anlaşıldığını, sigortalının mal alış faturalarını ibraz ettiğini ancak dükkânın mali kayıtlarının incelenemediğini, böylece ortada gerek yangının gerçek olayının gerekse hasar miktarı ile ilgili son derecede kuşku doğuran bir durumun meydana geldiğinin açıkça görüldüğünü, kaldı ki, sigortalı işyerinin sahibi …’ın bu olaydan evvel Nisan 2013 tarihinde de … Sigorta A.Ş.’den de hırsızlık hasar dosyası açtırdığını ancak … ve Danışmanlık Hizmetleri firmasından alınan rapor çerçevesinde … Sigorta’nın, ortada bir tertip olduğu kanaatiyle tazminat talebini reddettiğinin öğrenildiğini, öte yandan davacının dava dilekçesindeki (kar kaybı, hasar miktarı vb.) talebi açık olmadığı gibi, HMK’ya göre dava konusu talebin belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını belirtmelerine ve dava dilekçesi içerisinde ileri sürülen geçen yıla ait net kar ve satış tutarlarına ilişkin rakamlarla da mutabık bulunmadıklarını, bunların fahiş bulunduğu gibi, kabul edilebilir olmadığını, davacının her türlü faiz ve sair taleplerinin dayanağının da bulunmadığını, bilirkişi raporlarında takdir edilen sigorta tazminatı yönünden de itirazlarına rağmen mahkemece davacı tarafın 1.000,00-TL’lik davasını bilirkişi raporuna göre ıslah etmiş olmasının ve tüm itirazlarına karşılık mahkemece bilirkişi raporuna göre artırılan miktar üzerinden karar verilmesinin de usul ve yasaya uygun olmadığını, yukarıda anılan nedenlerin istinaf mahkemesince dikkate alınmadığını ve ilk derece mahkemesince alınan 06.10.2017 tarihli raporun aynen kabul edilerek hüküm tesis edildiğini, istinaf mahkemesince alınan bilirkişi raporunda esas alınan faturaların son derece şifahi olup ticari defterlerini usulüne uygun olarak tutmayan ve bunları dosyaya sunamayan davacının zararının afaki olarak belirlenerek müvekkili şirketin sorumlu tutulmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ KARARI :
Yargıtay 17. HD. 14.12.2020 T., ….. sayılı ilamı ile:
“1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; davaya konu edilen yangın olayının sigorta teminatı kapsamında kaldığına ilişkin kabulde ve yangın rizikosundan kaynaklanan zararın usulünce hesap edildiği uzman bilirkişi heyeti raporunun karara esas alınmış olmasında bir isabetsizlik görülmediğinden, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları ile davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, işyeri sigorta poliçesi nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, sigortalı işyerinden gerçekleştirilen hırsızlık ve devamında işyerinde çıkartılan yangın nedeniyle tazminat talep etmektedir. İlk derece mahkemesi, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda tazminata karar verildiği; davacı yanın, hırsızlık olayından kaynaklanan zararla ilgili tazminat hesabı yapılmayışını istinaf sebebi yaptığı; İstinaf Mahkemesi tarafından, davacının istinaf sebebi haklı bulunarak incelemeye karar verilip, 24.05.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporu alınmak suretiyle karar verildiği görülmektedir. İstinaf Mahkemesi’nin kararına esas kabul ettiği 24.05.2019 tarihli bilirkişi heyeti raporundaki hesaplamalar, davalının olaydan sonra aldığı 28.01.2015 tarihli eksper raporunda tespit edilmiş demirbaş ve emtiaya ilişkin olarak yapılmış olup; eksper raporunda ise, sadece yangın rizikosu nedeniyle oluşan hasarlar bakımından inceleme yapılmıştır.
Davacının yangın dışında, hırsızlık rizikosunun da gerçekleştiğini iddia ettiği; İstinaf Mahkemesi’nin kararına esas aldığı 24.05.2019 tarihli rapor ile bu raporda atıf yapılan eksper raporunda hırsızlık rizikosu bakımından bir değerlendirme ve hesaplama yapılmadığı; davaya konu olaydan sonra düzenlenen olay yeri inceleme tutanağında ve ceza soruşturmasının yürütüldüğü Ankara Batı CBS’nin ….. sayılı dosyasında, yangınla birlikte hırsızlık eyleminin de soruşturma konusu olduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1409/2. maddesi gereği, gerçekleştiği iddia olunan rizikolardan birinin ya da bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya ait olup; sigortacı tarafından teminat dışılığın ispat edilemediği durumda, sigortacı poliçedeki rizikonun gerçekleşmesinden doğan gerçek zararı aynı maddenin 1. fıkrası gereği tazminle yükümlüdür. Gerçekleştiği iddia edilen hırsızlık rizikosu bakımından, anılan düzenleme gereği gerekli araştırmanın yapılması gerekir.
İstinaf Mahkemesi’nce, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan araştırmanın yetersiz olduğu kabul edilerek yeniden inceleme yapılmış olmasına rağmen, hırsızlık rizikosu bakımından bu araştırmanın yapılmadığı ve kararda da hırsızlık rizikosu ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görüldüğünden, hukukun ve taraflar arasındaki sözleşmenin eksik uygulanması nedeniyle,
Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları ile davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nun 371/1-a maddesi gereğince, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına…” karar verilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, işyeri sigorta poliçesi nedeni ile tazminat istemine ilişkindir.
Dairemizce bozma ilamına uyulmasına karar verilerek hırsızlık rizikosu bakımından araştırma yapılmış, bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılmıştır. Buna göre, olaya ilişkin Ankara Batı CBS’nin…… soruşturma numaralı evrakının derdest olduğu, daimi arama kararı verilerek zamanaşımı bürosuna gönderildiği; diğer yandan bilirkişi ek raporunda da belirtildiği şekilde, mevcut delillerle olayın hırsızlık sonucu meydana geldiği hususunun ve buna ilişkin zararın davacı yanca kanıtlanamadığı anlaşılmakla hırsızlık rizikosu bakımından herhangi bir tazminat istenemeyeceği, ancak ilk kararla hükmedilen yangın rizikosu nedeni ile 100.238,64-TL istenebileceği belirlenmiş, buna yönelik olarak aşağıdaki şekilde davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
I-1-Davanın KABULÜ ile, 100.238,64-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,
2-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 6.847,30-TL harçtan peşin alınan 27,70-TL harç ile ıslahla alınan 1.694,75-TL toplamı 1.722,45-TL harcın mahsubu ile bakiye 5.124,85-TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davacıdan dava açılırken tahsil edilen 27,70-TL başvurma harcı, 4,10-TL vekalet harcı, 27,70-TL peşin harç ve ıslahla alınan 1.694,75-TL olmak üzere toplam 1.754,25-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacının yargılamada yapmış olduğu 2.800,00-TL bilirkişi ücreti, 94,00-TL posta ve tebligat ücreti olmak üzere toplam 2.894,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, artan gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hesap edilen 13.472,67-TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına”

II-Peşin alınan istinaf karar harcının ve gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine.
III-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 2.314,00-TL bilirkişi ücreti ve 324,30-TL posta masrafı olmak üzere toplam 2.638,30-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak ilgili tarafa iadesine.

19.10.2021 tarihinde, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda, davacı vekili Av. …’in yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere, OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 05.11.2021