Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi 2021/233 E. 2021/364 K. 10.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 23. HUKUK DAİRESİ
T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
23. H U K U K D A İ R E S İ
(İ S T İ N A F D İ L E K Ç E S İ N İ N R E D D İ)

ESAS NO …
KARAR NO :…

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 10.07.2020
ESAS-KARAR NUMARASI : ….
Davacı vekili tarafından, yukarıda belirtilen karara karşı istinaf yasa yoluna başvurulması üzerine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK m.) 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ :
Taraflar arasındaki itirazın kaldırılması ve iflas davasının usulden reddine dair hükme karşı davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine HMK’nın 352. maddesi gereğince yapılan ön inceleme sonucu;
Dava, İİK’nın 174. maddesine dayalı itirazın kaldırılması ve iflas istemine ilişkindir.
İİK’nın 176. maddesi, “(Değişik: 18/2/1965-538/91 md.) 156 ncı maddenin son fıkrası ile 157 ila 166 ncı madde hükümleri burada da uygulanır.” hükmünü, aynı Kanun’un 164/2. maddesi, ”Bu kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir.” hükmünü içermektedir.
İlk derece Mahkemesince, gerekçeli kararda, İİK’nın 176. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken 164. maddesi hükmüne aykırı olarak istinaf süresi iki hafta olarak yazılmıştır. İlk derece mahkemesi kararı davacı vekiline, 18.12.2020 tarihinde tebliğ edilmiş ve davacı vekilince 04.01.2021 tarihinde istinaf yoluna başvurulmuştur.
Anayasa Mahkemesi’nin 26.06.2014 tarih ve…sayılı kararında,
”36. Mahkemeye erişim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp, sınırlandırılabilen bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlandırmaların, hakkın özünü zedeleyecek şekilde kısıtlamaması, meşru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve başvurucu üzerinde ağır bir yük oluşturmaması gerekir (B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Devletler bir davanın açılabilirliğine ilişkin olarak takdir hakları gereği bazı sınırlamalar getirebilir ve bu davalar niteliği gereği düzenleyici işlemlere konu olabilir. Bununla birlikte, bu sınırlamalar dava açmak isteyen bir kişinin mahkemeye erişim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaşmamalıdır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. ….
37. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki, öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini kabul etmek gerekir (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz…..
38. Belli bir hakkın mahkemede ileri sürülebilmesi ya da hak arama hürriyeti kapsamında bir davanın açılabilmesi için öngörülecek süreler hukuk güvenliği ilkesi gereği olup, adil yargılanma hakkının ihlâli olarak değerlendirilemez. Anılan süreler, mahkemelerin zamanın geçmesi nedeniyle güvenilirliği kalmayan, eksik ya da ulaşılması zor kanıtlara dayanarak uzak geçmişte meydana gelmiş olaylar hakkında karar vermelerini istemekle oluşabilecek adaletsizliklerin önüne geçmek ve hukuk güvenliğini sağlamak gibi önemli ve meşru amaçlara hizmet ederler. Süre sınırlaması getiren bu müdahaleler, devletin takdir yetkisi içinde olup, ulaşılmak istenen meşru amaçla orantılı oldukça ve hakkın özünü zedelemedikçe Anayasa’da yer alan hak arama hürriyetini engellemiş sayılmazlar (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz…..).
48. AİHM, süre koşulu gibi dava açmaya ilişkin usul koşulları birden fazla yoruma neden olabilecek nitelikte ise, mahkemeye erişim hakkı kapsamında o yorumlardan birinin davayı açmak isteyen kişileri engelleyecek şekilde katı bir şekilde kullanılmaması veya söz konusu koşulların katı bir uygulamaya tabi olmaması gerektiğini ifade etmiştir. (Bkz. …..)” hususları açıklandıktan sonra, mahkemece davaya hangi sıfatla bakıldığının dava boyunca belirtilmemesi, tevhim edilen kararda da kanun yolu ve süresinin gösterilmemesi ve Yargıtay’ca da oluşan hukuki belirsizlik dikkate alınmaksızın başvurucunun temyiz talebini süre yönünden reddetmesi sebebiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğine karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin 26.02.2015 tarih ve…. sayılı kararında ise,
34. Mahkemeye erişim hakkı adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biridir. Mahkemeye ulaşmayı aşırı derecede zorlaştıran ya da imkânsız hale getiren uygulamalar mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da kanun yollarına başvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz. Ne var ki, öngörülen süre koşullarının açıkça hukuka aykırı olarak yanlış uygulanması ya da yanlış hesaplanması nedeniyle kişiler dava açma ya da kanun yollarına başvuru hakkını kullanamamışsa mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğinin kabulü gerekir (B. No:….).
35. Mahkemeye etkili erişim hakkı, mahkemeye başvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava açmak isteyen kişilerin mahkemeye ulaşmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını gerektirmektedir. Özellikle hukuki belirsizlikler ya da uygulamadaki belirsizlikler, kişilerin mahkemeye erişim hakkını ihlâl edebilmektedir (Aynı yöndeki AİHM kararı için bkz. ….). Bu nedenle, mahkemeler usul kurallarını uygularken bir yandan âdil yargılanma hakkını ihlâl edebilecek aşırı şekilcilikten, diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucu doğurabilecek aşırı gevşeklikten kaçınmalıdırlar. …: ….).
59. 1086 sayılı mülga Kanun’da harca tabi olan temyiz isteğinin, harcın yatırıldığı tarihte yapılmış sayılacağı düzenlemesine yer verilirken, Yönetmelikle ise kanun yolu başvurusunun, dilekçenin kaydedildiği tarihte yapılmış sayılacağı, kayıt işleminin ise, harca tabi olan işlerde ancak harç ödendikten sonra yapılabileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre temyiz tarihi olarak Kanun’da harcın yatırıldığı tarih, Yönetmelik’te ise dilekçenin kaydedildiği tarihin esas alındığı görülmektedir. Bu çerçevede, belirtilen iki düzenleyici metin arasında, kanun yoluna başvuru tarihinin belirlenmesinde esas alınacak işlem bakımından da bir uyumsuzluk olduğu göze çarpmaktadır.
60. Sonuç itibariyle, temyiz başvurusuna ilişkin mevzuattaki eksik ve kendi içinde uyumsuzluk arz eden düzenlemelerin neden olduğu belirsizlik somut uygulamaya da yansımış olup, bu çerçevede, başvurucunun temyiz talebinin reddedilmesinin, mahkemeye erişim hakkı bakımından öngörülebilir ve dolayısıyla kanuni bir müdahale olduğunun kabulü mümkün değildir.” gerekçesiyle başvurucunun mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğine karar verilmiştir.
Bu durumda, anılan Anayasa Mahkemesi kararları gözetilerek, iflas davalarının tâbi olduğu istinaf süresi ile ilgili hukuki bir belirsizliğin söz konusu olmaması karşısında İlk derece Mahkemesinin açık yasa hükmüne aykırı olarak istinaf süresini gerekçeli kararda iki hafta olarak belirtmesi hukuki bir sonuç doğurmayacaktır. Aksinin kabulü, bu defa, somut olayda davacı tarafça yasada belirtilen sürede istinaf yoluna başvurulmamasıyla davalı taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hakları zedeleyecektir.
Davacı vekilince gerekçeli karar tebliğinin usulsüz olduğu ileri sürülmemiş olup, istinaf başvurusunun İİK’nın 164/2. maddesindeki istinaf süresinden sonra yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Süresinden sonra yapılan istinaf istemleri hakkında, HMK’nın 346/(1). maddesi gereğince mahkemece bir karar verileceği gibi, aynı Kanun’un 352/(1).madde hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince de karar verilebileceğinden davacı vekilinin süresinden sonra sunulan istinaf dilekçesinin reddi gerekmiştir.
KARAR :
1-Davacı vekilinin süresinden sonra sunduğu İSTİNAF DİLEKÇESİNİN REDDİNE,
2-Davacı vekilince yatırılan istinaf harçlarının iadesine,
3-Davacı vekilince yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın karar kesinleştiğinde gideri içerisinden alınarak iadesine,
10.03.2021 tarihinde, İİK’nın 164. maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren on gün içeresinde Yargıtay’da temyizi kabil olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.

GER. KARAR YAZIM TARİHİ : 10.03.2021

Başkan … Üye … Üye … Katip …
e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır e-imzalıdır