Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/344 E. 2023/884 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ (E S A S I İ N C E L E M E D E N
K A R A R I N K A L D I R I L M A S I)
ESAS NO : 2021/344
KARAR NO : 2023/884

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … …
ÜYE : … …
ÜYE : … …
KATİP : … …

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 09/12/2019
ESAS-KARAR NUMARASI : 2017/422E., 2019/706K.
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ : Av. … – …

Davalı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ :
Davacı vekili,… Organize Sanayi Bölgesi (OSB) sınırları içerisinde kalan alanda lisanssız güneş enerjisi santrali (GES) kurmak ve işletmek amacıyla … OSB Yönetim Kurulu’nun 30/04/2014 tarihli ve 2014/15 sayılı kararıyla “… nolu parseller” deki toplam 99.176 m2lik alanın davacı şirkete tahsisine karar verildiğini, 12/05/2014 tarihli “Arsa Tahsis Sözleşmesi” ile de arazinin davacıya tahsis edildiğini, davacının Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik uyarınca … OSB’den tahsis edilen arsada kurulacak lisanssız GES’lerle ilgili olarak bölgesel elektrik dağıtım şirketi davalı …’a yapacağı bağlantı başvurusu kapsamında …’a sunulmak üzere ilgili yerel idarelerden gerekli belgeleri alarak, bağlantı başvurularını …’a yaptığını, davacının bağlantı başvurusunun … tarafından olumlu değerlendirildiğini ve her bir GES projesi için müvekkili adına Bağlantı Anlaşmasına çağrı mektubu düzenlendiğini, toplam 6 GES projesi için …’tan çağrı mektuplarını alan davacı şirketin Elektrik Piyasasında Lisansssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik’in9/3 maddesi uyarınca söz konusu GES’lerin Elektrik Tesisleri Proje Yönetmeliği’ne göre proje onaylarını almak üzere TEDAŞ’a başvuru yaptığını, projelere ilişkin TEDAŞ proje onay süreci devam ederken … OSB nin daha önce OSB sınırları içindeki arsada GES kurulumuna dair 08/01/2014 tarihli ve 2014/231 sayılı yazısıyla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığından görüş istediğini ve Bakanlığın 20/02/2014 tarihli cevabi yazısında “OSB’ler içindeki arsaların GES kurulumu için tahsis edilip edilmeyeceğine OSB Yönetim Kurulu’nca değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği”ni bildirmiş olmasına rağmen, 11/08/2015 tarihli ve 131 sayılı yazısıyla müvekkiline ait GES’lerin üzerinde kurulacağı OSB içindeki arsanın bu amaçla tahsisinin yapıldığını Bakanlığa bildirerek, bu arsa üzerinde GES kurulup kurulmayacağı konusunda yeniden görüş istendiğini, gelen görüş üzerine OSB tarafından arsa tahsis işlemine ilişkin herhangi bir iptal kararı olmadan ve henüz hiçbir işlem yapmadan, 10/09/2015 tarihli ve 143 sayılı üst yazısı ekinde Bakanlığın 24/08/2015 tarihli ve 3759 sayılı görüş yazısını davalı …’a ilettiğini, davalı … ın da … OSB’nin 10/09/2015 tarihli ve 143 sayılı üst yazısı ekinde gönderilen Bakanlık görüşünden yola çıkarak, müvekkiline ait GES projelerine ilişkin olarak bağlantı başvurusu aşamasında kendisine “üretim tesisinin kurulacağı yere ait tapu kaydı veya kira sözleşmesi veya kullanım hakkını gösterir belge” olarak sunulan arsa tahsis karar ve sözleşmelerinin geçersiz olduğunu, dolayısıyla bu projeler için düzenlenen çağrı mektuplarının da geçersiz hale geldiğine karar verdiğini, davalı …’ın çağrı mektuplarının geçersiz hale geldiği yönündeki 29/09/2015 tarihli ve 96621 sayılı dava konusu kararı usulüne uygun bir şekilde müvekkiline tebliğ edilmediğini ve müvekkilinin karardan ancak 23/10/2015 tarihindeki e-posta yazışmaları aracılığıyla haberdar olduğunu, davacının dokuz adet GES projesiyle ilgili olarak kendisiyle “Bağlantı Anlaşması” imzalanmasını talep ettiğini, ancak davalı … ın çağrı mektuparının dava konusu 29/09/2015 tarihli ve 96621 sayılı işlemiyle iptal edildiğinden bahisle, kanundan doğan bir borcu olmasına rağmen müvekkili şirketle Bağlantı Anlaşmalarını imzalamayı reddettiğini ileri sürerek, tazminat ve diğer alacak hakları saklı kalmak kaydıyla 29/09/2015 tarihli ve 96621 sayılı davalı şirket işleminin hukuka aykırılığının tespitini, davalının Kanun’dan doğan sözleşme yapma yükümlülüğünün ifasını talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, iddia edilen tüm hususların haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, idari yargının görevli olduğunu, davacının hukuki yararının bulunmadığını, taleplerin zamanaşımına uğradığını, davalı şirketin talebi ret yetkisinin bulunduğunu, arsa tahsisi belgelerinin geçersiz hale geldiğini savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ :
İlk derece mahkemesince “… Davanın, “tespit” davası olduğu görülmüştür.
…Öncelikli olarak davalı tarafından iddia edilen görev konusundaki uyuşmazlık mahkememizce incelenmiş olup, her ne kadar davalı tarafın görevli ve yetkili mahkeme olarak dava konusu uyuşmazlığın İdare Mahkemesinde görülmesi gerektiğini iddia etmiş ve bu nedenle Mahkememizin görevsizlik kararı verilmesini talep etmiş ise de ; dosya kapsamı incelendiğinde, davalı …’ın her ne kadar kamusal bir hizmet gördüğü, vermiş olduğu hizmeti tek elden yürüttüğü düşünülse de; davalı …’ın ilgili yasanın ve yönetmelikler doğrultusunda özelleştirme kapsamında özelleştirme yüksek kurulunun almış olduğu kararla çeşitli özel şirketlere devredildiği, bu kararla davalı şirketin devir tarihinden itibaren kamu kurumu yani idari olma vasfını kaybettiği, özel bir şirket statüsüne dönüştüğü, kamu tüzel kişilerine tanınan özel hiçbir hak ve yetkiyi bu tarihten sonra kullanılamaz hale geldiğinden, vermiş olduğu hizmetin özelleştiği, ticari gaye ile faaliyet gösteren bir işletme halini aldığı, özel hukuk tüzel kişisi olarak sermaye şirketi vasfında olduğu, kar elde etmek amacıyla faaliyet gösterdiği, davalının artık özel hukuk sözleşmelerine tabi olacağından davalının muhatap olacağı uyuşmazlıklarda bu özelleştirme tarihinden itibaren Adli Yargı tarafından mevcut ihtilaflara bakılacağı mahkememizce kanaat getirilmiştir. Bu nedenlerle davalının görev yönünden yapmış olduğu itirazların reddine karar vermek gerekmiştir.
Dosyanın esasına ilişkin uyuşmazlığına gelince, dosya kapması incelendiğinde, davacının gerek dosyamızda iddialarında gerekse dosya kapsamına giren başkaca mahkemelerde yapılan yargılamaların karar örnekleri incelendiğinde, davacının müteşebbis olarak ticari bir işlem yapmak istediği ve bu işlemi yapmak için işlem başvuru tarihindeki yasal mevzuatları uyguladığı, takip etmiş olduğu yasa uygulamalarında herhangi bir eksiklik bulunmadığı, gerek dosya kapsamındaki delillerden gerekse yapılan bilirkişi incelemelerinden anlaşılmıştır.
Davacı esas itibariyle, başvuru tarihi itibarinde davalı taraftan gerekli onay ve izinleri almış ve almış olduğu cevaplar ve direktifler doğrultusunda hazırlıklarını tamamlamıştır. Ancak, davalı taraf mevcut şartların elinde olmayan idare değişiklikleri nedeniyle vermiş olduğu taahhütleri yerine getirmediği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Ancak, davalı taraf bilirkişi incelemesinde de anlaşılacağı üzere, yapmış olduğu işlemlerde hukuki kurallara aykırı davrandığı gibi basiretli tacir olma sıfatınında getirdiği sorumlulukları da yerine getirmemiştir, Bilirkişi raporunda da açıkça bahsedildiği üzere, davacı tarafından taleplerinde davalı ve dava dışı bir takım kurumların yapmış olduğu hukuka aykırılıklar tespit edilmiştir.
Davalı her ne kadar vermiş olduğu taahhütleri yerine getirme gücünün yani ifa kabiliyetinin olmadığını iddia etse de ; basiretli bir tacir olarak sözleşme yaptığı tarihte vermiş olduğu taahhütleri yerine getirme ya da vermiş olduğu taahhütler nedeniyle meydana gelecek zararı karşılama sorumluluğu altındadır.
Davalı davaya ilişkin 2. kez görüş alırken almış olduğu cevabı davacı tarafa tam olarak gerekçelerini yerine getirerek sözleşmeden dönmeyip, almış olduğu olumsuz yazıya istinaden tek taraflı işlem yaparak davacıyı zarara uğratmıştır.
Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, teknik anlamda bilirkişi raporu doğrultusunda tespit edilen hatalı kararların hatalar nedeniyle davacının haksız yere zarara uğratıldığı anlaşılmıştır…” gerekçesiyle davalının yapmış olduğu işlemlerde kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: yerel mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken esas hakkinda hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, lisansız güneş enerjisine ilişkin olarak açılacak davalarda idari yargının görevli olduğunu, hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesinen de açıkça hatalı olduğunu, davacının çağrı mektuplarının geçersiz sayıldığından bahisle maddi zararı olduğunu iddia etmesi karşısında tazminat ya da herhangi bir eda davası açabilecekken tespit davasını açmasında hukuki yararın bulunmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporu ve ek raporun hatalı olduğunu beyan ederek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ,
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
Dava, hizmet sözleşmesinin yapılması için düzenlenen çağrı mektuplarının iptali ile sözleşmenin yapılmamasının hukuka aykırı olduğunun tespiti ile sözleşme yapma yükümlülüğünün ifası istemine ilişkindir.
I-6100 sayılı HMK’nın 297/(1)-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/(1)-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK’nın 297/(2). maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür.
Somut olayda, ilk derece mahkemesince, dava sadece tespit davası olarak nitelendirilmiş ve sözleşme yapma yükümlülüğünün ifasına yönelik davacı istemi yönünden değerlendirme yapılmamıştır. Davacının bu talebi hakkında olumlu ya da olumsuz olarak bir değerlendirme yapılmadığından karar HMK’nın 297. maddesi hükmüne aykırı olmuştur.
Bu durumda Dairemizce, resen 6100 sayılı HMK’nın 297, 355 maddeleri uyarınca ilk derece mahkemesi kararının esası incelenmeden kaldırılmasına, dosyanın, davanın yukarıda açıklanan çerçevede yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
II- Kararın kaldırılması nedenine göre davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- Yukarıda (I) nolu bentte belirtilen nedenlerle, HMK’nın 297 ve 355. maddeleri uyarınca, Konya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/422E., 2019/706K. sayılı dava dosyasında verdiği 09/12/2019 tarihli kararın ESASI İNCELENMEDEN KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE.
Yukarıda (II) nolu bentte belirtilen nedenlerle, davalı vekilinin istinaf itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Peşin alınan istinaf karar harcının iadesine.
3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesi tarafından hükümle birlikte değerlendirilmesine.
4-HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
17/05/2023 tarihinde, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
HMK m. 361 gereğince tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.

GEREKÇELİ KARAR YAZIM TARİHİ : 17/05/2023

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır
Muhalif

MUHALEFET ŞERHİ

Davacı vekili; dava dilekçesinde müvekkili şirketin … OSB’den tahsis edilen arsada kurulacak lisanssız Güneş Enerji Sistemi (GES) ile ilgili olarak gerekli belgeleri alarak bağlantı başvurusu kapsamında davalı şirkete müracaat ettiğini ve davalı tarafından başvurusu olumlu değerlendirilerek müvekkiline çağrı mektubu düzenlendiğini, bu çağrı mektuplarında bağlantı anlaşması imzalanacağı taahhüdünün yer aldığını, projenin TEDAŞ’tan onay süreci devam ederken … OSB yönetim kurulunun müvekkili şirkete ait GES’lerin üzerinde kurulacağı arsaların tahsis edilip edilmeyeceğine ilişkin Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan görüş istendiğini, ancak bakanlıkça 24.08.2015 tarihli 3759 sayılı görüş yazısında sanayi parsellerinin güneş enerji santrallerinin kurulması amacıyla kullanılmasının mümkün olmadığının değerlendirilmesi üzerine davalı kurumun … OSB’nin 10.09.2015 tarih, 143 sayılı üst yazısı ile arsa tahsis kararı ve sözleşmelerinin ve buna bağlı olarak bu projeler için düzenlenen çağrı mektuplarının da geçersiz hale geldiğine ilişkin 29.09.2015 gün – 96621 sayılı yazısı ile karar verildiğini, müvekkilinin bu durumdan 23.10.2015 tarihinde haberdar olduğunu, müvekkilinin davalı …’a başvurduğunu ve “bağlantı anlaşması” imzalanmasını talep ettiğini, ancak davalının müvekkilinin talebini reddettiğini; davalının bu kararın hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek “Uyuşmazlık konusu; 29.09.2015 tarih – 96621 sayılı davalı şirketin işleminin ihtiyati tedbir yolu ile icrasının geri bırakılmasına/durdurulmasına, tazminat ve diğer alacak hakları saklı kalmak kaydıyla adı geçen işlemin hukuka aykırılığının tespitine ve davalının kanundan doğan müvekkili şirketle sözleşme yapma yükümlülüğünün ifasına karar verilmesini” talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın; tespit davası olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne, davalının yapmış olduğu işlemlerde kusurlu olduğunun tespitine karar verilmiştir.
Davalı vekili istinaf başvurusunda; mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, zira görevin idari yargı görev alanına girdiğini ve ayrıca mahkeme kararının esas yönünden de hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
İlk derece mahkemesi kararı dikkatle incelendiğinde; mahkemece davacının; davalı şirketin işleminin kusurlu olduğunun tespitine ilişkin talebi kabul edilmiş ancak, davacının diğer talebine ilişkin olarak başka deyişle davalının kanundan doğan davacı şirketle sözleşme yapma yükümlülüğünün ifasına ilişkin olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği görülmüştür. Davacı tarafça karara karşı istinaf yoluna başvurulmamış olup, böylece mahkeme kararının doğru olduğu davacı şirketçe kabul edilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararı sadece davalı şirket vekilince istinaf edilmiştir. HMK 355. maddesi “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” hükmüne haizdir.
İlk derece mahkemesi kararının bölge adliye mahkemesince yapılacak istinaf incelemesi sonucunda davacı tarafın diğer talebi hakkında da hüküm kurulması gerektiği yolunda bir karara varılması ve ilk derece mahkemesince de bölge adliye mahkemesinin bu kararı doğrultusunda davacının ikinci talebi hakkında da davanın kabulü yolunda hüküm kurulması halinde davalının istinaf incelemesi sonucunda onun aleyhine bir karar verilecek olup, bu durumda Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da sık sık vurgulandığı gibi aleyhe bozma yasağına aykırılık oluşacaktır. HMK 303/2 maddesi “Bir hüküm, davada veya karşılık davada ileri sürülen taleplerden, sadece hükme bağlanmış olanlar hakkında kesin hüküm teşkil eder.” hükmüne haizdir. Hâl böyle olunca; ilk derece mahkemesinin verdiği kararın daha sonra açılacak bir davada kesin hüküm oluşturmayacağı anlaşılmaktadır.
Sayın çoğunlukla aramızdaki görüş farklılığı; HMK 297/2 maddesinin somut olayda uygulanıp uygulanmayacağı hususlarında toplanmaktadır. Ancak; yukarıda belirtilen açıklamalar çerçevesinde davalı şirketin istinaf başvurusuna dayalı olarak onun aleyhine sonuç doğurabilecek şekilde karar verilemeyeceği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğa katılamıyorum.

Başkan …
e-imzalıdır