Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/238 E. 2021/375 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F B A Ş V U R U S U N U N
E S A S T A N R E D D İ)
ESAS NO :…
KARAR NO : ….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN:
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/11/2020
ESAS-KARAR NUMARASI :….
KONKORDATO İSTEYEN : …..
Konkordato isteyen vekili tarafından yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucu eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçildi. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
İstemci … vekili müvekkilinin bir başka dosyada konkordato talep eden …’nin yönetim kurulu başkanı olduğunu; şirketin kuruluşundan bu yana olan sermaye yetersizliği, borç fazlalığı ve kısa vadeler nedeniyle anapara geri ödemesi sıkışıklığı, borç fazlalığının faiz yükü ve ham madde temininde zorluk yaşaması nedeniyle zor duruma düştüğünü ve borçlarını vadesinde ödeyemez duruma geldiğini; müvekkilinin de adı geçen şirketin tek ortağı olduğunu, bu bağlamda şirket borçlarına kefil olduğunu ve taşınmazlarını şirketin borçları için teminat gösterdiğini ileri sürerek konkordato isteminde bulunmuştur.
İlk derece mahkemesince istemcinin davacının konkordatoya tâbi 5.982.214,37 TL borcunun bulunduğu; alacaklı sayısının 2 olduğu, 39.304,11 TL’yi temsil eden alacaklının konkordato projesini kabul ettiği fakat üçüncü kişi tarafından verilen ipoteklerle teminat altına alınan alacaklıların adi alacak statüsünde olduğu ve konkordatoya tabi olduğu, 5.942.910,26 TL’yi temsil eden alacaklı …’nin projeye olumsuz oy kullandığı ve İcra ve İflas Kanunu’nun 302 ve 305’inci maddesindeki şartların sağlanmadığı gerekçesiyle tasdik talebinin reddine karar verilmiştir.
İstemci vekili istinaf dilekçesinde:
– Teklifin ilk altı ayı ödemesiz, borçların tamamını 24 ay eşit taksitlerle ödemek şeklinde olduğunu ve müvekkilinin üzerinde ipotek bulunmayan iki taşınmazının satış bedeli ve emekli maaşıyla bu tutarı ödemesinin mümkün olduğunu, teklifin kaynaklarla orantılı olmasına ilişin ilkenin sağlandığını,
– Müvekkilinin konkordatoya tâbi alacaklılarına %30 iskonto ile adi alacaklılara konkordato tasdikinden itibaren (Nisan 2021’de başlayacak şekilde) faizsiz, toplam altı ay ödemesiz 24 ayda; rehinli alacaklılara ise yapılan anlaşmaya göre bir yıl ödemesiz 48 ay arasında taksit ve %8 faiz oranıyla ödeme teklifinde bulunduğunu; konkordato projesinden etkilenen bir adi alacaklının bulunduğunu ve 39.304,11 TL alacağı için kabul oyu kullanıldığını; adi alacaklar bakımından nisabın sağlandığını,
23.10.2020 günlü bilirkişi raporunda ise …’nin toplantıya katılmamasının projeye olumsuz oy kullandığı şeklinde yorumlanarak çoğunluğun sağlanmadığı yönünde görüş açıklandığını, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediğini;
…… alacaklı olduğunu fakat bu alacağın müvekkili …’ a ait taşınmaz üzerine tesis edilen ipotekle teminat altına alındığını; bu alacağın nisapta dikkate alınmasının hukuka aykırı olduğunu,
Süresinde alacak bildiriminde bulunup bulunmadığı tespit edilmeden usul ve yasaya aykırı olarak …’nin ipotek ile teminat altına alınan alacağının nisaba dahil edilmesinin konkordatonun amacına uygun düşmediğini, adı geçen bankanın süresi içerisinde alacağını bildirmediğini, toplantıya katılmadığını ve oy kullanmadığını; bu çerçevede nisaba dahil edilmesinin usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini,
– Son raporda elde edilebilecek muhtemel gelirin 13.805.000,-TL olacağının ifade edildiğini; taşınmazların güncel değerlerinin çok daha yüksek olduğunu ve yeniden kıymet takdiri yapılmasının gerektiğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve tasdik talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ SEBEP VE GEREKÇE :
İstem konkordatonun tasdikine ilişkindir.
Dairemizce öncelikle İİK m. 304/1 ikinci cümlede yazılı süre bakımından değerlendirme yapılması gerekmiştir.
26/03/2020 tarih ve 31080 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7226 Sayılı Yasa’nın Geçici 1. maddesi:
”1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.
(2) Aşağıdaki süreler bu maddenin kapsamı dışındadır:
a) Suç ve ceza, kabahat ve idari yaptırım ile disiplin hapsi ve tazyik hapsi için kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleri.
b) 5271 sayılı Kanunda düzenlenen koruma tedbirlerine ilişkin süreler.
c) 6100 sayılı Kanunda düzenlenen ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemlere ilişkin süreler.
(3) 2004 sayılı Kanun ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlar kapsamında;
a) İcra ve iflas daireleri tarafından mal veya haklara ilişkin olarak ilan edilmiş olan satış gününün durma süresi içinde kalması halinde, bu mal veya haklar için durma süresinden sonra yeni bir talep aranmaksızın icra ve iflas dairelerince satış günü verilir. Bu durumda satış ilanı sadece elektronik ortamda yapılır ve ilan için ücret alınmaz,
b) Durma süresi içinde rızaen yapılan ödemeler kabul edilir ve taraflardan biri, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebilir,
c) Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder,
ç) İcra ve iflas hizmetlerinin aksamaması için gerekli olan diğer tedbirler alınır.
(4) Durma süresince duruşmaların ve müzakerelerin ertelenmesi de dâhil olmak üzere alınması gereken diğer tüm tedbirler ile buna ilişkin usul ve esasları;
a) Yargıtay ve Danıştay bakımından ilgili Başkanlar Kurulu,
b) İlk derece adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri bakımından Hâkimler ve Savcılar Kurulu,
c) Adalet hizmetleri bakımından Adalet Bakanlığı, belirler.” hükmünü içermektedir.
Buna göre, Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla maddede belirtilen sürelerin 13/03/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 30/04/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar duracağı hüküm altına alınmış; daha sonra, bu durma süresinin, 30/04/2020 tarih ve 3114 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Cumhurbaşkanı Kararının 1. maddesi ile 01/05/2020 (bu tarih dahil) tarihinden 15/06/2020 (bu tarih dahil) tarihine kadar uzatılmasına karar verilmiştir.
Yasanın Geçici-1. maddesinin 2. fıkrasında, durma süresinin istisnalarına yer verildiği, ancak konkordato mühlet ve sürelerini durma süresi kapsamı dışında bırakan bir istisnaya yer verilmediği anlaşılmaktadır. Madde gerekçesinde yazılı “Konkordato kurumuna ilişkin mühlet ve sürelerin, 2004 sayılı Kanunda düzenlenmesi sebebiyle durma süresinin kapsamında olacağı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.” açıklaması da mühlet ve sürelerin durma süresi kapsamına dahil olduğunu göstermektedir.
“…Durma süresinin düzenlendiği 7226 sayılı Kanunun Geçici-1 maddesinin 2. fıkrasında durma süresinin istisnalarına yer verildiği ve bu istisnalar arasında konkordato kurumundaki mühlet ve süreleri durma sürelerinin kapsamı dışında bırakan bir istisna getirilmediği görülmektedir. Hükmün gerekçesinde ise şu açıklamaya yer verildiği görülmektedir; “Konkordato kurumuna ilişkin mühlet ve sürelerin, 2004 sayılı Kanunda düzenlenmesi sebebiyle durma süresinin kapsamında olacağı konusunda tereddüt bulunmamaktadır.” Bu noktada sorunun cevabı açısından hükümden ziyade gerekçe önem kazanmakta ve konkordato kurumundaki mühlet ve sürelerin de durma süreleri kapsamına dahil olduğunun açık bir şekilde belirtildiği görülmektedir. Gerekçede yer verilen “Konkordato kurumuna ilişkin mühlet ve sürelerin” ibaresi ise, hukukumuzda konkordato kurumunun düzenleme altına alındığı 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanununun 12 inci babında ve yardımcı mevzuatta yer verilen mühlet süreleri dahil her türlü sürenin, mezkûr durma sürelerinin kapsamına girdiğini göstermektedir.” (…,….: Covid-19 salgın hastalığı nedeniyle yargıda duran sürelerin konkordato kurumundaki mühlet ve süreler açısından değerlendirilmesi,14.05.2020)
(…..
Diğer yandan, istisnalarda belirtilen “Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder” hükmünün, konkordato mühletinin alacaklı bakımından sonuçlarını düzenleyen 294 üncü madde (rehinli alacaklılara ilişkin sonuçlarının 295 inci madde), borçlu bakımından sonuçlarını düzenleyen 297 inci maddeler ile ilgili ve bu hükümlere yönelik olduğu değerlendirilmiştir.
Somut olayda 17.07.2019 tarihinde 1 yıl süreyle kesin mühlet kararı verildiği, mahkemece kesin mühlet süresi içerisinde konkordato projesinin tasdiki hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmesi mümkün bulunmadığından İİK m. 289/5 uyarınca kesin mühlet süresinin 3 ay uzatılmasına hükmedildiği, söz konusu uzatım kararı ile birlikte 7226 sayılı yasanın Geçici 1. maddesindeki durma süresi de dikkate alınarak kesin mühletin uzadığı benimsenerek 25.11.2020 tarihinde tasdik kararının verildiği anlaşılmıştır.
Buna göre İİK m. 304/1 ikinci cümlede yazılı “Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır.” hükmüne uygun sürede karar verildiği değerlendirilmiştir.
İstemci … vekilinin istinaf sebeplerinin incelenmesine gelince:
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359’uncu maddesinin 3 numaralı fıkrası uyarınca dosya kapsamındaki yazı, belge ve bilgilere, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesinde dayanılan delillerle, delillerin tartışılması sonucu maddi olayın saptanmasında ve hukuki değerlendirmede usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılıp, kamu düzenine aykırılığın da tespit edilmemesine ve özellikle komiserlerin kefalet borçlarını dikkate almamış olmasına; aslında istem sahibinin ticaret sicilinde tacir olarak görünmesine ve bu bağlamda iflasa tâbi olmasına rağmen bu hususların re’sen görülecek kaldırma sebeplerinden sayılmamasına ve bu yönde bir istinaf sebebi de getirilmemesine göre kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b.1 düzenlemesi gereğince istemci … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dava dosyasında verdiği 25/11/2020 tarihli kararına yönelik konkordato isteyen vekilinin İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE.
2-Alınması gereken harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Konkordato isteyen tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan avansın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden karşılanarak iadesine.
4- HMK m. 359/4 gereğince kararın taraflara resen tebliğine; tebliğ, harç tahsil müzekkeresi yazılması ve gider avansı iadesi işlemlerinin Dairemiz tarafından yapılmasına.
10/03/2021 tarihinde dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda,
İİK’nin 293 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının göndermesi ile uygulanması gereken 164 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde, kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere sonucu bakımından OYBİRLİĞİYLE, gerekçesi bakımından OYÇOKLUĞUYLA karar verildi.

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır (M) e-imzalıdır

KARŞI OY YAZISI
I
Saygıdeğer çoğunlukla aramızdaki görüş ayrılığı 7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrası (ve özellikle bu fıkranın b bendi) ile 3 numaralı fıkrasının c bendinin ne şekilde anlaşılması gerektiği noktasında çıkmıştır.
II
Öncelikle 2019 yılı sonunda ortaya çıkan ve 2020 yılı içinde (ve eldeki kararın yazıldığı tarihte) artarak süren Covid-19 virüs salgını (pandemisi) nedeniyle yürürlüğe konulan mevzuata kısaca değinmekte, bu hükümleri değerlendirmekte yarar bulunmaktadır.
Covid-19 pandemisi nedeniyle önce 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile İcra ve İflâs Kanunu’nun 330’uncu maddesi gereğince fevkalade mühlet hükümlerinin uygulanacağına karar verildiği belirtilerek ve fakat bundan daha kapsamlı biçimde nafaka alacakları hariç olmak üzere takiplerin durdurulmasına, taraf ve takip işlemleri yapılmamasına, yeni takip alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının infaz edilmemesine karar verilmiş; 7226 sayılı torba yasanın Geçici 1’inci maddesi ile de yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla bir kısım sürelerin durdurulması hükme bağlanmıştır.
Hemen belirtmek gerekir ki gerek fevkalade mühlete ilişkin İcra ve İflâs Kanunu’nun 330’uncu maddesi gerek 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ve gerek 7226 sayılı Yasa ilke olarak “takip yasağı” getirmiştir; anılan Yasa çerçevesinde 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile bu süre 15.06.2020 (bu gün dahil) gününe kadar uzatılmıştır.
Konumuzu doğrudan ilgilendiren düzenleme 7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrası ile 3 numaralı fıkrasının c bendidir. Geçici 1’inci maddenin 1 numaralı fıkrasında Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla (a bendi) “dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler” de dâhil olmak üzere “bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler” ile “6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler” 13.03.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden; (b bendi) 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22.03.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden itibaren 30.04.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur.
Görüldüğü üzere bu düzenleme ile hangi sürelerin duracağı genişletici bir yoruma izin verecek şekilde sayılmıştır. Ancak aynı Geçici 1’inci maddenin 3 numaralı fıkrasının c bendinde konkordatoya ilişkin özel bir hüküm sevk edilmiş ve “konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının durma süresince devam edeceği” belirtilmiş ancak mühletin de duracağına ya da uzayacağına ilişkin bir düzenleme öngörülmemiştir.
Fakat gerekçe bu şekilde değildir. Madde gerekçesinin ilgili kısmında “…Konkordato kurumuna ilişkin mühlet ve sürelerin, 2004 sayılı Kanunda düzenlenmesi sebebiyle durma süresinin kapsamında olacağı konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Durma süresince konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının devam edeceği de açıkça hükme bağlanmaktadır” denilmiştir.
III
Bu noktada önce mühlet kavramı üzerinde durmakta, sonra ise bu kavram çerçevesinde yasal düzenlemeyi ve gerekçeyi değerlendirmekte yarar görüyorum.
İcra ve İflâs Kanunu mühletin tanımını yapmamış ve hukuki niteliğini göstermemiştir.
Mühlet için sözlüklerde çoğunlukla vade ve daha az olmak üzere mehil ve süre sözcükleri karşılık gösterilmiştir [1]. Öğreti ve uygulamada vade sözcüğü genellikle borcun ifası için belirlenmiş ya da belirlenebilir ânı gösterecek şekilde kullanılmaktadır [2]. Süre veya mehil ise daha çok bir işin yapılması için yükümlü, sorumlu ya da borçluya zaman tanınması anlamındadır. Mühlet sözcüğü kavram olarak vadeden ziyade mehil ve süreye yakındır.
Yasa koyucunun konkordato süresi ya da mehli gibi bir kavram yerine mühlet kavramını “başlangıcı ve sonu belli bir zaman dilimi”ni ifade etmek üzere bilinçli biçimde seçtiğinin kabulü daha doğru olacaktır. Nitekim konkordato, tasdikten sonra da alacaklılar ve borçlu bakımından etkilerini belirli bir süre ile sürdürmeye devam etmektedir. Bu açıdan bakıldığında, yapısı itibariyle ödemesiz sürelerin “mehil” ve toplam ödeme süresinin de “süre” kavramlarına karışmasının da önüne geçilmiştir.
Kale’nin de ifade ettiği gibi “mühlet” konkordato prosedüründe borçluya verilen ve konkordatonun tasdik edilmesi için gerekli olan hazırlıkların yapılması amacını taşıyan süredir [3].
Mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlaması beklenir. Mühletin başlangıcı ve sonu belli olduğundan Yasa mühlet için öngörülen sürelerin aşılması ihtimalini öngörmemiştir. Ancak bu ihtimal her zaman söz konusu olabilir. Sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle bu sürelerin hukuki niteliğini belirlemekte yarar vardır. Mühlet hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden değildir. Bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesi söz konusu değildir. Nitekim İcra ve İflâs Kanunu’nun kesin mühletin etkilerini düzenleyen 294, 295, 296 ve 297’nci maddeleri hak kaybı ya da iktisabı sonucunu doğurmamakta, bunların kullanılmasını sınırlamakta ya da ertelemektedir. Aynı nedenle mühletlerin kesilmesi ve durmasından da söz edilemez. Eğer yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımı mühletin koruyucu etkisinin sona ermesidir.
IV
Bu bağlamda yasal düzenleme ve gerekçe ne şekilde yorumlanmalıdır?
7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 1 numaralı fıkrasının a bendinde hem maddi hukuka hem de takip hukukuna (ve bu arada idari yargılama hukuku ile ceza yargılaması hukukuna) ilişkin ifade edilebilen bütün süreler sayılmış; bununla yetinilmeyerek b bendinde de başta İcra ve İflas Kanunu olmak üzere başka yasalarda bulunan ve takip hukukuna ilişkin sayılan bütün süreler (ve bu kapsamda hakim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler) gösterilerek icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri durdurulmuştur.
Asıl sorun bu şekilde kaleme alınmış genel bir düzenlemeden sonra konkordatoya ilişkin özel ve sınırlandırılmış bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmuş olmasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de Geçici 1’inci maddenin 1 numaralı fıkrası ile yetinilmiş olsa konkordato mühletinin de durduğu konusunda tereddüt edilmeyebilirdi fakat yasa koyucu 3 numaralı fıkranın c bendinde “Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder” şeklinde özel bir düzenleme, daha doğru ifade ile bir sınırlama yapmıştır.
Görüldüğü üzere yasa koyucu mühleti açık biçimde durdurmamış sadece belirtilen tarihler arasında mühletin “sadece” alacaklı ve borçlu bakımından sonuçlarının, durma süresince devam edeceğini öngörmüştür.
Mühletin alacaklı bakımından sonuçları İcra ve İflas Kanunu’nun 294’üncü, borçlu bakımından sonuçları ise aynı Yasa’nın 297’nci maddelerinde düzenlenmiştir. Yasa koyucu İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ila 308/h maddelerini göstermemiş; özellikle geçici mühlete ilişkin 287’nci ve kesin mühlete ilişkin 289’uncu maddelerden hiç söz etmemiş; alacakların yazdırılmasına, borçlunun beyanına ve toplantıya hiç değinmemiştir. Anlaşılan o ki yasa koyucu bunları bilinçli bir tercihle kapsam dışında bırakmış ve konkordato prosedürünün yasanın öngördüğü rutin içinde cereyan etmesini istemiştir.
Gerekçenin etkisine gelince:
Uzun süreden beri yasa yapma tekniğinde gözlemlenen bir sorun burada da karşımıza çıkmıştır. Yasal düzenlemede bulunmayan bir husus gerekçe ile hukuk alemine sunulmaktadır. Böylece kimi zaman çeşitli nedenlerle yasa metnine alınmayan bazı hususların gerekçeye yazılmak suretiyle onlara da geçerlik kazandırılmaya, en azından uygulayıcıyı yasayı bu şekilde anlamaya zorlamaya çalışıldığı görülmektedir [4]. Oysa Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi yasa metni ile ortaya konmuştur; Meclis’in denetiminden ve daha önemlisi oylamasından geçmeyen gerekçenin, yasa metninin önüne geçerek ve millet iradesini dolanarak yasa gücünde sonuç doğurması kabul edilemez. Yasa metninde yazmayan bir hususun gerekçe ile yasa gücüne büründürülmesi temsili sisteme ve dolayısıyla cumhuriyet rejimine de uygun değildir. Bu yasa tasarısını hazırlayan birkaç bürokratın kanaatinin halk tarafından seçilmiş parlamentonun iradesinin önüne geçirilmesi anlamına gelir. Nitekim yasayı bilmemenin mazeret sayılmayacağı kabul edilmiş fakat aynı zorunluluk gerekçe için öngörülmemiştir [5].
Gerekçenin bir yorum vasıtası olarak kullanılması gerek anglo-amerikan hukuk sisteminde gerek kara Avrupası sisteminde çoktan terk edilmiştir [6].
Bu itibarla Yasada sadece mühletin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları düzenlenmişken gerekçede mühletin duracağı konusunda “tereddüt bulunmadığı” şeklindeki yazım hiçbir şekilde hukuk uygulamasına esas alınamaz.
Öğretide mühletin duracağına dair ileri sürülen görüşlere de bu nedenlerle katılamıyorum [7]. Nitekim saygıdeğer çoğunluğun görüşüne atıf yaptığı … “…hükümden ziyade gerekçe önem kazanmakta…” şeklindeki belirlemesini hukukun genel ilkelerine uygun bulamıyorum.
V
Gelinen noktada rahatlıkla söylenebilir ki konkordato bir takip türü olmadığı gibi konkordatoda icra ve iflas dairelerince yapılan bir işlem bulunmamaktadır. Konkordato sürecinde yapılan işlemlerin “taraf ve takip işlemi” sayılamayacağı da ortadadır.
Tekraren belirtilecek olursa her şeyden önce 7226 sayılı Yasa’nın Geçici 1’inci maddesinin 3 numaralı fıkrasının c bendinde geçen konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından “sonuçlarının durma süresince devam edeceği” ifadesi yalnız ve yalnız İcra ve İflâs Kanunu’nun 294 ile 297’nci maddelerinde gösterilen konkordatonun borçlu ve alacaklılar bakımından etkilerine işaret etmektedir.
Pandemi sürecinde uzaktan ve esnek çalışmanın önerilmesi nedeniyle birçok alanda işlerin yavaşladığı; bazı işyerlerinin tamamen kapandığı, bazılarının da sınırlı sürelerle faaliyet gösterdiği dikkate alındığında genel olarak hayatın yavaşladığı tartışmasızdır ancak bu durum 22.03.2020 ile 15.06.2020 arasında borçlunun ve komiserin konkordato mühletini duraklatıp, yapmaları gereken işleri tamamen bırakacakları anlamına gelmemelidir.
Gerek geçici ve gerek kesin mühlet içinde yapılması gereken işlemlerin büyük bir kısmı komiserlerce belgeler üzerinde ya da işletmenin veya değer tespiti yapılacak varlıkların bulunduğu yerde yapılacak işlemlerdir. Konkordatoda alacaklılar toplanması dışındaki hiçbir işlem icra daireleri ya da mahkemeler gibi sosyal mesafenin korunamayacağı insan temasını gerektirmemektedir (nitekim 7226 sayılı Yasa’nın va’z edilmesi altında yatan temel irade budur).
Alacakların yazdırılması ve alacaklılar toplantısının yapılmasını engelleyecek bir (genel) sokağa çıkma yasağı da konulmamıştır.
Kaldı ki alacak yazdırılması posta yolu ile yapılabilir [8]. Toplantıya katılmayı sakıncalı gören alacaklılar için zaten toplantıyı izleyen yedi günlük iltihak süresinde oy kullanma imkanı da Yasa’yla getirilmiştir (İİK m.302/VII, son cümle). İltihak süresi içinde oy kullanımı da posta ile yapılabilir. Açık yasal düzenleme bulunmamakla birlikte daha önce oy kullanmamış ya da olumsuz oy kullanmış alacaklıların tasdik duruşmasına kadar olumlu oylarını mahkemeye bildirmelerine ve nisabın buna göre belirlenmesine bir engel yoktur ve bu dahi yazılı biçimde yapılabilir [9].
Bu süreçte sadece tasdik yargılaması bağlamında “duruşmanın yapılması” dahi Hakimler ve Savcılar Kurulunun 30.03.2020 gün ve 2020/51 sayılı “COVID-19 Kapsamında İlave Tedbirler” konulu kararı ile bu tedbirlerin uzatılmasını konu alan 30.04.2020 gün ve 87742275-010.07-0076-2020 sayılı kararı çerçevesinde yasaklanmış değildir. Kararda adliyedeki iş ve işlemlerin durdurulmadığı, esnek çalışmanın tatil veya işlerin durdurulmasını gerektirecek bir anlam ifade etmediği, acil durumlar bakımından rutin faaliyetlerin gecikmeksizin yerine getirilmesi ve dosyaların adliyede olmasa da evde incelenerek tekemmül ettirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Hukuk yargılamasında nelerin “acil iş” olduğuna dair en önemli düzenleme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun adli tatile ilişkin 103’üncü maddesidir. Bu maddenin 1 numaralı fıkrasının e bendinde konkordatoya ilişkin iş ve davaların adli tatilde görüleceği belirtildiğinden, konkordato mühleti verilmesi ve tasdik davalarının acele işlerden olduğu kabul edilmeli ve bunlara ilişkin duruşmaların (gerekirse teknolojik imkanlar kullanılarak) yapılması gerekmektedir [10].
Yargılaması bakımından dahi durdurma/erteleme kapsamına alınmayan konkordato sürecinde görev yapan komiserin bu görevini geciktirmesi ya da yapmaması için bir hukuki ya da fiili bir hal bulunmamaktadır. Nitekim uygulamada bütün komiserler görevlerinin başında kalmış ve takdir edilen ücretleri de almaya devam etmiştir.
Öte yandan Dairemizce dosyanın incelendiği 30.10.2020 tarihinde dahi pandemi artarak devam etmekte, yasanın va’zedilmesini gerektiren sebeplerin tamamı mevcudiyetini sürdürmektedir. Sadece yasanın ve Cumhurbaşkanlığı kararının belirlediği süreler dolmuş fakat fiili durum değişmemiştir. Konkordato mühleti bugün ne şekilde işletiliyorsa o tarihte de aynı şekilde işletilebilirdi.
VI
Somut dosya bakımından üzerinde önemle durulması gereken bir husus da komiserlerin işlerini layıkıyla yapmadıklarıdır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesine göre mahkemenin tasdik yargılamasını kesin mühlet içinde yapıp bitirmesi gerekir. Verilen bir yıllık kesin mühletin tamamı komiserlere ve borçluya “bağışlanmış” bir süre değildir. Tam tersine alacaklıların katlanmaya zorlandıkları bir süredir. Bu nedenle sürenin en verimli biçimde kullanılması gerekir.
Mühlet konkordato prosedürünün tamamlanması içindir; yoksa gelecek bir paranın/istihkakın beklenmesi, yeni ortak bulunması, bir alacağın tahsil edilmesi gibi zamana yayılan işlemler için “oyalanma” süresi değildir. Değer tespitleri ve sunulan belgelerin muhasebe standartlarına ve gerçeğe uygunluğu geçici mühlet içinde yapıldığından, kesin mühletin verilmesinden sonra ilanlar, alacakların yazdırılması, borçlunun beyanının alınması, oylamaya hazırlık, toplantı, iltihak süresi ve raporun hazırlanıp mahkemeye tevdii en çok 5-6 ay içerisinde yapılmalı ve dosya mahkemeye sunulmalıdır; ilgili düzenlemeler incelendiğinde bu sürelerin çok kısa belirlendiği görülmektedir. Nitekim mehaz İsviçre İcra ve İflas Kanunu’nda (Bundesgesetz über Schuldbetreibung und Konkurs) kesin mühlet azami bir yıl olarak belirlenmiş, karmaşık (kompleks) hallerde bu sürenin 24 aya kadar uzatılabileceği kabul edilmiş ancak karmaşık olduğu için bir yılı aşan süre ile kesin mühlet verilmesi halinde komiserin en geç dokuzuncu ayın bitmesinden önce alacaklıları toplantıya çağırması gerektiği emredici bir hüküm olarak ortaya konulmuştur (İsvİİK m.295b, f.II) [11].
İlke olarak kesin mühletin verilmesi ile dosyanın komiserlere tevdi edilmesi (İİK m.289/III) üzerine ivedilikle bu durum ilan edilir (İİK m.289/son) ve ilanda alacaklılar, ilan tarihinden itibaren on beş gün içinde alacaklarını bildirmeye davet edilir (İİK m.295).
Somut olayda borçluya 17.07.2019 günü kesin mühlet verilmiş oysa alacaklıların daveti için öngörülen ilan tam sekiz (8) ay sonra 17.03.2020 günü yapılmıştır. Bu sekiz ay boyunca neyin beklendiği, niye beklendiği anlaşılamamaktadır.
Zaten beş gün sonra 7226 sayılı Yasa’nın belirlediği 22.03.2020 tarihine gelinmiştir.
Nihayet komiserler kurulul toplantı kesin mühletin sona erdiği 17.07.2020 gününde komiserler hala oylamayı yapmamış ve dosyayı mahkemeye tevdi edememiştir.
Eğer komiserler işlerini gereği gibi yapsalardı dosya pandemi sürecinden hiç etkilenmeden sonuçlanacak ve alacaklılar da daha uzun süre ile mühletin etkilerine katlanmak zorunda bırakılmayacaktı.
VII
Yukarıdan beri gösterdiğim yasal düzenlemeler ve yaptığım açıklamalar bir arada değerlendirildiğinde 7226 sayılı Yasa’nın konkordato mühletini kapsamadığı ve mühletin, anılan Yasa ve buna bağlı olarak Cumhurbaşkanlığı kararı ile durmayacağı,
Somut olay bakımından 17.07.2019 günü verilen bir yıllık kesin mühletin 17.07.2020 tarihinde dolduğu; bu tarihten sonra dosyanın komiserlerce mahkemeye tevdiinin hiçbir anlam ifade etmediği (İİK m.304/I); mahkemece sürelerin uzatımına yönelik olarak oluşturulan ara kararının da hukuka aykırı olduğu ve yasa ile belirlenen sürelerin hakim tarafından değiştirilmesine izin vermeyen genel hukuk ilkesinin çiğnendiği,
hususları nazara alınarak;
Mahkemece kesin mühlet dolmuş olduğundan tasdik talebinin usulden reddine karar verilmek gerekirken mühletin bitiminden çok sonra 25.11.2020 tarihinde tasdik kararı verilmesini usule ve İcra ve İflas Kanunu’nun 304’üncü maddesinin birinci fıkrasına açıkça aykırı bulduğumdan saygıdeğer çoğunluğun aksi yöndeki kanaatine katılamıyorum.

Dr. …
Hakim …
e-imza

KARŞI OYA İLİŞKİN DİPNOTLAR
[1] TDK Türkçe Sözlük, 11.b., Ankara 2011, s.1723; Uslu, T.A.: Yeni Hukuk Lugatı ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1964, s.230; Alpdündar, R.: İlgili Kanun Maddeleri ve Tevhidi İçtihat Kararlarıyla Yeni Hukuk Sözlüğü (Kılavuzu), İstanbul 1977, s.219. Türk Hukuk Lugatında mühlet (s.254) sözcüğü için mehil sözcüğüne atıf yapılmış, orada ise (s.223) “Bir vecibenin yerine getirilmesi veya bir muamelenin yapılması için kanun veya yargıç veya alakalı şahıs tarafından tayin edilen zamandır” şeklinde karşılık verilmiş ve çeşitli yasalarda vade, müddet, ecel gibi kullanımların olduğu da belirtilmiştir.
Mühlet, mehil, süre ve vade kavramları hakkında kısa bir değerlendirme için bkz. Besen, M./Tat, O.: “Konkordato Sürecinde Mühlet”, ASBÜ HFD, 2019/2, s.362.
[2] Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 22.b., Ankara 2017, s.976.
[3] Kale, S.: Sorularla Konkordato, İstanbul 2017, s.13.
[4] Bu tavrın eleştirisi için bkz. Narmanlıoğlu, Ü.: “Kanunun Anlam Bakımından Uygulanması”, Prof. Dr. Turan Tufan Yüce’ye Armağan, İzmir 2001, s.104; Capitant, H.: “Kanunun Manasının Tayininde İzhari Çalışmaların Değeri”, çev. H. Demirel, AÜHFD 1956/1, s.59.
[5] Selçuk, S.: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, 30.06.1995 gün ve 1993/1 E., 1995/1 K sayılı karara karşı oy (RG 22.10.1995, 22441), s.22.
[6] Selçuk, s.22; Doğrusöz, B.: “Yasaların Yorumunda Gerekçe”, Dünya gazetesi, 31.08.2017s, 1. (https://www.dunya.com/kose-yazisi/gerekce-ve-yasalarin-yorumu/379806) erişim tarihi: 30.10.2020.
[7] Atalay, O./Özekes, M.: “İcra ve İflâs Kanunu m.330 Hükmünü Uygulayan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile İlgili Ortaya Çıkan Bazı Sorunlar ve Tartışmalara Cevaplar”, İzmir 22.03.2020, Başlık: C., paragraf: 13-14 (https://blog.lexpera.com.tr/iik-m330-hukmunu-uygulayan-cumhurbaskanligi-karari/) erişim tarihi: 30.10.2020.
Pekcanıtez, H.: “2279 sayılı Cumhurbaşkanı (Fevkalade Mühlet) Kararı ile 7226 sayılı Kanunun Geçici 1. Maddesinin Birlikte Değerlendirilmesi”, 28.03.2020, Başlık: III [IV olmalı], paragraf: 5 ve Başlık: V, paragraf: 6 (https://blog.lexpera.com.tr/2279-sayili-karar-ile-7226-sayili-kanunun-birlikte-degerlendirilmesi/) erişim tarihi: 30.10.2020.
Tunç Yücel, M.: “7226 sayılı Kanun ile Cumhurbaşkanlığının 2480 sayılı Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair Kararı Uyarınca Sürelerin Durmasının Konkordato Sürelerine Etkisi”, 11.05.2020, (https://blog.lexpera.com.tr/7226-sayili-kanun-ile-cumhurbaskanliginin-2480-sayili-karari-uyarinca-surelerin-durmasinin-konkordato-surelerine-etkisi/) erişim tarihi: 30.10.2020.
Yavaş, M.: “İİK m.330 Çerçevesinde 2279 sayılı Cumhurbaşkanı Kararına Genel Bir Bakış”, 06.04.2020, son paragraf (https://www.lebibyalkin.com.tr/mevzuat/haberler/2020/iik-m.330-cercevesinde-2279-sayili-cumhurbaskani-kararina-genel-bir-bakis.html) erişim tarihi: 30.10.2020.
Deynekli, A.: “7226 sayılı Kanunla Yapılan Düzenlemenin Sürelere Etkisi Yönünden Değerlendirme”, Başlık: III, 4, e (https://app.e-uyar.com/blog/index/478d6362-2806-49be-a6c2-89976b382794?) erişim tarihi: 30.10.2020.
[8] Kuru, B.: İcra İflas Hukuku, C.IV, 3.b., İstanbul 1997, s.3677; Öztek, S. (Budak, A. C. / Tunç Yücel, M. / Kale, S. / Yeşilova, B. ile birlikte): Yeni Konkordato Hukuku, 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflâs Kanunu m. 285-309 Şerhi, Ankara 2018, m.299, n.16; Altay, S./Eskiocak, A.: Konkordato ve Yeniden Yapılandırma Hukuku, 5.b., İstanbul 2019, s.244; Buruloğlu, E. / Reyna, Y.: Konkordato Hukuku ve Tatbikat, İstanbul 1968, s.44; Börü, L.: “Adi Konkordatoda Alacaklıların Alacaklarını Bildirmesi”, İnÜHFD 10 (1), 2019, s.177.
[9] Kale, S.: “İsviçre İcra İflas Kanununun Adi Konkordato Hükümlerine Genel Bir Bakış”, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 4(2), Güz 2017, s.167.
[10] Deliduman, S.: “22.03.2020 İla 30.04.2020 Tarihleri Arasındaki Konkordato Duruşmaları Üzerine”, (https://www.hukukihaber.net/22032020-ila-30042020-tarihleri-arasindaki-konkordato-durusmalari-uzerine-makale,7735.html) erişim tarihi: 30.10.2020.
[11] Ayrıca bkz. Kaplan, İ.: Yeni Türk Konkordato Hukuku, Ankara 2020, s.31.